"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/465 E., 2023/1055 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/352 E., 2022/502 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; davalılar ile kardeş olduklarını, babalarının 29.04.2019, annelerinin ise 22.02.2008 tarihinde öldüğünü, uzun yıllardır İstanbul’da yaşadığını, kadastro tespitinde kendilerine müştereken intikal eden Ordu ili, .... ilçesi, ... Mahallesindeki taşınmazlar ile ... Yaylası ... mevkiindeki taşınmazın ve üzerindeki evin tapusunu davalının üzerine tescil ettirdiğini, davalı ...’nin hile ile kendisini müşterek mirastan mahrum bıraktığını, davalı kardeşi Mehmet’in üzerine düşen payın tapusunu üzerine aldığını ileri sürerek davalı ... adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davalı ... ile kendi adına eşit paylarla tesciline karar verilmesini istemiş, 14.06.2019 tarihli muhtıra ile dava konusu taşınmazların bilgilerinin bildirilmesi için süre verilmesi üzerine 26.06.2019 tarihli dilekçesi ile 231 ada 5, 184 ada 6, 120 ada 7, 121 ada 12 ve 18, 122 ada 10, 129 ada 4, 142 ada 3, 172 ada 4 parsel sayılı taşınmazların dava konusu olduğunu bildirmiş, 22.08.2019 tarihli dilekçe ile davacı vekili taleplerini tapu kayıtlarının davacının payı oranında iptali ile adına tesciline olduğunu beyan etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... cevap dilekçesinde; Turnalık mevkiinde bulunan taşınmazın öncesinde babaları ...’a ait olduğunu, 1990 yılında taşınmaza ev yaptığını, babalarının ölümünden sonra sorun çıkmaması için adına kayıtlı yerleri üç kardeşin de rızasını alarak bağış suretiyle 1998 yılında paylaştırdığını, işlem tarihinde davacının bekar olduğunu ve birlikte yaşadıklarını, devirlerden haberinin olmamasının mümkün olmadığını, babasına ve annesine kendisinin baktığını, davacının babasına bir hafta dahi bakmadığını, Gümüşdere Mahallesindeki taşınmazın bir kısmını babasından bağış olarak aldığını, büyük bir kısmını ise Hanım Korkmaz ve Celal Özkan’dan satın aldığını, 2011 yılında da üzerine 2 katlı ev yaptırdığını, davacının da 142 ada 16 parsel sayılı taşınmazı bağış olarak edindiğini belirterek davanın reddini savunmuş; davalı ... vekili 10.03.2022 havale tarihli ıslah konulu dilekçesi ile zamanaşımı ve hak düşürücü sürenin geçtiğini, murisin mirasını bölüştürdüğünü, 231 ada 5 ve 184 ada 6 parsel sayılı taşınmazların tapuda bağışlandığını, bu taşınmazlar için dava açılamayacağını, müvekkiline yapılan hibe işlemlerine davacının açık rızası olduğunu, müvekkilinin taşınmazları 30 senedir kullanmasına davacının karşı çıkmadığını, 121 ada 18 parsel sayılı taşınmazın muris ile ilgisi olmadığını, 17.01.1997 tarihli muhtar senedi ile üçüncü kişilerden alındığını, davacının da şahit olduğunu, diğer taşınmazların da muris tarafından hibe edildiğini belirterek diğer beyanlarını tekzip etmediklerini bildirmiştir.
