Logo

1. Hukuk Dairesi2023/361 E. 2023/3247 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem yoluyla devredilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline ilişkin istem.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların taşınmazı edinirken iyiniyetli olmadıkları ve taşınmazın davacı ile dava dışı kişi arasında kredi teminatı olarak devredildiğine dair tanık beyanları ve diğer deliller değerlendirilerek yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

DAVA TARİHİ : 21.09.2011

KARAR : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davalı ... vekili ve duruşma istekli olarak davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma günü olarak saptanan 13/06/2023 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı mirasçıları vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, ... karara bırakıldı. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, kayden maliki olduğu 114 ada 216 parsel sayılı taşınmazını kredi çekmek maksadıyla arkadaşı olan dava dışı ... ...’a 28/08/2009 tarihinde devrettiğini, ... ...'ın ise kredinin ödeme günü gelmeden, krediyi kapatıp yeni kredi çekmek amacıyla bu taşınmazı davalı ... üzerine temlik ettiğini, çekişme konusu taşınmaz ... ...'a devredilirken Kumluca ...Bankası Aş'den kredi çekildiğini ve bu kredinin bir kısmını kendisinin bir kısmını ise ... ...'ın kullandığını, yapılan devir işlemlerinden tahliye davası açılınca haberdar olduğunu, gerçekte bu yerin satımı olmadığının ve bu devrin kredi amacıyla yapıldığının hatırlatması üzerine davalı ...’ın "ben krediyi yerimi satarak ödedim bu yer benim" dediğini, daha sonra "tamam biz senin yerini geri vereceğiz" diyerek kendisini sürekli oyaladığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, dava konusu taşınmazın 30.10.2013 tarihinde ...’e (...) devredilmiş olması nedeniyle HMK 125. maddesi gereğince davaya ...'e karşı devam edilmiş, davacının yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.

II. CEVAP

1. Davalı ..., davacının iddiasını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini, davacı ile dava dışı ... ... arasında inançlı temlik olsa bile bunun kendilerini bağlamayacağını, tapu kaydına güvenerek dava konusu taşınmazı satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ..., dava konusu taşınmazı iyiniyetli üçüncü kişi olarak ve bedelini ödeyerek satın aldığını, taşınmaz üzerindeki ipotek ve haciz borçlarını da ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 17.05.2012 tarihli ve 2011/439 Esas, 2012/204 Karar sayılı kararıyla; gider avansının yatırılmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. İlk Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 30.04.2013 tarihli ve 2013/3671 Esas, 2013/6504 Karar sayılı kararıyla; ''...Somut olayda, dava 1086 sayılı HUMK döneminde açılmış ve 6100 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihe kadar 1086 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak yürütülmüştür. Bu durumda davanın açılması ile ilgili tüm işlemlerin tamamlandığı kabul edilmeli ve 1.10.2011 tarihinden sonra açılan davalar yönünden HMK'nun 120.maddesindeki dava şartı niteliğindeki gider avansı uygulamasının işletilmesi gerektiği benimsenmelidir.

Öte yandan, gerek 1086 sayılı Kanun'un 414. maddesi hükmü, gerekse 6100 sayılı Kanun'un 324. maddesi hükmü ile, yargılamanın gerektirdiği masrafların ilgili tarafça yatırılıp yatırılmaması hususunda benzer hükümler getirilmiş ve yatırılmaması halinde uygulanacak yaptırımlar gösterilmiştir.

Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK'nın 324. maddesi uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken, aynı Kanun'un olayda uygulama yeri bulunmayan 114/g, 115/2 ve 120/2 maddelerinden söz edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.

B. Mahkemece İlk Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 11/10/2018 tarihli ve 2013/622 Esas, 2018/356 Karar sayılı kararıyla; iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 08.09.2020 tarihli ve 2019/287 Esas, 2020/3877 Karar sayılı kararıyla; ''...Somut olaya gelince; davacı ile dava dışı ... arasında imzalanan 28.08.2009 tarihli belge göz önüne alındığında aralarında inançlı işleme dayalı olarak (kredi çekmek amacıyla ve kredi borcu bittikten sonra tekrar davacıya devredilmek üzere) dava konusu taşınmazın devrinin yapıldığı, öte yandan tüm dosya içeriği ve dinlenen tanık beyanları itibari ile de davalı ... ile dava dışı ... ve davacı arasında alacak-borç ilişkisinin bulunduğu, bu alacak-borç ilişkisi nedeni ile davalı ... ile dava dışı ...’un aralarında anlaşarak dava konusu taşınmazın temlik işleminin gerçekleştirildiği, yine dinlenen tanıklardan emlakçı olan ...’nın beyanlarında; dava konusu taşınmazı satış yolu ile edinen son malik davalı ...’e, bu taşınmazın sıkıntılı olduğunu, bu nedenle almamasını söylediğini belirttiği, yine tanıklardan ...’un da benzer şekilde beyanda bulunduğu, bu durumda davalı ...’in dava konusu taşınmazı ediniminde iyiniyetli olmadığı, TMK 1023.maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır.

Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle oyçokluğuyla mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4. Dairenin 19.04.2021 tarihli ve 2021/1318 Esas, 2021/2342 Karar sayılı kararıyla, karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.

D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 12.05.2022 tarihli ve 2021/222 Esas, 2022/259 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; bozma kararının hukuka ve hakkaniyete, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, davacı tarafından davasını dayandırdığı inanç sözleşmesine ilişkin davalının imzasını içeren yazılı bir belge de sunulmadığını, davanın ancak yazılı delille ispatlanabileceğini, tanık delillerine muvafakatleri olmadığını, davacının dinlettiği tanık anlatımlarının delil mahiyeti taşımadığını, hükme esas alınamayacağını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, tüm tanık anlatımları incelendiğinde davalının inançlı sözleşmeyi bildiğini gösterir tek bir beyan bulunmadığını, tanıklar tarafından tanınmadığını ve muvazaa iddiasının ispatlanmadığını, tanıkların davacının yönlendirmesi ile beyanda bulunduklarını, karşı oy görüşünde de belirtildiği gibi dava dışı ...'un davada yer alması gerektiğini, dinlenen 8 tanıktan yalnızca birinin ''bu taşınmaz sorunlu diye ben davalıyı uyardım'' beyanının esas alındığını, kabul etmemekle birlikte davalının gerçekten bu tanığın uyarısını duymuş olsa dahi tapuya gidip araştırmasını yaptığını ve taşınmazın üzerinde hiç bir şerh olmadığını görüp tapu siciline güvendiğini, dava konusu taşınmaz için yaklaşık 300.000,00 TL ödeme yaptığını, davalının zararının korunmadığını, davacının sebepsiz zenginleştiğini, kabul kararı verilecekse dahi taşınmazın güncel bedelinin dosyaya depo edilmesi gerektiğini, davalının mülkiyet hakkının ihlal edildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı ile ilgisi bulunmayan inanç sözleşmesine itiraz ettiklerini, tanık dinletme talebine muvafakatlarının olmadığını bildirdiklerini, davacı ve dava dışı ... arasındaki belgeye dayanarak karar verildiğini, bu belgenin sonradan ibraz edildiğini, sözleşmenin tarafı ...'un davaya dahil olmadığını, dinlenen tanıkların görgüye dayalı bir beyanı olmadıgını, davacının yönlendirmesi ile beyanda bulunduklarını, davalının tapuya güven ilkesi ile hareket ettiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı mirasçıları vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına,

Aşağıda yazılı 10.850,65 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.