Logo

1. Hukuk Dairesi2023/3660 E. 2024/4266 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, oğlu ve alıcı arasında yapılan taşınmaz satışlarının hile nedeniyle iptalini ve taşınmazların kendi adına tescilini, aksi halde bedellerinin ödenmesini talep etmiştir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafın hile iddiasını ispatlayamaması, davalı alıcının iyi niyetli ediniminin korunması gerektiği ve satış bedellerinin taşınmazların rayiç değerleriyle uyumlu olması gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1774 E., 2022/1489 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Ret-Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/1285 E., 2021/145 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil- bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalı ... yönünden esastan reddine, diğer davalı ... yönünden feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 1943 doğumlu olduğunu, kulaklarının az işittiğini ve yaşlılıktan kaynaklı hastalıkları bulunduğunu, davalı oğlu ...'ın, kendisinin ( davacının) tedavisi devam ederken tedavi masrafları için taşınmazlardan birini satmak zorunda olduklarını beyan ettiğini, bu itibarla 271 ada 2 parsel numaralı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümün 26.11.2014 tarihinde dava dışı ...'a satıldığını, satış işleminden kaynaklı olarak eline hiçbir ödeme geçmediğini, satıştan kaynaklı parayı tedavi masraflarına harcayacağını söyleyerek davalı oğlunun aldığını, akabinde kendisinin ve oğlunun, Almanya'ya döndüklerini, döndükten sonra davalı oğlunun tedavi için bir takım yerlere imza atması gerektiğini ve Türkiye'ye gitmek zorunda olduklarını söylediğinden, pasaport kayıtlarından da anlaşılacağı üzere Türkiye'ye geldiklerini, burada davalı oğlunun davacıya bir takım yerler imzalattığını ve kendisinin sonradan oğlunun bu işlemleri aslında tedavi için değil, tapu kayıtlarını kendi üzerine geçirmek için yaptığını anladığını, bu hileli işlemler ile davalının, 22.01.2015 tarihinde 1960 parsel sayılı tarla vasfındaki taşınmazı ile 271 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümünün kendi üzerine geçirilmesini sağladığını, hemen arkasından 30.01.2015 tarihinde işbirliği yaptığı davalı ...'a 4 nolu bağımsız bölümün satışını gerçekleştirdiğini, satışın yapıldığı tarih ile aynı gün davalı ... adına ipotek tesis edilmiş olmasının da işlemin muvazaalı yapıldığının en açık göstergesi olduğunu, davalı ...'ın bu denli kısa bir sürede taşınmaz için alıcı bulmasının ve tapu işlemlerini gerçekleştirmiş olmasının da diğer davalı ile fikir ve eylem birliği içerisinde olduklarını gösterdiğini, davalının davacıyı "seni ben tedavi ettireceğim, bunlar senin paranı yiyecekler" diyerek 6 ay boyunca eşi ve diğer çocuklarından ayrı yaşattığını, Türkiye'de iken 4 ay boyunca ailesi ile görüşmesin diye kız kardeşi ve erkek kardeşinin evlerinde kaldıklarını, 2 ay kadar da Almanya'da kaldıklarını, tedavisi tamamlandıktan sonra atmış olduğu imzaların tedavi amaçlı değil, tapu devirlerine ilişkin olduğunu anladığını, yaşı itibariyle nereye hangi amaçla imza attığını bilebilecek konumda da olmadığını, oğlunun tedavi masraflarının fazla olduğundan bahsetmese herhangi bir taşınmazını satma ihtiyacının da bulunmadığını ileri sürerek 1960 parsel sayılı taşınmaz ile 271 ada 2 parseldeki 4 nolu bağımsız bölümün tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde taşınmazların değerine ilişkin bedelin kendisine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., davaya konu daireyi alma konusunda gerçek bir iradeye sahip olduğunu, İstanbul'da yaşayan 1967 doğumlu 16 yıllık bir öğretmen olduğunu, akrabalarının bir kısmının Denizli merkezde yaşamakta olduğunu, kendisinin de şehir dışında memur olması nedeniyle tayinini Denizli'ye çıkartabilmesi durumunda hemen, bunun mümkün olmaması halinde de emeklilik zamanlarında memleketi Denizli'de yaşamak istemekte olduğunu, hem bu amaçla hem de yatırım olması amacıyla çeşitli araştırmalar yaptığı sırada ablası Semiha ...'