Davalı ... cevap dilekçesinde; Turnalık mevkiinde bulunan taşınmazın öncesinde babaları ...’a ait olduğunu, 1996 yılında taşınmaza ev yaptığını, babalarının ölümünden sonra sorun çıkmaması için adına kayıtlı yerleri üç kardeşin de rızasını alarak bağış suretiyle 1998 yılında paylaştırdığını, işlem tarihinde davacının bekar olduğunu ve davalı ... ile birlikte yaşadığını, devirlerden haberinin olmamasının mümkün olmadığını, davacının babasına bir hafta dahi bakmadığını, Gümüşdere Mahallesindeki taşınmazın bir kısmını babasından bağış olarak aldığını, 1988 yılında da üzerine 2 katlı ev yaptırdığını, davacının da 142 ada 16 parsel sayılı taşınmazı bağış olarak edindiğini, davalı ... annelerine ve babalarına baktığı için kendilerinden biraz fazla yer verilmesine davacının bile itiraz etmediğini, davacının kendisini davalı olarak göstermesine rağmen kendisinden bir talebi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı ...’in dava konusu taşınmazlarda malik olmadığı için onun yönünden pasif husumet yokluğundan, davalı ... yönünden ise dinlenen tanık ve mahalli bilirkişilerin muristen gelen taşınmazların tamamının murisin sağlığında paylaştırıldığı ve muris tarafından mirasçılara kullanımının teslim edildiği, taraflar arasında muris ölene dek taşınmazlar bakımından ihtilaf bulunmadığı, murisin sağlığında dava konusu taşınmazların fiili kullanımının da davalı ...’ye nizasız olarak bırakıldığı, davacıya da muristen intikalen bırakılan bir taşınmaz olduğu, davacı tanığının dahi bu yönde beyanda bulunduğu, davalıların miras taksimini ve fiili kullanımlarını ispat ettikleri, davacının da 121 ada 18 parsel sayılı taşınmazındaki payını davalı ...’ye sattığını kabul ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya arasında davaya konu parsellerin harici taksim sözleşmesi ile paylaştırıldığına dair bir sözleşme bulunmadığını, tarafları ve Mahkemeyi bağlayıcı bir taksim sözleşmesinden bahsedebilmek için sözleşmenin şekli anlamda yazılı bir taksim sözleşmesi olması gerektiğini, gerekçenin uygun olmadığını, nizasız kullanım hakkı değerlendirilecek ise değerlendirme anının murisin ölümü kıstas alınarak yapılması gerektiğini, murisin 29.04.2019 yılında öldüğünü ve istinafa konu davanın ise 13.06.2019 tarihinde açıldığını, davalı tarafın dava konusu taşınmazları nizasız kullandığından bahsedilemeyeceğini, müvekkiline muristen bir taşınmazın intikal etmesinin taraflar arasında geçerli bir taksim sözleşmesi ve davalının dava konusu taşınmazları kullanımına rıza olarak değerlendirilemeyeceğini, murisin kadastro çalışmaları sırasında mümeyyiz olmadığını, kadastro tespitindeki yolsuz tescile itiraz edebilecek durumda olmadığını, murisin sağlık raporunun 2009 yılında alındığını ve geçerli olmadığını, davalının ileri sürdüğü muris ... ve ....'a bakmasına karşılık bir nevi ölünceye kadar bakma akdi kapsamında olduğu iddiasının kabulünün olanaksız olduğunu, davalı tarafça usule uygun bir şekilde harici taksim sözleşmesinin varlığının ve fiili kullanımın ispat edilemediğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının beyanı, mahalli bilirkişi ve tanıkların beyanları ve tüm dosya kapsamından dava konusu taşınmazlardan 121 ada 18 parselde davacının payını davalı ...’ye devrettiğinin anlaşıldığı, diğer taşınmazların kök muris ...'dan gelmekle birlikte kök murisin sağlığında kendisinden kalan taşınmazları paylaştırdığı, çekişmeli taşınmazları davalıya verdiği ve zilyetliğini devrettiği, kök murisin sağlığındaki paylaşımın bağış olarak kabulünün gerektiği, kadastro öncesi tapusuz olup menkul niteliğinde olan taşınmaz bölümünün kök murisin terekesinden çıktığı, davalı ...'in çekişmeli taşınmazlarda tapu kayıt maliki olmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesindeki gerekçelerle kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371. maddeleri,
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15. maddesi.
3. Değerlendirme
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması HMK'nın 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dosya içeriğinden; Ordu ili, .... ilçesi, .... Mahallesi 231 ada 5 ve 184 ada 6 parsel sayılı taşınmazların tarafların murisi olan ... tarafından 16.06.1998 tarihinde tapuda davalı ...’ye bağışlandığı, 120 ada 7, 121 ada 12 ve 18, 122 ada 10, 129 ada 4, 142 ada 3, 172 ada 4 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin 2011 yılında davalı ... adına yapıldığı ve tespitlerin 31.10.2011 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Temyiz eden davacının adli yardım talebi 04.11.2020 tarihli celsede İlk Derece Mahkemesince kabul edilmiş olup harç yatırılmadığından, aşağıda yazılı 1.330,20 TL temyiz başvuru harcı ile 427,60 TL onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
04.11.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.