"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/644 E., 2022/707 K.
Mahkeme kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili dava dilekçesinde özetle; Kahramanmaraş ili, ... ilçesi, .... köyü 119 ada 32 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın 2006 ve 2010 yılı uydu görüntüleri ve çekilen zemin fotoğraflarından da anlaşılacağı üzere ağaç ve bağ olan kısımlarının kullanım süresinin iktisap için gerekli olan 20 yıllık süreyi karşılamadığını, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup özel mülkiyete konu olamayacağını, 3402 sayılı Kanun'un 14 ve 17. maddelerinde öngörülen koşulların davalı lehine gerçekleşmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazı 100 yıldan beri tarım arazisi olarak kullandıklarını, taşınmazın nenesinden dayısına kaldığını, dayısından da kendisinin aldığını, taşınmazın Hazine ile bir ilgisi olmadığını, taşınmazın yıllarca bağ olarak kullanıldığını, daha sonra tiyeklerin kuruması nedeniyle tarım arazisi olarak kullanıldığını, şimdi ise tekrar bağ diktiklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.06.2014 tarihli ve 2012/295 Esas, 2014/449 Karar sayılı kararıyla; zilyetlikle iktisap şartlarının davalı lehine gerçekleşmediğinin resmi veriler ile tespit olunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 07.03.2017 tarihli ve 2014/27709 Esas, 2017/4361 Karar sayılı kararıyla; davalının tahkikat duruşmasında bulunmasına olanak sağlanmaksızın davanın esası hakkında hüküm kurulmasının davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK md. 27) aykırı olduğu, diğer yandan Mahkemece, 12.04.2014 tarihli keşif sonrasında alınan bilirkişi raporlarının da davalı tarafa tebliğ edilmediği, bilirkişi raporlarının davalıya tebliğ edilmemesinin de yukarıda zikredilen hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamında olduğu, dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek özellikle davalı tarafın tahkikat duruşmasına davet edilmesi, bilirkişi raporlarının usule uygun şekilde tebliğ edilerek itirazlarını sunması için süre ve imkan verilmesi, bu hususta gerekirse HMK’nın 145. maddesinin de göz önünde tutulması, ondan sonra tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde yargılamaya devam edilerek işin esasına ilişkin hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesi hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bozmaya uyan Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Hukuk Mahkemesinin 10.10.2017 tarihli ve 2017/292 Esas ve 2017/405 Karar sayılı kararıyla; fen bilirkişisinin dava konusu taşınmazın 2.312,53 metrekare mesahalı olduğunu, orman bilirkişisinin dava konusu taşınmazın 1948, 1975, 1985 tarihli hava fotoğraflarında taşınmaz üzerinde üzüm bağ çubuklarının olduğunu, 1999 tarihli hava fotoğrafında üzerinde tarımsal faaliyet yapılmayan hali arazi niteliğinde olduğunu ve taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunu, zirai bilirkişinin ise dava konusu taşınmazın Devletin Hüküm ve Tasarrufu altında olan tarımsal kullanım bakımından zilyetlikle kazanılmaya elverişli olmayan bakımsız taşınmaz olduğunu rapor ettiği, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve zilyetlik tanıklarının dava konusu taşınmazın kendilerini bildiklerinden itibaren üzüm bağı olarak kullanıldığını, son 10 yıldır kullanılmadığını beyan ettikleri, mevcut duruma göre taşınmazın son 15 yıldır kullanılmayan taşlık ve bor halinde olan özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olduğu, TMK'nın 713. maddesinde belirtildiği üzere, dava konusu taşınmazda davalının ve murislerinin davasız ve aralıksız olarak eklemeli zilyetlik yoluyla 20 yıldan fazla bir süredir malik sıfatıyla zilyetliklerinin bulunmadığının zirai bilirkişi ve orman bilirkişisi raporu ile saptandığı, orman bilirkişisi raporunda 1999 tarihli hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazda tarımsal faaliyetin yapılmadığının bildirildiği ve yine 3402 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca zilyetlikle iktisap şartlarının davalı lehine gerçekleşmediğinin resmi veriler ile tespit olunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 17.06.2020 tarihli ve 2017/16483 Esas, 2020/3613 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece, bozmaya uyulmakla birlikte bozma gereğinin tam olarak yerine getirilmediği, şöyle ki, bozma ilamında, gerekirse HMK’nın 145. maddesinin göz önünde tutulması, ondan sonra tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiğine değinildiği, davalının yasal süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde tanıklarının isim ve adreslerini, hangi konuda dinletilmek istediklerini de açıkça bildirdiği, buna rağmen bozma sonrası yapılan yargılamada Mahkemece bilirkişi raporlarının davalıya tebliği ile yetinilerek karar verildiği, davacı Hazine kazanmayı sağlayan zilyetliklik koşullarının davalı yararına gerçekleşmediğini, davalı ise taşınmazda atalarının ve kendisinin uzun zamandır ekonomik amaca uygun zilyetliklerinin bulunduğunu idda ettiğine göre kazanmayı sağlayan zilyetliğin kanıtlanması gerektiği, HMK'nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının açıklama ve ispat hakkını da kapsadığı, hukuki dinlenilme hakkının Anayasa'nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olduğu, zira, insan onurunun yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak