Logo

1. Hukuk Dairesi2023/5875 E. 2024/1788 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Gabin ve hile iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazın devri sırasında aşırı yararlanma ve aldatma unsurlarının bulunup bulunmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay Hukuk Dairesi, taşınmazın devri ve dava tarihlerindeki gerçek rayiç bedellerinin tespiti, hacizler nedeniyle yapılan ödemelerin kim tarafından yapıldığının tespiti ve dosyadaki diğer eksikliklerin giderilmesi için yeterli araştırma yapılmadığı gerekçesiyle, direnme kararının bozulması gerektiğine dair önceki bozma kararında isabetsizlik bulunduğuna ve davanın yeniden değerlendirilmesi gerektiğine karar vererek dosyayı Hukuk Genel Kurulu'na göndermiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2023/111 E., 2023/300 K.

HÜKÜM : Kabul/Esastan ret-Direnme

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 15.11.2022 tarihli ve 2022/5150 Esas, 2022/7530 Karar sayılı kararı ile bozulmuştur.

Dairemizin bozma kararına İlk Derece Mahkemesince direnilmesi üzerine karar, davalılar vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası gereğince Dairemizce yapılan ön inceleme sonucunda, 05.03.2024 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde, temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Dava, gabin (aşırı yararlanma) ve hile (aldatma) hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

Davacı; tekstil sektöründe ticari faaliyet göstermekte iken işlerinin bozulduğunu ve ekonomik problemler yaşamaya başladığını, iş yaptığı şahıs ve firmalara yüklü meblağlarda verdiği senetleri ödeyemeyince dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazdaki payına haciz konduğunu, borcun davalı ... tarafından ödendiğini, bunun üzerine davalının, alacağı karşılığında kendisinden senet istediğini, davalıya verdiği senetleri, 20.01.2013 tarihine kadar ödediğini, ancak bu tarihten sonra ödeyemediğini, davalıya ödenmeyen senetlerden dolayı 57.500,00 TL borcu kaldığını, davalının banka kredisi temin ederek kendisine vermeyi teklif ettiğini, karşılığında dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payını kardeşi olan diğer davalı ...'a devretmesini istediğini, böylece taşınmaza borçları sebebiyle haciz konulmasının da önüne geçileceğini, borcunu ödediği zaman ise taşınmazın geri devredileceği yönünde telkinde bulunduğunu, içinde bulunduğu güç durum, ekonomik zorluk ve davalı ...'a duyduğu sonsuz güven neticesinde bu isteği olumlu karşıladığını ve taşınmazı davalı ...'a devretmeyi kabul ettiğini, davalı ...'un 80.000,00 TL kredi çektiğini ve yaklaşık 60.000,00 TL'sini kendisine verdiğini, borcunu peyderpey ödeyerek kapatabileceğini söylediğini, dava konusu taşınmazdaki payını 06.06.2013 tarihinde bedelsiz olarak davalı ...'a devrettiğini, annesinin de taşınmaz üzerindeki intifa hakkından feragat ettiğini, zamanla işlerinin daha da bozulması nedeniyle borçlarını ödeyemediğini, bunun üzerine davalı ...'un 30.06.2015 tarihli ihtarname ile ecrimisil talebinde bulunduğunu ve taşınmazdaki haksız işgale son vermesini istediğini, bu ihtarname ile içinde bulunduğu zor durumdan yararlanmak suretiyle dava konusu taşınmazdaki payını davalıların ele geçirmeye çalıştıklarından haberdar olduğunu, dava konusu taşınmazını davalı ...'a geri alacağı inancıyla devrettiğini, içinde bulunduğu güç durumdan ve müzayaka halinden yararlanan davalıların, taşınmazdaki payını hile ile ele geçirdiklerini, taşınmazı iade edeceklerini söyleyerek sözleşme yapmaya sevk etmeleri ve içinde bulunduğu ekonomik güçlükten yararlanarak taşınmazı değerinin katbekat altında edinmeleri biçimindeki söz konusu eylemlerinin aşırı yararlanma (gabin) ve aldatma (hile) teşkil ettiğini, davalıların dürüstlük kuralına aykırı biçimde taşınmazın iade edileceği kanısı uyandırarak taşınmazı elde ettiklerini ileri sürerek dava konusu payın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın devrine karşılık rayiç bedeli üzerinden faizi ile birlikte tazminata karar verilmesini istemiştir.

