"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2020/1285 E., 2022/1354 K.
HÜKÜM/KARAR : Usulden Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/354 E., 2019/480 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde; dava konusu 1585 ada 14 parsel sayılı taşınmazdaki ortaklığın Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/118 Esas ve 2013/1443 Karar sayılı kararı ile satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, anılan davada Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1992/1317 Esas ve 1993/129 Karar sayılı veraset ilamında mirasçı gösterilmediği gerekçesiyle müdahilliğinin kabul görmediğini, Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1992/1317 Esas ve 1993/129 Karar sayılı veraset ilamının Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.06.2012 tarihli ve 2011/1143 Esas ve 2012/1030 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini ve kök mirasbırakan ... ...’nın mirasçısı olduğunun sabit olduğunu, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini ve ortaklığın giderilmesi davasındaki satışın bekletilmesini istemiş; davacı vekili 05.08.2017 tarihli dilekçesi ile ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’in zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle davaya dahil edilmelerini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Şirket; ...’nın dava konusu taşınmazın 1200/1920 payını 12.04.2000 tarihinde bir kısım mirasçılardan satın aldığını, bu payı 18.01.2001 tarihinde ... ile trampa ettiğini, ...’ın Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/118 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davasını açtığını, dava devam ederken anılan payını satış suretiyle kendilerine devrettiğini, zamanaşımının geçtiğini, iyiniyetli olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Hazine; davanın kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 21.06.2012 tarihli ve 2011/1143 Esas, 2012/1030 Karar sayılı davasında davacı ...’in mirasçı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... ve İsmet vekili 15.04.2015 tarihli dilekçe ile; tapu kaydının hatalı olarak tesciline yol açan mirasçılık belgesinin kendileri tarafından alınmadığını, davayı kabul ettiklerini, geçerli veraset ilamı uyarınca tescil yapılmasını ve HMK’nın 312. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca aleyhlerine yargılama gideri yükletilmemesini istemiştir.
Davalı ...; 13.04.2015 tarihli dilekçesi ile davanın açılmasında kusuru olmadığını ve doğru veraset ilamı uyarınca tescil yapılmasını kabul ettiğini, aleyhine yargılama gideri hükmedilmemesini talep ettiğini bildirmiştir.
Davalı ... ve Zeynep, 11.01.2016 tarihli dilekçesi ile; hatalı olarak tescile yol açan mirasçılık belgesinin kendileri tarafından alınmadığını, ortaklığın giderilmesi davasının da kendileri tarafından açılmadığını, davayı kabul ettiklerini belirterek geçerli veraset ilamı uyarınca tescil yapılmasını ve HMK’nın 312. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca aleyhlerine yargılama gideri yükletilmemesini istemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2017 tarihli ve 2015/57 Esas, 2018/476 Karar sayılı kararı ile; davacının kök mirasbırakan ...’nin mirasçısı olduğu ve payının davalı Şirket hissesinde bulunduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş; kararın davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı Şirket vekili tarafından istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 04.04.2019 tarihli ve 2018/1305 Esas, 2019/436 Karar sayılı kararı ile, eldeki davanın pay oranında dinlenilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği ve ayrıca davalılardan sadece Şirket hakkında hüküm kurulduğu, diğer davalılar hakkında olumlu olumsuz hüküm kurulmadığı, infazı mümkün olmayacak şekilde metrekare üzerinden hüküm kurulduğu, tüm davalıların önceki davalar nedeniyle davacının mirasçı olduğundan haberdar olduğu için davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinin kabul edilemeyeceği için davacı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasının doğru olmadığı, ölü ... aleyhine