yargılama sujelerinin yargılamada şeklen yer almaları dışında tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları ve yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermesi gerektiği bu durumda Mahkemece davalının yasal süresi içerisinde tanık listesi sunduğu nazara alınarak yerel bilirkişi ve tanıkların HMK'nın 243. ve 244. maddeleri uyarınca davetiyeyle keşif yerine çağrılmaları, aynı Kanun'un 259. maddesi uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, taşınmaza kimin zilyet olduğu, zilyetlik süresinin ne zaman başladığı ve ne şekilde devam ettiği hususlarının yerel bilirkişi ve tanıklara sorularak açıklığa kavuşturulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.11.2022 tarih ve 2020/644 Esas, 2022/707 Karar sayılı kararıyla; Yargıtay bozma ilamından sonra yapılan keşif, alınan bilirkişi raporu ve dinlenen tanık anlatımlarında da anlaşılacağı üzere taşınmazın evvelinin bağ niteliğinde bir taşınmaz olduğu, bu bağ özelliğini daha sonra kaybettiği, bu hususun 1990'lı yılların sonunda başladığı, 2000'li yıllara kadar da tarımsal faaliyete ara verildiği, üzerinde tarımsal herhangi bir faaliyet ve kullanım görülmediği, 2000'li yılların başından itibaren tekrar kullanımın başladığı, ancak zilyetliğin kesintisiz olmadığı, imar ve ihyasının gerçekleşmediği, bu nedenle iktisabın mümkün olmayan yerlerden olduğu, tespit tarihinden geriye doğru da uzun yıllardır kullanılmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın 100 yılı aşkın süredir ailesine ve kendisine ait olduğunu, arazinin üzerinde kendisine ve akrabalarına ait 35-40 yıllık meyve ağaçları ve bağ tiyekleri bulunduğunu, söz konusu bağ tiyekleri dava açılmadan kısa bir süre önce kuzeni tarafından söküldüğü için o dönem tarlada ekim biçim işlemi yapılmadığını, söz konusu uydu görüntüleri ve diğer incelemelerde arazinin boş görünme nedeninin bundan kaynaklandığını, ayrıca bilirkişilerin söz konusu arazinin kullanılmadığına dair rapor ve beyanlarının gerçeği yansıtmadığını, TMK'nın 713. maddesinde öngörülen şartların açıkça gerçekleştiğini ve söz konusu taşınmazın zilyetliğini kazandığının ortada olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Kadastro sonucu; Kahramanmaraş ili,.. (...) ilçesi, ..... köyü çalışma alanında bulunan 119 ada 32 parsel sayılı taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile senetsizden davalı ... adına tespit ve tescil edilmiştir.
Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca yapılan yargılama sonunda, davalı taraf lehine iktisap koşullarının oluşmadığı kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde karar verilmiş ise de bozma öncesi alınan 25.04.2014 tarihli ziraat bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan, tarımsal kullanım bakımından zilyetlikle kazanılmaya elverişli olmayan bakımsız taşınmaz olduğu belirtilmesine rağmen, bozma sonrasında alınan 05.07.2021 tarihli ziraat bilirkişi raporunda taşınmazın bağ niteliğinde olduğu, bu bağ özelliğini filoksera zararlısından dolayı 1990'lı yılların sonunda kaybettiği, 2000'li yıllara kadar da tarımsal faaliyete ara verildiği için üzerinde tarımsal faaliyet ve kullanımın görülmediği, ancak 2000'li yılların başında taşınmaz üzeri tekrar işlenerek zamanla Amerika asma anaçları, ceviz ve zeytin fidanları dikilerek kullanıma başlandığı, günümüzde bağ ve meyve bahçesi olarak kullanılageldiği, dolayısıyla tarımsal kullanım bakımından evveliyatı itibarı ile zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olduğu, 70-80 yılı aşkın süredir tarım arazi olarak kullanıldığı belirtilmiş olmasına ve raporlar arasında çelişki oluşmasına rağmen bu çelişki giderilmemiş tek kişilik ve soyut nitelikteki ziraatçi bilirkişi raporu ile tanık ve yerel bilirkişilerin soyut ve yetersiz beyanlarına dayanılarak hüküm kurulmuştur. Bu şekilde eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulamaz.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için mahallinde yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile 3 kişilik ziraat mühendisi bilirkişi heyeti ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, dava konusu taşınmazda zilyetliğin iradi olarak terk edilip edilmediği, zilyetliğe ara verilip verilmediği, imar-ihyaya konu edilip edilmediği ve edilmiş ise imar-ihyasının hangi tarihte tamamlandığı hususları etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak giderilmeye çalışılmalı, ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın niteliğini, kullanım durumunu, imar-ihya edilip edilmediği, edilmiş ise hangi tarihte tamamlandığını, önceki ziraatçi bilirkişi raporlarını da irdeler şekilde taşınmaz bölümlerinin tarımsal niteliğini açıklayan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini, bitki desenini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetlik var ise zilyetliğin şeklini ve süresini bildiren, taşınmaz bölümlerinin değişik yönlerden çekilmiş ve hangi bölüme ait olduğu işaretlenmiş renkli fotoğrafları ile desteklenmiş, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; fen bilirkişisinden keşfi takibe ve denetlemeye imkan verir krokili rapor aldırılmalı; tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli ve bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine,
Dosyanın Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
24.12.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.