"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/434 E., 2023/1492 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret / Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/302 E., 2019/184 K.
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; maliki olduğu 2 parsel sayılı taşınmazdaki 52 nolu bağımsız bölümün icrada satılma aşamasına gelmesi nedeniyle davalılardan Mustafa ile 22.05.2013 tarihinde sözleşme yaptığını, bu sözleşmede taşınmazı kendisi yerine emaneten davalı ...’nın satın alması ve satış bedeli ödendiğinde emanet aldığı daireyi geri devretmesi konusunda anlaştıklarını, ancak davalının anlaşmaya uymayarak dava konusu taşınmazı ablası olan diğer davalı ...’ye devrettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu, taşınmazda halen kendisinin oturmaya devam ettiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin faizi ile tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar; aslı sunulmayan fotokopi belgeyi kabul etmediklerini, 22.05.2013 tarihli fotokopi belgedeki imzanın davalı ...’ya ait olmadığını, bedeli karşılığında bağımsız bölümü satın aldıklarını, kaldı ki bağımsız bölümü ihaleden 127.000,00 TL’ye satın alan ve vergi gibi bir çok ödeme yapan davalı ...’nın ödediği bedelden daha azına satma vaadinin de hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının ödeme yaptığına dair iddiasının da bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2017/302 E., 2019/184 K. sayılı kararıyla; 22.05.2013 tarihli fotokopi belge ve altındaki imzanın davalılar tarafından kabul edilmediği, tanık dinletme talebinin yerinde olmadığı ve inançlı işlem iddiasının yazılı delil ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.03.2021 tarihli ve 2021/350 E. 2021/603 K. sayılı kararıyla; iddianın ileri sürülüş biçimine göre davanın harici olarak düzenlenen sözleşmeye dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkin olduğu, resmi şekilde düzenlenmeyen sözleşmenin geçersiz olduğu, davanın belirlenen niteliği itibariyle whatsapp yazışmalarının delil olarak kabul edilip tanık dinlenemeyeceği ve terditli istem olan bedel isteği yönünden ise davacı yanca ödenen bir bedel olmadığı, davanın reddinin bu gerekçe ile doğru olduğu, ancak davalı ... lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince davacının ve davalı ...’nin istinaf başvurusunun değinilen yönlerden kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak vekalet ücreti yönünden hükmün düzeltilmesi suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 24.11.2021 tarihli ve 2021/6703 E. 2021/7141 K. sayılı kararı ile “...Hemen belirtilmelidir ki, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davacının "inançlı işlem" hukuksal nedenine dayanarak eldeki davayı açtığı, İlk Derece Mahkemesince davanın hukuki sebebinin inançlı işlem olarak nitelendirildiği, ne var ki Bölge Adliye Mahkemesince davanın hukuki sebebinin harici satış vaadine dayalı tapu-iptal tescil, olmadığı takdirde tazminat olarak nitelendirdiği ve bu çerçevede inceleme ve değerlendirme yapılarak sonuca gidildiği anlaşılmaktadır...Somut olayda, uyuşmazlığın inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel isteğine ilişkin olduğu, davacının inançlı işlemin varlığına dair delil olarak dayandığı 22.05.2013 tarihli sözleşmenin fotokopi niteliğinde olması ve davalılar tarafından kabul edilmemesi nedeniyle hükme esas alınması mümkün değil ise de davacının dayandığı whatsapp yazışmalarının HMK’nin 202/2. maddesi uyarınca delil başlangıcı niteliğinde bulunduğu anlaşılmakla yukarıda değinilen hususlar da gözetilerek tarafların dayanmış olduğu tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı hukuki nitelendirme ve eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının dayandığı 22.05.2013 tarihli sözleşmenin fotokopi niteliğinde olması ve davalılar tarafından kabul edilmemesi nedeniyle hükme esas alınmadığı, ancak dayanılan whatsapp yazışmalarının HMK’nin 202/2. maddesi uyarınca delil başlangıcı niteliğinde bulunduğu, bu nedenle taraf tanıklarının dinlendiği, dinlenen tanık beyanlarından davacı ile davalı ... arasında inançlı işleme konu sözleşmenin varlığının ispat edilemediği, her ne kadar davalı ...'nın dava konusu taşınmazı ihale yoluyla cebri