açılan davada HMK’nın 124. maddesinin üçüncü fıkrasının koşullarının bulunmadığının dikkate alınmamasının doğru olmadığı gerekçeleriyle ile sair hususlar incelenmeksizin davacının istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile, davacının miras payına hasren eldeki davayı açtığı, elbirliği mülkiyetinin hukuksal yapısı gereği mirasbırakanının ketmedildiği iddiası ile payı oranında açılan iptal tescil istemli davanın dinlenilebilme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 09.03.2018 tarihli ilk istinaf dilekçesini tekrar ettiğini, hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2017 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini, kararı kendilerinin istinaf ettiğini, Bölge Adliyesi Mahkemesinin 04.04.2019 tarihli kararı ile istinaf başvurusunun kabulüne karar verildiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin kararına rağmen İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, davanın reddine karar verilmesinin gerekmesi halinde Bölge Adliye Mahkemesinin bunu kendisinin de yapabileceğini, davanın görülebilir ve sürdürülebilir olduğu hususunda yanılgıya düşüldüğünü, 08.10.2019 tarihli dilekçe HMK’nın 114. ve 115. maddeleri gereği dava şartı noksanlığının olması halinde elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesi suretiyle eksikliğin giderileceğini, bu davanın neticesine göre ortaklar arasındaki iştirakin çözüleceğini, talep sonucuna uygun olarak iştirak sağlanacağını, elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi davasının bekletici mesele yapılmasının talep edildiğini, usul ekonomisine aykırı hareket edildiğini, elbirliği mülkiyetinde ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu için diğer mirasçıların davaya dahil edilmesini talep ettiklerini ancak talebin reddedildiğini, davalılardan ölü ...’in mirasçılarının davaya dahil edilmesine rağmen İlk Derece Mahkemesince sehven ölü ... hakkında hüküm kurulduğunu, her ne kadar ölü ... yönünden karar düzeltilmiş ise de dava dışı Muzaffer Sevil yönünden sehven davalı sıfatıyla hüküm kurulduğunu, taraf teşkilinin sağlanmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının murisi ...'in ... ... mirasçısı olduğunun kesinleşen hasımlı mirasçılık belgesi ile sabit olduğu, davanın davacının murisi ...'in terekesini ilgilendirdiği, davacının ketmedilen ...'in miras payı üzerinde elbirliği halinde maliklerden biri olduğu, dava dışı mirasçıların da bulunduğu, pay oranında dava açılamayacağı, pay oranında tapu iptal ve tescil istemi ile açılan böylesi bir davada TMK’nın 702. maddesinin dördüncü fıkrası hükmünün uygulanamayacağı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki gerekçelerle ve ek olarak Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde müvekkilinin ... olarak kabul edildiğini ve ilk kararları ile çelişkili olacak şekilde istinaf başvurusunun reddedildiğini, TMK’nın 702. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olarak TMK’nın 703. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasına izin verilmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yolsuz tescil (ketm-i verese) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 369. maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371. maddeleri.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 705. maddesi
3. Değerlendirme
1.Dosya içeriğinden, dava konusu 1585 ada 14 parsel sayılı taşınmazın ... kızı ... adına kayıtlı iken 12.04.2000 tarihinde Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.1999 tarihli ve 1998/39 Esas, 1999/724 Karar sayılı kararı uyarınca ... ... (120/1920 pay), ... (120/1920 pay), ... (120/1920 pay), ... (120/1920 pay), ... ... (120/1920 pay), ... (120/1920 pay), ... (120/1920 pay), ... (120/1920 pay), ... (80/1920 pay), ... (80/1920 pay), ... (80/1920 pay), ... (80/1920 pay), ... (20/1920 pay), ... (60/1920 pay), ... (20/1920 pay), ... (60/1920 pay), ... (60/1920 pay), ... (60/1920 pay), ... ... (120/1920 pay), ... (60/1920 pay), ... (60/1920 pay), ... (33/1920 pay), ... ... (33/1920 pay), ... ... (18/1920 pay), ... (18/1920 pay), ... (60/1920 pay) adına