Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6666 E. 2024/7025 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi tapusuz taşınmazlar üzerinde yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil talebinde, hak düşürücü süre, zilyetliğin devri ve tazminat taleplerinin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Ölünceye kadar bakma sözleşmesinin geçerli olmasına rağmen, bakım borçlusunun taşınmaz zilyetliğini daha sonra terk etmesi sebebiyle tazminat talebinin reddine ve hak düşürücü süre ile kötüniyet iddiasının ispatlanamaması nedeniyle tapu iptali ve tescil taleplerinin reddine dair yerel mahkeme kararının, usul ve yasaya uygunluğu gözetilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/59 E., 2023/147 K.

Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar; asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı; annesi ... ile davalının babası ... arasında 01.02.1988 tarihinde 130 ada 15 parsel sayılı taşınmaz hakkında bakım sözleşmesi ve hibe senedi düzenlendiğini, 27.02.1988 tarihinde de evlendiklerini, ...’nin ...’un öldüğü 06.06.1991 tarihinde kadar ona baktığını, kardeşlerin hibe senedindeki gayrimenkulün kendisine devri için düzenleme şeklindeki vekaletname düzenlettirdiklerini, kadastro tespitinde taşınmazın davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın davadan hemen önce göstermelik bir bedelle ...’a temlik edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen 2011/370 Esas sayılı davada davacı, annesi ...’nin davalının babası ... ile 01.02.1988 tarihinde ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve hibe senedi yaptığını, 27.02.1988 tarihinde de evlendiklerini, ...’nin ...’un öldüğü 06.06.1991 tarihinde kadar ona baktığını, mirasçıların bir itirazı olmadığını, annesi ... kadastro tespitinden önce 1995 yılında öldüğü için hibe senedini tapuya şerh ettiremediğini, hibe senedinde belirtilen birinci taşınmaz için eldeki davayı açtığını, 10 yıllık süre içerisinde asıl davanın açıldığını, asıl davada hatalı olarak bu taşınmazın dava konusu edilmediğini, senette tarif edilen yerin ada parsel numarasının bilirkişilerce tespit edilmesi gerektiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen 2013/219 Esas sayılı davada davacı, 2008/324 Esas sayılı davada taleplerini 79.545,44 TL, birleştirilen 2011/370 Esas sayılı davada ise 56.127,20 TL arttırdıklarını bildirerek tapu kayıtlarını iptali ile adına tesciline, olmazsa bedelin müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ...; ölünceye kadar bakma akdinin varlığını kabul etmediğini, sözleşme aslının sunulması gerektiğini, anılan sözleşmenin geçerliliği için resmi şekilde olması gerektiğini, tapusuz taşınmazın zilyetliğinin de devri gerektiğini, zilyetliğin hiçbir zaman ...’ye geçmediğini, taşınmazların öncesinde murisi, sonrasında ise kendisi tarafından kullanıldığını belirterek davaların reddini savunmuş, aşamada ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemenin 02.10.2014 tarihli ve 2008/324 Esas, 2014/412 Karar sayılı kararı ile; resmi şekilde yapılmayan ve içeriği itibariyle ölünceye kadar bakma sözleşmesi olan 01.02.1988 tarihli senedin şekil şartına uyulmaması nedeniyle geçersiz olduğu, ayrıca davacı tarafın muvazaa iddiasını ispat edemediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

