Logo

1. Hukuk Dairesi2023/3617 E. 2024/5841 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi tapulu taşınmazın tapu harici bağış yoluyla iktisabı sonucu açılan tapu iptali ve tescil davasında, davacının zilyetliğinin kazanım şartlarını sağlayıp sağlamadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı vakfın, kadastro öncesi tapulu taşınmazı bağış yoluyla iktisap ettikten sonra, taşınmaz üzerinde kesintisiz, çekişmesiz ve malik sıfatıyla 10 yıl süreyle zilyetliğini koruduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/677 E., 2023/544 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/165 E., 2022/4 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; ... ilçesi, ... Mahallesi 112 ada 103 parselde kayıtlı taşınmazın, tapusuz olduğu dönemde ... tarafından ... Noterliğinde düzenlenen bağışlama senedi ile müvekkili Vakfa bağışlandığını, cami yanında bulunan taşınmazı imam evi ve bahçesi olarak kullandığını, bu şekilde kullanım zilyetlik sıfatı ile yıllardır devam ederken 2006 yılında kadastro tespiti sırasında ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tescil yapıldığını, belediye yasasından sonra tapu kaydının Hazine adına yapıldığını, 25.09.2014 tarihli Tahsisli Taşınmaz Teslim ve Tesellüm Tutanağı ile Diyanet İşleri Bakanlığına imam evi olarak tahsis edildiğini, yıllardır bu şekilde kullanıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı Vakıf adına tescil edilmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili; dava konusu 103 parsel sayılı taşınmaz ile sınırında yer alan Hazine adına kayıtlı ve Diyanet İşleri Bakanlığı adına tahsisli 101 parselin bütünlük arz ettiğini, bağışlama senedinde taşınmaz üzerindeki binadan bahsedilmediğini, kadastro tutanaklarında taşınmazların evvelde bir bütün olduğunu, dava konusu taşınmazın tapuya kayıtlı bir taşınmaz olduğunu, kural olarak tapulu taşınmazların tapu dışı bir yolla mülkiyetinin naklini öngören sözleşmelerin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.03.2018 tarihli ve 2016/983 Esas, 2018/140 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın ... tarafından davacı Vakfa bağışlama senedi ile bağışlandığı, yapılan keşifte imam evinin yanında 101 numaralı parselde cami bulunduğu, bu yerin de davalı Kurum adına kayıtlı olduğu, cami ile imam evi ve bahçesinin bütünlük arz ettiği, bağış senedinin kadastrodan önce düzenlendiği, tapulu taşınmazın bağışının geçerli olabilmesi için tapuda devrinin yapılması gerektiği, geçerlilik şartının gerçekleşmediği, aynı zamanda taşınmazın davalı Kurum tarafından davacıya tahsis edildiği, davacının davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 30.06.2021 tarihli ve 2019/1861 Esas, 2021/621 Karar sayılı kararı ile; " .... Hal böyle olunca; Mahkemece yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişiler aracılığıyla 1991 yılında düzenlenen bağış senedinin mahallinde uygulanarak, dava konusu taşınmazın senet kapsamındaki yer olup olmadığının belirlenmesi, dava konusu taşınmazı davacı Vakfa bağışlayan ... oğlu ... ile dayanak tapu maliki ... oğlu ... ... arasındaki irs ilişkisinin araştırılması, davacı Vakfın senedi incelenmek suretiyle zilyetlik ve bağış yoluyla taşınmaz iktisap edip etmeyeceği üzerinde durulması, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler, ilke ve olgular doğrultusunda araştırma yapılması, oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf delilleri tam toplanmadan ve deliller tam olarak değerlendirilmeden eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması hükmün esasını etkileyecek nitelikte bulunduğundan davacı vekilinin istinaf isteği HMK'nın 353(1)-a.6. maddesi uyarınca yerindedir" gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kaldırma kararı uyarınca yapılan yargılama neticesinde, tüm dosya kapsamı bir bütün halinde değerlendirildiğinde; dava konusu, 112 ada 103 parselin öncesinin aynı ada 2 parsel olup 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında, 02.08.1944 tarih, 1 sıra numaralı tapu kaydı ile 430,15 m² yüz ölçümlü olarak kargir imam evi bahçesi niteliğiyle ... Köyü Tüzel Kişiliği adına 21.11.2006 tarihinde tespit ve tescil edildiği, tutanakta 112 ada 2 ve 3 parsellerin bütün olarak 1 numaralı tapu ile ... oğlu ...adına kayıtlı olduğu, 1945 yılında bu taşınmazın ... oğlu ...'a satılarak zilyetliğinin devredildiği, adı geçenin de 1949 yılında oğlu ...'a hibe ettiği, ...'ın ise taşınmazı 1975 yılında 2 parçaya ayırarak 2 parseli uhdesinde bıraktığı, 3 parseli aynı yıl ... Köyü Tüzel Kişiliğine hibe edip, zilyet ve tasarrufunu devrettiği, aynı yıl ... ve köy halkı tarafından cami ve tuvalet inşa edildiği, Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesi uyarınca tespitinin yapıldığı, dosya arasında bulunan ... Noterliği tarafından re'sen düzenlenen tapusuz gayrimenkulün bağış senedi başlıklı 1991 yılına ait belgede, ... oğlu ...'