"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/289 E., 2023/1223 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Pazar(Rize) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/44 E., 2022/641 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; duruşma isteminin süresinde olmadığından reddine karar verilip; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Yayla köyü 123 ada 55, 140 ada 4, 140 ada 49, 144 ada 4, Mollaveyis köyü 102 ada 3, 103 ada 1, 104 ada 1, 104 ada 6, 104 ada 9, 105 ada 4, 106 ada 5, 106 ada 9, 106 ada 15, 106 ada 17, 107 ada 5, 107 ada 8, 109 ada 3, 112 ada 1 ve 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sonucunda davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, davalıların, müvekkili davacılardan Nezaket'in kardeşleri, diğer davacıların ise dayıları olduklarını, çekişmeli taşınmazların ortak muris davalıların babaları ... ...'den kaldığını, gerek ortak murisin sağlığında kendisi tarafından gerekse de ölümünden sonra mirasçılar arasında herhangi bir paylaşım yapılmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili 30.01.2020 tarihli dava sebebinin düzeltilmesine ilişkin ıslah istemli dilekçesinde özetle; dosyaya sunulan dava dilekçesinde bazı hususların hatalı yazıldığını, davalılardan ...'in davacı ...'in kardeşi, diğer davacıların ise dayısı olduğunu, ... dışındaki diğer davalıların ise davacıların yakın hısımları olduğunu, çekişmeli taşınmazların tarafların ortak murisi olan büyük dedeleri ... ve ... (...)'ten kaldığını, gerek kök murislerin sağlığında gerekse de ölümlerinden sonra mirasçıları arasında herhangi bir paylaşım yapılmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ... ayrı ayrı sundukları cevap dilekçelerinde özetle; açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Mollaveyis köyündeki taşınmazların kadastro tespitlerinin 03.04.2009 tarihinde kesinleştiğini, dolayısıyla bu köyde bulunan taşınmazlar yönünden on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, Yayla köyünde bulunan taşınmazların kadastro tespitlerinin ise 24.03.2011 tarihinde kesinleştiğini, bu taşınmazlar yönünden on yıllık hak düşürücü sürenin dolmasına çok az bir zaman kala eldeki davanın açıldığını, davacıların gerek askı ilan süresi içerisinde gerekse de kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarihten itibaren geçen dokuz yıllık süre boyunca dava açmayıp on yıllık hak düşürücü sürenin bitimine bir ay kala dava açarak haklarını kötüye kullandıklarını, kötüniyetin hiçbir hukuk düzeni tarafından korunamayacağını, bu nedenle Mollaveyis köyündeki taşınmazlar hakkındaki davanın hak düşürücü süre nedeniyle, Yayla köyündeki taşınmazlar hakkındaki davanın ise TMK'nın 2. maddesi gereğince reddi gerektiğini, ayrıca zamanaşımıyla ilgili bir yıllık süreye tabi bulunan eldeki davanın kadastro tespitine itiraz mahiyetinde olduğunu, dolayısıyla bir yıllık süre içinde açılmadığı takdirde olağanüstü zamanaşımı süresi olan on yıllık süre içerisinde ancak olağanüstü durumlar, mahkumiyet, kısıtlılık, yurt dışı vb. gerekçelerle dava açılabileceğini, davacıların tamamının kadastro tespitlerinden haberdar olmalarına rağmen bir yıllık süre içinde iş bu davayı açmadıklarını, hal böyle olunca on yıllık süreden de yararlanamayacaklarını, dava dilekçesinde bahsedilen ortak muris ... ve ...'e ilişkin miras tanımını kabul etmediklerini, kendilerinin böyle bir miras ilişkisi çerçevesinde iktisap ettikleri bir mülkiyet durumu bulunmadığını, kaldı ki çekişmeli taşınmazların kadastro tespitlerinin zilyetliğe dayalı olarak yapıldığını, dava konusu taşınmazların miras yoluyla gelen taşınmazlar olmadıklarını, zira miras yoluyla gelen bir hakka yani intikale dayalı bir tespit yapılmadığını, diğer davalılarla birlikte çekişmeli taşınmazlarda müştereken hissedar olduklarını, davacılar tarafından ileri sürülen hususların hiçbirinin yasal olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Mollaveyis