Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6096 E. 2025/763 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan deniz kenarındaki bir taşınmazın tapu kaydına dayanılarak tescili talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın kadastro sırasında deniz suyu ile kaplı veya deniz etki alanı içindeyken sonradan doldurulmasıyla oluşan ve özel mülkiyete konu olamayacak bir alan içinde kaldığı, kadastro tespiti sırasında tapu kapsamındaki özel mülke konu olabilecek taşınmazın tamamının davacılar adına zaten tespit edildiği gözetilerek yerel mahkemenin ret kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/127 E., 2023/467 K.

Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; mirasbırakanları ... ...'a ait iken kendilerine intikal eden Görele ilçesi, ... köyü, ... bükü mevkiinde kain ve tapunun 29.11.1991 tarih eski 52 ve 53 parselde kayıtlı 22 dönüm büyüklüğündeki fındık bahçesinin 03.06.1994 tarihinde yapılan kadastro tespitlerinde 103 ada 5 ve 6 parsel ile 105 ada 2 parsel olarak tespit gördüğünü, tespit yapılırken doğu, batı ve güney hudutları sabit tutulup kuzey hudutu deniz okuması sebebiyle kadastro tespitleri sırasında taşınmazlarının yüz ölçümlerinin eksik yazıldığını ileri sürerek kadastro tespitinin iptali ile eksik kalan tapu miktarının maliki oldukları 6 nolu kadastral parsele ilave edilmek suretiyle adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece; yapılan yargılama, toplanan deliller, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre kadastro öncesi tapu kayıtlarındaki miktar ve tapu kayıtlarının kapsamı da dikkate alındığında esasen daha fazla bir alanı kapsamasına rağmen davacıların kabulü sebebiyle idarenin belirlemiş olduğu kıyı-kenar çizgisine kadar olan kısım için davanın kabulüne, teknik bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen 2.352,17 m2 yüz ölçümündeki kısmın davacılara ait 302 ada 6 parsele eklenerek tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 tarihli ve 2013/13094 E- 2014/210 K sayılı kararı ile; " ... Kadastroca tescil harici bırakılan yerler için açılan tescil davalarında TMK'nın 713/3. maddesi uyarınca Hazine ve ilgili kamu tüzel kişileri yasal hasım olup, husumetin Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişisine de yöneltilmesi gerekir. Somut olayda; dava konusu taşınmaz Görele İlçe merkezinde bulunduğuna göre Hazine yanında, Görele Belediyesine de husumet yöneltilmesi zorunludur. Taraf teşkili dava şartlarından olup, bu şart sağlanmadan davanın esasına girilemez. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazın bulunduğu Görele Belediyesi Tüzel Kişiliğine husumet yaygınlaştırılıp dava dilekçesi ve duruşma günü yöntemine uygun şekilde tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır, diğer taraftan, TMK'nın 713/4-5. maddesi gereğince yasal ilanlar yapılarak üç aylık ilan süresinin beklenmesi hususu da göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde çekişmeli bölümün kıyı-kenar çizgisinin kara tarafında ve davacıların dayandıkları tapu kaydının sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 18.12.2012 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölümün davacılara ait 302 ada 6 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, söz konusu kararın davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.10.2020 tarihli ve 2016/15898 E.- 2020/3897 K. sayılı kararı ile bu kez; ".... Hal böyle olunca; sağlıklı sonuca ulaşabilmek için Mahkemece idarece yapılan kıyı kenar çizgisi çalışması davacı tarafça kabul edildiğine göre, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisini gösterir haritanın bir sureti dosya arasına getirtilmeli, davacıların dayandığı tapu kaydının tesisinden itibaren tüm tedavüllerinin, varsa haritası ve tapu kaydının kadastro sırasında revizyon görüp görmediği sorularak, revizyon görmüş ise revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tutanaklarının onaylı suretleri ilgili yerlerden getirtilip dosya bu şekilde keşfe hazır hale getirildikten sonra mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak bu keşif sırasında idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisine göre çekişmeli taşınmazın konumu tespit edilmeli ve harita üzerinde bu konum gösterilmeli, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin kapsamında kalıp kalmadığı kesin olarak belirlenmeli; kıyı-kenar çizgisinin dışında kalması durumunda, yerel bilirkişi ve tanıklardan davacıların dayanmış olduğu tapu kayıtlarının sınırları tek tek okunmak suretiyle göstermeleri istenilmeli, beyanları arasındaki çelişkiler yöntemince giderilmeli, davacılar ile tapu kayıt malikleri arasında ırsi ilişki kurulmalı; fen bilirkişisine, keşfi takibe imkan verir, denetime elverişli, önceki fen bilirkişi raporlarını irdeler ve çelişkileri giderir nitelikte, geniş ölçekli kroki üzerinde dava konusu taşınmaz bölümü ile belirlenen kıyı-kenar çizgisini gösterir şekilde ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli; bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir" gerekçesi ile karar bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; her ne kadar davacılar vekilince dava konusu yapılan kısmın, müvekkillerine ait olduğunu iddia ettiği 103 ada 6 parsel (yeni 302 ada 6 parsel) sayılı taşınmaza eklenmesi talep edilmiş ise de davacılardan ...'