"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/506 E., 2023/752 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/526 E., 2020/337 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; kefili olduğu kişilerin borçlarını ödememeleri nedeniyle aleyhine icra takibi yapıldığını, halen ikamet ettiği çekişme konusu Ankara ili, .... ilçesi, .... Mahallesi 21995 ada 10 parseldeki 15 numaralı bağımsız bölümü hacizden kurtarmak amacıyla dava dışı ... .....’e daha sonra devralmak kaydıyla bedelsiz devrettiğini, dava dışı ...'in suç örgütü üyesi olduğunu öğrendiğini, taşınmazını geri almak istediğinde tehdit edildiğini, bu hususta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, taşınmazın dava dışı .....'a, onun tarafından da 02.11.2017 tarihinde davalı ...’ya devredildiğini, aralarındaki işbirliğini gizlemek için dava dışı ... .... ve ..... aleyhine ecrimisil davası açtıklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş; yargılama sırasında taşınmazın el değiştirmesi üzerine tapu iptali ve tescil isteğini tazminata dönüştürmüştür.
II. CEVAP
Davalı; çekişme konusu taşınmazı önceki maliklerinden 02.11.2017 tarihinde konut kredisi temini ile 232.000,00 TL bedelle satın aldığını, taşınmazda fuzuli şagil olan davacının dava açmakta kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; davacının borçları nedeniyle çekişme konusu taşınmazı muvazaalı olarak devrettiği, kişinin kendi muvazasına dayanarak inançlı sözleşmeye aykırı davranıldığı iddiası ile eldeki davayı açmakta iyi niyetli olmadığı, davalının tapuya güven ilkesine dayanarak taşınmazı satın aldığı, satışta gösterilen bedel ile keşfen belirlenen tasarruf tarihindeki değer arasında fahiş fark bulunmadığı, getirtilen .... Ziraat Bankası konut kredi sözleşmesi, borç ve ödeme tablosu da nazara alındığında davalının taşınmazı ihtiyaç nedeni ile aldığının doğrulandığı, davalı aleyhine ... .... tarafından Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 2016/37 Esas sayılı dosyasıyla men-i müdahele ve ecrimisil davası açıldığı ve istinaf edilmeksizin kesinleştiği, verilen kesinleşmiş hükmün iş bu dava yönünden kuvvetli delil niteliği taşıdığı gerekçesiyle gerek tapu iptali ve tescil gerekse yargılama sırasında bedele dönüştürülen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, dava dilekçesinin içeriğini yineleyerek İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamıyla davalılar arasındaki temliklerin muvazaalı olduğunun kanıtlandığını, davanın kabulü gerektiğini, delillerin taktirinde hataya düşüldüğünü, diğer taraftan davanın reddine karar verildiğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirtip İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının ilk temlik işleminin inançlı işleme dayalı olarak yapıldığı iddiasını 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarıca yazılı delille kanıtlaması gerektiği, ne var ki iddianın yazılı delille kanıtlanamadığı gibi davacı ile dava dışı ... .... arasında yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek bir delil de sunulamadığı, dinlenen tanık anlatımlarının davacının dava dışı ... Bilgin hakkındaki iddialarını teyit eder nitelikte ise de tanık anlatımlarının ancak yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir delilin sunulması halinde dikkate alınabileceği, yazılı delil ve yazılı delil başlangıcı niteliği taşıyacak bir delil sunulamadığı gibi yemin deliline de dayanılmadığı, diğer taraftan taşınmazın devredildiği dava dışı kişilerle davalı arasında el ve iş birliği olduğu, temliklerin muvazaalı olarak gerçekleştirildiği iddiasının kanıtlanamadığı, ayrıca keşfen belirlenen ve yargılama sırasında harcı tamamlanan değer üzerinden davalı yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olmasında, hükmün kuruluş biçiminde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin iken 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 125. maddesinin uygulanması sonucu tazminat isteğine dönüştürülmüştür.
2. İlgili Hukuk
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 05.02.l947 tarihli ve 20/6 sayılı kararı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 19. maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nu (TMK) 1023 ve 1024. maddeleri; HMK'nın 59. maddesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2023 tarihli ve 2022/1-202 Esas, 2023/1138 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının 21995 ada 10 parseldeki 15 nolu bağımsız bölümü 20.03.2013 tarihinde 186.000,00 TL bedelle dava dışı ... ..... satış suretiyle temlik ettiği, ...'in 15.06.2016 tarihinde 280.000,00 TL bedelle dava dışı ....'a, ....'in 02.11.2017 tarihinde 286.000,00 TL bedelle davalı ...'a devrettiği, davalı ... tarafından da taşınmazın yargılama sırasında 26.03.2020 tarihinde dava dışı .....e satış yoluyla temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
Bilindiği üzere tapu iptali ve tescil davaları kural olarak tapu sicilinde adına tescil işlemi gerçekleştirilmiş kişi ya da kişiler aleyhine açılır. Bu husus tapunun iptaline karar verilmesi hâlinde kararın infazının temini bakımından zorunludur. Kayıt malikinin ölmesi durumunda husumetin mirasçılarına yöneltilmesi gerekir. Hasmın doğru belirlenebilmesi için her somut olayın özelinde inceleme yapılması gerekmektedir.
