"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 1992/380 E., 1993/351 K.
HÜKÜM : Kısmen Kabul
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil ve ecrimisil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne, ecrimisil talebinin reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... ; davalı ile kardeş olduklarını, dava konusu edilen iki katlı kargir ev ile zeytinli tarla ve bağın mirasbırakan babaları ...'a ait olduğunu, ancak yapılan kadastro tespiti sırasında davalı kardeşinin bu yerleri kendi adına kaydettirdiğini, tapuda yapılan inceleme neticesinde davalının söz konusu yerleri mirasbırakandan satış yolu ile edindiğini öğrendiğini, ancak yapılan satış işleminin muvazaalı ve mal kaçırma amaçlı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline, ayrıca yıllardan beri dava konusu taşınmazlardan davalı istifade ettiğinden kendisinin yararlanamadığı son beş yıl için 100.000.000 TL ecrimisilin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ... , dava konusu taşınmazın 1980 yılında kadastro gördüğünü, 10 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra dava açılamayacağını, 1975 yılında dava konusu yeri mirasbırakandan satın aldığını, açılan davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Soma Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.10.1993 tarihli ve 1992/380 E., 1993/351 K. sayılı kararıyla; davacının eşi ile mirasbırakan ...'ın eşi arasında gelin-kaynana ilişkisinden kaynaklanan sorunların olduğu, davacının ailesi ile beraber mirasbırakanın yanından ayrıldığı, davalının mirasbırakan ile yaşadığı, temlik değeri ile gerçek değer arasında fark bulunduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebi yönünden davanın kabulüne, ecrimisilin şartları oluşmadığı gerekçesiyle bu talebin reddine karar verilmiştir.
IV.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı mirasçıları vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı mirasçıları vekili temyiz dilekçesinde özetle; 04.10.1993 tarihinde davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verildiğini, ancak kararın kesinleştirilmediğini, 03.12.2012 tarihinde davacı ... ile davalı ...'nin mahkemeye birlikte başvurarak verilen kararın kesinleşmediğini ve karara dayalı olarak herhangi bir işlem yapılmadığını, aralarında anlaştıklarını ve dava konusu taşınmazların davalı ...'de kalmasını istediklerini belirten dilekçelerini mahkemeye ibraz ettiklerini ve mahkeme tarafından dilekçenin taraflara ait olduğunun tespit ve tasdik edildiğini, bahsi geçen dilekçenin açıkça 6100 sayılı HMK'ya göre sulh sözleşmesi niteliğinde olduğunu, söz konusu sulhün geçerliliği ile ilgili herhangi bir şüphenin bulunmadığını, dilekçede tarafların iradelerinin hakim tarafından tespit edildiğini, tarafların bu anlaşmayı davadan vazgeçme iradesi ile yaptıklarını, bu sulh sözleşmesine göre karar verilmesi gerekirken mahkeme hakimi tarafından herhangi bir işlem yapılmadığını, dilekçeyi inceleyen hakimin dosyadan el çekme kararı verdiğini, esas yönünden verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası ve kadastro öncesi hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve ecrimisil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı; Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706 ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddeleri;
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 9, 10, 13, 15 inci maddeleri.3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 313 üncü maddesi.
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriği, toplanan deliller ve Dairece verilen geri çevirme kararları neticesinde getirtilen belgelerden; 1897 doğumlu mirasbırakan ...'ın 21.01.1978 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı oğlu ... ile davalı oğlu ...'nin kaldıkları, dava konusu 210 ada 3 parsel sayılı, 146 metrekare miktarlı, deposu olan bahçeli iki katlı kargir ev vasıflı taşınmazın 15.01.1981 tarihli tesis kadastrosu işlemi ile davalı adına kayıtlı hale geldiği, ( kadastro tutanağına göre tespitin tapuya dayalı olarak yapıldığı), davalının 19.12.2012 tarihli satış işlemi ile taşınmazı eşi ...'a temlik ettiği, yine diğer dava konusu 72 ada 12 parsel sayılı 7.327 metrekare miktarlı, kerpiç damı olan zeytinli tarla ve bağ vasıflı taşınmazın 22.02.1980 tarihli kadastro işlemi ile davalı ... adına tespit ve tescil edildiği, (kadastro tutanağına göre tapuya dayalı olarak tespit işleminin yapıldığı ve mirasbırakan ...'tan satış yolu ile edindiğinin yazılı olduğu), davalının 25.09.1980 tarihli satış işlemi ile 310/11002 payını dava dışı ... isimli şahsa devrettiği, uhdesinde kalan 10692/11002 payının ise 24.05.2013 tarihli intikal işlemi ile mirasçıları ..., ... ve ...'a intikal ettiği, mirasçılardan ... ve ...'