Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6543 E. 2024/4066 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastrodan önceki bir vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapılan satış işlemlerine dayalı tapu iptali ve tescil davasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro öncesi vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davalarda, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması halinde, bu itiraz ve davaların dinlenemeyeceği gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/109 E., 2023/838 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Şirvan Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/496 E., 2022/530 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 07.01.1990 tarihinde vefat eden babaları ...'in ortak mirasçıları olduklarını, babalarına ait Siirt ili, Şirvan ilçesi, Küfre Mahallesinde bulunan 309 ada 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 10, 12, 13, 313 ada 10, 316 ada 5, 302 ada 1, 303 ada 1, 316 ada 16, 308 ada 1, 218 ada 1, 292 ada 1, 301 ada 1 parsel sayılı dava konusu taşınmazların muvazaalı şekilde davalılardan Şahin ve ... tarafından vekil yetkisi kötüye kullanılarak müvekkilleri adına, kardeşleri davalı ...'e satış yapılarak devredildiğini, müvekkillerinin mirasbırakan babalarından kendilerine intikal eden bu taşınmazlarda dava dilekçesine ekli veraset ilamına göre 3/96 oranında pay sahibi olduklarını, davalı ... ve ...'ın tarım desteği bedelini alacakları bunun için de adlarına veraseten intikal işlemlerinin yapılması gerektiği bahanesiyle okuma yazma bilmeyen davacıların bu durumundan faydalanıp gerçek iradelerini fesada uğratarak satış yetkisi de içeren vekaletname aldıklarını, davacıların dava konusu taşınmazlar üzerindeki hisselerini intikal işlemlerine müteakiben davalı ... üzerine temlik ettiklerini, müvekkilleri ile davalıların kardeş olması nedeniyle doğal güven ilişkisi içerisinde müvekillerinin iradesinin fesada uğratıldığını, davacıların gerçek iradesinin satış yetkisi vermek olmadığını, gerçek iradenin mirasın intikalinin sağlanması olduğunu, müvekkillerinin mirasçı sayısının fazlalığı ve usul ekonomisi uyarınca davalıların vaadlerine kandıklarını, söz konusu işlemlerin muvazaalı olup müvekkillerinden mal kaçırma gayesi ile yapıldığını, işlemin hukuken sakat olduğunu iddia ederek muvazaalı satış işlemlerinin iptali ile müvekkillerinin hisselerinin adlarına kaydedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleştirilen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; asıl davada ileri sürülen aynı iddialar ile aynı taşınmazlar hakkında bu kez birleştirme talepli olarak satış işlemlerinin muvazaalı olduğunun tespitine, taşınmazların tapu kaydının iptali ile müvekkili adına miras payı oranında tesciline, bunun mümkün olmaması halinde gerçek satış bedeli üzerinden hesaplanacak miktardan davacıya miras payı oranınca düşecek miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Asıl davada davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların kadastro tespiti ile müvekkili ve kardeşleri adına tapuya tescil edildiğini, kadastro tespitinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğini, dava konusu taşınmazların kadastro ile önce kardeşler adına sonra ise ... ve ...'e verilen satış yetkisi vekaletnameler ile önemli bir kısmının ...'e satış yoluyla temlik edildiğini, satış işlemlerinin 2009 yılında yapıldığını, davanın 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, davacıların dava açmakta kötüniyetli olduklarını, davacılardan Ömer'e hissesine düşen miktar yönünden ödeme yapıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleştirilen davada davalı ... cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların kadastro tespiti ile tapuya tescil edildiğini, kadastro tespitinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğini, dava konusu edilen taşınmazlarda kadastro öncesinde pek çok hissedarın kendisine ve ...'e verdikleri satış yetkisi içeren vekaletnameler ile taşınmazların ...'e satıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Birleştirilen davada davalı ... cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların kadastro tespiti ile tapuya tescil edildiğini, kadastro tespitinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğini, dava konusu edilen taşınmazların ...'e ve ...'e verilen satış yetkisi içeren vekaletnameler ile taşınmazların kendisine satıldığını, satış işlemlerinin 2009 yılında yapıldığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davanın vekalet görevinin kötüye kullanılarak muvazaalı işlem yapılması hukuksal sebebine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescili istemine ilişkin olduğu, vekalet görevinin kötüye kullanılması ve muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteminin zamanaşımı ya da hak düşürücü süreye tabi olmadığının tartışmasız olduğu, ancak somut olayda, davacıların, dava konusu taşınmazların ortak mirasbırakanları ...'den miras yolu ile intikal eden taşınmazlar olduğunu iddia ettikleri, dosyaya kazandırılan tapu kayıtlarının incelenmesinde söz konusu taşınmazlarda yapılan tesis kadastrosunun 21.10.2010 tarihinde kadastro mahkemesinde dava açılmadığından kesinleştiği, tutanaklara göre ise taşınmazların müstakilen davalı ... adına kayıt gördüğünün anlaşıldığı, bu nedenle somut olayda, evleviyetle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin irdelenmesinin önem arz ettiği, ortak mirasbırakandan intikal ettiği iddia edilen dava konusu taşınmazların kadastro işlemlerinin 21.10.2010 tarihinde itiraz edilmeksizin kesinleştiği, tarafların ortak mirasbırakanının kadastro tespit tarihinden önce 1990 yılında öldüğü ve nihayetinde taşınmazların kadastro tutanaklarına göre müstakilen davalı ... adına kayıt gördüğünün anlaşıldığı, asıl ve birleştirilen davaların 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 05.10.2021 ve 18.04.2022 tarihlerinde açıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davadaki iddialarını tekrarlayarak ve vekalet ücretine itiraz ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu taşınmazlara ilişkin kadastro tespiti tutanaklarının 21.10.2010 tarihinde kesinleştiği, asıl davanın 05.10.2021 tarihinde, birleşen davanın ise 18.04.2022 tarihinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleştikten sonra açıldığı, her ne kadar muris muvazaası, sahtecilik, vekaletin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davaların herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasız ise de taşınmazların kadastro tespit tarihlerinin 28.06.2010, 14-15.07.2010 olduğu, iddia konusu vekalet akdiyle intikal/ satış işlemlerinin ise 07.05.2009 tarihinde kadastro tespitlerinden önce yapıldığı, vekalet görevinin kötüye kullanılması sabit kabul edilse bile bu hal; kadastro tespitinden önce ise bu durumda her ne kadar kural olarak vekalet görevinin kötüye kullanılması hak düşürücü süreye tabi olmasa da "...muris muvazaası, sahtecilik, vekaletin kötüye kullanılması iddiasına dayalı davaların, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği tartışmasız olmasına rağmen, bu haller kadastro tespitinden önce ise ve 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise buna ilişkin itiraz ve davalar dahi dinlenemez." şeklindeki Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı (2011/2-295 E, 2011/359 K) uyarınca hak düşürücü sürenin dikkate alınıp uygulanması gerektiğinin anlaşıldığı, hak düşürücü süre davanın görülebilirlik şartı olup davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle asıl dava davacıları ve birleşen dava davacısı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 157,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

03.06.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.