"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/709 E., 2023/911 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Karar Kaldırılarak Dava Ret-Usulden Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Tokat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/114 E., 2022/619 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, hüküm ortadan kaldırılarak davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; paydaşı olduğu dava konusu 127 ada 5 parsel sayılı taşınmazda adına kayıtlı hissenin yalnızca 855,00 m2’lik kısmını davalıya satma iradesinde iken hataya düşerek 3.883,21 m2’lik hissesinin tamamını davalıya devrettiğini, işlemin hata ile gerçekleştiğini, davalının da bu durumu bildiğini ve ikrar ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın 855 m2’lik kısmı haricindeki tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerektiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taraflar arasında resmi senet ile devir işleminin yapıldığı, her ne kadar tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarında hatadan bahsedilse de resmi senedin aksinin tanık beyanlarıyla ispat edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, devrin hata ile gerçekleştiğini, davalı ile 855,00 m²'lik kısmın satışı konusunda anlaştıkları halde tapuda 3.883,21 m²'lik hissenin tamamının devredildiğini, tapu dairesinde satışla ilgili harç belirlenirken ve yatırılırken 855,02 m2'nin esas alındığını, davalının da 855,00 m2'lik kısmı satın aldığını bildiğini ve ikrar ettiğini, tanık ve mahalli bilirkişilerin hatanın varlığını açıkça beyan ettiklerini, davanın tanık beyanlarıyla ispatlandığını, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin doğru olmadığını, vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, akit tarihinin 13.11.2018 olduğu eldeki davanın ise 13.02.2020 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında dinlenilen davacı tanıklarının beyanlarından davacı tarafından hatanın satışın yapıldığı gün ve/veya en geç satış işleminden 10-15 gün sonra öğrenildiğinin beyan edildiği, bu durumda yasal 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra davanın açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın süresinde açıldığını, sözleşmeyi yaparken hataya düşüldüğünü, taşınmazın 855,00 m²'lik kısmı davalıya devredilecekken tapuda 3.883,21 m²'lik hissenin tamamının devredildiğini, tüm mahalli bilirkişi ve tanıkların akdin hata ile yapıldığını beyan ettiklerini, iddianın ispatlandığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, hata hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 30 uncu ve 35 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, davacının dava konusu 127 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 3049/20160 payını (3.882,21 m2) davalıya 13.11.2018 tarihinde satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın (yanılmanın) esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.
Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Elbette bu halde hatanın ileri sürülmesinin TBK'nın 35 inci ve TMK'nın 2 nci maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmaması gerekir.
Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nın 35 inci maddesinde öngörüldüğü gibi, hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir. Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.
Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi, sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu "inşai" bir haktır. (Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları, sayfa, 436-437). Bu niteliği itibariyle de, şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur." ( Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. sayfalar).
Dairenin yerleşik uygulamasına göre, yanılma (hata), aldatma (hile), korkutma (ikrah) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi (iptal hakkı), irade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/11612 Esas, 2014/ 14462 Karar, 18.09.2014 tarihli, 2013/21405 Esas, 2014/50 Karar, 13.01.2014 tarihli, 2016/11701 Esas, 22.12.2016 tarihli, 2003/52 Esas, 2003/762 Karar, 22.01.2003 tarihli v.d. birçok karar)
Bu durumda, gerek akademik görüşler, gerekse Yargıtayın ve özellikle Dairenin “...bir yılık hak düşürücü süre içinde, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih veya zımni bir irade açıklaması ile sözleşme feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da iptal hakkı kullanılabilir.” şeklindeki yerleşik uygulamaları nazara alındığında, iptal hakkının ileri sürülmesinin hiç bir şekle tabi bulunmadığı, hele hele dava açmanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı tanığı ...'ın beyanı ile davacının hataya düştüğünü öğrendikten 10-15 gün sonra sözleşmeden dönme iradesini davalı tarafa bildirdiği anlaşıldığından hak düşürücü sürenin geçmediği, bir başka anlatımla davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.
İşin esası bakımından ise dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamıyla, davacı ve davalının akraba oldukları, tarafların benzer yüzölçümdeki taşınmazlarını karşılıklı olarak birbirlerine devretme konusunda anlaştıkları, bu doğrultuda davalının dava dışı 835 m2'lik taşınmazını davacıya devrettiği, buna karşılık davacının da dava konusu 127 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 855 m2'lik kısmını davalıya devretme iradesinde olduğu halde taşınmazdaki 3.882,21 m2'lik payının tamamını davalıya devrettiği, bu itibarla davacının sözleşmenin kurulması sırasında hataya düştüğü, davacının hataya düşmese idi payının tamamını satmayacağı, iddianın ispatlandığı anlaşılmakla davacının satış iradesi bulunan kısım dışında kalan pay yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.