Davalılar davacının iddialarının gerçek dışı olduğunu, hak düşürücü sürenin geçtiğini, davalı ... yönünden husumet nedeniyle davanın reddi gerektiğini, dava konusu taşınmazdaki payın satın alındığını, satın almadan itibaren davacının haksız işgal konumunda olduğunu, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası açılmasından sonra bu davanın açıldığını, dava konusu taşınmazın satışı için davacının davalıya olan borçlarının mahsup edildiğini, taşınmaz üzerindeki 4 adet haczin tamamının borçları ödenerek kaldırıldığını, kalan miktarın bir kısmının kredi çekilerek kredi bedelinin tamamının davacıya verilmek suretiyle bir kısmının ise direk davacıya verilerek satış bedeli olan 350.000,00 TL'nin ödendiğini, davacının isteği ile annesinin de intifa hakkından feragat ettiğini, davacının iddiasının hile ya da gabin değil inanç sözleşmesini işaret ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin 26.02.2020 tarihli ve 2016/76 E., 2020/57 K. sayılı kararıyla; davalıların kardeş olduğu ve davacının ekonomik sıkıntı içerisinde olduğunu bildikleri, bilirkişi raporuyla taşınmazın gerçek değerinin 604.102,44 TL olduğunun tespit edildiği, davalıların davacının ekonomik sıkıntısını bilerek edimler arasında aşırı orantısız şekilde dava konusu taşınmazı devraldıkları, davalılar edimi yerine getirdiklerini belirtseler de bunu yazılı delil ile ispat edemedikleri, hesap bilirkişisi marifetiyle yapılan tespitte 183.036,08 TL ödeme yapıldığı, davacı taraf her ne kadar inanç sözleşmesinden bahsetmiş olsa da buna dair yazılı bir delil sunmadığından taraflar arasında inanç sözleşmesi olduğunun kabul edilmediği, somut olayda gabinin hem objektif hem de subjektif unsurlarının gerçekleştiği, davanın süresi içinde açıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 14.04.2022 tarihli ve 2020/865 E., 2022/601 K. sayılı kararıyla; davacının ekonomik olarak zor durumda olduğunu bilen davalıların birlikte hareket edip gerek bir kısım borçlarını kapatarak gerekse bir kısım borçlar da vererek davacının güvenini sağladıktan sonra dava konusu taşınmazdaki payının, davalı ... üzerine geçirilmesini sağladıkları, davada gabinin objektif ve subjektif unsurlarının gerçekleştiği, davalılar birlikte hareket ettiklerinden yargılama giderinden ve vekalet ücretinden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarında da bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Dairemizin 15.11.2022 tarihli ve 2022/5150 E., 2022/7530 K. sayılı kararı ile; "davacının ticaretle uğraştığı, davalı tarafça davacının bir kısım borçlarının ödendiği, davacı tarafından davalı tarafa verilen senetler bulunduğu ve bir kısmına ilişkin ödeme makbuzlarının ibraz edildiği, ancak anılan hususlar ile dava konusu taşınmazın değeri arasındaki farkın fahiş olmadığı, açık orantısızlık bulunmadığı, HMK’nın 190 ıncı ve TMK'nın 6 ncı maddeleri gereği davacının iddialarını ispat edemediği, gabinin objektif ve subjektif unsurlarının oluşmadığı, davacının müzayaka hali içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır." gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiş; İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2023 tarihli ve 2023/111 E., 2023/300 K. sayılı kararıyla önceki kararda direnilerek davanın kabulüne karar verilmiş, direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ... yönünden davanın sıfat yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerektiğini, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davayı kabul etmemekle birlikte yasal zorunluluk olmasına rağmen depo kararının dahi verilmediğini, kötü niyetli davacı lehine haksız kazanım sağlandığını, intifa hakkının varlığı ve icra borçları nedeniyle satış bedelinin 350.000,00 TL olarak belirlendiğini, rapor hazırlanırken bilirkişilerin intifa hakkının gayrimenkulün değerini düşüreceğinin hesaba katılmadığını, taşınmazın gerçek değerinin 604.102,44TL olduğu yönündeki tespit ile gabinin objektif unsurunun gerçekleştiğinin kabulünün hatalı olduğunu, intifa hakkının ayrıca hesaplanması gerektiğini, intifa hakkının terkini için davacının annesine ayrıca ödeme yapıldığını, davalının yalnızca 183.036,08TL ödeme yaptığının kabulünün gerçekle örtüşmediğini, kredi ödemelerine ilişkin belgelerin temin edilmediğini, gabinin subjektif unsurunun da gerçekleşmediğini belirtip kararın bozulmasını istemiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...'ın dava konusu 16 parsel sayılı taşınmazdaki 1/3 payının tamamını üzerindeki haciz şerhleri ve 20.04.2005 tarihinde dava dışı Hatice Avucan lehine tesis edilen intifa hakkı ile birlikte 06.06.2013 tarihinde 350.000,00 TL bedelle, satış suretiyle davalı ...'a devrettiği, davalı ...'un diğer davalı ... ile kardeş oldukları anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki; her ne kadar Dairemizin bozma kararında, ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğine değinilmiş ise de dosya içeriği ve toplanan delillerden, yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olmadığı, bozmanın maddi hataya dayalı olduğu sonucuna varılmaktadır.

Şöyle ki; dava konusu taşınmazın devir ve dava tarihlerindeki rayiç değerlerinin tespiti yerine keşif sonucu alınan 02.05.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile dava tarihindeki değeri belirlenip emsal araştırması yapılmaması doğru olmadığı gibi 18.03.2019 tarihli ek rapor ile taşınmazın satış tarihindeki değeri saptanırken dava tarihindeki değeri üzerinden 2013 yılı TÜİK verileri ve ÜFE oranları bazında hesaplama yapılarak sonuca gidilmesi de doğru değildir. Öte yandan, satış sırasında taşınmaz üzerinde 4 adet haciz şerhinin mevcut olduğu görülmekle davalının savunması kapsamında icra takip dosyalarındaki ödemelerin kimin tarafından yapıldığının açıklığa kavuşturulmaması da doğru değildir.

Dairemizin bozma kararının açıklanan gerekçe ile sonucu itibarıyla usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Dosyanın YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNA GÖNDERİLMESİNE,

05.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

-KARŞI OY-

15.11.2022 tarihli bozma kararındaki muhalefet gerekçesiyle kararın onanması gerektiği kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun Hukuk Genel Kuruluna gönderme yönündeki görüşüne katılmıyorum.