ın öncesinde tapusu bulunmayan Konya ili, ... ilçesi, ... köyünde bulunan ve hudutları açıklanan 500 m² yüz ölçüme sahip taşınmazını ... adına bağış yaptığını, bahsi geçen yerde hak ve alakasının kalmadığını, Türkiye Diyanet Vakfının da tapusuz taşınmazı vakıf adına bağış olarak kabul ettiğini imzalı beyanları ile açıkladıklarının görüldüğü, Mahkemece yeniden yerel bilirkişiler aracılığıyla taşınmaz başında keşif yapıldığı, 1991 yılında düzenlenen bağış senedinin mahallinde uygulandığı, 13.12.2021 havale tarihli fen bilirkişi raporunda dosyada mevcut 03.09.1991 tarih 9928 yevmiye numaralı ... Noterliğince düzenlenen bağış senedindeki sınırların mahalli bilirkişilerin beyanlarına göre dava konusu taşınmazın sınırlarına uyduğunun tespit edildiği, keşifte dinlenen mahalli bilirkişilerin ortak bir şekilde beyanlarında "dava konusu taşınmazın öncesinde ...'a ait olduğunu, ...'ın bu taşınmazı 1990 yılında camiye bağışladığını, bağışlandıktan sonra imam evi olarak kullanılmaya başlandığını, halen de imam evi olarak kullanılmaya devam edildiğini, bu kullanıma köy halkından itiraz edeninde olmadığını, kadastro tespiti sırasında köy tüzel kişiliği adına yazılmasının yanlış olduğunu" ifade ettikleri, açıklanan nedenlerle davacı Kurumun dava konusu taşınmazı TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddeleri uyarınca iktisap edilebilmesi için kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kadastro tutanağından anlaşıldığı üzere tapusuz değil tapuya kayıtlı bir taşınmaz olduğunu, kural olarak tapulu taşınmazların tapu dışı bir yolla mülkiyetinin naklini ön gören tasarrufların geçersiz olduğunu, taşınmaza ait 02.08.1944 tarihli tapu senedi mevcut iken ve dava konusu taşınmazın tapuda kayıtlı bir taşınmaz olduğu sabit iken geçerlilik şartı olan tapuda devir işleminin yerine tapusuz taşınmazlara özgü yol olan noterde bağışlama senedinin düzenlenmesinin geçerli sayılmasının hukuka ve amir yasa hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, dava konusu tescili istenen tapuda .... ilçesi, .... Mahallesi, 112 ada 103 parselde bulunan imam evi ve bahçesinin ... tarafından davacı Vakfa bağışlama senedi ile bağışlandığını, yapılan keşifte imam evinin hemen yanında 101 nolu parselde caminin olduğunu, caminin bulunduğu parselin de yine davalı Kurum adına kayıtlı olduğunu, cami ile imam evi ve bahçesinin bütünlük arz ettiğini, sunulan bağışlama senedinin kadastro geçmeden önce düzenlendiğini, bu nedenle tapulu bir taşınmazın bağışlanmasının geçerli olabilmesi için tapuda devrinin gerçekleşmesi gerektiğini, olayda tapuda devir geçerlilik şartının gerçekleşmediğini, aynı zamanda söz konusu taşınmazın davalı Kurum tarafından davacı Kurum adına tahsis edildiği göz önünde bulundurulduğunda davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 13.04.2023 tarihli ve 2022/677 Esas, 2023/544 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşif, uygulama ve dosyaya gelen tüm bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin 02.08.1944 tarihli tapu kaydına dayanılarak yapıldığı, tapu malikince taşınmazın ....'a haricen satıldığı, onun tarafından da oğlu ...'a bağışlandığı, ...'ın ise taşınmazını ifraz ederek dava konusu taşınmaza isabet eden bölümünü ... Noterliğince düzenlenen 03.09.1991 tarih ve 9928 yevmiye numaralı tapusuz gayrimenkulün bağış senedi başlıklı belge ile davacı Vakfa bağışladığı, taşınmazın öncesinde ... tarafından tarla olarak kullanılırken bağış tarihinden sonra üzerine imam evi yapılarak bu vasıfla kullanılmaya devam edildiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesinde, "Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına tespit olunur." hükmünün yer aldığı, kadastro tespitine konu taşınmazlarda, öncesinde tapuda kayıtlı taşınmazların tapu dışı yolla satışına değer verilebilmesi için haricen satın alan kişi tarafından kadastro tespitine kadar taşınmazın kesintisiz çekişmesiz malik sıfatıyla en az 10 yıl zilyet olunması gerektiği, dosyada toplanan delillere göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesinde yazılı koşulun davacı yararına gerçekleştiği, bu durumda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü iddialarını yineleyip verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b ve 14. maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması HMK'nın 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 2006 yılında yapılan kadastro sonucu Konya ili, ... ilçesi, ... Mahallesinde bulunan 112 ada 2 parsel sayılı 430,15 m2 yüz ölçümündeki taşınmazın tapu kaydı, harici satış ve bağış, ifraz ve bağışlama nedeni ile ... Köy Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması nedeniyle tutanağın 21.11.2006 tarihinde kesinleştirilerek tespit maliki adına tapuya tescil edildiği, daha sonra 2012 yılında yapılan kamulaştırma işlemi ile 112 ada 103 ve 104 parsellere ayrıldığı, 103 parselin 231,43 m2 yüz ölçümü ile ... Köyü Tüzel Kişiliği adına, 104 parselin ise yol vasfı ile TCK Genel Müdürlüğü adına tescil edildiği, 25.09.2014 tarihinde 112 ada 103 parsel sayılı taşınmazın tashihen devir yolu ile davalı Hazine adına tescil edildiği, davacı ... Vakfının 21.11.2016 tarihinde bağış ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak eldeki temyize konu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin "j" bendi gereğince temyiz eden davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.10.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.