icradan satın aldıktan sonra satış bedelinin/taşınmaz bedelinin kur farkıyla birlikte davalı ...'ya ödendiğinde taşınmazın davacıya geri verileceği iddia edilmiş ise de cebri ihale bedelinin bizzat davalı ... tarafından ödendiği, ihale bedelinin davacı tarafından ihale öncesi veya sonrasında davalı ...'ya ödendiğinin iddia ve ispat edilmediği, bu haliyle davacı ile davalı ... arasındaki sözleşmenin inanç sözleşmesinin varlığının ispatına yeterli olmadığı, kaldı ki taşınmazın davalı ... tarafından diğer davalı ...'ye bedeli karşılığında devredildiğinin tanık anlatımlarıyla sabit olduğu, davalılar arasındaki devrin muvazaalı olduğunun da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bozma sonrası dinlenen davacı tanıklarının beyanlarıyla dava konusu taşınmazın davacı tarafından bedeli ödenince geri verileceğinin kararlaştırıldığının açıklığa kavuştuğunu, dolayısıyla tanık beyanlarıyla davacı ve davalı ... arasındaki inanç ilişkisinin ispatlandığını, davalı ...’nın ablası olan diğer davalı ...’ye taşınmazı devrettiği tarih 10.11.2015 olduğu halde davalı ...’nın taşınmazı devredeceğine dair Eylül 2016 tarihinde kendisiyle yazıştığını, davalıların muvazaalı ve kötüniyetli olarak taşınmazı devrettiklerini, whatsapp yazışmalarında davalı ...’nn tapuyu geri devredeceğini açıkça beyan ettiğini, davalı ...”nin ise davalı ...’nın ablası olup aradaki tüm olayları bildiğini ve taşınmazı muvazaalı olarak devraldığını, Bölge Adliye Mahkemesince bedelin davalı ...’ya ödenmediği şeklinde gerekçenin yerinde olmadığını, davacı tarafından bedel ödenmek istense de davalı ...’nın hep bahane bularak bedeli almaktan kaçındığını ve sonunda da muvazaalı olarak diğer davalı ablasına devrettiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 26, 27 ve 97. maddeleri; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK)1023 ve 1024. maddeleri.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 2 parseldeki 52 nolu bağımsız bölümün davacı adına kayıtlı iken yapılan cebri ihale sonucunda davalı ... tarafından satın alındığı ve taşınmazın 01.07.2013 tarihinde davalı ... adına tescil edildiği, daha sonra taşınmazın davalı ... tarafından ablası olan diğer davalı ...'ye 10.11.2015 tarihinde satış suretiyle devredildiği, davacı tarafından inanç sözleşmesinin dayanağı olarak dosyaya sunulan 22.05.2013 tarihli fotokopi niteliğindeki sözleşmenin davalılarca kabul edilmediği, yine davacı tarafından davacı ve davalı ... arasındaki whatsapp yazışmalarının sunulduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
Ayrıca, TBK'nın 97. maddesinde "Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir." hükmü düzenlenmiştir.
Öte yandan, TMK’nın 1023 üncü maddesinde “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024 üncü maddesinde ise “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Somut olaya gelince; önceki bozma kararında da belirtildiği üzere taraflar arasındaki whatsapp yazışmalarının delil başlangıcı niteliğinde belge olduğu, yazışmalar ve dinlenen davacı tanıklarının beyanları ile davacının borçları nedeniyle icrada satışa çıkarılan dava konusu taşınmazın davalı ... tarafından emaneten satın alınacağı, borç ödendiğinde ise taşınmazın davalı ... tarafından davacıya geri verileceğinin kararlaştırıldığı, davada ileri sürülen inançlı işlem iddiasının yazılı delil başlangıcı ve tanık anlatımları ile ispatlandığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan; son kayıt maliki davalı ...'nin ise davalı ...'nın ablası olduğu, durumu bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, TMK'nun 1023. maddesi anlamında iyi niyetli müktesip kabul edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Ne var ki, davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği açıktır. Dosya içeriğine göre, davacının dava konusu taşınmazın bedelini ödemek istediğini belirterek edimini yerine getirme isteğini karşı tarafa bildirdiği, ancak davalı ...'nın taşınmazı devirden kaçındığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, davacı ve davalı ... arasındaki borç miktarının usulünce tespit edilmesi, TBK'nın 97. maddesi gereği davacıya borç miktarını Mahkeme veznesine depo etmesi için süre tanınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.