Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4156 E. 2024/1305 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan taşınmazın davacı tarafından zilyetlikle iktisap edildiği iddiasıyla açılan tescil davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının taşınmaz üzerinde uzun süreli zilyetliğinin bulunduğu, yasal ilanların yapıldığı ve herhangi bir itirazın olmadığı, zilyetlikle mülkiyet edinimine ilişkin yasal şartların oluştuğu gözetilerek yerel mahkeme kararının hüküm fıkrasında taşınmazın vasfına ilişkin düzeltme yapılarak onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/619 E., 2022/414 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı Maliye Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usuli eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde özetle; ... mevkiinde bulunan 241 ada içerisinde yer alan taşınmazın kadastro çalışmaları yapılırken unutulduğunu ve boşluk olarak bırakıldığını, ancak dava konusu yerin kendisine ait olduğunu, taşınmazı... isimli şahıstan satın aldığını, o tarihten bu yana da kullandığını, önceki malik... ve ailesinin de 50 yıldan fazla bir süreden beri bu taşınmazı kullandıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yerde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na göre kadastro çalışması yapıldığını, 2008 yılında yapılan çalışmalar neticesinde dava konusu alanın yol ve köy boşluğu olduğu gerekçesiyle tescil harici bırakıldığını, davacının kadastro çalışmalarının yapıldığı tarihte köyde bulunmasına ya da kadastroya müdahale edebilecek yakınlıkta olmasına rağmen ne kadastro sırasında ne de askı ilan süresinde itirazda bulunmadığını ve kadastronun kesinleştiğini, dava konusu boşluk ve yolun, etrafındaki 241 ada 19, 20, 22, 23, 24, 25 ve 26 parsellere bir çıkış cephesi açtığını, bu alanın bulunmaması halinde mezkur taşınmazların bir kısmın cephesinin kapanacağını, 24 ve 25 parsellerin ise yola ulaşacak hiçbir cephe ve çıkış yolunun kalmayacağını, dava konusu yerin davacının iddia ettiği gibi unutulan bir parsel değil zaruri olan ve kadimden beri yol ve boşluk olan bir kısım olduğunu, etrafındaki yerlerin tamamının senetsizden tespit ve tescil edildiğini, dava konusu yerin ise önceden beri boşluk ve yol durumunda olduğunu, bu gibi ortak kullanımdaki yerlerin zilyetlikle mülk edinilmesinin mümkün olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Emet Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 17.06.2014 tarihli ve 2014/18 Esas, 2014/243 Karar sayılı kararıyla; tespit dışı bırakılan bir yerin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddeleri hükümlerine göre tapuda tescil edilebilmesi için tespit dışı bırakılma işleminin yapıldığı tarihten, dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile anılan maddelerde belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerektiği, tescil harici bırakılma tarihinden itibaren 20 yılın geçmemiş olduğu ve ayrıca tescil harici bırakılma tarihinin üzerinden 5 yıldan uzun bir zaman geçtiği, davanın makul süre içerisinde de açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. 16. Hukuk Dairesinin 17.06.2015 tarihli ve 2014/17662 Esas, 2015/8049 Karar sayılı kararıyla; yürürlükteki gayrımenkul mevzuatında tescil harici bırakılan yerler hakkında kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açma hakkını sınırlayan bir süre öngörülmediği gibi kadastro tutanağı düzenlenip kesinleşen yerlerde dahi 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 ncü maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılabildiğine göre Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, hal böyle olunca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/3 üncü maddesi uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerinin tescil davalarında yasal hasım olması nedeniyle davalı Hazine yanında taşınmazın bulunduğu yer Belediye Başkanlığına da husumet yaygınlaştırılıp dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanması, tarafların bildirdikleri tüm deliller toplanması ve çekişmeli taşınmazların başında yöntemince keşif yapılması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre davanın esasına ilişkin hüküm kurulması gerektiği, Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Emet Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 22.12.2015 tarihli ve 2015/375 Esas ve 2017/231 karar sayılı kararıyla; davacının dava konusu taşınmazı...'ten yaklaşık 20 yıl evvel satın aldığı, önceki malik ...'nin de yaklaşık 50 yıldır bu yeri kullandığı, bu şekilde davacının çok uzun senelerdir dava konusu taşınmazda eklemeli olarak zilyet olduğu, uzun senelerdir üzerinde davacı tarafça tarım yapıldığı, tanık, mahalli bilirkişiler ve teknik bilirkişilerce bu hususların doğrulandığı, dosya içerisinde tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının aksini gösterir bir delil olmadığı, davacı tarafın