"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2538 E., 2022/2056 K.
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVADA DAVALI : ... vekili Avukat ...
DAVA TARİHİ : 24.09.2014 - 30.04.2015
HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2014/430 E., 2021/217 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel ile ecrimisil ve el atmanın önlenmesi istekli asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.11.2023 Salı günü duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde, temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ...ile temyiz edilen davalılar ... vd. vekili Avukat ...geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer davalılar gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. Temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacı vekili; davacının uzun yıllar Almanya’da yaşadığını, eşi ile olan sorunlarının etkisiyle dava konusu 435 ada 8 parsel sayılı taşınmazı satmak istediğini, ...isimli emlakçı aracılığı ile yüklenici oldukları söylenen dava dışı ... ve davalı ... ile tanıştığını ve anılan kişiler ile 10.10.2011 tarihli adi yazılı sözleşme yapıldığını, bu sözleşmede dava konusu 435 ada 8 parsel sayılı taşınmaz karşılığında davacıya 4 parça taşınmazın verileceği hususunda anlaşıldığını ancak davalı ...'ın vekil olarak atanması gerekirken davalıların hileli hareketleri ile...'in oğlu davalı ...'ın vekil tayin edilmesinin sağlandığını, anılan takas sözleşmesinde takasa konu taşınmazın ada parsel numarasının da yazılı olmadığını, davalı ...'ın vekaletname ile dava konusu 435 ada 8 parsel sayılı taşınmazı kardeşi olan davalı ...'a, onun da tanıdığı olan diğer davalı ...'na devrettiğini, davalı ...'in de muvazaalı olarak düzenlenen senetle taşınmaza haciz koydurduğunu, taraflar arasında düzenlenen 10.10.2011 tarihli adi yazılı sözleşmenin geçersiz olduğunu, davalıların edimlerini yerine getirmediğini, satış bedelinin de ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve işbirliği içince hareket ederek davacıyı zararlandırdıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Birleştirilen İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/199 Esas sayılı dosyasında davacı vekili; asıl davaya konu taşınmaz yönünden davalı ...'nun el atmasının önlenmesine ve dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık ecrimisilin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalılar ..., ... ve ... vekili; sözleşmede kararlaştırılan dairelerin ve ayrıca dava dışı 90 ada 5 parseldeki 10 nolu bağımsız bölümün davacıya ve aile bireylerine devredildiğini, İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/443 Esas sayılı dosyasında davacının dava konusu taşınmazı sattığını ve karşılığında yukarıda anılan dava dışı taşınmazları aldığını ikrâr ettiğini, iddianın doğru olmadığı belirterek davanın reddini istemiştir.
2. Davalı ... vekili; dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın alındığını, satış bedelinin 800.000,00 TL’lik kısmını devir işlemi sırasında nakden, bakiye 100.000,00 TL’lik kısmını da banka kanalı ile göndererek ödediğini, banka dekontunda açıkça taşınmaz bedeli olduğunun belirtildiğini, davanın 3 yıl sonra açılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; her iki tarafın da büyük ölçüde edimini ifâ ettiği anlaşıldığından 10.10.2011 tarihli sözleşmesinin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği, davacının sadece davalıdan eksik edimini ifâ etmesini isteyebileceği, bu nedenle son kayıt maliki davalı ...’nun iyiniyetli olup olmadığı üzerinde durulamayacağı, haczin kaldırılmasına yönelik bir talep de bulunmadığı, bu nedenle eldeki davada taşınmaz üzerinde lehine haciz şerhi bulunan davalı ...’e husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; resmi şekilde yapılmayan trampa sözleşmesinin geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeye dayanılarak tarafların ancak verdiklerini geri isteyebileceklerini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığına ilişkin iddiaları yönünden tanık deliline dayanmalarına rağmen tanık dinlenmediğini, vekilin taşınmazı kardeşine, onun da aynı köyden tanıdığı olan diğer davalıya temlik ettiğini, sözleşmenin yapıldığı tarihteki dolar kuru dikkate alındığında 1.470.000,00 TL değerindeki taşınmazın 166.000,00 TL bedelle devredildiğini, tarafların çıkar ilişkisi içerisinde kötüniyetli olarak hareket ettiklerini, davalı ...’e verilecek olan vekaletnamenin hile ile davalı ...’a verildiğini, vekaletnamede trampa işlemi için yetki bulunmadığını, davacıya sözleşmede geçen dört parça taşınmazın tamamının ifa edilmediğini, davacının taraflar arasında düzenlenen şekil şartından yoksun sözleşme uyarınca ifa etmiş olduğu edimlerin iadesini talep ettiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin tarih ve sayısı yukarıda belirtilen kararı ile; davacının dava konusu taşınmazı satmak için davalı ...'ı vekil atamak istediğini ileri sürdüğü ancak daha sonra davalı ...'