Logo

1. Hukuk Dairesi2023/6667 E. 2024/6914 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile yetkilendirilen kişinin, vekalet verenin bilgisi ve rızası dışında taşınmazı satması nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasında vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekile verilen taşınmaz satış yetkisinin, vekalet verenin menfaatlerini gözeterek ve sadakatle kullanılması gerektiği, dosyadaki delillerden vekilin vekalet verene hiçbir ödeme yapmadığı, alıcının taşınmazı görmeden satın aldığı ve davalıların işbirliği içinde hareket ettikleri anlaşıldığından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gözetilerek yerel mahkeme kararları bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/761 E., 2022/886 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bursa 9. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/712 E., 2020/150 K.

Taraflar arasındaki vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün değilse alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... dava dilekçesinde; ... İnşaat isimli bir firmadan 565.000,00 TL karşılığında daire satın aldığını, dairenin 450.000,00 TL'sini peşin ödediğini, bu firmada çalışan davalı ...'in, adına kayıtlı 26 numaralı bağımsız bölümün satışı konusunda yardımcı olacağını söylediği, bunun üzerine davalı ...'e "satın aldığım ev, oturulma aşamasına geldiğinde, pazarlık ve fiyatını belirleme ve bedelini benim almam şartını" içeren vekaletname verdiğini, davalı ...'in kendi bilgisi dışında 26 numaralı bağımsız bölümü diğer davalı ...'a sattığını satış işleminden 7 ay sonra kendisine gönderilen ihtarnameyle öğrendiğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek dava konusu 26 numaralı bağımsız bölümün davalı ... adına tapu kaydının iptali ile adına tescilini, bunun mümkün olmaması halinde şimdilik 10.000,00 TL alacak bedelinin tapu devrinden itibaren başlayacak yasal faiziyle birlikte tarafına ödenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dışı ... Ltd. Şirketi'nden yeni bir ev satın alabilmek için dava konusu 26 numaralı bağımsız bölümü ve aracını şirkete sattığını, davacının 450.000,00 TL peşin ödediğini belirttiği kısmın ev ile aracın bedeline karşılık geldiğini, davalının 335.000,00 TL bedelle evi satın aldığını, bunun 300.000,00 TL'sinin şirkete ödendiğini, kalan 35.000,00 TL kısmını ise evin üzerindeki ipoteğin kaldırılması için bankaya ödediğini, davacının yıllardır ödediği kredinin 2018 yılı şubat ayından itibaren devam etmemesiyle evin satıldığının anlaşıldığını, vekil ile davacı arasındaki ilişkinin davalı yönünden bağlayıcılığı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı dava konusu taşınmazın takasa konu olmadığını ifade etmişse de yeni almak istediği evin 450.000,00 TL'lik kısmını peşin ödediğini ispat edemediği gibi, davalı tanığı olan davacının arkadaşı Rahşan'ın beyanıyla da dava konusu taşınmazın yeni bir ev satın alınması için takasa konu edildiğinin anlaşıldığını, davalı ... tarafından dosyaya sunulan banka dekontlarından; 04.01.2018 tarihinde ... İnş.San.Tic.Ltd.Şti. Hesabına 300.024,28 TL EFT yapıldığı, yine 24.01.2018 tarihli dekonttan, davacının Asya Katılım Bankasındaki konut kredi borcu ödemesi olarak davalının arkadaşı olduğunu ve dava konusu taşınmazın satımına aracılık ettiğini söyleyen davalı tanığı... tarafından 34.480,00 TL yatırıldığının görüldüğü, ödemelerden 1 gün sonra davacı ile dava dışı şirketin .....'deki villa inşaatı için anlaşma imzaladıkları, yine aynı gün davalı ...'in vekil tayin edildiği, vekilin şirket adına taşınmaz devir işlemlerini takip etme dışında bir işlem ve yetkisi olmadığı, ödemenin doğrudan şirket hesabına yapıldığı ve ödeme üzerine davacının ... şirketi ile anlaşma imzalamasından vekilin anlaşma çerçevesinde taşınmaz satımına aracılık etmesi ve bedelin anlaşma çerçevesinde davacının satın aldığı bir başka taşınmazın peşinatı olarak satın alan ... tarafından doğrudan ... inşaat şirketi hesabına ödenmesinden, taşınmazın konut kredisini davalı ... tarafından ödenmesinden hareketle davacı tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığı hususunun ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının yeni alacağı taşınmaza karşılık 450.000,00 TL bedeli peşin ödediğinin dava dışı Şirketle imzalamış olduğu sözleşmeden anlaşıldığını, tüm dosya kapsamında dava konusu evin satış bedelinin davacıya ödenmediğinin anlaşıldığını, davalı ...'ın ödeme yaptığına ilişkin dekont tarihinin 04.01.2018 olduğu ancak davacı ile dava dışı Şirket arasındaki sözleşme tarihinin 05.01.2018 olduğunu, bir kimsenin alacağı evi görmeden ve satılacağını bilmeden ödeme yapmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tarafların birlikte hareket ederek davacıyı zarara uğrattıklarının belli olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı ...'ın kötüniyetli olarak vekil ... ile işbirliği içinde hareket ettiklerinin ispat edilemediği, davacı iddialarına göre 450.000,00 TL'yi peşin olarak ödemesine rağmen önceden tanımadığı şirket çalışanı ...'e satması için vekalet vermesinin, tanık...'nın davacının kredi borcunu yatırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacı tanıklarının paranın davacı tarafından şirkete elden ödendiğine dair bizzat görgüye dayalı bilgi sahibi olmadıkları, davacının parayı eşten dosttan aldığına dair delil sunamadığı gözetildiğinde vekil ...'in davacının talimat ve bilgisi doğrultusunda evin satışı konusunda davalı ... ile anlaştığı, ev bedelinin 300.000,00 TL'sinin ... İnşaat şirketine havale edildiği, 34.480,00 TL'si ile davacının kalan kredi borcunun ödendiği dolayısı ile vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün değilse alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 505., 506. ve 508. maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

2. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

3. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

4. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Kanun maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

5. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...'un ... İnşaat Şirketiyle 05.01.2018 tarihli sözleşmeyle 565.000 TL bedelle ev alma hususunda anlaştığı, sözleşmede taşınmazın 450.000 TL'lik bedelinin peşin alındığı, kalan tutarın garantörlük kredisi kullanılarak tahsil edileceğinin yazdığı, aynı tarihli vekaletname ile dava konusu 26 numaralı bağımsız bölümün satışı konusunda davalı ...'in vekil tayin edildiği, sözleşmeden ve vekalet ilişkisinden 1 gün önce (04.01.2018) dava dışı ... Şirketi'ne davalı ...'ın 300.000 TL ödeme yaptığı, 24.01.2018 tarihinde davacının 26 nolu bağımsız bölümdeki kalan kredi borcunun davalı ...'ın arkadaşı... tarafından ödendiği ve 21.02.2018 tarihinde davalı ...'a dava konusu taşınmazın satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.

6. Davacı, öncelikle vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemi ile eldeki davayı açmıştır. İlk Derece Mahkemesince, davacının vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince davalıların işbirliği içerisinde olduğu tespit edilemediği ve vekilin davacının talimat ve bilgisi doğrultusunda hareket ettiği belirtilerek davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmişse de verilen kararın dosya içeriğine uygun düştüğünü söylemek mümkün değildir.

7. Eldeki davada, hem davacı tanıkları hem de davalı tanıkları beyanlarıyla dava konusu 26 numaralı bağımsız bölümün satış işlemi sonrası davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşıldığı gibi davalı ...'ın davacıya ya da vekili davalı ...'e ödeme yaptığına dair bir savunması da bulunmamaktadır. Davacı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşme ilişkisi kurulmadan önce davalı ... tarafından dava dışı Şirkete hangi amaçla ödendiği belli olmayan 300.000,00 TL'lik ödemenin davacıya yapıldığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil de bulunmamaktadır.

Davacının dava dışı Şirketten 05.01.2018 tarihli sözleşmeyle satın almış olduğu evin bedeline mahsuben dava konusu 26 numaralı bağımsız bölümün davalı ...'a satıldığı da ispat edilememiştir.

Diğer yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.03.2022 tarihli ve 2018/14-402 Esas, 2022/391 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere konut niteliğindeki bir taşınmazın ticarî amaçla dahi olsa gezilip görülmeden satın alınması hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir.

8. Hal böyle olunca; dava konusu 26 numaralı bağımsız bölümün vekil davalı ... tarafından kayıt maliki davalı ...'a satış suretiyle devredildiği ancak davacıya bu satış işlemi sonrası herhangi bir ödeme yapılmadığı, vekilin hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediği böylece vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, kayıt maliki davalı ...'ın dava konusu taşınmazı görmeden yapmış olduğu satış işleminin ve davacıya hiçbir ödeme yapılmamasının davalıların işbirliği içinde olduğunu gösterdiği, davalı ... tarafından davacı ve dava dışı Şirket arasındaki takas nedeniyle ödemenin dava dışı Şirket'e yapıldığı iddia edilmişse de, dava dışı Şirket ile davacı arasındaki sözleşme ilişkisi dahi kurulmadan dava dışı Şirkete hangi amaçla yapıldığı belli olmayan ödemenin de hayatın olağan akışında makul olmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz eden davacıya iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,18.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.