Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5486 E. 2025/1427 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından hile yoluyla taşınmazının tamamını devrettiği iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davasında, hilenin varlığı ve hak düşürücü süreye uyulup uyulmadığı hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme, toplanan deliller ve taraf beyanları ışığında hile iddiasının ispatlandığını ve davanın hak düşürücü süre içinde açıldığını değerlendirerek yerel mahkeme kararını onamıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1431 E., 2023/1521 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/309 E., 2020/276 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle, duruşma isteği değerden reddedilip; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; üniversitede okuyan çocuklarının eğitimi sırasında maddi yönden çok zorlandığı dönemde bankalardan kredi çektiğini, ancak borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince dava konusu 171 parsel sayılı taşınmazının 5 dönümlük kısmını 25.000,00 TL bedelle davalıya satma hususunda anlaştıklarını, tapuya gittiklerinde taşınmazın paylı ve hacizli olarak devredilemeyeceğinin söylenmesi üzerine, davalının “ben para vereceğim garanti olsun tamamını devret, sen borçları ödeyip hacizleri kaldırdıktan sonra ben 5 dönümden fazlasını sana geri devrederim" telkiniyle taşınmazın tamamının adına tescilini sağladığını, davalının önceleri sadece 5 dönümlük kısmı kullandığını ancak zaman ilerledikçe hakkı olmayan 5 dönümden fazlasını da ekmeye başlayıp tamamına zilyet olmaya başladığını, taşınmazın haciz borçlarını ödeyerek borçlarından kurtulduğunu, davalıyla görüşmesinde taşınmazın fazla kısmını iade edeceğini belirttiği halde tapuda devretmeye yanaşmadığını, aralarında bu konular sebebiyle ceza dosyasının da bulunduğunu, taşınmazının sadece 5 dönümlük kısmını satma iradesinde iken davalının kandırması ve telkinleriyle tamamını devrettiğini, hile ile temlikin gerçekleştiğini ileri sürerek taşınmazın 5.000 m2’lik kısmı dışındaki kısmın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiş, davacı vekili 17.01.2020 tarihli ıslah dilekçesiyle tapu iptal-tescil isteğinin kabul edilmemesi halinde tazminata karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; iddiaların doğru olmadığını, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davacının 2008-2009 yıllarında kredi borçlarını ödeyemeyince 5 dönümlük kısmını 25.000,00 TL bedelle kendisine satıp parasını aldığını, ancak tapuda taşınmazın hisseli olarak satışının yapılamayacağı ortaya çıkınca 1 yıla yakın devir yapılmadan taşınmazın 5 dönümlük kısmını kullandığını, ancak davacının borçlarının artması sebebiyle taşınmazın satılacağı endişesi içine girdiğini, bunun üzerine davacıyla yaptığı görüşmede taşınmazın kalan 16.616 m2'lik kısım için elden nakit 82.000,00 TL verilmesi ve taşınmazdaki haciz borçlarının da davalı tarafından ödenmesi hususunda anlaştıklarını, hilenin söz konusu olmadığını, davacıya toplam 107.000,00 TL nakit para verdiğini ve icra borçlarını ödediğini, tahliye emri gönderince davacının kötüniyetli olarak dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Nazilli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.10.2017 tarihli ve 2016/203 Esas, 2017/478 Karar sayılı kararıyla; inançlı işlem iddiasının yazılı delille kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 23.05.2018 tarihli ve 2018/574 Esas, 2018/821 Karar sayılı kararıyla; iddianın içeriğinden ve ileri sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı, ancak hile yönünden bir araştırma ve değerlendirme yapılmadığı, hile iddiası yönünden taraf delilleri toplanılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 2015 yılında davacının kızı ile davalı arasında yapılan görüşme sonucunda davalının taşınmazı devretmeyeceğinin anlaşılıp eldeki davanın açıldığı, davalının da bu tarihten sonra taşınmazın tamamını kullanmaya başladığı, aldatılmanın öğrenildiği tarihin 2015 yılı sonları olduğu tespit edildiğinden davanın açılış tarihi itibariyle 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, davalının bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen kısmı daha sonra davacıya iade edeceği kanaati uyandırmak suretiyle davacıyı hileye düşürdüğü, 2015 yılı sonlarına kadar devrin yapılacağı hususunda davacıyı oyaladığı, hile iddiasının kanıtlandığı, ancak İlçe Tarım Müdürlüğünden gelen yazı cevabında taşınmazın (B) olarak gösterilen kısmının ifrazının mümkün olmadığı belirtildiğinden iptal-tescile karar verilemeyeceği gerekçesiyle tazminat isteğinin kabulü ile 274.659,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; özellikle bir kısım davalı tanıklarının da davalının 5 dönümlük kısmı aldığı ve bu kısmı kullandığına dair beyanlarına göre Mahkemece verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda (B) ile gösterilen kısmın davalı tarafından iade edileceği yönünden davalının hilesinin söz konusu olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığını, dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamıyla davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığının açık olduğunu, hile ya da kandırmanın söz konusu olmadığını, davalının bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının maliki olduğu 171 parsel sayılı taşınmazının tamamını 20.01.2010 tarihinde satış suretiyle davalıya devrettiği anlaşılmıştır.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 14.070,95 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.03.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.