"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’in 139 ada 1 ve 128 ada 17 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma akdiyle davalı oğlu İsmail’e devrettiğini, 128 ada 17 parselin ifrazı ile 124 ada 22 ve 24 parsellerin oluştuğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarını iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, 08.04.2015 tarihli dilekçe ile HMK’nın 125. maddesi uyarında dava konusu 139 ada 1 parseli devralan ...’un davaya dahil edilmesini, 128 ada 22 ve 24 parsel sayılı taşınmazlar, dava tarihinden önce dava dışı şirkete temlik edildiğinden tapu iptal tescil istemlerini bedele hasretmişler ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL’nin faizi ile birlikte davalı ...’den tahsilini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
1.Davalı, devir işleminin tüm kanuni gerekler yerine getirilerek gerçekleştirildiğini, hak düşürücü sürenin geçtiğini, mirasbırakanın bakımı ile kendisinin ilgilendiğini, temlik edilen taşınmazların terekenin az bir kısmını oluşturduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
2.Dahili davalı ..., dava konusu 139 ada 1 parseli iyiniyetli olarak ve bedelini ödemek suretiyle devraldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 26.05.2015 tarihli ve 2014/677 Esas, 2015/424 Karar sayılı kararıyla; olağan ve olağanüstü zamanaşımı sürelerinin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 18.11.2020 tarihli ve 2020/2353 Esas, 2020/6118 Karar sayılı kararı ile “... Somut olaya gelince; mirasbırakanın çekişme konusu taşınmazlar dışında başkaca taşınmazlarının bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Hal böyle olunca, mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının olup olmadığının araştırılması, var ise değerlerinin keşfen saptanıp çekişmeye konu edilen taşınmazların tüm malvarlığı içindeki oranı belirlenerek temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının, muvazaanın bulunup bulunmadığının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, şayet davalı ...'e yapılan temlikin muvazaalı olduğu kanaatine varılırsa, 139 ada 1 parsel yönünden ikinci el konumunda bulunan Burak'ın TMK'nun 1023 maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yaralanamayacağının tartışılması ve bu durumun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması; ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesi ile yanılgılı değerlendirme ve eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
B. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile murisin temlik edilen dava konusu taşınmaz dışında başkaca taşınmazlarının bulunduğu, temlik tarihindeki malvarlığı değerleri toplamı nazara alındığında dava konusu temlikin makul sınırda kaldığı, dinlenen tanık beyanlarında murisin ölünceye kadar bakımını ve gözetiminin davalı tarafça gerçekleştirdiği ve davalı ile ikamet ettiğinin beyan edildiği, murisin sağlık sorunlarının olduğu ve durumunun ağırlaştığı, beşeri ilişki bakımından davacılar ile mal kaçırılmasını gerektirir husumetinin bulunmadığı, semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığının ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, akitte bağış amacının bulunduğunun davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar temyiz dilekçelerinde özetle, bilirkişi raporuna göre murisin mal varlığının % 89,67’lik kısmını davalı ...’e temlik ettiğini, bu oranın makul kabul edilmesinin mümkün olmadığını, mahkeme kabulünün tanık beyanları ile bağdaşmadığını, temlikten 43 gün sonra murisin öldüğünü, tanıkların muris ile davacıların arasında husumet olduğunu beyan etmesine rağmen mahkemenin mal kaçırmayı gerektirir husumet bulunmadığını gerekçe göstermesinin doğru olmadığını, muris hakkında TMK.nın 2 ve 15 mad. uyarınca Adli Tıp Raporu aldırılması gerektiğini, dava dilekçelerinde ehliyetsizlik ve hile iddiaları olmasa da, ıslah için süre taleplerinin ve ıslah için süre verilmez ise ehliyetsizlik ve hile nedenleri için açılacak davasının esasını bildirmek için süre verilmesi isteklerinin haksız olarak reddedildiğini, taşınmazları fiilen hala davalının kullandığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili ile bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı ... Borçlar Kanunu'nun (TBK) 611 ... maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) 511 ... maddesi). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m adde 614, BK madde 514).
Ayrıca, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK madde 19, BK madde 18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177 nci maddesinin ikinci fıkrasında "Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."
4721 sayılı ... Medeni Kanununun 6 ncı maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
HMK'nın 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükümleri düzenlemiştir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nin geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı HUMK uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 99,20 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.