köyü 102 ada 3 parsel, 103 ada 1 parsel, 104 ada 1 parsel, 104 ada 6 parsel, 104 ada 9 parsel, 105 ada 4 parsel, 106 ada 5 parsel, 106 ada 9 parsel, 106 ada 15 parsel, 106 ada 17 parsel, 107 ada 5 parsel, 107 ada 8 parsel, 109 ada 3 parsel, 112 ada 1 parsel, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ceddinden intikalen ve verese arasında taksime istinaden yirmi seneden beri zilyedi olan ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6) adına tespit edildiği, askı ilanlarının 03.03.2009-03.04.2009 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitlerinin 04.04.2009 tarihinde kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildikleri, taşınmazların halen aynı vasıf ve yüz ölçümle tapuda kayıtlı oldukları, eldeki davanın ise 28.01.2020 tarihinde açıldığı, çekişmeli taşınmazların kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle anılan taşınmazlar yönünden açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine; dava konusu Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Yayla köyü 123 ada 55 parsel, 140 ada 4 parsel, 140 ada 49 parsel, 144 ada 4 parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise davacı tarafça dosyaya ibraz olunan dava sebebi ıslah dilekçesiyle dava konusu taşınmazların tarafların ortak murisleri olan ... ve ... (...)'ten kalma olduğu, murislerin gerek sağlıklarında gerekse ölümlerinden sonra mirasçılar arasında herhangi bir paylaşım yapılmadığı iddiaları ve davalıların taşınmazların kendilerine intikal etmediği, kendi şahıslarında zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğine dair savunmalarının mahallinde kıymetlendirilmesi amacıyla keşif icra edildiği, keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ...'ın "... ben doğduğumdan beri bu taşınmazları İncearapoğluları kullanmaktadır. Tahminime göre dededen kalmadır. Ben burasının satın alma olup olmadığını bilmiyorum..." şeklindeki, davacı tanığı Nezahat'ın "... Bu dava konusu taşınmazların tamamı İncearapoğluları ailesine aittir. Buralar yeni satın alınma değildir. 60-70 yıldır İncearapoğlularınındır. Bu büyük dedelerin ismi ... ve ...'dir. Bildiğim kadarı ile dava konusu taşınmazların tamamı ... ve ...'den kalmadır..." şeklindeki beyanları ile dava konusu 123 ada 55 parsel, 140 ada 4 parsel, 140 ada 49 parsel, 144 ada 4 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanaklarında öncesi senetsiz olan taşınmazların adına tespit yapılan davalıların cedlerinden (yani miras intikali yoluyla baba-dede vs.) geldiğinin tevsik edildiği, davalı tarafın adı geçen murislerin herhangi bir paylaşım yaptıklarına dair iddialarının ve paylaşıma dair herhangi bir ispatlarının bulunmadığı, terekeden intikal eden taşınmazların mirasçıları arasında kazandırıcı zamanaşımı hükümlerinin uygulanamayacağı dikkate alındığında, kök murisler ... ve ...'den intikal eden taşınmazların tüm mirasçıların katılımıyla yapılmış herhangi bir miras paylaşımın bulunmadığı, kök muris ... ve kök muris ...'ye ait Pazar (Rize) Sulh Hukuk Mahkemesinin 2021/1160 Esas, 2022/104 Karar ve 2021/1161 Esas, 2021/1366 Karar sayılı mirasçılık belgeleri incelendiğinde davacıların işbu kök murislerin mirasçısı oldukları ve mirasçılık belgelerinde tespit edilen miras payları oranında taşınmazda hisselerinin (paylarının) bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Mollaveyis (Ülkü) köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 102 ada 3, 103 ada 1, 104 ada 1, 104 ada 6, 104 ada 9, 105 ada 4, 106 ada 5, 106 ada 9, 106 ada 15, 106 ada 17, 107 ada 5, 107 ada 8, 109 ada 3, 112 ada 1 ve 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiş olup ret kararına yönelik olarak davacı tarafın istinaf başvurusu bulunmadığından, bu taşınmazlarla ilgili hükmün esasının incelenmediği, sadece davalılar vekilinin vekalet ücretine yönelik istinafı yönünden değerlendirme