ı vekil tayin ettiği, davacının satma iradesini açıkça ortaya koyduğu, vekaletnamenin de satış işlemleri için kullanıldığı, sadece dava konusu taşınmazın değil, taraflar arasında adi şekilde düzenlenmiş olan takas sözleşmesi gereği sözleşmede belirtilen taşınmazlar ile diğer taşınmazın devirlerinin de yapıldığı, adi yazılı şekilde düzenlenen takas sözleşmesinin geçerli olmadığı ancak sözleşmenin taraflarca kısmen veya tamamen ifa edilmesi halinde artık ifa eden tarafın geçersizliği ileri süremeyeceği, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı, davacının edimini tamamen, davalı ...'in ise 3/4 oranında yerine getirdiği sonucuna varıldığı, sözleşmeye göre davacının 105.000 USD borçlandığı, bu borcun ödendiğine ilişkin herhangi bir iddia ve delil de bulunmadığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davada davacı vekilinin istinaf isteğinin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek ve resmi şekilde yapılmayan trampa sözleşmesinin geçersiz olduğunu, geçersiz sözleşmeye dayanılarak tarafların ancak verdiklerini geri isteyebileceklerini, davacının sözleşmede yazdığı üzere almış olduğu taşınmazlar üzerindeki kredi-ipotek borçlarını ödeyeceği ve ödenmiş olan bedelin 105.000,00 USD'den mahsup edileceği, bakiye bölümün ise davacı tarafından davalı ...’e ödeneceğinin kararlaştırıldığını, Bölge Mahkemesince 105.000,00 USD bakiye borcun ifa edilip edilmemesi noktasında delil bulunmadığı belirtilerek davacının da ediminin tamamını yerine getirmediği, kısmi ifada bulunduğunun belirtilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel; birleştirilen dava, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 504/1 inci ve 506 ncı maddeleri,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrası,
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 10.10.2011 tarihinde davalı ...’ı vekil tayin ettiği, davalı vekilin davacının maliki olduğu 453 ada 8 parsel sayılı taşınmazı 12.10.2011 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle devrettiği, 14.11.2012 tarihinde taşınmaza davalı ... lehine haciz şerh edildiği, davalı ...’ın 23.07.2012 tarihinde taşınmazı takyidatlı olarak davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiği, davacı ile davalı ... arasında 10.10.2011 tarihinde adi yazılı sözleşme akdedildiği, bu sözleşmeye göre dava konusu 435 ada 8 parsel sayılı taşınmazın değerinin 800.000,00 USD kaldığı, karşılığında toplam değeri 905.000,00 USD olan dava dışı 4 parça taşınmazın davacıya devredildiği, davacının bakiye 105.000,00 USD borcunun kaldığı, davacının devraldığı taşınmazlar üzerindeki kredi ve ipotek borçlarının davacının 105.000 USD borcundan mahsup edileceği ve kalan kısmın da davacı tarafından davalı ...'a ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
2. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Ön inceleme duruşması" başlıklı 140 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasında; ön inceleme duruşmasının sonunda tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıklarının, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğunun tutanakla tespit edileceği ve tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütüleceği düzenlemiştir. 19.02.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında da uyuşmazlığın “dava konusu taşınmazın davalılardan Hasan’a verilen vekaletin kötüye kullanılması suretiyle tescil edilip edilmediği bu ve bundan sonraki devirlerin geçerliliği noktasında bulunduğu” şeklinde tespit edildiği, davacı vekilince bu hukuki nitelendirmeye herhangi bir itiraz ileri sürülmediği gözetildiğinde, tahkikatın vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine göre yürütülmesi gerektiği, 10.10.2011 tarihli adi yazılı sözleşmenin de ancak vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiası kapsamında eldeki davada değerlendirilebileceği kuşkusuzdur.
3. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
4. Somut olaya gelince; 15.02.2013 tarihli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben davacı tarafından yazıldığı anlaşılan dilekçede, davacının dava konusu taşınmazı satıp satış bedelini taşınmaz olarak aldığını, davalılar... ve ...’tan şikayetçi olmadığını ifade ettiği,...Belediyesi Mali Hizmetler Müdürlüğüne hitaben yazılan 06.02.2012 tarihli dilekçede de davacının, dava konusu taşınmazı davalı ...’a 12.10.2011 tarihinde devrettiğini, taşınmaz üzerindeki 7 adet dairede herhangi bir hakkının kalmadığını belirttiği, İstanbul 2. Aile Mahkemesinin 2012/244 Esas sayılı dosyasında eldeki davaya konu 435 ada 8 parsel sayılı taşınmazın muvazaalı olarak devredildiğine yönelik iddiaya ilişkin olarak davacı vekilinin, dava konusu taşınmazın devri karşılığında alınan 4 parça taşınmazın davacı, davacının oğlu ve davacının eşi adına tescil edildiğini ve temlikin muvazaalı olmadığını savunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının, dava konusu taşınmazın vekil marifetiyle davalıya satışı konusunda iradesinin olduğu, vekil tarafından vekil edenin iradesine uygun olarak yapılan işlemde vekalet görevinin kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceği, davacının bu yöne ilişkin yukarıda anılan beyan dilekçeleri gözetildiğinde eldeki davada davacı tarafından bildirilecek tanıkların dinlenmesinin de sonucu değiştirmeyeceği açıktır.
5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 189,15 TL bakiye onama harcının temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacıdan alınmasına,
21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen asıl davada davalılar ..., ..., ... vekili için 17.100,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacıdan alınmasına,
Temyiz edilen diğer davalılar vekilleri duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.11.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.