ın kendi dairesinin alt katında bulunan bir dairenin satılık olduğunu dilerse bu daireyi satın alabileceğini söylediğini, bunun üzerine diğer davalı ... ile telefonla görüştüklerini, ...'ın yurt dışından gelmesiyle diğer şartlarda da anlaşılması üzerine daireyi satın almaya karar verdiğini, diğer davalı ile ödeme konusunda anlaşma sağlayınca Ziraat Bankası Denizli şubesine giderek konut kredisi müracaatında bulunduğunu, kredi talebinin onaylanmasıyla 27.01.2015 tarihinde 80.000,00 kredinin kendi hesabına geçtiğini, bu kredi ile birlikte ilgili banka tarafından daire üzerine ipotek tesis edildiğini, daireyi satın aldığı ...'ın hesabına tapu devir işlemlerinin yapıldığı gün olan 30.01.2015 tarihinde saat 16:24'de 90.000,00 TL. aynı tarihte saat 16:25'te 20.000,00 TL. havale yaptığını, ayrıca daire içinde kiracı olarak bulunan polis memuru ...'in, 1 yıllık kirayı, davalı ...'ın gösterdiği avukata, kira ödeme günü geldikçe ödemesinin kararlaştırıldığını ve bu ödemelerin aynen avukata ödenmeye devam edileceği hususunun kendisi ve eşi tarafından dairede kiracı olarak bulunan kişilere evlerine ziyaret gerçekleştirilerek bildirildiğini, böylece toplamda 116.000,00 TL. karşılığında anlaşmanın tamamlandığını; davaya konu ana taşınmazdaki dairelerin, arsa paylarının imar uygulamaları nedeniyle normal beklenenden fazla olduğunu, kendisi tarafından satın alınan dairenin bulunduğu arsanın imar uygulamasından önce 850 m² iken, imar uygulamasından sonra dışarıdan ... Gıda ... Ltd. Şti. nin 477 m²'lik arsasının da katılarak 1.327 m² olduğunu, daha sonra anılan şirketin hissesinin, davacı ... tarafından alındığını, ilerleyen zamanlarda söz konusu arsa üzerinde bir başka apartman yapılması konusunda çeşitli anlaşmalar yapıldığını, bu anlaşmaların belli bir aşamaya geldiğini, tüm bu işlemlerin daireyi satın almadan önce gerçekleştiğini, kendisinin ve diğer davalı ...'ın daire ile ilgili pazarlıklarını yaparken davalı ...'ın kendisine dairenin arsa payından ve bu pay üzerinde yeri bir inşaat yapılabileceğinden bahsettiğini, dilerse bu arsa payı ile ilgili daha önce daire başına ödenen 40.000,00 TL.'yi ödeyerek bu arsa payı haklarını da alabileceğini teklif ettiğini, ancak bu aşamada böyle bir rakamı ödeyemeyeceğini, ilerleyen yıllarda maddi durumun elvermesi durumunda bu yeri alabileceğini ifade ettiğini, böylece tarafların arsa payı hakkında 5 yıl süreyle sınırlı olmak kaydıyla 50.000,00 TL. bedel karşılığında anlaştıklarını, imar uygulaması ve sonrasında yapılan satın alma ve inşaat sözleşmeleri nedeniyle davaya konu edilen dairenin, arsa payı üzerinde yapılacak bina üzerinde kendisinin hukuken hissedar olma hakkı olduğunu, davalı ...'ın bu ihtimali sona erdirmek ve daireye ait arsa hisse payı üzerinde ileride yapılacak bir bina ile ilgili belirledikleri bedelin satıcıya ödenmeden herhangi bir hak iddia etmesinin önüne geçmek için, kendisi ile sadece daire satımı konusunda anlaştıklarını, daireye bağlı haklar konusunda bedelin ödeyinceye kadar kendisinin hak iddia etmemesi ve bedelini ödememesi halinde, devredilmesi gereken hakların devrinin garanti altına alınması adına da, daire üzerinde kendi adına ipotek tesis ettirdiğini, tüm bu hususların, ipotek tesis edilmeden taraflar arasında akdedilen, ipoteğin hangi nedenle alındığını ve tarafların yükümlülüklerini belirleyen ve ekte sunulan protokolle açıkça ifade edildiğini, dolayısıyla iş bu davada muvazaanın bulunduğuna dair delil olarak gösterilen ipotek işleminin esasen muvazaanın olmadığına bir delil olduğunu, zira bu ipotekle, dairenin bedeli konusunun değil, daireye bağlı diğer hakların garanti altına alınmaya çalışıldığını; kendisi ile daireyi satın aldığı