Logo

1. Hukuk Dairesi2023/343 E. 2023/1421 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan ancak eski tapu kayıtlarında yer alan bir taşınmazın kendilerine tescilini talep etmişlerdir.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme, davacıların zilyetlik iddiasını ispatlayamadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş ancak Yargıtay, hükmüne uyulan bozma kararında belirtilen hususların yerine getirilmemesi, özellikle de davacıların dayandığı tapu kaydının doğru bir şekilde uygulanmaması ve eksik araştırma nedeniyle yerel mahkeme kararını bozmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.01.2010 tarihli ve 2009/13949 Esas, 2010/548 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, kararın bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili, bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar ... ve müşterekleri vekili dava dilekçesinde; hudutları dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz bölümünün, müvekkillerinin murisi ... ... bin ... adına kayıtlı Şubat 1278 tarih, 126 varak no.lu tapu kaydının kapsamında kalmasına rağmen kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın tescil harici bırakıldığını ileri sürerek, nizalı taşınmaz bölümünün müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davanın tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olmayıp, tespite itiraza ilişkin olduğunu ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, nizalı taşınmaz bölümünde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddesinde öngörülen şartların davacı taraf lehine gerçekleşmediğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Dahili davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; nizalı taşınmaz bölümünün bulunduğu yerde 1974 yılında kadastro çalışmalarının yapıldığını, 1974 yılından dava tarihine kadar 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Dahili davalı ... vekili cevap dilekçesinde; nizalı taşınmaz bölümünün Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek, Mahkemece nizalı taşınmaz bölümünde davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşup oluşmadığı hususunda yapılacak araştırma ve inceleme sonunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.01.2009 tarihli ve 2008/36 Esas, 2009/6 Karar sayılı kararıyla; davacıların eski tapu kaydına dayanarak eldeki davayı açtığı, nizalı taşınmaz bölümünün bulunduğu Sırrın Mahallesi çalışma alanında kadastro çalışmalarının 1962 yılında yapıldığı, kadastro gören yerlerde eski tapu kayıtları hukuki kıymetini yitireceğinden, davacıların davasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Bozma Kararı

Karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.01.2010 tarihli ve 2009/13949 Esas, 2010/548 Karar sayılı kararıyla; “Davanın, kadastroca tescil harici bırakılan taşınmazın tapu kaydı kapsamında kaldığı iddiasına dayalı tescil isteğine ilişkin olduğu, toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, davacılar tarafından dayanılan tapu kaydının malikinin, davacıların murisi olduğu, bu kaydın revizyon görmediği, yörede kadastro çalışmalarının 27.12.1962 - 25.01.1963 tarihleri arasında yapıldığı, tespit dışı bırakma işlemi bir kadastro işlemi olmakla beraber bir tespit işlemi olmadığından ve taşınmazla ilgili tutanak düzenlenmediğinden, "tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki nedenlere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz" hükmünü getiren 766 sayılı Yasa'nın 31/2. ve 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddelerinin uygulama yerinin bulunmadığı, bu tür davaların her zaman açılabileceği, öte yandan kadastroca tespit dışı bırakılan taşınmaz bakımından dayanılan tapu kaydı kadastro geçmekle işleme tabi olma özelliğini yitirdiğinden ve 3402 sayılı Yasa'nın 12/4. maddesi uyarınca delil durumuna düştüğünden, tespit dışı taşınmaz bu hali ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer niteliği taşıyacağından, bu gibi yerler için kadastrodan önceki tapu kaydına dayanılarak açılan elatmanın önlenmesi davasının dinlenmesine yasal olanak yok ise de, tespit dışı bırakılan taşınmazın tapu kaydı kapsamında kaldığı ileri sürülerek tescil davası açılabileceğinin kuşkusuz olduğu, diğer bir hususun da, davalı ... dava konusu taşınmazın 1999 yılında ham toprak niteliğiyle ihdasen Hazine adına tescil edildiğini bildirdiği halde, Mahkemece bu yön üzerinde de durulmadığı, eğer Hazine adına oluşmuş bir kayıt var ise iptal isteği tescil isteğini kapsamaz ise de tescil isteğinin iptal isteğini de kapsadığı tartışmasız olup, anılan bu ilkenin gözetilmesi gerektiği, hal böyle olunca, öncelikle dosyadaki mirasçılık belgesine göre tapu malikinin tüm mirasçılarının davada yer almalarının sağlanması, bundan sonra işin esasına girilerek Hazine adına bir kayıt oluşup oluşmadığının saptanması, 5519 sayılı Yasa uyarınca bazı istisnaları dışında sicil oluşmasının tescil hükmü ile mümkün olabileceği, ihdasen oluşan tapu kaydı eğer aynı yere ait ise çifte tapu oluşturacağı ve davacıları bağlamayacağı hususunun değerlendirilmesi, davada dayanılan tapu kaydının yerinde uygulanması ve nizalı taşınmazın davacıların dayanağını teşkil eden tapu kapsamında kalıp kalmadığının açıklığa kavuşturulması ve varılacak sonuca göre hüküm kurulması” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, nizalı taşınmaz bölümünde 1955, 1985 ve 1999 yıllarına ait ... fotoğraflarına göre kullanım bulunmadığı, nizalı taşınmazın bulunduğu yerde davacıları veya murislerini tanıyan veya bilenin olmadığı, yalnızca keşifte dinlenen davacı tanığının, davacıların dedesinin burada koyun otlattığını gördüğünü beyan ettiği, nizalı taşınmazda davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili, bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

