"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2558 E., 2023/914 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 23. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/68 E., 2021/490 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, duruşma isteği değerden reddedilerek temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; davalı ...'in, kendisi ile ortak yapacakları iplik işi sebebiyle kredi çekebilmek amacıyla kendisine ait davaya konu taşınmaza ipotek vermesi hususunda ikna edip ipotek verme yetkisi içeren vekaletname vermek için notere götürdüğünü, ancak kendisinin bu işlerden anlamamasını fırsat bilerek taşınmaz için ipotek yetkisi değil, diğer davalı ... adına, satış yetkisi içeren vekaletname aldığı, daha sonra dava konusu 4975 parseldeki 1/11 payının vekil olan davalı ... tarafından diğer davalı ...'e satış suretiyle temlik edildiğini, ...'in de taşınmazı davalı ...'a devrettiğini, vekil ...'ın vekalet görevini kötüye kullandığını, ... ve ...'ın ...'in amcasının çocukları olup temliklerin bedelsiz ve muvazaalı yapıldığını, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ...; dava konusu taşınmazın kendisi ile bir ilgisinin olmadığını, 2009-2010 yılları arasında davalı ...'in kendisini telefonla arayarak T.C. Kimlik numarasını istediğini, o tarihte alışveriş merkezinde çalıştığını, iplik işiyle uğraşmadığını, 06.10.2017 tarihinde davacının, kendisinin kuzeni olan dava dışı ...'den telefon numarasını isteyerek kendisi ile iletişime geçtiğini, o güne kadar davacı ile tanışıklığının olmadığını, sadece satış gününde imza attığını, kimseden vekaletname almadığını, olayın davacı ile davalı ... arasında gerçekleştiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ...; taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı ...; taşınmazı bedelini satıcı olan diğer davalı ...'e ödeyerek satın aldığını, iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının taşınmazı devir etmesine rağmen taşınmazda oturmaya devam ettiği, tüm tanık anlatımları ve davalı beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının dava sebebi olarak gösterdiği vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa iddialarının kanıtlanamadığı, davacının tüm süreçten haberdar olduğu, davacının avukatı ve dava dışı ... vekilinin aynı şahıslar olduğu, davalı ...'ın borcuna karşılık dava konusu taşınmazın ... tarafından yapılan icra takibi nedeniyle satışına yönelik işlemden davacı tarafa ... vekili tarafından haber verilmesine yönelik davacı tanıklarının ifadelerinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu kanaatine varıldığı, davacının açıklanan nedenlerle davasını usul ve yöntemine uygun delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; davalıların yakın akraba olduklarını, bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu, devirlerin bedelsiz ve muvazaalı yapıldığını, davalıların satış bedelini ödediklerini ispatlayamadıklarını, davalı ... tarafından deliller süresinde sunulmamasına ve muvafakat etmemelerine rağmen Mahkemece bu hususa dikkat edilmediğini, davalı ...'ın cevap dilekçesinde delil olarak bildirmediği 16.03.2015 tarihli makbuz ve ibraname başlıklı belgeye de muvafakat etmediklerini, bu belgenin delil niteliğinin olmadığını, kaldı ki anılan belgenin, davalılar arasında her zaman düzenlenebilecek türden harici bir belge olması sebebiyle sadece belgede imzası olan davalıları bağlayacağını, tanık ...'ın beyanı ile davalı ...'in ikrarının da belgenin danışıklı şekilde düzenlendiğini gösterdiğini, davacı her ne kadar davaya konu taşınmazda yaşamaya devam etse de bu durumun davacının mülkiyet hakkından feragat ettiği anlamına gelmeyeceğini, davacının satışlardan sonra da bedelsiz olarak taşınmazda aynen oturmaya devam ettiğini, davalının bunca zaman göz yummasının, hatta tahliye ettirmek için en ufak bir girişimde dahi bulunmamasının hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu ne var ki bu durum davacı lehine olmasına rağmen Mahkemece davalılar lehine değerlendirildiğini, Mahkeme gerekçesine dayanak yapılan dava ve icra takip dosyalarının eldeki dava ile bir illiyet bağının bulunmadığını belirtip İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; toplanan delillerden vekil davalı ... tarafından diğer davalı ...'e yapılan temlikin davacının iradesine uygun olarak gerçekleştiği, davacının yemin deliline dayanmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ispat edemediği, davanın reddine karar verilmesinde hukuka aykırı yön görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yinelemiş, davanın baştan sona haksız ve mesnetsiz olduğunu, eksik inceleme ile yasaya uygun bir gerekçe gösterilmeksizin istinaf taleplerinin usul ve yasaya aykırı şekilde reddedildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 506. maddesi.