diğer davalı ... arasında bu daire pazarlığının öncesinde hiçbir arkadaşlık, dostluk, tacir ilişki ve başka ne isim altında olursa olsun temasın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... vekili süresinden sonra sunmuş olduğu dilekçesinde davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; istinaf aşamasında sunduğu 30.07.2021 tarihli dilekçesinde ise ; davayı kabul ettiğini bildirmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Denizli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.03.2021 tarihli ve 2015/1285 Esas, 2021/145 Karar sayılı kararıyla; davacının 27.11.2014 tarihinde Bağbaşı Mah. 271 ada 2 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümü bizzat dava dışı ...'a satarak devrettiği, bu tarihin dava konusu 4 nolu bağımsız bölümün davalı ...'ye devrinden yaklaşık 2 ay evvel olduğu, davacının dosyaya davalı tarafça sunulan ve davacı tarafça imzası inkar edilmeyen sözleşme ile dava dışı ... ile imzaladığı sözleşme ile satış bedelinin yalnızca 2 nolu bağımsız bölüme ilişkin olduğu belirtilerek dairenin bulunduğu arsaya yapılacak ikinci binada alıcının hak iddia etmesinin önüne geçilmek istendiği, bu doğrultuda davacıdan davaya konu 4 nolu bağımsız bölümü devralan davalı ...'ın davalı ...'ye taşınmazı devrettiğinde ... ve ... arasında benzer mahiyette bir sözleşme imzalandığı, işbu sözleşme içeriğinin aslında davacının haklarının korunmasına yönelik olduğunun anlaşıldığı, Pamukkale Belediyesinin 02.06.2017 tarihli yazı cevabından da anlaşıldığı üzere davaya konu 4 nolu bağımsız bölümün yer aldığı arsada mevcut binanın yanında ikinci bir bina yapılmasının mümkün olduğu, yani davalı ...'nin devraldığı bağımsız bölümün arsa payının olması gerekenden daha fazla bir paya sahip olduğu, esasen davalılar ... ile ... arasında imzalanan sözleşme ile ...'nin arsaya yapılacak binada hak iddia edememesinin amaçlandığı, hatta bu yönde 50.000,00-TL ilave ödeme yapılması halinde davalı ...'nin yeni yapılacak binada hak elde edebileceğinin belirtildiği, somut olayda davalı ...'nin TMK'nun 1023 maddesi gereği tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet kazandığı, bu nedenle elde ettiği kazanımın korunması gerektiği kanaatine varıldığı, davacının kardeşi olup davacı tanığı olarak dinlenen ...'ın satıştan evvel ... ile ...'ın tanışıklıkları olduğunu zannetmediğini ifade ettiği, davalı tanıklarının olayın gelişimi bakımından davalı ...'nin iddiasını doğruladıkları, davalı ...'nin bankadan kredi çekmek suretiyle davaya konu 4 nolu bağımsız bölümü satın aldığı, davalı ... lehine aynı tarihte ipotek konulmasının yukarıda izah edilen gerekçeyle işlemi muvazaalı kılmadığı, davalı ...'nin taşınmazı 116.000,00-TL bedelle satın aldığını beyan ettiği, sunduğu banka dekontlarıyla bu durumu ispatladığı, bilirkişi raporunda da satış tarihinde taşınmazın rayiç değerinin 212.150,00-TL olarak belirlendiği ancak bu rakama bilirkişi tarafından davalılar arasındaki arsa payına ilişkin 50.000,00-TL'lik bedelin de ilave edildiği bu duruma göre satış tarihinde ...'nin satın aldığı taşınmaz bedelinin 162.150,00-TL olarak kabulü gerektiği, satış bedelinin taşınmazın o tarihteki rayiç değeriyle uyumlu olduğu, davacı tarafça davacının yaşlı olduğu ve bu sebeple aldatıldığı iddia edilmiş ise de, davacı ile dava dışı ... arasında imzalanan 27.11.2014 tarihli sözleşmeden çok kısa bir süre sonra dava konusu taşınmazların davacı tarafından davalı oğlu ...'a devredildiği, davacı hakkındaki vasi tayini davasının davacının akli melekelerinin yerinde olması sebebiyle reddedildiği, Denizli Devlet Hastanesi'nin 30.05.2017 tarihli cevabi yazısında davacı için vasi tayinine gerek olmadığına dair sağlık raporlarının gönderildiği, netice itibarıyla 27.11.2014 tarihinde akli melekeleri yerinde olan davacını bundan sadece 1-2 ay sonra bu melekelerini kaybettiği iddiasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı ... yönünden yapılan değerlendirmede ise, davacının kardeşi olan davacı tanığı ...'