kadastro tutanağının kesinleştiği tarihe kadar 20 yılı aşkın bir süredir davasız ve aralıksız eklemeli şekilde malik sıfatıyla zilyet olduğu, taşınmazın ve çevresindeki taşınmazların özel mülke konu taşınmazlardan olduğu, taşınmazın gerek toprak yapısı gerekse de üzerinde bulunan ağaçlar itibariyle uzun yıllardır tarım arazisi olarak kullanıldığının tespit edildiği, yine taşınmazın komşu taşınmazlarla konumu itibariyle de yol olmasının mümkün görülmediği, bu suretle zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yönünden gerçekleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde belirtilen kuru toprakta 100 dönüm sınırının aşılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemece verilen karara karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. 16. Hukuk Dairesi 30.10.2020 tarihli ve 2018/458 Esas 2020/4942 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen taşınmaz bölümü üzerinde davacı yararına zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleştiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli bulunmadığı, kadastro sırasında tescil harici bırakılan dava konusu yer hakkında 4721 sayılı TMK'nın 713/4-5 maddeleri gereğince gerekli yerel ve gazete ilanlarının yapılması gerektiği, Mahkemece, söz konusu ilanlar yaptırılmaksızın hüküm kurulması cihetine gidildiği, hal böyle olunca, öncelikle, TMK'nın 713/4-5 maddeleri gereğince yasal ilanlar yapılarak itiraz süresinin beklenilmesi ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, bu husus gözden kaçırılarak, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Emet Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 04.10.2022 tarih ve 2021/619 Esas, 2022/414 sayılı kararıyla; dava konusu olan taşınmazın bulunduğu ... mahallesi'nde 15.09.2008 tarihinde tesis kadastrosunun yapıldığı, kadastro çalışması neticesinde tescil harici bırakılan kısım ile alakalı keşif esnasında dinlenen taraf tanıkları ile mahalli bilirkişi beyanlarından dava konusu olan taşınmazın nizasız ve fasılasız bir şekilde ve malik sıfatıyla yıllardır davacının kullanımında olduğunun sabit olduğu, Yargıtay bozma ilamları doğrultusunda taşınmazın bulunduğu yer ilçe belediyesi ile köy muhtarlığına husumet yöneltildiği, ayrıca ilgili taşınmazın bulunduğu yer itibariyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713 üncü maddesi gereği yerel ve genel gazetelerde gerekli gazete ilanları ve taşınmazın bulunduğu köy itibariyle muhtarlık panosunda gerekli süre kadar ilanların yapıldığı, karar tarihi itibariyle dava konusu olan taşınmazın malikliği iddiası ile herhangi bir başvuru ve itiraz bulunmadığı, davacı lehine zilyetlikle mülkiyet edinimine ilişkin yasal şartların oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesine özetle; davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, ayrıca Mahkemece tespit edilen harç miktarı tamamlattırılmaksızın karar verildiğini, dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, zilyetlikle iktisabının mümkün olduğu düşünülse dahi davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap koşullarının gerçekleşmediğini, yapılan son keşifte mahalli bilirkişiler bu alanın kullanımı noktasında davacı lehine beyanda bulunmuşlar ise de her iki keşifte dinlenen bilirkişi beyanları arasındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini, yine davacının tespitten önceki sebeplere dayalı olarak hak iddia etmesine rağmen zilyetliğin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında hava fotoğraflarının hiçbir şekilde incelenmediğini, eksik araştırma ile hüküm kurulduğunu, davanın kabulü için yeterli delil bulunmadığını ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1 ve 17 nci maddeleri

3. Değerlendirme

1. ... mevki çalışma alanında bulunan ve 18.04.2017 tarihli fen raporunda A harfi ile gösterilen dava konusu taşınmaz yol olarak tescil harici bırakılmıştır.

2. Temyizen incelenen nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesinin yollamasıyla davada uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesindeki sebeplerin varlığı halinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı Hazine vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Ne var ki, hükümde dava konusu taşınmazın vasfının yazılmamış olması ve ayrı bir parsel numarası verilmek suretiyle hüküm kurulmamış olması doğru değil ise de bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine temsilcisinin sair temyiz itirazlarının reddine,

İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm kısmının, (1) numaralı fıkrasında "tescil harici bırakılan taşınmazın" ifadesinden sonra gelmek üzere "ayrı bir parsel numarası verilerek tarla vasfıya" ibaresinin eklenmesine ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13 üncü maddesinin “j” bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

19.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.