Logo

1. Hukuk Dairesi2023/4859 E. 2023/7010 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, vekalet verenin iradesine aykırı satış yapılıp yapılmadığı ve alıcının iyi niyetli olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı düşük bedelle sattığı, alıcının da vekilin bu kötü niyetli hareketinden haberdar olması gerektiği ve bu nedenle satış işleminin geçersiz olduğu değerlendirilerek yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/41 E., 2022/514 K.

DAVA TARİHİ : 30.09.2011

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Fatmaana Kaya vekili, davacının 1932 doğumlu olup okur – yazar olmadığını, yaklaşık beş yıldır görüşmediği davalı oğlu ...’nın ilgilenmek bahanesiyle kendisini kandırarak maliki olduğu 243 ada 15 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda vekaletname aldığını, davalı ...’in çekişmeli taşınmazı durumu bilen diğer davalı ... Yamacı’ya devrettiğini, satış bedelinin rayiç değerin çok altında olduğu gibi kendisine de bir ödeme yapılmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek çekişme konusu 15 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini, olmadığı takdirde tespit edilecek tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davacının yargılama aşamasında ölmesi üzerine mirasçıları yargılamaya katılmış, ayrıca terekesine temsilci tayin edilmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı ...; davacı annesinin çekişmeli taşınmazı satmak istemesi üzerine 190.000,00 TL’ye diğer davalıya sattığını, satış bedelinin tanıklar huzurunda davacıya ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.Diğer davalı ...; yakınlarının haber vermesi üzerine babası ile vekil ...’nın dava konusu taşınmazın 190.000,00 TL’ye satışı konusunda anlaştıklarını, devir sonrası davacının evine giderek anılan satış bedelini tanıkların huzurunda davacıya teslim ettiklerini, iyi niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 10.06.2014 tarihli ve 2011/419 Esas, 2014/275 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.03.2017 tarihli ve 2014/17806 Esas, 2017/1357 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 243 ada 15 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın Antalya ili Aksu ilçesi Macun köyünde kain olduğu, davalılar Menekşe Yamacı ile ...’nın ise Aydın ili Nazilli ilçesinde ikamet ettiği, davacının 13.09.2011 tarihinde davalı ...’yı vekil tayin ettiği, temlikin ise hemen akabinde 14.09.2011 tarihinde yapıldığı ve davacının da çok kısa süre sonra vekil ...’yı 29.09.2011 tarihinde vekillikten azlettiği, davalıların satış bedeli olarak 190.000,00 TL’nin davacıya elden ödendiğini savundukları, ancak iddia olunan satış bedelinin miktarı nazara alındığında ödemenin yapıldığına ilişkin bir belge ibraz edilmediği, kaldı ki satış bedelinin davacıya elden ödendiğini beyan eden davalı tanıklarının daha önce ...’yı tanımadıklarını da ifade etmeleri karşısında izah edilen tüm bu hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sabit olmasına rağmen iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan gerekçelerle tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.”gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 29.09.2020 tarihli ve 2018/197 Esas, 2020/276 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili ve tereke temsilcisi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 11.10.2021 tarihli ve 2021/7578 Esas, 2021/5390 Karar sayılı kararıyla “…davanın reddi gerektiği vicdani kanaatine varıldığı gerekçesine rağmen davanın kabulüne dair hüküm kurulması gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturmaktadır. Hal böyle olunca, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturmayacak şekilde açıklanan usul hükümlerine uygun şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere çelişkili gerekçe ile hüküm kurulması isabetsizdir. Kabule göre de; TMK’nın 28 inci maddesi gereğince ölümle kişiliğin sona ereceği gözetilmeden mirasbırakan Fatmaana Kaya adına tescil kararı verilmesi de hatalıdır.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı doğrultusunda davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında Fatmaana Kaya mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; hükmün davalı ... yönünden gerekçe içermediğini, kötü niyetin kanıtlanmadığını, ceza dosyasında ödeme olgusunun gerçekleştiğine dair vakıalar tespit edilerek eylem sabit bulunmadığından beraat kararı verildiğini, bu nedenle bedel ödenmediği gerekçesiyle hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, taraflarca imzalanan ve dosyaya bozma sonrası sunulan senedin bozma sonrası elde edildiğini ve bu delile ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. TBK’de sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3 üncü maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nın 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış, daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

4. TMK’nın 6 ncı maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddesinin 1 inci fıkrasında; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme

1.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin ayrı ayrı temyiz edenlere yükletilmesine;

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

30.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.