ın; davacının kızı olan Hatice'nin davacının kısıtlanması için dava açmasından sonra davacının buna içerleyerek tüm mallarını davalı oğlu ...'a devredeceğini ifade ettiği, açıklanan sebeplerle davacının hile hukuki nedenine dayalı olarak açtığı davada hileye maruz kaldığını ispat edemediği gerekçesiyle heri iki davalı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ve aşamalarda ileri sürdüğü iddialarını yineleyip, tüm dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanları ile sabit olduğu üzere iddalarını ispatladıklarını, davacının tapu devir işlemleri karşılığı herhangi bir kazanımının olmadığını, satışa ihtiyacının bulunmadığını, davalıların el ve işbirliği içerisinde hileli hareketleri ile müvekkilini zarara uğrattıklarını, davalı ...'nin ediniminde iyiniyetli olmadığını, müvekkilinin hangi işlemin ne amaçla yapıldığını dahi bilemeyecek kadar yaşlı ve hasta olduğunu, evladına güvenerek tedavisi için evrak imzaladığını düşündüğünü belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiş, 03.08.2021 tarihli dilekçesinde, davalı ... yönünden istinaf başvurusundan feragat ettiklerini beyan etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2022 tarihli ve 2021/1774 Esas, 2022/1489 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile taraf tanık anlatımları bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde; davalı ...’ın, istinaf aşamasında dava konusu 1960 parseli, davacıya iade etmesi nedeniyle, bu taşınmaz hakkındaki dava konusuz kalmış ise de, davacı vekilinin öncesinde, davalı ... hakkındaki istinaf başvurusundan feragat ettiği gözetilerek buna göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun, davalı ... yönünden feragat nedeniyle REDDİNE; diğer dava konusu, (satış tarihinde keşfen belirlendiği üzere 131.300,00 TL. değerinde olan) 4 nolu bağımsız bölüm için davalı ... tarafından, bir kısmı kredi kullanılmak suretiyle toplam 110.000,00 TL. satış bedelinin, akidi olan davalı ...’a satış günü 30.01.2015 de ödendiği; davacının bizzat, aynı ana taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümünü dava dışı ...’a 26.11.2014 tarihinde satış suretiyle temlik etmesinden bir gün önce alıcı Ali ile düzenledikleri 25.11.2014 tarihli “Arsa payı düzenlemesi ile ilgili şartları teminen akdedilecek ipotek hakkında protokol” başlıklı belge ile aynı içeriğe sahip, davalılar arasında düzenlenen protokolde de, ana taşınmazın 4 parsel sırasında kayıtlı iken düzenlenen kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca inşaa edilen binadaki 4 nolu bağımsız bölümü mevcut arsa payı ile birlikte satış yoluyla malik olan davalı ...’nin, imar uygulamasından sonra oluşan 2 parsel sayılı ana taşınmazın alanının artması sonucu, bağımsız bölümüne isabet edecek arsa payı hakkında ileride hak iddia etmesinin önüne geçmek için teminat amacıyla, satıcı davalı ... lehine ipotek tesis edilmesinin kararlaştırıldığı ve anılan protokole istinaden tapuda ipotek tesis edildiği anlaşıldığından, ayrıca davalı ... vekilince sunulan her iki protokole de, davacı tarafın karşı çıkmadığı da göz önünde bulundurulduğunda, ipotek tesisinin muvazaanın kanıtı olduğu yolundaki iddianın yerinde bulunmadığı; davacının kısıtlanması talebi ile başlayan olayın gelişim biçimi yanında, davacı tanıklarının kötüniyet olgusunu ortaya koyacak bir beyanlarının olmadığı da dikkate alındığında, davalı ... hakkındaki davanın reddi kararına karşı, davacı vekilinin istinaf başvurusunun haklı görülmediği gerekçesiyle HMK. nun 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu′nun (TBK) 36 ncı ve 39 uncu maddeleri.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 190 ıncı maddesi,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi.

