Logo

1. Hukuk Dairesi2023/2803 E. 2024/2447 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davacının taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin 20 yıl boyunca malik sıfatıyla, nizasız, fasılasız ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın imar ve ihyasının tamamlanmadığı ve davacı tarafından ekonomik amacına uygun olarak kullanılmadığı, dolayısıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerinde öngörülen zilyetlik şartlarının oluşmadığı gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/414 E., 2023/415 K.

HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul - Kısmen Ret / Kabul - Karar Kaldırılarak Dava Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/772 E., 2021/408 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesis etmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Muğla ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde kain 101 ada 1457 parsel sayılı taşınmazın hatalı şekilde davalı Hazine adına, taş ocağı vasfıyla tespit ve tescil edildiğini, kadastro tutanağının edinme sebebi kısmında dava konusu taşınmazın öncesinde davacının dedesi ...'e ait iken 1980 yılında adı bilinmeyen şirkete satıldığının yazdığını, hâlbuki ...'in davacının dedesi olduğunu ve dava konusu taşınmazın bir şirkete satılmadığını, aksine kiraya verildiğini, 05.11.1984 tarihli protokol ile davacının dedesi ...'in haklarını oğullarına devrettiğini, ruhsata bağlı olarak taşınmazın bir kısmının kira sözleşmesi uyarınca taş ocağı olarak işletildiğini, davacının babası ...'in de dava konusu taşınmazın zeminde gösterecekleri kısmını imar ihya ederek davacıya

devrettiğini, taşınmazın taş ocağı ve moloz döküm sahası olarak kullanıldığını, öncesinde tütün tarlası olduğunu, üzerindeki zeytin ağaçlarının bakımı yapılarak hasat edildiğini, davacının bu suretle malik sıfatıyla zilyetliğini devam ettirdiğini, davacı ve mirasbırakanlarının zilyetliğinin 40 yıldan fazla olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı Hazine adına tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; idari tahkikat tutanağına göre dava konusu taşınmazın davalı Hazinenin mülkiyetinde olduğu, davacının dedesinin zilyetliğini 1980 yılında mermer ocağına devrettiği, 1990 yılından beri taşınmaz üzerinde faaliyet olmadığı, üzerinde ocaktan kalma taşlar ve bir barakanın bulunduğunun tespit edildiğini, davacının iddia ettiği zilyetlik şartının oluşmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 30.10.2018 tarihli ve 2016/196 Esas, 2018/349 Karar sayılı kararı ile; davanın kısmen reddi ile kısmen kabulüne, 04.04.2018 tarihli fen bilirkişi ek raporu ve ekli krokisinde (A) harfi ile gösterilen 3.579,03 m2'lik kısımda imar-ihyası fiilen yapılmamış ve yapılması da mümkün olmayan taş ocağı ve ocak ağzına yönelik davanın reddi ile (A) harfiyle gösterilen kısım haricinde kalan 3.599,15 m2'lik kısma ilişkin imar-ihyanın tamamlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin 30.10.2018 tarihli ve 2016/196 Esas, 2018/349 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına ve hak düşürücü süreye uğradığını, zilyetliğin ne şekilde ve sürede sürdürüldüğünün tespit edilmediğini, bilirkişi raporunda da dava konusu taşınmazda tarımsal faaliyet olmadığı ve mevcut çukurların doldurularak da tarım arazisine çevrilemeyeceğinin vurgulandığını, 20 yıllık zilyetlik süresinin ne zamandan itibaren başlayacağının ve imar-ihyanın ne şekilde yapıldığının ve dava konusu taşınmazın kaç yıl taş ocağı olarak kullanıldığının belirlenmediğini, taşınmazda kendiliğinden yetişen ağaçların imar-ihyaya delil olmayacağını, bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesinin 30.10.2018 tarihli ve 2016/196 Esas, 2018/349 Karar sayılı kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Kaldırma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 10.10.2019 tarihli ve 2019/511 Esas, 2019/982 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazda sürdürülen zilyetliğin şekli, niteliği, süresi, ara verilip verilmediği hususları ile imar-ihyanın gerçekleşip gerçekleşmediği, kök mirasbırakandan kaldığı belirtilen taşınmazın davacıya ne şekilde ve ne zaman intikal ettiği, mirasçılar arasında taksim yapılıp yapılmadığı, davacının taşınmazdaki bağımsız zilyetliğinin başlangıcının soyut verilere dayanarak araştırılmadığı, davacı ve kök mirasbırakan ve mirasçıları adına usulüne uygun belgesiz araştırmasının yapılmadığı, tespit tarihinden geriye 15-20-25 yıl öncesine ait hava fotoğraflarının ve komşu taşınmazların dayanak tapu kayıtları, varsa tescil ilâm ve krokileri getirilmediği, mahkeme huzurunda ölçüm yapılmadan teknik bilirkişi ölçümünün dayanak alındığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin 30.10.2018 tarihli ve 2016/196 Esas, 2018/349 Kararının kaldırılmasına ve yargılamanın yeniden görülmesi için İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Ç. İlk Derece Mahkemesince Birinci Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 19.10.2021 tarihli ve 2019/772 Esas, 2021/408 Karar sayılı kararı ile; celp edilen kroki, hava fotoğrafları, memleket haritaları, hüküm kurmaya elverişli teknik bilirkişi raporlarından anlaşılacağı üzere, TMK'nın 713/1 inci ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 nci maddelerindeki sürelerin dolduğu, teknik belgelere göre dava konusu taşınmazın fen bilirkişisinin krokisinde (B) harfiyle gösterilen 3.599,10 m2'lik güney kısmının 1974 yılına kadar imar ve ihyasının yapılarak tarım arazisi hâline dönüştürüldüğü, imar-ihyasının tamamlandığı ve tarım arazisi özelliğinde olduğu, (A) harfiyle gösterilen 3.579,08 m2'lik alanda ise satıştan sonra taşınmazda maden çıkarılmaya başlandığı, fiili kullanım durumunun bozulduğu, üzerinde zilyetlik olmadığı, zilyetliğe ara verildiği, 3213 sayılı Maden Kanunu'nun 4 üncü maddesi uyarınca madenlerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, 3402 sayılı Kanun'un 18 inci maddesi uyarınca şahıslar tarafından iktisabının mümkün olmadığı, (B) harfiyle gösterilen taşınmazın zilyetlikle 20 yılı aşkın bir süre malik sıfatıyla nizasız fasılasız davacı tarafından tasarruf ve zilyetliğin sürdürüldüğü gerekçesiyle (A) harfiyle gösterilen alan yönünden davanın reddi, (B) harfiyle gösterilen alan yönünden davanın kabulü ile davalı Hazine adına tapu kaydının iptali ve yeni parsel numarası verilerek davacı adına tesciline karar verilmiştir.

D. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin19.10.2021 tarihli ve 2019/772 Esas, 2021/408 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

E. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süreye uğradığını, 1974 ve 1992 tarihli hava fotoğraflarına göre 1974 yılında yalnızca taşınmazın kuzeyinin zeytinlik olarak göründüğünü, (B) harfiyle gösterilen güney kısmında ise imar-ihya olmadığını, 1992 tarihli fotoğrafta ise taşınmazın açıklık olduğunu, dosyada bulunan 1984 tarihli "Taş Ocağı Küşad ve İmâline Mahsus Ruhsatname"ye göre de 1984'ten itibaren taşınmazın tamamında zilyetliğe ara verildiğini, başkaca hava fotoğrafı bulunmadığından 1974 öncesine dair zilyetliğinde de ispat edilemediğini, 1974 tarihinde imar-ihyanın tamamlandığı kabul edilse dahi 1992 itibariyle 20 yıllık sürenin de geçmediği, komşu 101 ada 512 ve 513 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki yaşça büyük zeytin ağaçlarının dava konusu taşınmazın (B) harfli kısmında tarım yapıldığına delil olmayacağını, davacı tanıkları ... ve ...'nin beyanlarının keşifte taşınmaz başında değil duruşmada almaları nedeniyle hükme esas alınamayacağını belirterek İlk Derece Mahkemesinin 19.10.2021 tarihli ve 2019/772 Esas, 2021/408 Karar sayılı kararının kaldırılmasını istemiştir.

F. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.03.2023 tarihli ve 2022/414 Esas, 2023/415 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın bilirkişi raporunda (A) harfiyle gösterilen 3.579,08 m2'lik kısmının 1953 tarihli hava fotoğrafına göre zeytinlik iken, 1984 yılından beri mermer ocağı olarak kullanıldığı, tarım olmadığı, açılan çukurların doldurularak tekrar tarım arazisi hâline dönüştürülmesinin mümkün olmadığı, üzerinde zeytin ağaçları bulunduğu, (B) harfiyle gösterilen 3.599,10 m2'lik kısımda ise herhangi bir ağaç, çalı ve bitki bulunmadığı, maden sahasından bırakılan ana kaya parçalarının bu kısımda bulunduğu ve kullanımı sınırladığı, düz yapıya sahip kısmın ise mekanize tarıma uygun olduğu, öncesinde tütün ve hububat tarımı yapılan ve komşu 101 ada 512 parselle bütün olarak kullanılan taşınmazın tarım arazisi niteliğinde olduğunun belirtildiği, dava konusu taşınmazın öncesinde imar-ihya yoluyla edinilebilecek taşlık, kayalık, çalılık niteliğinde olduğu, davacı ve mirasbırakanları tarafından zeytinlik ve tarım arazisi olarak kullanılmış ise de taşınmazın üzerinde 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü ve 17 nci maddelerindeki ekonomik amacına uygun zilyetliğin bulunmadığı gerekçesiyle (A) harfiyle gösterilen kısma ilişkin davanın reddine yönelik karara karşı istinaf yoluna başvurulmadığından inceleme yapılmadığı, kabulüne karar verilen (B) harfli kısım yönünden davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesinin 19.10.2021 tarihli ve 2019/772 Esas, 2021/408 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın davacı tarafından zeytinlik ve tarla olarak kullanıldığını, krokide (B) harfiyle gösterilen kısımda zeytinciliğin devam ettiğini, komşu 512 parsel sayılı taşınmazla da bütünlük arzettiğini, dava konusu taşınmazın kuzeyinde de 50-60 yaşlarında 25 adet zeytin ağacı ve incir ağaçları olduğunu, taşınmazın krokide (A) harfli kısmının reddine yönelik kararı istinaf etmediklerini belirterek zeytincilik yaptıkları ve taş duvarla çevirdikleri reddedilen kısım yönünden, Bölge Adliye Mahkemesinin 16.03.2023 tarihli ve 2022/414 Esas, 2023/415 Karar sayılı kararının bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 inci ve 37 inci maddeleri,

2. 6100 sayılı Kanun'un 190 ıncı maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi,

3. 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 14 üncü ve 17 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Muğla ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde kain 101 ada 1457 parsel sayılı taşınmazın, 3402 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi gereğince 24.03.2006 tarihinde yapılan kadastro çalışması sırasında, davacının dedesi ...'in ceddinden intikâlen ve verese arası taksimen 20 yılı aşkın nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla zilyetliğinde iken 1980'de adı bilinmeyen şirkete satıldığı, aynı yıl taşınmazın taş ocağı haline getirildiği, o tarihten bu yana zilyedi bulunmadığı gerekçesiyle 3402 sayılı Kanun'un 18 inci maddesine istinaden senetsizden Hazine adına 7.178,18 m2 yüz ölçümlü olarak taş ocağı vasfıyla tespitinin yapıldığı, tespitin 15.06.2006 tarihinde kesinleştiği, harita, ziraat, orman ve gayrimenkul bilirkişilerinin 29.03.2021 tarihli heyet raporunda dava konusu taşınmazın temyize konu edilen (B) harfli güney kısmının zemin olarak tarıma elverişli olsa da madenden bırakılan büyük ana kaya parçalarının kullanımı azalttığı, tarımsal olarak değerlendirilebilmesi için yüksek emek ve masraf gerektireceğinin bildirildiği anlaşılmaktadır.

3. Öncesi imar-ihyaya muhtaç olan bir yerin zilyetlikle edinilebilmesi için, önce yoğun emek ve para sarf edilerek tarıma elverişli hale getirilmesi ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar en az 20 yıl ekonomik amaca uygun olarak nizasız fasılasız malik sıfatıyla zilyet edilmesi gerekmektedir. Ancak dosya arasında bulunan teknik bilirkişi raporları ve ekindeki fotoğraflar incelendiğinde, taşınmazın fen bilirkişi raporunda (B) harfiyle gösterilen güney kısmının imar-ihyasının tamamlanmadığı ve dava konusu taşınmaz üzerinde ekonomik amacına uygun bir kullanımın bulunmadığı belirlenmiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,25.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.