Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6254 E. 2025/2102 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı ile davalı arasında dava konusu taşınmazın devrinin inançlı işlem olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının başka bir dava dosyasındaki keşifte dava konusu taşınmazı belirli şartlarda geri vermeyi kabul ettiğine dair beyanının inançlı işlem iddiası bakımından delil başlangıcı niteliğinde olduğu ve bu durumda tanık dahil her türlü delilin toplanarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/90 E., 2023/1024 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Erdemli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/97 E., 2021/152 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma isteğinin değerden reddine karar verilip, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelendi, duruşma isteği değerden reddedilerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; davalının babası ... tarafından inşa edilen dava konusu 106 parsel sayılı taşınmazdaki C Blok 4 numaralı bağımsız bölümün 2001 yılında satın alındığını ve o tarihten itibaren yazlık olarak kullanılmaya başlanıldığını, tapunun ise 2005 yılında adına tescil edildiğini, ... ile kardeş olduklarını, davalının yeğeni olduğunu, 7910 ada 9 parsel sayılı taşınmazda yaptığı binada da 6 numaralı bağımsız bölümü 2002 yılında satın aldığını, aynı tarihte bu binaya yerleştiğini ancak 2008 yılında adına tescil edildiğini, eşinin ve oğlunun çiftçilikle iştigal ettiğini, 2000’li yılların ortalarından itibaren ekonomik sıkıntıya düştüklerini, davalı yeğeninden faiz karşılığında para aldıklarını, bu borçları alıp ödemeye devam ettiklerini, davalı ve kardeşinin talebi üzerine teminat amaçlı olarak ... köyündeki 69, 123, 168, 199 ve 311 parsel sayılı taşınmazların ve 6 numaralı bağımsız bölümünün davalı ve kardeşine temlik edildiğini, dava konusu taşınmazın da teminat amaçlı olarak devredildiğini, ayrıca davalının kendilerine boş bonolar imzalattığını, teminat amaçlı devrilen taşınmazları kullanmaya devam ettiklerini, borçlarını ödemelerine rağmen davalının ve kardeşinin talepte bulunduklarını, tehdit ve hakaret ettiklerini, şikayette bulunulduğunu, davalı tarafından açılan 2019/254 Esaslı ecrimisil ve men'i müdahale davasının keşfinde davalının eşi ...’in ve davalının eldeki davaya konu taşınmaz devrinin teminat amaçlı olduğuna, bedelinin ödenmesi halinde geri verileceğine dair beyanda bulunduklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; babasının sağlığında davacıya ve ailesine destek olduğunu, davacının oğlu ...’in birçok kişi ile icralık olduğunu, sürekli ona yardım ettiklerini, dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek aldığını, taşınmazı satın aldıktan sonra vergisini ve site aidatını kendisinin ödediğini, hakkındaki şikayetler yönünden kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, inanç sözleşmesinin asli unsuru olan borcun bulunmadığı gibi davacı ile aralarında ticari bir ilişki de olmadığını, davanın yazılı delille ispatı gerektiğini, 6 numaralı bağımsız bölümü de ipotek borcunu ödeyemeyecekleri için satmak istediklerinde kendisinin satın aldığını, eşinin 2019/254 Esas sayılı davanın keşfinde taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını beyan ettiğini, 311 ve 199 parsel sayılı taşınmazları ise ihaleden aldığını, davacı ve ailesinin başkalarına da bu şekilde davrandıklarını ve bu nedenle haklarında ceza yargılaması yapıldığını, taşınmazları kullanmaya devam ettiklerini, 2019/254 Esas sayılı müdahalenin men'i ve ecrimisil davasını uzatmak için davacının eldeki davayı açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafın dava konusu taşınmazı davalıdan aldıkları borç paralar karşılığında teminat amaçlı olarak davalıya devir ettiği, davacı tarafın iddialarını yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamadığı, yakın akrabalık ilişkisine istinaden 6100 sayılı HMK'nın 203. maddesi gereğince tanık dinletme talebinde bulunduğu, HMK’nın 203. maddesinin olayda uygulanma ihtimalinin bulunmadığı, 05.02.1947 tarihli İBK ile uygulamada yer edinen inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali - tescil davalarının tek ispat yolunun yazılı delil veya en azından yazılı delil başlangıcı sunulmak suretiyle tanık delili olduğu, bu nedenle tanık dinletme talebinin reddedildiği, davalının eşinin dava konusu taşınmazla ilgili başka bir dosyanın keşfindeki beyanlarına dayanılmış ise de başka bir dosyada davanın tarafları haricindeki bir kişinin tanık beyanlarının eldeki dava bakımından yazılı delil başlangıcı niteliğinde sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafın inançlı işleme yönelik iddiasını ispatlayamadığı, yazılı delil ve yazılı delil başlangıcı yoksa, davacı tarafın inanç sözleşmesini ikrar (HMK m. 188) ve yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle ispat etmesi gerektiği, davacı tarafın yemin deliline dayanmadığı, davalı tarafın inanç sözleşmesini ikrar etmediği gibi davayı da kabul etmediği gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın davalının babası ... tarafından inşa edildiğini, ... ile müvekkilinin kardeş olduklarını, 2001 yılında dava konusu taşınmazın müvekkiline satıldığını, müvekkili ve ailesinin 2001 tarihinden bu güne kadar nizasız ve fasılasız olarak taşınmazda ikamet ettiklerini, müvekkilinin taşınmazı 2001 de satın almasına rağmen çeşitli sebeplerle taşınmazın tapusunu ancak 2005 yılında adına tescil edildiğini, yine müvekkilinin kardeşinin 7910 ada 9 parsel sayılı taşınmazda yaptığı binada da 6 numaralı bağımsız bölümü 2002 yılında satın aldığını, aynı tarihte bu binaya da yerleştiğini ancak 2008 yılında müvekkili adına tescil edildiğini, müvekkilinin eşinin ve oğlunun çiftçilikle iştigal ettiğini, uzun yıllardır ... tarafından maddi yönden desteklendiklerini, zaman zaman davacı ve ailesine ait kimi taşınmazların ... adına teminat amaçlı tescil edildiğini, ...'ın ölümü ile müvekkili ve ailesinin maddi sıkıntı içerisine düştüğünde davalıdan maddi destek talep edildiğini, bu yardımın ancak faiz karşılığı olabileceğinin beyan edildiğini, davacı ve ailesinin uzun süredir yüksek faiz karşılığı nakit yardım aldıklarını, davalının bir müddet sonra teminat talebinde bulunduğunu, müvekkilinin de dava konusu yazlığı, Adana’daki daireyi ve köyde bulunan bir kısım tarım arazilerini davacı ve kardeşi adına devir ettiklerini, yakın akraba oldukları için teminat olduğuna ilişkin yazılı belge alınmadığını, müvekkilinin borçları sona ermesine rağmen davalının sürekli olarak para talep ettiğini, bunun üzerine tefecilik nedeniyle şikayette bulunulduğunu, diğer taşınmaz için de dava açıldığını, davanın dayanağının devirlerin inanç sözleşmesi gereği olduğunu, HMK’nın 202 ve 203. maddeleri uyarınca yazılı belge zorunluluğu olmadığını, tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, Erdemli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/190 Esas sayılı davasında keşifte davalının eşi ...'in eldeki davaya konu taşınmaz devrinin teminat amaçlı olduğuna dair beyanda bulunduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriğinden; davacının kayden maliki olduğu çekişmeye konu 106 parsel sayılı taşınmazdaki C Blok 4 numaralı bağımsız bölümü 21.10.2013 tarihinde davalı yeğenine temlik ettiği görülmüştür.

İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işleme genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere malvarlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini, devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de 6098 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TBK) 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

Anılan 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

Öte yandan; delil başlangıcı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 292. maddesinde “Senetle ispatı lâzımgelen hususlarda tahriri bir mukaddimei beyyine mevcut olursa şahit istimaı caizdir. Mukaddimei beyyine müddeabihin tamamen sübutuna kâfi olmamakla beraber bunun vukuuna delâlet eden ve aleyhine ibraz edilmiş olan taraf canibinden verilen evrak ve vesaiktir” şeklinde hükme bağlanmış iken; HMK’nın 202. maddesinde ise; “(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir” şeklinde düzenlenmiştir. Maddede sözü edilen belge HMK'nın 199/1 hükmündeki tanıma göre belirlenmelidir. "Belge" başlıklı maddede; uyuşmazlık konusu vakıaları (md.187) ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcılarının bu Kanun'a göre belge olduğu belirtilmiştir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.01.2023 tarihli ve 2021/1-223 Esas, 2023/893 Karar sayılı kararı)

Somut olayda; eldeki davada delil olarak dayanılan Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/254 Esas (sonrasında Erdemli 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/190 Esas) sayılı davasının keşfinde eldeki davada davalı olan Halit Metin’in dava konusu taşınmaz için “Dava konusu evi yedi yıl önce satın aldım. Parasını ödedim. O zamanlar 130.000,00 TL ödedim. Davalılarla ticari ilişki yapacaktık. Birlikte çiftçilik yapacaktık. Ancak yapamadık. Davalıların herkese borcu vardı. Evi de ben aldım. Bana iki sene otururuz, parasını ödersek bize geri verirsin. Ödemez isek satarsın dediler. Evin parasını bana ödemediler. Davalı da halam olduğu için yasal haklarımı kullanmadım.” yönünde beyanda bulunduğu, ödeme yapılması halinde taşınmazı geri verme iradesinden bahseden davalının bu beyanının davacının inançlı işlem iddiası yönünden delil başlangıcı niteliğinde olduğu ve artık iddianın her türlü delille kanıtlanmasını olanaklı hale getirdiği açıktır.

Hâl böyle olunca; usulünce bildirilen tanıkların dinlenilmesi ve tüm delillerin toplanması suretiyle dava konusu taşınmazın davalıya inanç sözleşmesi kapsamında temlik edilip edilmediğinin saptanması, inançlı işlemin varlığının ispat edilmesi halinde davacının inanç sözleşmesi gereğince edimini yerine getirip getirmediğinin tespit edilmesi, yerine getirmediğinin anlaşılması halinde, TBK'nın 97. maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunluluğu gözetilerek kendisine bu yönde imkan tanınması ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yön itibariyle kabulü ile; temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.