ın paylarını 28.05.2013 tarihli satış işlemi ile mirasçı ...'e devrettikleri, davacı ...'nin 26.01.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ... ile çocukları ... ve...'nin, davalı ...'in 11.04.2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ... ile çocukları ... ve ...'in kaldıkları, davacı ... ile davalı ... arasında imzalandığı ve mahkemeye birlikte sunulduğu iddia edilen 03.12.2012 tarihli belgede; "Yukarıda esas ve karar numarası yazılı dosyada 210 ada 3 ile 72 ada 12 parsel üzerine 16.11.1992 tarihinde tedbir konulmuştur. Fakat dosya kesinleşmemiş ve karara bağlı tarafımızdan hiçbir işlem yapılmamıştır. Bu süreçte babamız ... vefat etmiştir. Babamızın vefatı ile mirasçılardan sadece ikimiz bulunmaktayız. Biz aramızda anlaştık.Tedbir konulan taşınmazların ...'ta kalmasını istiyoruz. Bu hususta gereği ile tedbirin kaldırılmasını talep ederiz." ifadelerinin yer aldığı, davacı mirasçıları tarafından temyize cevap dilekçesinde mahkemeye sunulan söz konusu belgenin sulh sözleşmesi niteliğinde olmadığı, sadece tedbirin kaldırılması talebine yönelik olduğu, ayrıca dilekçenin verildiği tarihte davacı ...'nin 80 yaşında olup Sulh Sözleşmesinin sonuçlarını kavramaya yetecek akli durumunun bulunmadığı, irade sakatlığı ile dilekçenin verilmiş olması ihtimalinin bulunduğu hususlarının bildirildiği anlaşılmaktadır.
2. Belirtmek gerekir ki; temyize konu dava dosyası içerisinde, taraflar arasında imzalanan 03.12.2012 tarihli anlaşma, Mahkemece verilen gerekçeli kararın fotokopisi ve temyiz dilekçesinin bulunduğu, Mahkemece yapılan yargılamaya ilişkin duruşma zabıtları, keşif zaptı, bilirkişi raporları, dava ve cevap dilekçeleri ile diğer dosya evrakının bulunmadığı, bu nedenle Dairece verilen geri çevirme kararları ile tarafların dosyaya ilişkin olarak kendilerinde bulunan belgelerin temini, dosyanın usulüne uygun şekilde ihya edilmesinin sağlanması, sulh sözleşmesi olarak sunulan belgenin aslının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi hususları talep edilmiş ise de tarafların kendilerinde dosyaya ilişkin bilgi ve belge bulunmadığını bildirdikleri, ihya işlemleri için dosyanın titizlikle aranmasına rağmen bulunamadığına ilişkin tutanak tutulduğu, Soma Kurtuluş Gazetesinde Ziyaa Uğrayan Dosyalar Hakkında Yapılacak Muamelelere dair Kanun gereğince gerekli ilanın yapıldığı kayden sabittir.
3. Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim TMK'nın “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi fiil ehliyetine bağlanmıştır. Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2 nci maddesi de akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
4.Öte yandan; kadastro öncesi nedene dayalı davalarda ve mirasbırakanın kadastro tespitinden önce öldüğü muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda davanın 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu açıktır.
5. Somut olayda; çekişme konusu 72 ada 12 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 22.02.1980 tarihinde, 210 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin ise 15.11.1981 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla; davanın Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının tespit edilmesi; öte yandan, davacı ile davalı arasında imzalanarak mahkemeye sunulduğu ve davalı mirasçıları tarafından Sulh Sözleşmesi niteliğinde olduğu ileri sürülen 03.12.2012 tarihli belgenin aslının temin edilmesi, bahsi geçen belgenin HMK'nın 313 üncü maddesi gereğince Sulh Sözleşmesi niteliğinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi, ayrıca bahsi geçen sözleşmenin
mahkemeye sunulduğu tarihte davacı ...'nin ehliyet durumunun araştırılması, tarafların hukuki ehliyetsizlik yönünde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, davacı ...'ye ait raporlar, hasta müşahade kağıtları, reçeteler ve benzeri belgelerin getirtilmesi, ondan sonra 2659 sayılı Yasa'nın 7 ve 16 ncı maddeleri göz önünde tutulmak suretiyle dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek davacının 03.12.2012 tarihinde ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetsiz olduğu saptanırsa 03.12.20212 tarihli dilekçedeki beyanına bu sebeple değer verilemeyeceği, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise bu kez iradesinin fesada uğratıldığı iddiasının araştırılarak tarafların bu yöndeki tüm delillerinin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin bir bütün halinde değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken bu konularda herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
V. KARAR
Açıklanan sebeple,
Davalı mirasçıları vekilinin değinilen yönler itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,
Dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,07.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.