Logo

1. Hukuk Dairesi2023/3659 E. 2024/4260 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının hile yoluyla davacının taşınmazını devraldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının hileyi öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açmadığı ve iradesini davalıya ulaştırmadığı, davacı tanığı beyanı ve davacının ihtiyarhanede kalmaya başladığı tarih gözetilerek, bir yıllık hak düşürücü süre geçtikçe davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi hatalı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2448 E., 2023/635 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul/ Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/530 E., 2021/275 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulü ile duruşma isteğinin değerden reddine karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; 1937 doğumlu olup okuma yazma bilmediğini, muhtemel mirasçıları ile ailevi nedenlerden dolayı çok uzun süreden beri dargın olup görüşmediğini, eşi ile birlikte yaşlanmaları nedeniyle ileride bakıma muhtaç hale gelecekleri ve ortada kalacakları endişesi ve korkusu ile yaşarken uzaktan akrabası olan davalı ... 'in, taşınmazın verilmesi halinde kendisi ve eşi ile ilgileneceği, elden ayaktan düşünce koruyup gözeteceği, bakıma muhtaç bırakmayacağı hususlarında vaadlerde bulunduğunu, ona inanarak davaya konu 1319 ada 56 parseldeki 2 numaralı bağımsız bölümünü davalının yönlendirmesi ile devrettiğini, ancak devirden sonra zamanla davalının ilgi ve alakayı kestiğini, 2017 yılının başlarında yaşlarının iyice ilerlemesi, hayatlarını müstakil olarak idame ettirmekte zorlanmaya başlamaları nedeni ile bakıma muhtaç hale geldiklerini, vaadlerini yerine getirmesi için davalıya ulaşmaya çalıştıklarını ancak irtibat kuramadıklarını ve Özel ... Hastahanesi Vakfı ile bir protokol akdederek 15.05.2017 tarihinden itibaren Vakfa Ait ... Hastahanesinin İhtiyarhane bölümünde kalmaya başladıklarını, davalı ile akdettiğini sandığı ölünceye kadar bakma sözleşmesini karşılıklı olarak iptal etmek düşüncesi ile davalıyla irtibat kurmaya çalışsa da sonuç elde edemediğini, 2018 yılının 10. ayının başında tapu dairesine gittiğinde tapuda yapılan işlemin bakım sözleşmesi değil satış olduğunu öğrendiğini, yapılan işlemin hile nedeniyle geçersiz olduğunu, iradesinin fesada uğratıldığını, davalının, içinde bulunduğu psikolojik durumdan yararlanarak var olan bir endişeyi kullanarak kendisine onun tarafından bakılacağı intibaını uyandırdığını ileri sürerek tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; hak düşürücü sürenin ve zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacı tarafından iddia edildiği gibi aralarında ölünceye kadar bakım sözleşmesi akdedilmediğini, hile ile davacının iradesini fesada uğratmadığını, aralarındaki işlemin satış işlemi olup taşınmazı davacıdan satın aldığını, kaldı ki davacıya sürekli bakma olanağı da bulunmadığını, zira satış öncesi ve sonrası yerleşim yerinin Selanik/Yunanistan olduğunu, bu durumun akraba olmaları nedeni ile davacı tarafından da bilindiğini, davacının iddalarının gerçek dışı olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; aldatmanın öğrenildiği tarihin tespiti yönünden davacının beyanının aksini gösteren herhangi bir kayıt mevcut olmadığı, devirden sonra tapuda herhangi bir işlem yapılmadığı, bu haliyle satışın yapıldığı tarihten dava tarihine kadar on yıllık süre geçmediği gibi bir yıllık hak düşürücü sürenin de geçmediği kabul edildiğinden davanın süresinde açıldığı, hile iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili; savunmalarını yinelemiş, Mahkemenin bir yıllık hak düşürücü süre değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davacı tanıklarının anlatımlarının yok sayıldığını, zaten dosyada tanık delilinden başka davacının delilinin bulunmadığını, davacı tanıklarının ortak anlatımlarının, davacının dava konusu taşınmazın satıldığı tarihte de bakıma muhtaç olduğu ve davacıya tanıklarından eski gelini ...'ın baktığı yönünde olduğunu, Mahkemenin davalının delillerini değerlendirmeye dahi almadığını, kararın gerekçe içermediğini, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu belirtip İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya içeriği, tarafların iddia ve savunmaları ile taraf tanıklarının anlatımları nazara alındığında, davalının, davacının kız kardeşinin kızı olduğu, 1937 doğumlu olan davacının satış tarihinde 69 yaşında olup okur yazar olmadığı, davalının Selanik'te yaşadığı, davacının taşınmaz satmasını gerektirir bir ihtiyacının olmadığı, davalı tarafından satış bedelinin ödendiğine dair yazılı bir delil sunulmadığı, davacının davaya konu taşınmazı satma iradesinin bulunmadığı halde davalının kendisini bakıp gözeteceği düşüncesiyle taşınmazı davalıya devrettiği, davalının ise davacı ve eşi ile ilgilenmediği, davacının bakım ihtiyacı içinde bulunduğu ve 15.05.2017 tarihinden itibaren ... Hastahanesi İhtiyarhane Bölümünde kalmaya başladığı, davalının bakacağı umudunu yitiren davacının hileye maruz kaldığını anladığı, öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınması gerektiği ve bu dava ile davacının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirdiği, İlk Derece Mahkemesince hile olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yinelemiş; gerek İlk Derece Mahkemesinin gerekse Bölge Adliye Mahkemesinin hak düşürücü süre bakımından yaptıkları değerlendirmelerin hatalı olduğunu, davacının kendi tanıklarının beyanlarının yok sayıldığını, davacı tanıklarının hileyi öğrenme tarihinin bir yıldan fazla olduğunu beyan ettiklerini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, aldatma (hile) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36 ncı ve 39 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme

Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. TBK'nın 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Hak düşürücü süre niteliğindeki bu sürenin hakim tarafından re'sen gözetilmesi gereklidir.

Somut olayda, davacının 1319 ada 56 parseldeki 2 numaralı bağımsız bölümünün çıplak mülkiyetini 18.12.2006 tarihinde yeğeni olan davalıya satış suretiyle temlik ettiği, 28.11.2018 tarihinde açılan davada temlikin davalının hilesi sonucu gerçekleştirildiğinin ileri sürüldüğü, 2002 yılından itibaren yurt dışında yaşayan davalının, taşınmazı satın aldığını savunduğu, 01.12.2020 tarihli duruşmada dinlenen davacı tanığı Marika'nın ise davacının zaman zaman söylenerek kendisine "ben bunu nasıl yaptım, bana bakacak şartıyla evi verdim, bana bakacaktı ancak şimdi yurt dışına gitti, telefonlarıma cevap vermiyor." şeklinde söylemlerde bulunduğunu, bu konuşmaların yaklaşık 5 - 6 sene önce çocukları lisede öğrenim görürken yapıldığını beyan ettiği, öte yandan dava dilekçesine ekli "Hayat Belgesi" başlıklı belgede davacının 15.05.2017 tarihinde ... Hastanesi İhtiyarhane bölümünde kalmaya başladığının belirtildiği görülmekle, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının sözleşmeden dönme iradesini, hileye uğratıldığını öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde davalıya ulaştırmadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.