"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1752 E., 2023/303 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret-Kabul-Karar Kaldırılarak Dava Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/207 E., 2022/406 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve isteğine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi tarafından kaldırma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı Hazine vekili ile davalılar tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili; çekişmeli 103 ada 55 ve 111 ada 22 parsel sayılı taşınmazların Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 sayılı Arazi Tahrir Defteri'nin 449 sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında bu kaydın araziye uygulanmadığını ve söz konusu kaydın kapsamında kalan çekişmeli taşınmazların şahıs arazisi olarak tespit edildiğini, bilahare yörede mera tahdidinin yapıldığı ve çekişmeli taşınmazların tahdit kapsamında kaldığını beyanla tapu kaydının iptali ile mahsus sicile kaydedilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır.
II. CEVAP
Davalılar vekili; davacı İdarenin 1955 yılında yapılan kadastro çalışmalarına karşı askı süresinde ve bundan sonra 10 yıllık hak düşürücü süre içinde hiçbir dava açmadığını, davalıların dedelerinin bu yerleri satın aldığını ve kadastro çalışmaları sırasında adlarına tescil edildiğini, taşınmazların kadimden beri tarım arazisi olarak kullanıldığını, dayanak tahrir kaydının uygulanma kabiliyetinin olmadığını, yörede yapılan mera tahdidinin usulsüz olduğunu, taşınmazların uzun yıllardır davalılar ve ataları tarafından tarla olarak kullanıldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Akçaabat 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2020 tarih, 2018/185 Esas - 2020/393 Karar sayılı kararıyla; toplanan delillere göre çekişmeli taşınmazların özel mülkiyete konu tarım arazilerinden olduğu ve mera ile ilgisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 19.01.2022 tarih ve 2022/27 Esas-2022/35 Karar sayılı kaldırma kararında; öncelikle kayıt malikinin veraset ilamının temini ile tüm mirasçılarının davaya dahil edilmesi suretiyle taraf teşkilinin tamamlanması, ardından doğru sonuca varılabilmesi mera tahsis haritasını dıştan çevreleyen tüm parsellerin tapu kayıtları, kadastro tutanakları ve varsa dayanaklarının dosya arasına getirtilmesi, bölgede 2510 ve 4753 sayılı Kanunlar uyarınca uygulama yapılıp yapılmadığının araştırılması, bundan sonra mahallinde yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı (1955 yılı ve öncesini bilebilecek yaşta), yansız, davada yararı bulunmayan ve komşu köylerde ikamet eden şahıslar arasından belirlenecek en az üç kişilik yerel bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile üç ziraat mühendisi, iki jeoloji mühendisi ve bir harita mühendisi bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılması, yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklara arazi tahrir kaydında yazılı mevki ve sınırlar esas alınarak kayıt uygulaması yapılması, ayrıca kadastro çalışmaları esnasında uygulanan tapu kaydı varsa zemine aplike ettirilmesi, mera tahsis haritasını çevreleyen parsellerin kadastro tutanakları ve varsa dayanakları yöntemince mahalline uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiğine bakılması, harita bilirkişisine dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazın ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazların bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılması, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmesi; ziraat ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin ne olduğu, evveliyatı itibariyle ve halen mera vasfı taşıyıp taşımadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı ayrıntılı rapor aldırılması; tanık ve yerel bilirkişilere çekişmeli taşınmazın tapulama çalışmasının yapıldığı 1955 yılı öncesi ve sonrasında mera olarak kullanılıp kullanılmadığı hususu etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması'' gereğine değinilerek hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesince kaldırma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda, incelenen hava fotoğraflarına göre dava konusu taşınmazların halihazırda olduğu gibi geçmişteki kullanımının da tarım amaçlı olduğu, bu husususun mahalli bilirkişlerin beyanlarıyla da uyumlu olduğu, taşınmazın etrafındaki diğer tapulu tarım parselleri ile toprak yapısı ve kullanım durumları bakımlarından benzer dokuda olduğu, toprak yapısı itibariyle orman, mera ve ham toprak arazilerinden ayrıştığı, dava konusu taşınmazların toprak ve topografik özellikleri bakımından uzun süre boş ve sahipsiz bırakılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, her ne kadar geçmiş yıllarda taşınnmazın dönemsel olarak tarım amaçlı kullanılmadığı ve boş bırakıldığı bilirkişi heyetince tespit edilmişse de teknik bilirkişilerce zemin ve toprak durumunun taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, orman ve ham toprak arazileri ile geçmişte ve halihazırda bir ilişkisinin olmadığının tespit edildiği, şu halde davacı Hazine tarafından taşınmazın mera olduğun yönündeki iddianın ispat edilememiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir.
Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili ile davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
D. İstinaf Nedenleri
1. Davacı Hazine vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme dayanak teşkil eden teknik bilirkişi raporunun sonuç kısmında dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduklarına dair kanaat bildirilmiş ise de eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazların açık alan olduklarının ve üzerlerinde herhangi bir tarımsal faaliyet bulunmadığının tespit edildiğini, bilirkişilerin hangi bilimsel veriye dayanarak dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduğuna kanaat getirdiklerinin anlaşılamadığını, dava konusu taşınmaz ve ilgili diğer parsellerin Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 numaralı Arazi Tahrir Defteri'nin 449.sırasında köy merası olarak kaydedildiğini, 1955 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında bu mera kaydının araziye uygulanmadığını, meraların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu, Mera Kanunu'nun 4 üncü maddesi uyarınca kadimden beri mera kaydı bulunan taşınmazların tarım arazisi olarak kayıt altına alınmalarının mümkün olmadığını, mera vasıflı bir taşınmazın amacı dışında kullanılabilmesi için tahsis değişikliği yapılması gerektiğini, nitekim dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak tahsis amacı değişikliği talebinde bulunulmadığını, dolayısıyla dava konusu taşınmazların bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği gibi tarım arazisi olarak dikkate alınmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazlar ile komşu mera parselleri arasında doğal bir sınır bulunmaması, toprak yapısı itibariyle tarıma uygun olmaması, üzerilerindeki bitki örtüsü, arazinin sınıfı ve taşınmazların az önce açıklanan hukuki durumları birlikte dikkate alındığında çekişmeli taşınmazların mera vasfında olduklarının açık olduğunu, diğer taraftan fen bilirkişi raporunda 1948, 1955 ve 1956 uçuş yılı hava fotoğrafları ile 2012 yılı ortofoto ve 2021 yılı google earth görüntülerinde dava konusu taşınmazlar üzerinde ekili dikili tarım yapıldığına dair bir bulguya rastlanmadığının belirtildiğini, fen bilirkişi raporunun keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ve hükme dayanak teşkil eden 15.11.2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunun subjektif değerlendirmeler ile tanzim edilerek çekişmeli taşınmazların tarım arazisi olduklarının ve üzerlerinde uzun yıllardır tarım yapıldığı tespitinde bulunulduğunu açıkça ortaya koyduğunu, fen bilirkişi raporu da dikkate alınarak teknik bilirkişilerden ek rapor alınması gerekirken bunun yapılmadığını, dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla bilirkişilerden ek rapor alınmasına ya da mahallinde yeniden keşif yapılmasına karar verilmesi gerektiğini, eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu beyanla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme tarafından Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin kaldırma kararı öncesinde davalılar lehine 4.080,00 TL kanuni vekalet ücretine hükmedilirken kaldırma kararı sonrasında yapılan yargılama neticesinde 1.000,00 TL kanuni vekalet ücretine hükmedildiğini, bu hususun açıkça hukuka, kanunlara ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkeme kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı İdare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
E. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen temyize konu kararıyla;
1.Davacı tarafın tutunduğu arazi tahrir kaydının mülkiyet belgesi olmadığı, davacı İdare tarafından tek taraflı ve tamamen beyana dayalı düzenlenen bir belge niteliği taşıdığı, sınırlarının tespit edilemediği, çekişmeli taşınmazın kadim mera olduğunu ispat yükünün davacı Hazine üzerinde olduğu, toplanan delillere göre taşınmazların mera vasfında olduğunun ispat edilemediği, taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet yapılmamasının taşınmazın mera olduğunu ispat etmediği, çekişmeli taşınmaz hakkında yaklaşık 60-65 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açılmasının Anayasa Mahkemesi kararlarında istikrarlı bir şekilde uygulanan meşru beklenti kavramına tamamen aykırı olduğu, çekişmeli taşınmazın mera olarak sınırlandırılması sonucu elde edilmek istenilen yarar ile davalı gerçek kişilerin davanın kaybedilmesi nedeniyle uğrayacakları külfet arasında orantısızlık bulunduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiştir.
