"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/264 E., 2023/125 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında görülen vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; kadastro çalışmaları neticesinde Ordu ili, .... ilçesi, .... köyü, Merkez mevkinde bulunan 186 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kendi adına, 186 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ise kardeşleri olan davalılardan ... adına tespit ve tescil edildiğini, bu taşınmazlardan tam olarak hangisinin içinde kaldığını bilmediği duvarla çevrili kısmını 3.kişilerden haricen satın aldığını, duvarla çevrili kısım dışındaki yerlerin babaları ...’a ait olduğunu, 7 parsel sayılı taşınmazdaki payının adına tescil edilmesi için dava dışı kardeşi...’a genel vekaletname verdiğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak davacının bilgisi ve rızası dışında tamamı adına kayıtlı 186 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 1/5 payını davacı üzerinde bırakarak, 1/5’er payını davalılar ... ile ...’a; 2/5 payını da diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, 186 ada 5 parsel sayılı taşınmaz içerisinde şayet varsa müvekkili ve davalıların babası ... tarafından verilen yerlere herhangi bir itirazı olmamakla birlikte, keşifte tespit edileceği üzere müvekkilinin haricen satın aldığı bölümün tapusunun iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından aleyhine açılan davayı kabul etmediğini, dava konusu taşınmazın davacı da dahil 5 kardeşe ait olduğunu, babalarından kaldığını, davacı tarafından 3.kişiden haricen satın alınan yer olmadığını, davacının duvarı sadece evini korumak amacıyla yaptığını, davacının dava dışı...'a para gönderip yer aldırmasının söz konusu olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile taşınmazların 5 kardeş adına tescilini talep etmiştir.
Davalı ...; taşınmazların kardeşlerin hepsine ait olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Davalı ...'a dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. MAHKEME KARARI
Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.11.2013 tarihli ve 2013/263 Esas, 2015/192 Karar sayılı kararıyla; yapılan keşif, alınan bilirkişi raporu ile dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi anlatımlarından dava konusu taşınmaz ile ilgili davacının babası ile Tavşanlar arasında dava olduğu, dava sırasında taşınmazın hüküm kurmaya elverişli fen bilirkişilerine ait rapor ve krokide (5-A) harfi ile gösterilen toplam 443,26 metrekarelik kısmı için davacının babasına yurtdışından para göndererek kendisi adına satın almasını istediği ve bunun üzerine yaklaşık 10 sene evvel davacının babasının bu yeri davacı adına aldığı, daha sonra davacının bu yerin sınırlarını belli etmek için beton duvar yaptırdığı, beton duvarın yapımı sırasında tüm maliyet ve işçi ücretlerini davacının karşıladığı, davalıların hiçbir katkılarının bulunmadığı, tüm bu anlatılanlar ışığında fen bilirkişilerine ait rapor ve krokide (5-A) harfi ile gösterilen toplam 443,26 metrekarelik kısmın davacıya ait olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 17.03.2021 tarihli ve 2019/23 Esas, 2021/1546 Karar sayılı kararıyla; davacının Aybastı Noterliğinin 24.08.2011 tarihli ve 2171 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava dışı kardeşi ...'ı vekil tayin ettiği, 186 ada 5 parsel sayılı taşınmazın (7.887,46 metrekare – kargir birer katlı iki adet ev ve fındık bahçesi) tamamı kadastro tespiti ile davacı adına kayıtlı iken vekil... tarafından 07.08.2012 tarihli ve 869 yevmiye numaralı resmi senet ile taşınmazın 1/5 payı davacı üzerinde bırakılarak geriye kalan 2/5 payının davalı ...'e 32.000,00 TL bedelle, 1/5'er payının davalı ... ve ...'e 16.000,00'er TL bedelle satış suretiyle temlik edildiği, ayrıca 186 ada 7 parsel sayılı taşınmazın (7.540,22 metrekare – fındık bahçesi) tamamı kadastro tespiti sonucunda davalı ... adına kayıtlı iken 1/2 payının davalı ...'in üzerinde bırakılıp geriye kalan 1/5'er payların davacı ile davalılar ..., ....e dava dışı...'a 07.08.2012 tarihli ve 867 yevmiye numaralı resmi senet ile satış suretiyle temlik edildiği, akitte alıcı olan davacıyı dava dışı vekil...'ın temsil ettiği, kadastro tutanaklarının edinme sebeplerinde senetsizden zilyetliğe dayalı olarak tespiti yapılan taşınmazların tarafların babaları dava dışı ... tarafından hibe edildiğinin yazılı olduğunun anlaşıldığı, bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet sözleşmesini düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesinin büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayandığı, vekilin borçlarının çoğunun bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcunun, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edildiği ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekalet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hallerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verildiği, bu itibarla vekilin, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altında olduğu, vekaletin kapsamı sözleşmede açıkça gösterilmişse, görülecek işin niteliğine göre belirleneceği (TBK'nın 504/1), sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğünün daima mevcut olduğu, hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermeyeceği, vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekilin değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olacağı, bu sorumluluğun BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK’da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırıldığını, vekil ile sözleşme