Mahkemenin 02.10.2014 tarihli kararının süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 29.04.2021 tarihli ve 2021/2835 Esas, 2021/4260 Karar sayılı kararı ile; Mahkemece, davacının dayandığı hibe senedi başlıklı sözleşmenin içeriği itibariyle ölünceye kadar bakma sözleşmesi niteliğinde bulunduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 545. maddesi uyarınca resmi vasiyetname şeklinde düzenlenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de çekişmeli taşınmazların öncesinin tapusuz olup menkul mal hükümlerine tabi olduğu, bu nedenle satış, bağış ya da ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılmasının herhangi bir geçerlilik koşulunun bulunmadığı, zilyetliğinin devrinin yeterli olduğu ve her türlü delille ispatlanabileceği ancak 218 ada 7 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 30.03.2000 tarihinde kesinleştiği, davanın 03.10.2011 tarihinde açıldığı ve bilahare 2008/324 Esas sayılı dava dosya ile birleştirildiği, bu haliyle kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3 hükmünde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, 130 ada 15 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki dava hak düşürücü süre içinde açılmış ise de taşınmazı dava tarihinden önce kayden satın alan ve terekeye göre üçüncü kişi konumunda bulunan davalı ...’ın kötüniyetli olduğu ispatlanamadığı, taşınmazlar hakkındaki davanın bu nedenlerle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek tapu iptali ve tescil istemine yönelik davanın reddi kararının gerekçesi değiştirilmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına; davacı tarafından dava dilekçesinde, çekişmeli taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya tescili, olmadığı taktirde fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL bedelinin tahsili istemiyle dava açıldığı, Mahkemece, hüküm yerinde davanın reddine karar verilmiş ise de gerekçesinde tazminat talebi yönüyle bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle Mahkeme kararının bedel istemi yönünden bozulmasına karar verilmiştir.

Hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; çekişmeli taşınmazların öncesi tapusuz olduğu, menkul mal hükümlerine tabi olduğu, ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılmasının herhangi bir geçerlilik koşulunun bulunmadığı, sözleşmenin geçerli olduğu ve sadece zilyetliğinin devrinin yeterli olduğu, davacının annesi ... ... ile davalıların murisi ... arasında 01.02.1988 tarihinde tapusuz taşınmazlara ilişkin ölünceye kadar bakma sözleşmesi düzenlendiği, tanık beyanlarından tarafların evli olmaları nedeniyle ... ölene kadar beraber yaşadıkları, ne kadar süre olduğu tam anlaşılmamakla birlikle ... ...’ın ...'in ölümünden sonra bir süre daha beraber yaşadıkları evde oturarak zilyetliği devam ettirdiği ancak daha sonra evden ayrılarak tapusuz taşınmazların zilyetliğine son verdiği hususlarının anlaşıldığı, ... İlik’in burayı tapuda 2003 yılında kendi adına hükmen tescil ettirdiği, ölünceye kadar bakma sözleşmesi geçerli olmakla birlikte, bakım alacaklısı ... tarafından ölmeden önce vaad edilen tapusuz taşınmazların zilyetliği bakım borçlusu ... ...'a devredilmiş olmakla ölünceye kadar bakma sözleşmesindeki vaad edilen taşınmazların mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme yükümlülüğünün yerine getirildiği ancak ... ...’ın bir süre sonra tapusuz taşınmazlardaki zilyetliğini terk ederek kızının yanına yaşamaya gittiği ve öldüğü, bakım borcuna yönelik vaad edilen taşınmazların mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme yükümlülüğü yerine getirildiğinden tazminat borcunun bulunduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle:

a. 218 ada 7 parsel sayılı taşınmaz yönünden hak düşürücü sürenin geçmediğini,

b. ...’nin kimsesi olmadığı için köyden gittiğini, zilyetliği bırakma düşüncesi olmadığını,

c. ...’in, taşınmazı adına hükmen tescil ettirdiğini, dava açılmadan kısa süre önce de muvazaalı olarak davalı ...’a temlik ettiğini, uzun süre zilyetliğin devam ettirilmesinin tazminat hakkı doğurduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki asıl ve birleştirilen davalar kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 hükmünün yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Asıl ve birleştirilen davalarda davacının adli yardım talebi kabul edildiğinden; başlangıçta alınmayan asıl ve birleştirilen davalar için ayrı ayrı 886,80'er TL temyiz başvuru harcı ile 427,60'ar TL onama harcının temyiz eden asıl ve birleştirilen davalarda davacıdan alınmasına,

Dosyanın İncesu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 hükmü uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

23.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.