2.Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden ise, Mahkemenin 04.12.2020 tarihli önceki kararında kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmedildiği ve kararın bu yönüyle istinaf edilmediği, kaldırma kararı sonrası 07.09.2022 tarihli kararda davalılar aleyhine olacak şekilde 1.000,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı bulunduğu gerekçesiyle davalılar vekilinin istinaf başvurusunun bu yönüyle kabulü ile kararın kaldırılması suretiyle yeniden hüküm kurularak açılan davanın reddine, yargılama giderlerinin hüküm yerinde gösterildiği şekilde sayım ve dökümüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı Hazine vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 16 ncı ve 20 nci maddeleri,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 nci maddesi,
3. Değerlendirme
1.Kadastro sonucunda, Trabzon ili Akçaabat ilçesi ... köyü çalışma alanında bulunan 155 parsel sayılı 910,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ile 198 parsel sayılı 1.440,00 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak belgesizden ... adına tespit edildiği, askı ilanlarının 11.08.1955-09.09.1955 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitlerinin kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildiği, 2012 yılında kesinleşen uygulama (yenileme) kadastrosu çalışmaları sonucunda 155 parsel sayılı taşınmazın parsel numarasının 111 ada 22, yüz ölçümünün ise 933,95 metrekare olarak, 198 parsel sayılı taşınmazın parsel numarasının 103 ada 55, yüz ölçümünün ise 1.440,02 metrekare olarak değiştirildiği, taşınmazların satış ve hibe işlemleri sonucunda davalıların mirasbırakanı ... adına kayden devredildiği, taşınmazın halen aynı vasıf ve yüzölçümle ... adına tapuda kayıtlı olduğu, eldeki davanın ise 12.04.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
2. Mahkemece, davacı Hazinenin mera iddiasını ispat edemediği, çekişmeli taşınmazların özel mülkiyete konu yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli olmadığı anlaşıldığı gibi, bilirkişi raporlarının muhteviyat ve sonuçları itibariyle çelişkiler barındırdığı halde bu yön üzerinde durulmamıştır.
3. Dosya kapsamında yer alan jeodezi(harita) mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazların, üzerinde zilyetlik sürdürülen yerlerden olmadığı ve parsel sınırlarının dahi oluşmadığının belirtildiği; buna müteakip jeoloji mühendisleri ve ziraat mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi heyeti raporu içeriğinde ise taşınmazların geçmişten bu yana tarımsal amaçlı kullanılan özel mülkiyete konu yerlerden olduğuna dair tersi istikamette kanaat belirtildiği anlaşılmasına karşın bu çelişkinin giderilmediği tespit edilmiştir. Öte yandan, davacı Hazinenin mera iddiası yönünden Hazine dayanağı tahrir kaydının çekişmeli taşınmazlara aidiyeti hususunda usulüne uygun şekilde uygulama yapılmadığı, yine kayıt kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden yöntemince mera araştırması yapılmadığı, taşınmazların niteliği, kadim mera olup olmadığı, tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadığı hususunda dava konusu taşınmazların sınırları içerisinde bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden, yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişilerden ayrıntılı ve maddi olaylara dayalı olarak beyan alınmamıştır.
