"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1210 E., 2023/988 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret-Kabul / Kabul-Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gölköy Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/172 E., 2023/189 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; ... Mahallesi 101 ada 76 parsel ile 195 ada 9 parsel sayılı taşınmazların davalı adına tespit gördüğünü, davacı ile davalının ad, soyad ve baba adlarının aynı olduğunu, sadece soy adlarında bulunan “d” ile “t” harflerinin farklı olduğunu, kadastro geçerken yapılan yanlışlığın fark edilmediğini, yapılan bu yanlışlığın isim benzerliğinden kaynaklandığını, dava konusu taşınmaz zilyetliğinin babasından devrolduğunu, davalının hiçbir zaman dava konusu taşınmaza zilyet olmadığını, davalının kadastrodan itibaren 10 yıllık sürenin geçmesi nedeni ile tapu kaydının devrine yaşanmadığını ve bedel istediğini, kötüniyetli olduğunu, isim benzerliğinden kaynaklanan hata olduğu için davayı tapu tashih davası olarak açtığını, tapu kaydının düzeltilmediği takdirde davalının sebepsiz zenginleşeceğini, bu durumu öğrenmesinden itibaren 2 yıllık süre içinde talepte bulunduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmazsa taşınmazların güncel değerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEME KARARI
Gölköy Asliye Hukuk Mahkemesi 01.07.2021 tarih 2020/122 E, 2021/200 K. sayılı karar ile, davacının tapu iptal ve tescil ile tazminat isteğinin hak düşürücü süreden reddine karar verilmiş; davacının istinaf talebi üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 26.05.2022 tarihli 2022/350 E., 2022/665 K. sayılı kararı ile; davacının kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil talebi ve terditli olarak sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat isteminde bulunduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi hükmünün yalnızca tapu iptal tescil talebi yönünden uygulanabileceği, bedel iadesi talebinin Türk Borçlar Kanunu'nun 77 vd. maddeleri uyarınca değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle dosya Mahkemesine gönderilmiş, Gölköy Asliye Hukuk Mahkemesi 11.05.2023 tarih 2022/172 E., 2023/189 K. sayılı kararı ile tapu iptal ve tescil isteğinin hak düşürücü süreden reddine, tazminat isteğinin kabulü ile 59.433,88 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; taşınmazın yıllardır davacı tarafından kullanıldığını, sebepsiz zenginleşme olmadığını, tanıklar taşınmazları sahiplenen ve faydalanan olarak davacı tarafı gördükleri için davalı yönünden Mahkemece başka bir kişinin yaşamadığı yönündeki hükmünün yasalara aykırılık teşkil ettiğini belirtip kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 14.09.2023 tarih 2023/1210 E., 2023/988 K. sayılı kararı ile, hak düşürücü sürenin dolduğu hallerde taşınmazın aynını talep etme olanağı kalmadığından bedel talep edilmesine de olanak bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-b-2. maddesi gereğince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın tapu iptal-tescil ve tazminat yönünden ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçelerinde; kadastro memurlarının hatası olduğunu, taşınmazın zilyedi olduğunu, davayı tapu kaydında düzeltim davası olarak açtığını, hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, Bölge Adliye Mahkemesinin iki kararının çelişkili olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat yönünden hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını, tescilin yolsuz olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kanun’un 12/3 üncü maddesi
3. Değerlendirme
... Mahallesi 101 ada 76 parsel syaılı 533,42 m2 miktarlı fındık bahçesi, 101 ada 103 parsel sayılı 814,48 m2 miktarlı fındık bahçesi ve 195 ada 9 parsel sayılı 528,16 m2 miktarlı fındık bahçesi nitelikli taşınmazların kadastro çalışmalarında senetsizden ... oğlu/... oğlu ... ... zilyet ve tasarrufunda iken 01.01.2002 tarihinde haricen ... oğlu ...'a hibe ettiği, tespite "yapılan hibeye muvafakat ediyorum" şeklinde "... ... oğlu ... ..." ın imzalı beyanının alındığı, taşınmazların davalı ... adına tespit edildiği, tespitlerin dava açılmadığından 26.03.2009 kesinleştiği, eldeki davanın 15.10.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinin belirtilen on yıllık süre hak düşürücü süre niteliğinde olduğundan hakkı ortadan kaldıran etkiye sahiptir ve süre geçtikten sonra artık hakkın varlığından söz edilemez.