tescil edildiği, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/39 Esas sayılı davasının iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine ilişkin olduğu, Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1143 Esas ve 2012/1030 Karar sayılı kararı ile Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.1999 tarihli ve 1998/39 Esas, 1999/724 Karar sayılı kararının dayanaklarından Ankara 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1992/1317 Esas ve 1993/129 Karar sayılı veraset ilamının iptal edildiği ve ... kızı ... ...’nın davacının da aralarında bulunduğu yeni mirasçılarının olduğu, 12.04.2000 tarihinde dava konusu taşınmazın intikali yapıldıktan sonra bir kısım mirasçıların toplam 1200/1920 payı dava dışı ...’ya devrettikleri, ...’ın anılan payı 18.01.2001 tarihinde dava dışı ...’e trampa suretiyle temlik ettiği, ...’ın da payları 02.01.2012 tarihinde satış suretiyle davalı Şirkete devrettiği görülmüştür.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabidir. Terekeye ait bir hakla ilgili olarak açılacak davalarda kural olarak tereke TMK'nın 701. ve devam eden maddelerine göre elbirliği mülkiyetine tabi olduğundan yasal istisnalar dışında (örneğin TMK 702/son) tüm mirasçıların birlikte hareket etmeleri veya aynı Kanun'un 640. maddesine göre terekeye temsilci atanması ve bu yolla davanın yürütülmesi gerekir. Ancak dava, halefiyet esasına göre tereke adına değil de kendi miras payı için açılmış ise tüm mirasçıların onayının alınmasına gerek bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2009 tarihli ve 2009/1-458 Esas, 2009/498 Karar sayılı kararı).
Öte yandan yargısal uygulamalar ile ketm-i verese hukuksal nedenine dayalı olarak mirasçı olmayan kişiye karşı dahi pay oranında iptal tescil istemiyle dava açılabileceği benimsenmiştir (Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 13.03.2017 tarihli ve 2014/20396 Esas, 2017/1241 Karar sayılı kararı; 09.11.2022 tarihli ve 2022/4205 Esas, 2022/7379 Karar sayılı kararı ).
2. Somut olayda, kesinleşen hasımlı veraset ilamına göre davacının ... mirasçısı olduğunun sabit olduğu, Ankara 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/1143 Esas sayılı kararında Tirebolu Nüfus Müdürlüğünde 1959 yılında çıkan yangından önce ölenlerin kaydı yapılmadığı için davacı ...’in babası ...’in kaydının yapılmadığının tespit edildiği, dava konusu taşınmazın da ... adına kayıtlı iken 12.04.2000 tarihinde Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.1999 tarihli ve 1998/39 Esas, 1999/724 Karar sayılı kararı uyarınca iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi ile mirasçılarına intikal ettiği, intikal tarihinde davacının babası ...’in ölü olduğu ve davacının kayıt maliki ...’nin yasal mirasçısı olduğu, diğer bir deyişle 2000 yılında yapılan intikal ile davacının babasının değil davacının ve diğer mirasçıların ketmedildiği anlaşılmıştır.
3. Hal böyle olunca, intikal tarihinde ...’in değil davacının ve diğer mirasçıların ketmedildiği gözetilerek ketm-i verese hukuki nedenine dayalı davalarda tereke ortaklarının tereke dışı kişiye karşı kendi payları yönünden dava açmalarında bir engel bulunmadığından İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmayıp öncelikle davayı vekilleri aracılığıyla kabul eden davalılar yönünden vekaletnamelerinde kabule ilişin yetki olup olmadığının tespit edilmesi ile toplanan ve toplanacak deliller nazara alınmak ve davalı Şirket’in iyiniyet savunması üzerinde durulmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
4. Kabule göre de, İlk Derece Mahkemesinin 14.12.2017 tarihli kararının davalı Hazine tarafından istinaf edilmesine rağmen bunun göz ardı edilmesi, davalı Şirket tarafından istinaf süresi içerisinde davacının istinaf başvurusuna cevap ve itirazlarının sunulması konulu dilekçesinde yine İlk Derece Mahkemesinin aynı tarihli kararına itiraz edilmesine rağmen bu dilekçenin istinaf dilekçesi mahiyetinde olduğu gözetilmeden hüküm kurulması da doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin harcın istek halinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.