E. Temyiz Nedenleri

1. Bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olmadığını, hükmüne uyulan bozma ilamında davacı tarafın dayandığı tapu kaydının mahallinde uygulanması gereğine değinildiği halde, Mahkemece dayanak tapu kaydının yöntemince uygulanmadığını, öte yandan Mahkemece mahallinde yapılan keşifte, tarafsız kişilerin bilgisine başvurulması gerekirken, nizalı taşınmazı işgal eden kişilerin yerel bilirkişi sıfatıyla dinlenildiğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

2. Bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereklerinin yerine getirilmediğini, hükmüne uyulan bozma ilamında müvekkillerinin dayandığı tapu kaydının zeminde yöntemince uygulanıp kapsamının belirlenmesi gereğine değinildiği halde, Mahkemece bu şekilde bir uygulama yapılmadığını, öte yandan mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin, nizalı taşınmazı işgalci sıfatıyla kullanan kişiler olduğunu, yaşları itibariyle de taşınmazın evveliyatını bilebilecek durumda olmadıklarını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereklerinin yerine getirilmediğini, hükmüne uyulan bozma ilamında müvekkillerinin dayandığı tapu kaydının zeminde yöntemince uygulanıp kapsamının belirlenmesi gereğine değinildiği halde, Mahkemece bu şekilde bir uygulama yapılmadığını, bilirkişi raporlarına yaptıkları itirazların Mahkemece dikkate alınmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

F. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20. maddesi; “Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;

A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.

B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.

C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.

D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14. ve 17. madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.

3. Değerlendirme

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, nizalı taşınmaz bölümünde davacı taraf lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluşmadığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli olmadığı gibi bozma kararına uyulduğu halde, bozma gerekleri de yerine getirilmemiştir. Bozma kararına uyulmakla, taraflar yararına usuli müktesep hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir.

1962 yılında Şanlıurfa ili, Merkez ilçesi, Sırrın Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, nizalı taşınmaz bölümü, dağ vasfında olduğundan bahisle tescil harici bırakılmıştır. Davacılar, hudutlarını dava dilekçelerinde belirttikleri taşınmaz bölümünün adlarına tescili istemiyle, Şubat 1278 tarihli, 126 varak no.lu tapu kaydına dayanarak eldeki davayı açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, kadastro gören yerlerde eski tapu kayıtlarının hukuki kıymetini yitireceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, temyiz üzerine karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince (IV/B) no.lu paragrafında yer alan gerekçelerle bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının hukuki kıymetini yitirmediği belirtilerek, mahallinde yapılacak keşifte söz konusu tapu kaydının yöntemince uygulanıp kapsamının belirlenmesi gereğine değinildiği halde, tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte getirtilip dosya arasına alınmamış, 23.11.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen nizalı taşınmaz bölümünün sınırında bulunan (Germuş Köyü çalışma alanında bulunan taşınmazlar da dahil olmak üzere) taşınmazlara ait kadastro tespit tutanaklarının onaylı örnekleri varsa dayanakları ile birlikte getirtilip dosya arasına alınmamış, Dairemizin 16.06.2022 tarihli, 2022/3100 Esas, 2022/4917 Karar sayılı geri çevirme kararı üzerine dosya arasına alınan belgelerden, 23.11.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen nizalı taşınmaz bölümünün bulunduğu yerde imar uygulaması yapıldığı ve bu bölüm içerisinde çeşitli imar parsellerinin oluştuğu görüldüğü halde, söz konusu taşınmazların tapu kayıt maliklerinin davada yer alması gerektiği düşünülmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak karar verilemez.