yapıldığı, Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Yayla köyü çalışma alanında bulunan 123 ada 55, 140 ada 4, 140 ada 49, 144 ada 4 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanaklarının edinme sebebi kısımlarında cedlerinden yani murisi evvellerinden intikalen geldiklerinin açıkça belirtildiği, nitekim tespit maliklerinden davalılar ..., Mitat ve Necip'in hem kök muris ...'in hem de kök muris ...'nin mirasçıları olduğu, diğer tespit malikleri davalılar Hüseyin Cahit, Necati ve Recai'nin ise sadece ortak kök muris ...'in mirasçısı olduğu, çekişmeli taşınmazların kadastro tespitleri askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kesinleşmiş olup kadastro tutanaklarının aksini yani çekişmeli taşınmazların miras malı olmadığını ve cedlerinden intikal etmediğini iddia eden davalı tarafın bu iddiasını ispatlaması gerektiği, ne var ki davalı tarafın dosyaya bu yönde herhangi kanıt sunmadığı ve tanık ismi bildirmediği, taraflarca hazırlanma ilkesinin uygulandığı eldeki davada sadece mahalli bilirkişi beyanlarına dayanılarak karar verilmesinin de mümkün olmadığı, kaldı ki keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi ve tanıkların da çekişmeli taşınmazların davalılar tarafından zilyetlik ya da satın alma yoluyla iktisap edilen taşınmazlar değil atalarından intikalen gelen taşınmazlar olduklarını beyan ettikleri, kök murisler ... ve ... tarafların ataları olduklarından ve davalı tarafça da herhangi bir taksim savunmasında bulunulmadığından, Yerel Mahkemece atalarından gelen miras paylarının davacılar adına tesciline karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediği, kaldı ki bir insan ömrünü aşan kullanımın taksime karine teşkil ettiği düşünülebilir ise de bu karinenin uygulanabilmesi için taksim savunmasında bulunulması gerekmekte olup davalı tarafın bu yönde bir savunması da olmadığına göre söz konusu karinenin somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığı, Yerel Mahkemenin, Yayla köyünde bulunan dava konusu taşınmazların yarısının kök muris ...'ye, yarısının da kök muris ...'e ait olduğunu, kök murisler ... ve ...'in her birinin mirasının ayrı ayrı 72 pay olduğunu kabul ederek toplamda 144 pay üzerinden davacıların miras paylarının adlarına tesciline karar verdiği, Yüksek Mahkemenin yerleşik içtihatları uyarınca, terekeye göre üçüncü kişiye karşı miras payına yönelik olarak tapu iptali ve tescil istemli dava açılmasının mümkün olmadığı, bu şekilde açılan bir davaya diğer mirasçıların muvafakatları, katılımları ya da terekeye temsilci atanması suretiyle de devam edilemeyeceği, davacılar ve davalıların tamamı kök muris ...'in mirasçıları olduklarından kök muris yönünden davanın mirasçılar arasında görülen bir dava niteliğinde olduğu, dolayısıyla davacıların miras paylarının adlarına tesciline karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, buna karşılık, kök muris ...'nin dosyada mevcut veraset ilamına göre davacılar ile davalılardan ..., Mitat ve Necip kök muris ...'nin mirasçısı iken, davalılar Hüseyin Cahit, Necati ve Recai'nin kök muris ...'nin mirasçısı olmadığı, dolayısıyla davalılar Hüseyin Cahit, Necati ve Recai'nin, kök muris ...'nin terekesine göre üçüncü kişi konumunda olduğu, terekeye göre üçüncü kişiden miras payı talep edilemeyeceğine göre kök muris ...'den gelen paylar yönünden davalılar Hüseyin Cahit, Necati ve Recai hakkındaki davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken bu hususun gözardı edilmesinin isabetsiz olduğu; diğer yandan, Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Mollaveyis (Ülkü) köyü çalışma alanında bulunan dava konusu 102 ada 3, 103 ada 1, 104 ada 1, 104 ada 6, 104 ada 9, 105 ada 4, 106 ada 5, 106 ada 9, 106 ada 15, 106 ada 17, 107 ada 5, 107 ada 8, 109 ada 3, 112 ada 1 ve 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesine rağmen kendilerini vekille temsil ettiren davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin isabetsiz olduğu, her ne kadar davalılar vekili tarafından bu taşınmazlar yönünden müvekkilleri lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de somut olayda çekişmeli taşımazların değerlerinin keşfen tespit edilmediği, ne var ki 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin olumsuz dava şartı olduğu ve yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmese dahi mahkeme hakimince re'sen dikkate alınması gerektiği, dolayısıyla hak düşürücü süre geçen taşınmazlar yönünden keşfen değer tespiti yapılmamasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı, dolayısıyla kendilerini vekille temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, her ne kadar davalılar vekili tarafından davaya konu 140 ada 49 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan evin bir kısım davalıların murisi ... ve ... ... tarafından yaptırıldığı ileri sürülmüş ise de kadastro tutanağının edinme sebebi kısmında bu evin tespit malikleri tarafından yaptırıldığının belirtildiği, tespit malikleri arasında sadece ... ve ... mirasçılarının değil davacıların kardeşi ...'nin de bulunduğu, dolayısıyla tespitin sadece ... ve ... ... mirasçıları adına yapılmadığı, ... ve ... ... mirasçıları tarafından söz konusu eve ilişkin olarak harcı yatırılmak suretiyle yöntemince açılmış bir karşı dava da bulunmadığı, bu nedenle davalılar vekilinin bu hususa ilişkin istinaf itirazlarının yerinde görülmediği, belirtilen diğer hataların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm tesis etmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; tanık olarak dinlenilen kişilerin ortak beyanlarında çekişmeli taşınmazların uzun zamandır müvekkillerinin kullanımında olduğunun belirtildiğini, dava dilekçesinde ... ...'nin davalıların babası olduğu yazılmış iken sonradan sunulan ıslah dilekçesinde ortak muris olarak ... ... ve ...'nin gösterildiğini, davacıların dava konusu taşınmazlar hakkında herhangi bir bilgilerinin bulunmadığını, ilk başta ... ...'nin davalıların babası olduğunun beyan edilip sonradan ... ve ...'nin kök muris olduğunun söylenmesinin bu bilgilerin gerçeklikten uzak ve rastgele söylenen bilgiler olduğunu gösterdiğini, nüfus kayıtlarından da görüleceği üzere ... ...'nin ... ...'nin babası olduğunu, ... ...'nin 1911 yılında öldüğünü, ... ...'yi de Yayla köyünde tanıyan kimsenin bulunmadığını, taşınmazlarda ne ... ...'nin ne de onun babası ... ...'nin herhangi bir sahipliği, zilyetliği ya da hukuki bağlantısı bulunmadığını, taşınmazları uzun zamandır müvekkillerinin kullandığını, evi yapan kişinin de davacılarla mirasçılık ilişkisi bulunmayan ... ... olduğunu, müvekkillerinin çekişmeli taşınmazları çok uzun zamandır kullandıkları belli olup zilyetliklerinin de miras kaynaklı olmadığını, müvekkilleri ... ve davacı ...'ın kardeş olduklarını, ...'ın diğer müvekkilleriyle akrabalık bağı ve mirasçılık ilişkisi bulunmadığını, Yayla köyü 140 da 49 parsel sayılı taşınmazın davacı tarafın iddia ettiği gibi ... ailesine ait olmadığını, 1950 yılında ... ve ... ...'nin dayılarına ait olan bu taşınmazın 1950 yılından beri de müvekkilleri tarafından kullanıldığını, kök muris olduğu iddia edilen ...'nin 1944 yılında, ... ...'nin ise 1911 yılında öldüğünü, dolayısıyla kök murislerin bu taşınmazla herhangi bir alakalarının bulunmadığını, davaya konu diğer taşınmazlara da kök murislerin hiçbir zaman sahip olmadıklarını, söz konusu taşınmazların uzun yıllardır müvekkilleri tarafından kullanıldığını, ilk tesis kadastrosuyla birlikte müvekkillerinin taşınmazları kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tescile hak kazandığını, Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki düzenleme dikkate alındığında taşınmazların müvekkilleri adına tespit edilmesinde kanunen herhangi bir uygunsuzluk bulunmadığını, davacıların sırf ... hissedar olduğuna göre kendilerinin de hissedar olmaları gerektiği