Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4858 E. 2023/6832 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptali ve tescil davasında, hileye dayalı iptal talebinde hak düşürücü süre ile yolsuz tescile dayalı ıslah talebinin birlikte değerlendirilmesi gerekirken, mahkemenin sadece hak düşürücü süreye dayanarak davanın reddine karar vermesi uyuşmazlığa konu olmuştur.

Gerekçe ve Sonuç: Hileye dayalı tapu iptali ve tescil davalarında hak düşürücü sürenin hilenin öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, davacının hileyi öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açtığı ve davalının da bu konuda bir itirazda bulunmadığı, ayrıca bozma sonrası davacının ıslah dilekçesi ile ileri sürdüğü yolsuz tescil iddiasının da dinlenebilir nitelikte olduğu gözetilerek, mahkemenin öncelikle hile iddiası yönünden davanın esasını incelemesi, hile iddiasının ispatlanamaması halinde ise yolsuz tescil iddiasını değerlendirmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/753 E., 2022/385 K.

DAVA TARİHİ : 06.08.2018

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 92 ada 16 parsel sayılı taşınmazının üzerine kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile 8 adet bağımsız bölümlü bina yapması için 17.05.2012 tarihinde davalı ile anlaştığını, sözleşmeye göre binada giriş katta yapılacak olan 2 adet bağımsız bölümün birinin kendisine diğerinin ise davalıya ait olacağının kararlaştırıldığını, davalının kendisine yüzölçümü daha düşük olan bağımsız bölümü vereceğini söylemesi üzerine itiraz ettiğini ve davalının giriş katta tek bağımsız bölüm olacak şekilde taşınmazı yarı yarıya paylaşmayı teklif etmesi üzerine 8 nolu bağımsız bölümün 1/2 payını 05.12.2013 tarihinde davalıya devrettiğini ancak davalının kendisini kandırdığını, girişte 7 nolu bağımsız bölümün de bulunduğunu ve bu taşınmazın dava dışı 3. kişiye davalı tarafından devredildiğini, kandırıldığını İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/87 D.İş sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ile öğrendiğini ileri sürerek 92 ada 16 parsel sayılı taşınmazdaki 8 nolu bağımsız bölümün davalı adına kayıtlı olan 1/2 payının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, bozma sonrası sunduğu 8.6.2022 havale tarihli ıslah dilekçesinde, dava konusu taşınmazın satışına ilişkin resmi senedin bulunamadığını, tapu müdürlüğünden gönderilemediğini, bu nedenle ortada bir yolsuz tescilin söz konusu olduğunu ileri sürmüş, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteminde bulunmuştur.