3. Değerlendirme

1.Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;

-Davaya konu 271 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, imar uygulaması öncesinde 850 m² lik 4 parsel iken, arsa sahibi olarak davacı ile dava dışı yüklenici S.S. ... Konut Yapı Kooperatifi arasında 21.05.1999 ve ek olarak 18.01.2013 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği; İmar uygulaması sonucu oluşan 4 parsel sayılı ana taşınmazın, 1327 m² lik 2 parsel sırasına kayıt edilerek davacı yanında dava dışı … Ltd. Şti. nin paydaş oldukları, davacı ile kooperatif üyeleri arasındaki anlaşma uyarınca, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca kendilerine isabet eden bağımsız bölümlere göre, dava dışı paydaşın hissesini satın aldıkları ve şimdilik davacı adına kayıt edildiği; 10.06.2013 tarihinde kat irtifakı tesisi ile davacının, 2 - 4 ve 11 nolu bağımsız bölümlerin maliki olduğu;

-Davacının kızı dava dışı Hülya’nın 02.10.2014 tarihinde, davacının kısıtlanması talebinin görüldüğü Denizli 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1115 E. sayılı dosyasında, davacının maliki olduğu dava konusu taşınmazlar ile dava dışı 2 nolu bağımsız bölümlerin kaydı üzerine 08.10.2014 tarihinde ihtiyati tedbir şerhi konulduğu, 20.10.2014 tarihli davacıya vasi tayininin uygun olmadığının bildirildiği sağlık kurulu raporunun ardından davacı vekilinin ihtiyati tedbirin kaldırılması talebi üzerine dava dışı 2 nolu bağımsız bölüm üzerindeki ihtiyati tedbirin 20.11.2014 tarihinde kaldırıldığı, ilk derece Mahkemesinin 12.12.2014 tarihinde, kısıtlanma talebinin reddine karar verdiği, taraf vekillerinin müştereken sundukları 16.01.2015 tarihli dilekçelerinde, kararı temyiz etmeyeceklerinden kesinleştirilmesi ve davacı taşınmazları üzerindeki ihtiyati tedbirlerin kaldırılmasını talep etmeleri üzerine dava konusu taşınmazlar hakkındaki ihtiyati tedbirin de 21.01.2015 tarihinde kaldırıldığı;

-Bu arada, davacının bizzat, dava dışı 2 nolu bağımsız bölümünü 26.11.2014 tarihinde dava dışı, aynı zamanda davalı tanığı ...’a satış suretiyle devrettiği;

-Davacının, davaya konu 1960 parsel ile 4 nolu bağımsız bölümünü 22.01.2015 tarihinde satış yoluyla davalı oğlu ...’a, onun da 4 nolu bağımsız bölümü 30.01.2015 tarihinde 92.000,00 TL. bedelle davalı ...’ye devrettiği, davalı ...’nin dava dışı Ziraat Bankasından 27.01.2015 tarihinde kullandığı 80.000,00 TL. krediye istinaden aynı gün 160.000,00 TL. bedelli 1. derecede ve FBK. süreli; 02.02.2015 tarihinde de alacaklısı davalı ... olan 50.000,00 TL. bedelli 2. derecede ve 5 yıl süreli ipotek tesis edildiği;

-İstinaf aşamasında dosyaya celp edilen tapu ve satış resmi senedinden, dava konusu 1960 parselin, (istinaf aşamasında) 17.08.2021 tarihinde davalı ...’ın, 30.07.2021 tarihli vekaletine istinaden vekili kardeşi dava dışı Hülya tarafından davacıya satış suretiyle temlik edildiği;

-Davalı ... tarafından, dava konusu 4 nolu bağımsız bölümün temlik alındığı aynı gün, davalı ...’a toplam 110.000,00 TL. bedelin havale edildiği anlaşılmaktadır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 346,90 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.