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK)1023. ve 1024. maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, dava konusu 4975 parsel sayılı taşınmazdaki 1/11 payının satışına ilişkin yetki içerir 15.06.2010 tarihli vekaletname ile davalı ...'ı vekil tayin ettiği, vekil ...'ın davacının taşınmazdaki payının tamamını 18.06.2010 tarihinde 28.000,00 TL bedelle diğer davalı ...'e satış suretiyle temlik ettiği, ...'in de 16.03.2015 tarihinde 64.000,00 TL bedelle öteki davalı ...'a devrettiği, üzerinde zemin ile beş kattan ibaret yirmi yıllık betonarme yapı mevcut olan taşınmazın davaya konu payının 18.06.2010 tarihinde 105.000,00 TL, 16.03.2015 tarihinde ise 180.000,00 TL olduğunun keşfen saptandığı, davalılar ... ile ...'ın kardeş oldukları, diğer davalı ...'in ise amcalarının çocuğu olduğu sabittir. Ara malik davalı ... ile son kayıt maliki davalı ... arasında imzalanan 16.03.2015 tarihli "Makbuz ve İbraname" başlıklı belgede, taşınmazın satış bedeli olan 175.000,00 TL'nin satış günü alıcı ... tarafından satıcı ...'e şahitler huzurunda elden ödendiği, böylelikle ...'in ...'ten hak ve alacağının kalmadığı hususlarına yer verildiği görülmektedir.
Dava dışı ... tarafından 13.07.2016 tarihinde davalı ... aleyhine faiziyle birlikte toplam 27.215,75 TL üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleşmesi üzerine davalı ...'ın dava konusu taşınmazdaki payına haciz şerhi konulduğu, aşamada alacaklı vekilinin 24.08.2017 tarihli dilekçe ile, dosyadaki borcu haricen tahsil etmeleri nedeniyle satış işlemlerinden feragat ettiklerini bildirdiği, dosyada mevcut dekontlardan davacının kız kardeşi olan dava dışı Sevinç Güler tarafından davalı ... adına ödemeler yapıldığı görülmektedir.
Bilindiği üzere TBK'nın sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekalet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
Vekaletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, TMK'nın “İyiniyetli üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1023. maddesi; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan bu maddeye göre, tapu sicilinde ismi geçen kişinin gerçek hak sahibi olduğuna inanan veya kendisinden beklenen tüm özeni göstermesine rağmen gerçek malik olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesi imkânsız olan kişinin iktisabı korunur. Aynı Kanun'un “İyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı” başlıklı 1024. maddesi ise; “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyi niyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” hükmünü içermektedir. Bu madde ile de iyi niyetli olmayan kimsenin iktisabının korunmayacağına vurgu yapılmıştır. TMK’nın 1023. maddesi iyi niyetle mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korurken; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğinde bulunan 1024. madde ile iyi niyetli olmayan üçüncü şahısların kazanımını hükümsüz saymıştır.
Somut olayda, vekil olan davalı ...'ın, dava konusu taşınmazın kendisi ile bir ilgisinin olmadığını, sadece satış gününde imza attığını, kimseden vekaletname almadığını, olayın davacı ile davalı ... arasında gerçekleştiğini belirtip davanın reddini savunduğu, taşınmazın bedelini davacıya ödediğine yönelik bir savunmasının bulunmadığı, satışların bedelleri karşılığında yapıldığını savunan davalı ...'in ise çelişkili beyanlarda bulunduğu, kaldı ki bedeller arasında fahiş fark olduğu gibi taşınmaz bedelinin ödendiğinin de ispatlanamadığı, dosyaya davalılar tarafından sunulan "Makbuz ve İbraname" başlıklı belgenin her zaman düzenlenebilecek nitelikte bir belge olduğu, taraflar arasında bir kira ilişkisi bulunmamasına rağmen davacı ve ailesinin aralıksız şekilde taşınmazda oturmaya devam ettiği, bu nedenle davalı ... hakkındaki icra takibi neticesinde davaya konu taşınmazın cebren satışına engel olmak için davacının dava dışı kız kardeşi tarafından davalı ...'ın borcunun ödendiği, tarafların yakın akraba olmaları ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde vekil olan davalı ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları, böylelikle son kayıt maliki olan davalı ...'ın TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.