II. CEVAP

Davalı; hak düşürücü sürenin geçtiğini, satış bedelinin davacıya ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 02.07.2019 tarihli ve 2018/366 Esas, 2019/319 Karar sayılı kararıyla; hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 17.07.2020 tarihli 2020/350 E., 2020/834 K. sayılı kararıyla; Mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, dava değerinin dava dilekçesinde gösterilen ve harçlandırılan 20.000,00 TL olup hükmün temyiz kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle 12.10.2020 tarihli ek karar ile davacının temyiz isteğinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairenin 29.09.2021 tarihli ve 2020/3743 E -2021/4867 K sayılı kararıyla; " .... Somut olayda, dava 20.000,00 TL değer gösterilmek suretiyle açılmış, ne var ki yargılama sırasında dava konusu taşınmazların değeri keşfen saptanmamış, harç da ikmal edilmeden sonuca gidilmiştir. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazların başında keşif yapılarak Harçlar Kanunu'nun 16 ncı maddesi uyarınca dava değerinin belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinde gösterilen değer esas alınarak temyiz isteğinin reddine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ve aşamada ileri sürdüğü iddialarını yineleyip kandırıldığını İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/87 D.İş sayılı dosyasında yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporu ile ve tapudan edinilen bilgiler sonucu öğrendiğini, müvekkilinin yer satma iradesi ile hareket etmediğini, satış bedeli olarak da herhangi bir para almadığını, Mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine dair verilen kararın hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, hile ve yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36 ncı ve 39 uncu maddeleri.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705 inci, 1022/1 inci, 1023 üncü, 1024 üncü, 1025 inci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 92 ada 16 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazda zemin katta 8 nolu bağımsız bölümün tamamı kat irtifakı nedeniyle davacı ... adına kayıtlı iken davacının 1/2 payını üzerinde bırakarak kalan 1/2 payını 05.12.2013 tarihli satış işlemi ile ve 46.000-TL bedel göstermek suretiyle davalı ...'a temlik ettiği, davacının, satış işleminin iradesinin fesada uğratılmak suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki temyize konu davayı açtığı, İstanbul Anadolu 8.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/87 D.iş sayılı dosyasında, davacı ...'nin davalı ... ile müşterek olarak malik oldukları dükkan vasıflı 8 nolu bağımsız bölümün davacının bilgi ve rızası dışında tek başına kiraya vermek suretiyle davalı tarafından kullanıldığı, elde ettiği kira gelirlerinden de payını vermeyerek davacıyı mağdur ettiği ileri sürülerek mahallinde keşif yapılmasının talep edildiği, söz konusu dosyada 10.08.2017 tarihinde keşif yapıldığı, 08.09.2017 tarihli bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğu, raporun aynı tarihte davacı vekiline tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Öte yandan, tapu müdürlüğünden gönderilen cevabi yazılarda çekişme konusu 8 nolu bağımsız bölümdeki 1/2 payın davacı tarafından davalıya devrini gösterir 05.12.2013 tarihli resmi senedin tüm aramalara rağmen bulunamadığının bildirildiği, bunun üzerine davacının bozma ilamı sonrası sunduğu 08.06.2022 tarihli ıslah dilekçesi ile yolsuz tescil iddiasına da dayandığı ve bu hukuki sebep ile de tapu iptali ve tescil talebinde bulunduğu kayden sabittir.

2. Somut olayda; davacının kandırıldığını İstanbul Anadolu 8.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/87 D.iş sayılı dosyasında alınan 08.09.2017 tarihli bilirkişi raporu ile öğrendiğini ileri sürdüğü, eldeki temyize konu davanın ise bu tarihten itibaren bir yıl geçmeden 06.08.2018 tarihinde açıldığı, davalının da davacının durumu daha önce öğrendiği yönünde bir itiraz ileri sürmediği açıktır. Bu durumda; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 36 ncı maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin hileye maruz kalan kimsenin bunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı, mağdurun öğrenme tarihi olarak ileri sürdüğü tarihin esas alınacağı belirgin olup diğer tarafın öğrenmenin (ıttılanın) bu tarih değil de daha önce olduğunu iddia etmesi durumunda bu iddiasını ispat zorunluluğunda olduğunda da kuşku bulunmamaktadır. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 01.06.2011 gün ve 2011/14-281-373 sayılı kararında da aynı hususa işaret edilmiştir.

3. Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 177/2 nci maddesinde yer alan, bozma kararından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi ve ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslahın yapılabileceğine ilişkin düzenleme ile aşamalarda tapu müdürlüğünden gönderilen cevabi yazılarda çekişme konusu 8 nolu bağımsız bölümdeki 1/2 payın davacı tarafından davalıya devrini gösterir 05.12.2013 tarihli resmi senedin tüm aramalara rağmen bulunamadığının bildirilmesi ve bu hususun yolsuz tescil teşkil edebileceği hususlarının bir arada değerlendirilmesi neticesinde davacının ıslah talebi ile ileri sürdüğü yolsuz tescil iddiasının da dinlenebilir olduğu ve ıslah dilekçesine itibar edilmesi gerektiği açıktır.

4. Hâl böyle olunca; Mahkemece öncelikle hile iddiası yönünden davanın süresinde açıldığı gözetilerek işin esasının incelenmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi; hile iddiasının sübut bulmaması halinde ise ıslahla ileri sürülen yolsuz tescil iddiası yönünden bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının usulden BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

27.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.