4. İddianın mahiyetine göre davacı Hazine, çekişmeli taşınmazlar ve komşularının bulunduğu alanın 1937 tarih 19 sayılı tahrir defterinin 449. sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, bu kaydın yörede yapılan tespit sırasında araziye uygulanmadığını bu nedenle taşınmazların şahıslar adına tespit ve tescil gördüğünü, bilahare aynı sahayı kapsayacak şekilde mera tahdit çalışması yapıldığını ve taşınmazların mera olarak tahdit edildiğini ve mera niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür. Dosya arasına getirtilen kayıtlara göre çekişmeli taşınmazları da kapsayan ve ... köyü çalışma alanında bulunan sahanın tapu kaydı yahut iktisaba elverişli zilyetlik uyarınca dosya davalıları gerçek kişiler adına tespit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. Şu halde uyuşmazlığın çözümü için Hazine dayanağı tahrir kaydının zemine uygulanması, tahrir kaydının uygulanması sırasında özellikle en eski tarihli askeri haritalar ve memleket haritalarından istifade edilerek tahrir kaydında yazılı köy hudutlarının yönlerinin ve zemindeki durumlarının tespit edilmesi, kayıt kapsamı dışında kalan ve kadastro sırasında belgesizden tespit edilen taşınmazlar yönünden ise yöntemince mera araştırması yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
5. Hal böyle olunca somut olayda çekişmeli taşınmazların kadastro sırasında belgesizden zilyetlik hükümleri uyarınca tespit edildiği anlaşılmakla, doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle davacının iddiasına konu olup yörede yapılan tahdit sırasında mera olarak sınırlandırılan sahaya ilişkin haritadan istifade edilerek bu alanı dıştan çevreleyen tüm komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ve dayanağını oluşturan kayıtlar ile taşınmazların bulunduğu yere ait askeri haritalar ile memleket haritaları ve varsa Hazinenin dayanağı tahrir kaydına ait harita getirtilerek dosya ikmal edilmelidir.
6. Bundan sonra taşınmazlar başında elverdiğinde yaşlı, yöreyi iyi bilen, taşınmazların bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi ile 2 kişilik jeoloji mühendisi bilirkişinden teşekkül eden bilirkişi kurulu ve 3 kişilik harita mühendisi bilirkişi kurulunun katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte, davacı Hazinenin dayandığı tahrir kaydı mevkisi ve tüm hudutları ile uygulanarak zeminde tek tek gösterilmeli, gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı tanınmalı, yerel bilirkişilerce gösterilen hudutlar teknik bilirkişi haritasında işaret ettirilmeli, tahrir kaydının haritası varsa uygulanarak kapsamı haritasına göre belirlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği ve kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, çekişmeli taşınmazların öncesinin ne olduğu, mera vasfında olup olmadığı ya da mera niteliğindeki taşınmazdan kazanılıp kazanılmadığı etraflıca sorularak maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, beyanların doğruluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, davacı Hazinenin dayanağı tahrir kaydında yazılı köy hudutlarına ilişkin kadim sınır yerleri ile " Galinama Deresi" hududu askeri haritalardan ve en eski tarihli memleket haritalarından faydalanılarak kesin olarak tespit edilmeli, teknik bilirkişilerden yapılan keşfi, tespit edilen hudutları ve uygulanan kayıtların kapsamını gösteren ayrıntılı, denetime elverişli krokili rapor alınarak bu suretle tahrir kaydı ve kadastro tespitine esas tapu kaydının kapsamı belirlenmelidir.
7. Bu suretle kayıtların kapsamı belirlendikten sonra 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulundan dava konusu taşınmazların öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığı, toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden mera nitelikli yerlerden nasıl ayrıldıklarını, taşınmazların meradan açılan, meranın devamı niteliğinde yerlerden olup olmadıklarını, üzerlerinde sürdürülen ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunup bulunmadığını ve ekonomik amaca uygun zilyetlik varsa hangi tarihten beri ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü açıklayıp tarımsal niteliklerini belirten, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.
8. Harita mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi kuruluna dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazların ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazların bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılmalı, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmelidir.
9. Bu şekilde yapılan tahkikat sonucunda elde edilmiş deliller ile daha evvel toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davacı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.