Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2482 E. 2023/2844 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: 7251 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen Ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve kesinleşmiş bir hükmün istinaf incelemesinin yapılıp yapılamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen Ek 6. maddesiyle kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davalarında miktar ve değere bakılmaksızın istinaf yolunun açılmasının amaçlandığı, adil yargılanma hakkı ve etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gerekliliği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi'nin İlk Derece Mahkemesi kararını esastan incelememesi hatalı bulunarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince 19.08.2020 tarihli ek karar ile kararın kesin olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar verilmiştir.

Ek kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; ... ili, Merkez, ... köyünde bulunan 101 ada 8 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kaydedildiğini, dava konusu yerin davacıya ait olduğunun köyde bulunan herkes tarafından bilindiğini, davacının tapuda ... ... adına kayıtlı olan taşınmazı ... ...'ın vefatından sonra mirasçılarından 30.11.2006 tarihinde satın aldığını ancak kadastro çalışmaları sırasında bu tapunun dikkate alınmadığını, dava konusu taşınmazın 261.731,29 m² olup hak iddia edilen kısmın 412 m² olduğunu, bu nedenle sunulan tapunun sınırlarının yapılacak olan keşifte tam olarak belirlenerek söz konusu alanın davalı taşınmazdan ayrılarak yeni ada ve parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 01.07.2020 tarihli ve 2016/611 Esas, 2020/233 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kararın kesin olduğu gerekçesiyle reddine dair 19.08.2020 tarihli ek karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesinin ek kararının kaldırılarak istinaf incelemesi yapılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 30.11.2020 tarihli ve 2020/544 Esas, 2020/533 Karar sayılı kararıyla; hüküm tarihi itibariyle kesin olan karara yönelik olarak istinaf başvurusunda bulunulamayacağı, davacı tarafın istinaf talebinin reddine ilişkin İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen ek kararın yerinde olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali-tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrası uyarınca herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşıma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının sac ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.

2. 28.07.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Bahsi geçen 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

2. Anayasa ve ... ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen Ek 6. maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüde yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasanın denetim yollarının kullanımını önemli ölçüde etkileneceğinden, kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecaatın bir bütünü oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Yasa'nın Ek 6. maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına, yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

3. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince dava değeri istinaf incelemesine ilişkin parasal sınırın altında kaldığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince verilen ek karara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi yukarıda değinilen düzenlemelere aykırıdır.

4. Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararının esastan incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

1. Dava kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır.

2. Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve buradan hareketle verildiği anda kesin olan hükmün istinaf incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

3. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre mülkiyet hakkı “ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını” kapsamaktadır (AYM, E.2022/105, K.2023/54, 22/03/2023, §19).

4. Anayasa’nın 36. maddesinde ise adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkı kapsamında kalan kesin hükme saygı ilkesi “kesinleşmiş bir mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar (... ... [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 63). Bu çerçevede “kesin hükme saygı (res judicata) ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (... ... [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 58; ... İnşaat Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/1313, 26/2/2015, §§ 53, 54;..., B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 65).

5. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre de kesin hükme saygı adil yargılanma hakkının güvencesi kapsamında kalmakta olup nihai mahkeme kararlarının yeniden gözden geçirilememesi ve sorgulanamaması gerekir (.../... [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 61; .../..., B. No: 52854/99, 24/7/2003, § 52).

6. Öte yandan hukuk devleti ilkesi uyarınca kanun hükümleri kural olarak yürürlüğünden sonraki olay ve olgulara uygulanabilir.

7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi uyarınca miktar veya değeri üç bin ... Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olup bunlara ilişkin temyiz yoluna başvurulamaz.

8. Ancak 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: “Kadastro mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Buna göre anılan hükümle birlikte hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonraki davalarda kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda miktar ve değere bakılmaksızın kararın istinaf ve temyizi mümkün hale getirilmiştir. Ancak kanunda bunun geriye yürütülerek söz konusu hükmün yürürlük tarihi olan 28/7/2020 tarihinden önce kesinleşmiş olan davalara da uygulanabileceği yönünde bir kurala yer verilmemiştir.

9. Anılan bu anayasal hükümler ve ilkeler ile yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay incelendiğinde iki tarafı da özel kişi olan uyuşmazlıkla ilgili olarak ... Asliye Hukuk Mahkemesince yukarıda anılan Kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce 01/07/2020 tarihinde karar verdiği ve dava değerinin 2020 yılının temyiz kesinlik sınırı olan 5390 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede kararın verilmekle kesin ve 6100 sayılı Kanun’un 341. maddesi uyarınca istinafı kabil olmayan bir karar olduğu anlaşılmaktadır.

10. Durum böyle iken Dairemizce kararın kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekirken belirtilen anayasal ve yasal hükümlere aykırı olduğu değerlendirilmektedir.

11. Değeri belli bir miktarın altında olan davalar yönünden daha önce bulunmayan temyiz ve istinaf imkanın yasanın yürürlüğünden sonraki davalar bakımından uygulanması hükmün denetlenmesinin talep hakkının kapsamının genişletilmesi bakımından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak söz konusu hükmün geriye yürütülmesiyle ilgili bir hüküm dahi mevcut değil iken içtihat yoluyla söz konusu kanun hükmünün kesinleşmiş hukuki statüleri de etkileyecek şekilde geriye yürütülmesi adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak kesin hükme saygı gösterilmesi ilkesini açıkça zedeleyecektir.

12. Diğer taraftan yorum yoluyla söz konusu kanun hükmünün geriye yürütülerek kesin hükmün ortadan kaldırılması, lehine hüküm kesinleşmiş olan hak sahiplerinin mülkiyet hakkının da hukuki güvenliğe aykırı olarak öngörülemez bir şekilde ihlal edilmesine yol açacaktır.

13. Açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekirken kararın bozulmasının doğru olmadığı düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.