düşüncesinden hareketle eldeki davayı açtıklarını, mirasçılık durumları, tanık beyanları ve Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi birlikte değerlendirildiğinde açılan davanın son derece haksız ve yersiz bir dava olduğunu, tanık olarak dinlenilen kişilerin beyanlarındaki ortak olan hususun taşınmazların uzun zamandır müvekkilleri tarafından kullanılıyor olması olduğunu, tüm bunların ötesinde keşifte dinlenen tanıkların sadece 140 ada 49 parsel sayılı taşınmazı bildiklerini beyan ettiklerini, tüm beyanlarının da bu taşınmaza ilişkin olduğunu, hal böyle olmasına rağmen Yayla köyündeki tüm taşınmazlar yönünden kabul kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tanıkların hiçbir şekilde bilmedikleri taşınmazlar hakkında kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, dinlenilen mahalli bilirkişilerin de gerçeği bütünüyle bilmediği ortada olup tam olarak açıklanamayan, aydınlatılamayan dava konusu için kabul kararı verilmesinin kabul edilemeyeceğini, sırf mirasçılık ilişkisi bulunması nedeniyle tüm mirasçıların hak sahibi olduğuna kanaat getirilmesinin doğru olmadığını, çekişmeli taşınmazları müvekkillerinin miras hakkı olarak iktisap etmediklerini, tanık beyanlarıyla somut olduğu üzere taşınmaz üzerindeki evin de ... ve ... ... tarafından yaptırıldığını, Mahkemece eksik inceleme yapılarak hak düşürücü süre geçmeyen taşınmazlar yönünden hatalı olarak kabul kararı verildiğini, tam olarak aydınlatılamadığını, yeniden keşif yapılmak suretiyle özellikle de üzerinde ev bulunan taşınmaz yönünden yeniden değerlendirme yapılması gerektiğini, İstinaf Mahkemesi kararında ...'ye karşı dava açılmaması ve kadastro tutanağında dava konusu taşınmazların cetlerinden gelen yer yazması nedeniyle istinaf taleplerinin reddine karar verildiğini, ...'nin dava konusu taşınmazlara ortak edilmesinin sebebinin Ordu ilinde ortak işyerlerinin olması ve dava konusu taşınmazların giderlerine ...'nin de maddi katkı sağlaması olduğunu, ayrıca dava konusu taşınmazlardan 140 ada 49 parsel sayılı taşınmazın 1958 yılında ... ailesi tarafından ... ...'ye verilen vekaletname ile satın alındığını, yine 1974 yılında Hüseyin ... adına yatırılan makbuzun da bunu doğruladığını, 1952 yılında ... ...'ye ... ... tarafından yazılan mektubun da iddialarını doğruladığını, beyanlarına ilişkin evrakların da ekte sunulduğunu, İstinaf Mahkemesinin verdiği kararın usul ve yasalara tamamen aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Kadastro sonucu Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Mollaveyis köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 3 parsel, 103 ada 1 parsel, 104 ada 1 parsel, 104 ada 6 parsel, 104 ada 9 parsel, 105 ada 4 parsel, 106 ada 5 parsel, 106 ada 9 parsel, 106 ada 15 parsel, 106 ada 17 parsel, 107 ada 5 parsel, 107 ada 8 parsel, 109 ada 3 parsel, 112 ada 1 parsel, 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların ceddinden intikalen ve verese arasında taksime istinaden yirmi seneden beri zilyedi olan ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6) adlarına tespit ve tescil edildiği, kadastro tespitlerinin 04.04.2009 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 28.01.2020 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Yine Kadastro sonucu; Rize ili, Çamlıhemşin ilçesi, Yayla köyü çalışma alanında bulunan 123 ada 55 parsel, 140 ada 4 parsel, 140 ada 49 parsel, 144 ada 4 parsel sayılı taşınmazların ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6), ... oğlu ... (1/6)'in cedlerinden gelme malı olup yirmi yılı aşkın bir süreden beri çekişmesiz ve aralıksız ve malik sıfatıyla zilyetliklerinde bulunması nedeniyle adlarına tespit ve tescil edildiği, kadastro tespitlerinin 24.03.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 4.588,44 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,21.01.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.