Muvazaa davalarında mahkemelerin görev ve yetkisi, taraf ve dava ehliyeti gibi konular genel usul hükümlerine tabidir. Muvazaanın tespiti sözleşmeyi yapan kişilerin gerçek iradelerinin belirlenmesine dayandığından sadece kayıt malikinin değil, sözleşmenin tüm taraflarının (devreden borçlu ile devralıp şeklen kayden görünen malik) davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Çünkü, muvazaalı sözleşmeyi yapanlar, üçüncü kişiler aleyhine el birliği içerisinde bir haksızlık yaparak onları zarara uğratmışlardır. Bu nedenle, üçüncü kişilerin açtıkları muvazaa davalarında, muvazaalı sözleşmeye iştirak eden tüm tarafların hasım gösterilmesinde, olayın daha iyi aydınlatılması ve ispat bakımından fayda vardır. Ayrıca, hukuki işlemin taraflarının tümü yönünden muvazaa olgusunun kanıtlanması gerekir. Muvazaalı temlik edilen mal veya taşınmaz birçok defa el değiştirmiş ise somut olayın niteliğine göre kötüniyet zincirinin tespiti, araya iyiniyetli kişilerin girmesi suretiyle bu zincirin kopup davacı ile son malik arasında mülkiyet yönünden hukuki irtibatın kesilip kesilmediğinin, ara malik ile yapılan sözleşmenin de muvazaalı olup olmadığının tespiti bakımından, son kayıt maliki yanında diğer ara maliklerin tümünün davalı gösterilmesinde de fayda, hatta zorunluluk vardır (...., 234). Bu zorunluluk talebin özünden doğan şekli biçimsel zorunluluktur. Davalılar davaya konu edilen hukuki ilişki nedeniyle şekli bakımdan mecburi dava arkadaşı olup elbette bütün davalılar hakkında aynı şekilde tek bir karar verme zorunluluğu yoktur. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 24.02.2022 tarihli ve 2019/(17)4-854 Esas, 2022/200 Karar sayılı kararında da benimsenmiştir.
İnançlı işlem konusu olduğu iddia edilen mal, üçüncü kişiye devredilmişse, davanın kayıt maliki yanında inanılana da yöneltilmesi gerekmektedir. Zira inançlı işlem konusu malın muvazaalı olarak devredildiği iddiası nedeniyle son kayıt maliki aleyhine açılan davanın dinlenebilmesi için öncelikle davacı ile ilk el arasındaki temlikin inanç sözleşmesine dayalı olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Öncelikle inanç ilişkisinin ispatı gerektiğinden davanın inanılana da yöneltilmesi veya ayrı bir dava açması, açtığı takdirde dava dosyasının birleştirilmesi gerekmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.11.2023 tarihli ve 2022/1-202 Esas, 2023/1138 Karar sayılı kararı).
Eldeki davada, davacı taraf dava dışı ... .... ile yapılan inanç sözleşmesi gereğince taşınmazın bu kişiye satış suretiyle temlik edildiğini, adı geçen kişinin de inanç sözleşmesine aykırı ve muvazaalı olarak taşınmazı dava dışı kişiye ve netice itibarıyla davalıya satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek dava tarihinde kayıt maliki olan davalıya karşı tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı ... bakımından iddianın incelenebilmesi için, davacı ile ilk el durumundaki dava dışı ... Bilgin arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulması zorunludur. Ne var ki, davacının çekişmeli taşınmazı devrettiği ilk el durumundaki ...'in davada yer alması sağlanmadan hüküm kurulmuştur.
Hâl böyle olunca, Mahkemece öncelikle ilk el ... Bilgin'in davada yer alması sağlandıktan sonra, ilk el ...'e yapılan temlikin açıklığa kavuşturulması, ilk ele yapılan temlikin
inançlı işleme dayandığı anlaşılır ise davalı ...'nın TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacağının değerlendirilmesi, varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle davacı vekilinin değinilen yönden temyiz itirazlarının kabulü ile;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.