yapan kişinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet veren arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olmaycağı, ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerektiği, söz konusu Kanun maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu, aksine düşüncenin kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olacağı, somut olayda Mahkemece yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı olmadığı, hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca yeniden araştırma ve inceleme yapılması, bildirilen tanıkların yeniden bu kapsamda dinlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın hukuki niteliğinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin doğru olmadığı, öte yandan, kamu düzenini ilgilendirmeyen ve taraflarca yerine getirilmesi ilkesine tabi olan bir hususun mahalli bilirkişi beyanı ile kanıtlanması mümkün olmadığından, tarafların tanık listelerinde yer almayan kişilerin HMK'nın 25. maddesine aykırı şekilde mahalli bilirkişi olarak alınan beyanlarının hükme esas alınmasının da doğru görülmediği, kabule göre de, iptal tesciline karar verilen alanın dava tarihindeki keşfen saptanan değeri üzerinden harca hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde fazla harca hükmedilmesinin de isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı ... vekilinin yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince bozulmasına karar verilmiştir. Davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuş, Dairenin 27.09.2021 tarihli ve 2021/6878 Esas, 2021/4672 Karar sayılı kararıyla karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Aybastı Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.05.2023 tarihli ve 2021/264 Esas, 2023/125 Karar sayılı kararıyla; davalılar ..., ... ile ...'ın davacının ve tanık ...'ın kardeşi olması, muristen intikalen gelen taşınmaza ilişkin bilgi sahibi olmamalarının hayatın olağan akışı ile uyumlu olmadığı, keza tanık ...'ın beyanlarından davalıların vekaletin kapsamını bildiklerinin anlaşıldığı, davalı üçüncü kişilerin vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, vekil edenin davaya konu satış sözleşmesi ile bağlı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili; dava konusu 186 ada 5 parsel sayılı taşınmazın davacı adına, 186 ada 7 parsel sayılı taşınmazın ise davalılardan ... adına tam hisse ile kadastro çalışmalarında tespit edildiğini bu tespitin gerçeğe aykırı olduğunun davacının ve dosyada dinlenilen tarafların beyanlarıyla sabit hale geldiğini, davacının da dava konusu taşınmazın tüm kardeşlere ait olduğunu, dava konusu taşınmazda satın aldığını iddia ettiği kısım dışındaki alana itiraz etmediğini, verilen vekaletname ile 186 ada 5 ve 7 parsel sayılı taşınmazların kardeşler arasında hisselendirildiğini, davacı tarafın beyanları nazara alındığında vekaletnameyle yapılan işlemin tamamen hukuka aykırı olduğundan bahsedilmediğini, satış sözleşmesiyle 186 ada 5 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının hisselendirilmesinin hukuka uygun, geri kalan kısmının hukuka aykırı olduğunun iddia edildiğini, bu durumun dahi söz konusu vekaletnamenin satış için ve hisselendirme yapılması için verildiğini ortaya koyduğunu, davacı tarafın, satış vekaletnamesi vermek suretiyle taşınmazın satışı için dava dışı ...'ı yetkilendirdiğine dair iradesini ortaya koyduğunu, bu aşamadan sonra satış işleminin gerçekleştirilerek davacının iradesine aykırı bir işlem yapılmış olduğunu iddia etmenin hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki vekilin vekalet görevini kötüye kullanmadığını ve üçüncü kişi olan müvekkilinin de vekalet eden davacı ile vekil...'ın iç ilişkisini bilebilecek durumda olmadığını, ancak Mahkemece tarafların kardeş olması sebebiyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilebilecek durumda olmasından bahisle kabul kararı verilmesinin gerçeğe ve hakkaniyete aykırı bir sonuç ortaya çıkardığını, dava dilekçesinde 186 ada 7 parsel sayılı taşınmazın da dava konusu edildiğini, bu parselde satış işlemiyle davacının hisse edindiğini, yani satıcı değil, alıcı konumunda olduğunu, bu parsele ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerekirken ve dolayısıyla kabule göre de buna göre yargılama giderleri ve harç takdirine karar verilmesi gerekirken bunun yapılmamasının da hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504. ve 506. maddeleri.
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. ve 3. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının Aybastı Noterliğinin 24.08.2011 tarih ve 2171 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı ...'ı taşınmaz satışını da içerir şekilde vekil tayin ettiği, sonrasında dava konusu 186 ada 5 parsel sayılı taşınmaz davacı adına kayıtlı iken 07.08.2012 tarihli ve 869 yevmiye numaralı resmi senet ile davalı ... tarafından vekaleten taşınmazın 1/5 payı davacı üzerinde bırakılarak geriye kalan 2/5 payının davalı ...'e 32.000,00 TL bedelle, 1/5'er payının davalı ... ve ...'e 16.000,00'er TL bedelle satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmıştır.
2. Temyizen incelenen nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla davada uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesindeki sebeplerin varlığı halinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla davalı ... vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 247,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalı ...'dan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
08.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.