ın tapu maliki olmadığı, tapunun malikinin ... olduğu ve vefatı ile de taşınmazın diğer davacılara intikal ettiği, ...'nin varisleri arasında ... isminde bir şahsın bulunmadığı tespit edildiğinden davacı ... yönünden davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine; 14.07.2023 tarihinde dava konusu yapılan taşınmazın bulunduğu yerde 1976 tarihli kıyı-kenar çizgisine ait kroki ve 1975 tarihli hava fotoğrafı dikkate alınarak keşif yapıldığı, keşifte mahalli bilirkişilerin dinlendiği, ancak davacılar vekilinin 30.05.2023 tarihli celsedeki beyanı dikkate alınarak tanıkları (... ... ve ... ...) adına davetiye çıkartılmamış olup tanıkların keşif mahallinde davacılar vekilince hazır edilmemesi nedeniyle tanıkların beyanlarına başvurulamadığı, yapılan keşifte davacıların dayandığı tapu kayıtlarının mahalli bilirkişiler nezaretinde uygulanmaya çalışıldığı, mahalli bilirkişilerin beyanları doğrultusunda tapunun kapsadığı alanların fen bilirkişi heyeti raporuna ekli krokide gösterilmesinin sağlandığı ve ekli kroki incelendiğinde görüleceği üzere davacıların tapu kayıtlarının dava konusu edilen (fen bilirkişisi raporunda (A) ile gösterilen) alanı kapsamadığı, dava konusu olmayan dava dışı diğer alanları kapsadığının tespit edildiği, davacıların tapu kayıtlarının kapsamında kalmayan dava konusu edilen alan üzerinde davacılar lehine TMK'nın 713/1 ve Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki tapusuz taşınmazların zilyetlikten iktisabına yönelik tescil koşullarının da gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesi ile; davacılara ait kadastro öncesi tapu kayıtlarının dava konusu edilen alanı kapsadığı 14.07.2023 tarihli keşifte ve dosya kapsamında daha önce yapılan keşiflerdeki mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ve keşifler sonrası sunulan fen bilirkişisi raporları ile açıkça belirlenmiş olmasına rağmen Yerel Mahkemenin mahalli bilirkişi beyanlarına ve fen bilirkişisi raporuna tamamen aykırı olacak şekilde davacılara ait kadastro öncesi tapu kayıtlarının dava konusu edilen alanı kapsamadığına ilişkin değerlendirmelerinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, mahalli bilirkişi beyanlarının yetersiz ya da hüküm kurmaya elverişsiz olmasından ya da sunulan fen bilirkişi raporunun yetersiz ve hüküm kurmaya elverişsiz olmasından dolayı mahalli bilirkişi beyanlarından ve yetersiz fen bilirkişisi raporundan tamamen aksi yönde anlamlar çıkararak hukuka açıkça karar verilmesinin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini, davacıların taleplerinin kıyı-kenar çizgisine kadar olan alanı kapsadığını, kıyı-kenar çizgisini ihlal eden alana yönelik talebinin olmadığını; fen bilirkişisi raporlarında hesaplanan alanların kıyı-kenar çizgisine kadar olan alanı kapsadığını; dava konusu edilen alanın Görele Belediyesinin 1950-1980 yıllarında hazırlamış olduğu imar planlarında gösterilen davacılara ait yapı ile de belirlenmiş olduğunu; davacılara ait kadastro öncesi tapu kayıtlarındaki alan ile kadastro tespiti sonucu davacılar adına tespit gören alan arasında 2.547,92 m2 alan farkı olduğunu ve bu alan farkının kıyı-kenar çizgisine kadar olan 2.352,17 m2 alan farkının Kadastro Kanunu'nun 20. maddesi C fıkrası ve 21. maddesine göre ve Yargıtay İçtihatları gereğince davacılar adına tespit edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın bir bölümü hakkında tapu kaydına dayanılarak açılan tescil istemine ilişkindir.

Dava konusu; Giresun ili, Görele ilçesi, ... Mahallesinde bulunan ve 25.07.2023 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen kısım 1993 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tescil harici bırakılmıştır.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, özellikle kadastro tespiti sırasında tapu kapsamında kalıp özel mülke konu olabilecek taşınmazın tamamının davacılar adına tespit edildiği, dava konusu taşınmaz bölümünün ise kadastro sırasında deniz suyu ile kaplı ya da deniz etki alanı içindeyken Karadeniz sahil yolunun yapımı sırasında denizin doldurulmasıyla oluşan, dolayısıyla özel mülkiyete konu olamayacak alan içinde kaldığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 345,55 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın Görele 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

19.02.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.