Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4286 E. 2025/2405 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalı oğluna yaptığı taşınmaz devrinin muris muvazaası olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların, mirasbırakanın davalıya yaptığı taşınmaz devrinin muvazaalı olduğunu ispatlayamamaları, davalının ise taşınmaz bedellerini ödediğine dair tanık beyanlarının bulunması ve davacıların inançlı işlem iddiasını ispatlayacak yazılı delil sunamamaları gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/781 E., 2023/822 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/612 E., 2019/540 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 06.05.2025 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davacılar vekili Avukat .... geldiler, davetiye tebliğine rağmen başka gelen olmadı. Yokluğunda duruşmaya başlandı, Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; mirasbırakanları ...'nın 01.07.2016 tarihinde vefat ettiğini, mirasçı olarak davacılar ile davalının kaldığını, murisin 1982 yılında Almanya'dan Türkiye'ye döndüğünü ve 539 parsel sayılı taşınmazın 340/10052 payını satın aldığını, daha sonra 12.07.1985 tarihinde bu payı davalıya devrettiğini, bir ay sonra 14.08.1985 tarihinde ise aynı taşınmazın 146/10052 payını bu defa vekalet ile davalı oğlu üzerine satın aldığını, bu şekilde 486 m²'lik taşınmazı muvazaalı şekilde davalıya karşılıksız devretmiş olduğunu, bu taşınmazın daha sonra imar uygulaması ile 32380 ada 87 ve 88 parsel numarasını aldığını, davalının daha sonra bu taşınmazları kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak müteahhide verdiğini, yapılan inşaatlardan sonra tapuların tevhit edilerek 32380 ada 92 parselden 4, 5, 6, 11 numaralı mesken niteliğindeki bağımsız bölümler ile 15 ve 18 numaralı dükkan niteliğindeki 6 adet bağımsız bölümün davalıya teslim edildiğini, muvazaalı şekilde davalıya devredilen dava konusu taşınmazlar üzerinde davacıların da hak sahibi olduklarını, murisin defterine, davalıya hitaben "tapuyu veriyorum ama sonra bana geri vereceksin..." şeklinde yazılar yazdığını, sağlığında taşınmazı istediğini, davalının iadeye yanaşmadığını, o dönem davalının Almanya'da geçici işçi olarak çalıştığını ileri sürerek dava konusu 6 adet bağımsız bölüme ait tapu kayıtlarının iptali ile davacıların mirasçılık belgesindeki payları oranında tapuya tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı; dava konusu iki taşınmazın niteliğinin ve kıymetinin farklı olduğunu, murisin ilk taşınmazı kendi adına alıp sonradan davalı oğluna devrettiğini, ikincisini ise vekaletname ile doğrudan davalı oğlu üzerine aldığını, murisin iki taşınmazı da aynı anda satın alıp uygun gördüğü zamanda davalı oğluna fark ettirmeden devredebileceğini, ancak böyle davranmadıklarını, davalının Avrupa'da işçi olarak çalıştığını, kazandığını ülkesinde yatırım için kullandığını, Almanya'da olduğundan fazla gelme imkanı da olmadığından babasına kendisi için taşınmaz satın alması ve sair işlemleri yapabilmesi için konsolosluktan vekaletname çıkarttığını, ailenin en büyük çocuğu olduğunu, taşınmazlar elde edildiğinde yani 1985'te 27 yaşında olduğunu, 1980 yılından beri Almanya'da bilfiil çalıştığını, genç ve bazı müsrif davranışları olduğu için tüm kazancını biriktirmesi için babası ...'ya verdiğini, maaşını doğrudan babasının banka hesabına yatırdığını, taşınmazların edinildiği 1985'ten yaklaşık 2000 yılına kadar babasına para göndermek suretiyle taşınmazların değerini bizzat Almanya'dan Türkiye hesabına havale etmek suretiyle peyder pey hatta fazlası ile ödediğini, baba oğul olmaları sebebiyle aralarında somut bir ödeme planı veya sözleşmesi yapılmadığını, ödenen miktarlar ile arsaların satın alma bedellerinin yüzde yüz olarak karşılaştırılmadığını, fazlası ile ödeme yaptığından emin olup artan miktarın da anne ve babası için evin ihtiyaçları vb. giderler için harcanmasına ses çıkartmadığını, davacı tarafın taşınmazın kiralarının yıllardır davalı tarafından alındığını ve haklarını saklı tuttuklarını beyan ettiklerini, bu durumun da taşınmazların gerçek malikinin davalı olduğuna ilişkin bir ikrar içerdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla

; somut olayda çekişme konusu taşınmazın 146/10052 payının muris tarafından davalı adına satın aldığı iddiası karşısında uygulamada muris muvazaası olarak anılan ve ilkeleri 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında ortaya konan hukuksal nedene dayanılamayacağından bu pay yönünden açılan davanın reddi gerektiği, dava konusu 539 parseldeki 340/10052 payın muris tarafından satın alınıp daha sonra bu payın davalıya devredildiği iddiasına gelince; ispat yükümlülüğü kendilerinde olan davacıların iddialarını yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre ispat edemedikleri, murisin davalı dışındaki diğer mirasçı evlatlarından muvazaa yoluyla mal kaçırmayı haklı kılacak bir sebep ve gerekçe ortaya koyamadıkları, murisin davacı evlatları ile olan ilişkilerinde mal kaçırmayı gerektirecek bir olumsuzluk halinin ispatlanamadığı, davalının yurt dışında çalışan ve gelire sahip bir kimse olup taşınmazın tam olarak karşılığı olmasa da murise zaman zaman para gönderdiğinin dosya kapsamı ile sabit olduğu, dava dilekçesinin içeriği ve iddiaların ileri sürülüş biçiminden bir an için inançlı işlem olduğu kabul edilse bile inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatının şekle bağlı olmayan yazılı delil olduğu, inanç sözleşmesinin sözleşmeye taraf olanların imzasını içermesi gerektiği, muris tarafından tek taraflı tutulduğu ileri sürülen günlüğün inançlı işlemin ispatı için yeterli bir yazılı belge olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, davalı tanığı olan ...'nın beyanlarına ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; İlk Derece Mahkemesince verilen karar hukuka uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar ..., ..., ..., ... vekilleri temyiz dilekçesi ile; dava dilekçesinde ve aşamalarda ileri sürdüğü iddialarını yineleyerek gerek Yerel Mahkemece gerekse Bölge Adliye Mahkemesince davalı yanın delillerinin dikkate alındığını, taraflarınca ileri sürülen deliller ve somut durumların ise dikkate alınmadığını, delillerinin irdelenmediğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, muris muvazaasına ilişkin unsurların yeterince incelenmediğini, murisin tuttuğu ve Mahkemeden incelenmesini talep ettikleri günlüğe ilişkin inceleme taleplerinin Mahkemece reddedildiğini, salt davalının beyanları esas alınarak hüküm kurulduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ...'nın 01.07.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı eşi ..., davacı çocukları ...,...,..., ve ... ile davalı oğlu ....'un kaldıkları, 539 parsel sayılı, 10.055 metrekare miktarlı, içinde dam ve kuyusu bulunan sebze bahçesi niteliğindeki taşınmazın 2005/10052 payı dava dışı şahıs adına kayıtlı iken 14.08.1985 tarihli satış işlemi ile 146/10052 payın davalı ...'a satıldığı, söz konusu satış işleminde davalıya vekaleten muris ....'un hareket ettiği, yine aynı taşınmazın 340/10052 payı muris adına kayıtlı iken 12.07.1985 tarihinde satış yolu ile davalı oğluna devredildiği, söz konusu taşınmazın imar işlemlerine tabi tutularak 32380 ada 87 ve 88 parsellere gittiği, daha sonra bu taşınmazların tevhit edilerek 92 parselin oluştuğu, bu parsel üzerinde 13.04.2006 tarihinde kat mülkiyetine geçildiği ve 4, 5, 6, 11, 15 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 435,50 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Davalı vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.05.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.