On yıllık hak düşürücü süre içinde açılacak davada ileri sürülecek hakkın türü bakımından kanunda herhangi bir ayrıma yer verilmemiştir. Anılan hükümde yer verilen "kullanılan tutanakta belirtilen hak" ayni hak olabileceği gibi kişisel bir hak da olabilir. Yeter ki tespitten önceki evrede oluşan bir hak olsun (Sapanoğlu, Süleyman: 3402 sayılı Kadastro Kanunu, Ankara 2009, s.86).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.12.2022 tarihli 2020/(16)1-691Esas, 2022/1680 Karar sayılı kararında "...3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesinin iptali istemiyle açılan davada Anayasa Mahkemesinin 08.10.1991 tarihli ve 1991/9 E., 1991/36 K. sayılı kararı ile kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak dava açılamayacağı esasının kadastro işlemlerinin eski olaylara dayanılarak süresiz olarak askıda bırakılmasının kamu düzenini ters yönde etkileyeceği ve kamu zararı doğuracağı gerçeğinden hareketle mülkiyet hakkı değil sadece hak arama hürriyetinin kısıtlandığı, on yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu ve belirtilen süre geçtikten sonra hakkın varlığından söz edilemeyeceği, anılan madde ile tutanağı düzenlenmiş ve doğrudan doğruya ya da hükmen kesinleşmiş sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuksal nedenlere dayanılarak açılacak tüm davaların hak düşürücü süreye bağlı olduğu hakkında açıklamaya yer verildikten sonra; 'bu hükümle ülkede tapu sicilinde kararlılık sağlanması, belli hak düşürücü süre geçtikten sonra kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak taşınmazlarla ilgili hakların yargı organlarında tartışma konusu yapılmasının önlenmesi amaçlanmış, yasa koyucu da bunda kamu düzeni yönünden yarar görmüştür. Kamu yararı amacıyla on yıllık hak düşürücü süre getirilirken daha önce mülkiyet hakkını yitirenlere yeniden bu hakkın tanınmasını isteme olanağı verilmesi adalete aykırı olacağı gibi mülkiyet hakkı kazananların haklarına da zarar verir. Bu bakımdan yapılan düzenleme demokratik toplum kurallarına ve hukukun genel ilkelerine ters düşmediği gibi kamu yararını öngördüğünden Hukuk Devleti kavramına da aykırı değildir. Dava hakkının on yıllık hak düşürücü bir süre ile sınırlandırılmış olması bu hükmün kamu düzeni düşüncesine uygun olduğu kadar tanınan sürenin hakkın kullanılmasına da elverişli bulunduğu kabul edilmelidir…' gerekçesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın reddine karar verilmiştir...Tazminat istemine konu taşınmazlar Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarihten sonra satılmış ise de davacıların satıştan elde edilen bedele yönelik bu istemlerinin temelinde yatan hak yine kadastro öncesinde varlığını ileri sürdükleri mülkiyet hakkından kaynaklanmaktadır. Ancak mirasçı olmaları nedeniyle varlığına dayandıkları mülkiyet hakları Kadastro Kanunu’nun 12/3 üncü maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin geçmesi ile ortadan kalkmıştır. Hak düşürücü sürenin hukuki niteliği uyarınca hakkın özü (mülkiyet hakkı) ortadan kalktığından, taşınmazların hak düşürücü süre dolduktan sonra üçüncü kişilere satılmış olması davacılara yeni bir kişisel (şahsi) hak bahşetmeyeceği gibi sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için bir tarafın haklı bir sebep olmaksızın diğer tarafın malvarlığından ya da emeğinden zenginleşmesi gerekmektedir. Eldeki davada ise tazminat istemine konu taşınmazlara ait kadastro tutanakları 27.02.1973 tarihinde kesinleşmiş, buna karşın asıl dava 25.07.2011 tarihinde; birleşen dava ise 20.09.2011 tarihinde on yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra, diğer bir anlatımla davacıların malvarlıkları üzerindeki hakları ortadan kalktıktan sonra açılmıştır. Bu nedenle davacıların tazminat istemi bakımından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 inci ve devamı maddelerinde öngörülen sebepsiz zenginleşme hükümlerinin somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır..." şeklinde belirtilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması HMK'nın 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
19.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.
...