Hal böyle olunca; doğru sonuca varılabilmesi için Mahkemece öncelikle, davacı tarafın dayandığı tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleri ve (köy, mahalle, mevki, cins, sınırlar, yüzölçümü, malik, hisse, ..., gitti ve revizyona ilişkin tüm bilgileri içerir ve okunaklı şekilde) varsa tesis ve ifraz haritaları ile birlikte mahalli Tapu Müdürlüğünden, eski yazılı tapu kayıtları varsa Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığından ayrı ayrı sorulup getirtilerek dosyasına alınmalı, tapu kaydının revizyon durumu araştırılmalı, revizyon gördüğü taşınmaz ya da taşınmazlar bulunduğunun anlaşılması halinde, bu taşınmazlara ait kadastro tespit tutanaklarının onaylı örnekleri, taşınmazların kadastro tespiti kesinleşmiş ise tedavüllü tapu kayıtları ve revizyon gördüğü taşınmazlar ile bu taşınmazlara komşu taşınmazları da bir arada gösteren birleşik kroki getirtilip dosya arasına alınmalı, 23.11.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen nizalı taşınmaz bölümünün komşusu olan 431, 436, 437, 438, 1002, 2426, 2429, 2465, 2466 ve 2476 parsel sayılı taşınmazlar ile nizalı taşınmazın sınırındaki Germuş köyü çalışma alanında bulunan taşınmazların parsel numaraları da tespit edilerek, söz konusu taşınmazlara ait kadastro tespit tutanaklarının onaylı örnekleri, varsa dayanağı kayıtlar ile birlikte (tapu kaydı, vergi kaydı gibi) getirtilip dosya arasına alınmalı, yine nizalı taşınmaz bölümü içerisinde imar parsellerinin oluştuğu anlaşılmakla, söz konusu taşınmazların tapu kayıtları getirtilip dosya arasına alınmalı, dosya bu şekilde ikmal edildikten sonra nizalı taşınmaz bölümü içerisinde oluşmuş olan imar parsellerinin maliklerinin davaya dahil edilmesi için davacı tarafa süre ve imkan verilmeli, taraf teşkili sağlandıktan sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları, ziraat mühendisi bilirkişi ve teknik bilirkişinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır.

Taşınmazın başında yapılacak keşif sırasında, davacıların dayandığı tapu kaydı ve yapılacak araştırmaya göre varsa tapu kaydının haritası/krokisi uygulanıp kapsamı 3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 20/A maddesi uyarınca belirlenmelidir. Ancak tapu kaydının haritası/krokisi yoksa, zemine uygun değilse veya uygulama kabiliyeti yok ise bu durumda tapu kaydının sınırlarına itibar edilmeli; bu amaçla dayanak tapu kaydı tesisinden itibaren tüm tedavülleriyle okunup kayıtta yazılı hudutların yerel bilirkişilerce zeminde gösterilmesi istenilmeli, yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmelidir. Kayıtta yazılı olup yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için davacılara tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve bu suretle kaydın kapsamı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmelidir. Keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, nizalı taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalıdır. Yerel bilirkişi ve tanıkların kayıtların uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanlarının zemine uygunluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, teknik bilirkişiden uygulanan kayıtların hudutları ile kapsamını belirtir, keşfi takibe imkan verir gerekçeli kroki ve rapor alınmalıdır. Ziraat mühendisi bilirkişiden taşınmazın tarımsal niteliğini bildiren rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili, bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekili ile bir kısım davacılar ... ve müşterekleri vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Alınan peşin harcın temyiz edenlere istek halinde geri verilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.