"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/131 E., 2023/220 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 101 ada 94, 96, 98, 135, 262, 143 ada 38, 102 ada 63, 109 ada 30, 117 ada 5, 127 ada 9 ve 10, 113 ada 14 parsel sayılı taşınmazların muris babalarına ait olmasına rağmen kadastro tespitinde her nasıl ise davalı adına tespit ve tescil edildiğini, davalı adına yapılan tescilin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu, muris muvazaasının gerçekleştiğini, murisin ölmeden önce davacı kızlarıyla görüştüğü zamanlarda "hakkınız olan toprakları bunlarda bırakmayın" dediğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, murisin minnet duygusu ile taşınmazları bağışladığını, muris ile kendisinin ilgilendiğini, muris adına başka taşınmazlar da olduğunu, murisin mal kaçırma kastı olmadığını, mal kaçırma kastı olan birinin ''hakkınızı alın demesinin'' mümkün olmadığını, taşınmazlardaki fındıkları, ahır ve samanlık gibi yapıları da kendisinin yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 07.07.2018 tarihli ve 2015/321 Esas, 2018/51 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların muris ... ...'a ait olduğu, davalının muris tarafından kendisine bağışlandığı yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, davacıların mirasçı oldukları ve hakları bulunduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığının Mahkemece gözetilmediğini, kadastro tutanakları incelendiğinde taşınmazların 1985- 1990 yılları arasında muris tarafından müvekkiline hibe edildiğini, emlak vergilerinin kendisi tarafından ödendiğini, hibe olgusunun kadastro tutanaklarından anlaşıldığını, yine bu hususun tanık beyanlarıyla da doğrulandığını ancak Mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, tüm delillerinin toplanmadığını, murisin ölünceye kadar akli melekelerinin yerinde bulunduğunu ve tüm taşınmazlarını müvekkiline bağışlamadığını, mirasçıların ortak bulunduğu başkaca taşınmazlar olduğunu, bu durumun murisin mal kaçırma kastı ile değil minnet duygusu ile taşınmazları müvekkiline bağışladığını gösterdiğini, tespitlerin doğru yapıldığını ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 18.11.2020 tarihli ve 2018/2148 Esas, 2020/931 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların 21.02.2010 tarihinde ölen muris ... ...'dan kaldığı, tüm mirasçılar arasında yöntemine uygun biçimde taksim edilmediği, davalının taşınmazların muris tarafından kendisine bağışlandığı yönündeki iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA ve BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 22.02.2023 tarihli ve 2021/5805 Esas, 2023/1018 Karar sayılı kararıyla; dosya içeriğinden; dava konusu 101 ada 94, 96, 98, 135, 262, 143 ada 38, 102 ada 63, 109 ada 30, 117 ada 5, 127 ada 9 ve 10, 113 ada 14 parsel sayılı taşınmazların 2005 yılında yapılan kadastro tespiti ile kayıtsız şartsız hibe edildiği gerekçesiyle senetsizden davalı adına tespit gördüğü, tespitlerin 2006 yılında kesinleştiği, davacıların murisi ...'in 21.02.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları davacı ... ve ... ile dava dışı ... ve...'nin kaldığı, davalı ...'in murisin kızı...'nin eşi olduğu ve ...'in mirasçısı olmadığı, eldeki davanın 18.10.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında, uyuşmazlığın muris muvazası nedeniyle tapu iptali ve tescile ilişkin olduğu şeklinde tespit yapıldığı ve tarafların ön inceleme tutanağını imzaladığı, Mahkemece ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili olarak nitelendirildiği gözetilerek HMK’nın 140. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince uyuşmazlığın bu hukuki sebep esas alınmak suretiyle çözümlenmesi gerekeceği, HMK'nın 140/3. maddesinin açık hükmü karşında hakim tarafından uyuşmazlığın kendiliğinden değiştirilerek sonuca gidilmesinin mümkün olmadığı, bu kapsamda, davanın kadastro öncesi neden olarak nitelendirilerek dava konusu taşınmazların senetsizden davalı ... adına tescil edildiği ve tapusuz taşınmazlarda 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı, anılan İçtihadi Birleştirme Kararının yalnızca muris tarafından yapılan tapulu taşınmaz devrinde uygulanabileceğinin gözetilmemesinin hatalı olduğu, hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasının isabetsiz olduğu; kabule göre de, davanın kadastro öncesi neden olarak benimsenmesi halinde terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan davalıya karşı pay oranında tapu iptali ve tescili istenilemeyeceği gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olmasının da doğru olmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mudurnu Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.09.2023 tarihli ve 2023/131 Esas, 2023/220 Karar sayılı kararıyla; tapusuz taşınmazlarda 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, murisin kadastro tutanakları kesinleştikten sonra 21.02.2010 tarihinde öldüğünü, müvekkillerinin dava hakkının ise bu tarihten sonra ortaya çıktığını, Yargıtay'ın benzer dosyada aynı nedenle ret kararı verilmesini isabetsiz bulduğunu, bu nedenle verilen kararın Daire içtihatları gereği bozulması gerektiğini, kadastro tutanakları incelendiğinde murisin davalıya taşınmazların tamamını hibe ettiğine ilişkin bir beyanı mevcut olmadığı gibi, davalı tarafça hibe edildiği iddiasının da ispatlanamadığını, dinlenilen tanıkların tamamı ve mahalli bilirkişilerin de davalıya taşınmazların bağış ya da satış sureti ile devredildiği konusunda bilgi sahibi olmadıklarını beyan ettikleri, muris muvazaası hususunun sabit olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı;
2. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 101 ada 94, 96, 98, 135, 262, 143 ada 38, 102 ada 63, 109 ada 30, 117 ada 5, 127 ada 9 ve 10, 113 ada 14 parsel sayılı taşınmazların 2005 yılında yapılan kadastro tespiti ile kayıtsız şartsız hibe edildiği gerekçesiyle senetsizden davalı adına tespit gördüğü, tespitlerin 2006 yılında kesinleştiği, davacıların murisi ... ...'ın 21.02.2010 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları davacı ... ve ... ile dava dışı ... ve...'nin kaldığı, davalı ...'in murisin kızı...'nin eşi olduğu ve ...'in mirasçısı olmadığı anlaşılmıştır.
2. Temyizen incelenen nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla davada uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesindeki sebeplerin varlığı halinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla davacılar vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
08.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.