Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1200 E. 2024/2572 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın zilyetliğe dayalı tapu tescili isteminin reddine ilişkin Yargıtay bozma kararına karşı yapılan karar düzeltme talebinin incelenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, taşınmaz üzerindeki ekonomik amaca uygun zilyetliğini 20 yıllık süreyle kesintisiz olarak sürdürdüğünü kanıtlayamaması ve imar-ihya faaliyetlerinin başlangıç tarihi ile ilgili çelişkili deliller nedeniyle zilyetlikle edinme şartlarını sağlamadığı gözetilerek, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma kararı kaldırılarak yerel mahkemenin ret kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/187 E., 2021/592 K.

Taraflar arasındaki davadan dolayı Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 11.11.2021 tarihli ve 2021/187 Esas- 2021/592 Karar sayılı kararın bozulmasına ilişkin olan Dairenin 30.10.2023 tarihli ve 2022/389 Esas - 2023/6015 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalı Hazine vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Halkaçayırı köyünde bulunan ve sınırları dava dilekçesinde gösterilen taşınmazı ev ve bahçesi olarak 25 yılı aşkın bir zamandır nizasız ve fasılasız malik sıfatı ile zilyet olarak kullandığını, Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği ile diğer üçüncü şahısların bu yerle bir ilgilerinin bulunmadığını belirterek anılan taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili ve ... vekili yargılama sırasındaki savunmalarında özetle, davanın reddini savunmuş, davalı Hazine vekili 28.04.2014 tarihli dilekçe ile TMK 71316 ncı maddesi gereğince taşınmazın adına tescilini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 21.10.2014 tarihli ve 2012/527 Esas, 2014/728 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulü ile fenni bilirkişiler ...,...'ın 28.03.2014 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 8.852,75 m2 mesahalı yerin son parsel numarası verilerek davacı ... adına tesciline, krokinin rapora ekli sayılmasına karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 11.11.2017 tarihli ve 2015/21368 Esas 2017/7761 Karar sayılı kararıyla; Büyükşehir Belediyesine husumet yöneltilmesi yönünde bozma yapılmış, bozmaya uyularak tamamlanan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı Hazine vekili temyiz etmiştir.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 19.10.2020 tarihli ve 2018/3005 Esas 2020/4453 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece yapılan araştırma ve uygulamanın hükme yeterli bulunmadığı gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı yanca taşınmazın tamamında fiili hakimiyetin 1994-1995 yılında tam olarak tesis edildiği ve bu tarih itibari ile de 20 yıllık fasılasız ve nizasız zilyetlik süresinin dava tarihi esas alındığında dolmadığı, bu anlamda davacının (A) harfi ile gösterilen taşınmaz üzerinde TMK'nın 713 üncü maddesinde aranan 20 yıllık zilyetlik şartını sağlamadığından fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile işaretlenen alan açısından sübut bulmayan davasının reddine; 12.07.2021 tarihli rapor eki krokide (A) harfi ile gösterilen toplam 8.852,64m2 yüz ölçümlü taşınmazın ev ve bahçesi vasfıyla ... adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

E. Yargıtay Kararı

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 30.10.2023 tarihli ve 2022/389 Esas - 2023/6015 Karar sayılı kararı ile; mahalli bilirkişi ve tanıkların, çekişmeli taşınmazın 1983-1984 yıllarından beri ev ve bahçesi olarak kullandığını beyan ettikleri, ziraat bilirkişi kurul raporunda 1990'lı yılların başında imar-ihyanın tamamlandığı, dava tarihine kadar 21-22 yıldır ev ve bahçesi olarak kullanıldığı, 1985 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın hali arazi vasfında bulunduğu, 1999 tarihli hava fotoğrafında ise 1 ev, 1 ahır ve münferit halde yapraklı ağaçların bulunduğunun tespit edildiği, 1985 yılı ile 1999 yılı arasında hava fotoğrafı bulunmadığı göz önüne alındığında bu durumu davacı lehine yorumlamak gerektiği, açıklanan nedenlerle davacı lehine zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

F. Karar Düzeltme Talebi

Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen bozma kararına karşı davalı Hazine vekili süresi içerisinde karar düzeltme talebinde bulunmuştur.

G. Karar Düzeltme Nedenleri

Davalı Hazine vekili karar düzeltme dilekçesinde; taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmaza ev ve benzeri tesisler yapmak, ağaç dikmek gibi hususların imar-ihya olarak kabul edilemeyeceğini, kanunda belirtilen 20 yıllık sürenin imar ve ihyanın tamamlanmasından itibaren hesaplanması gerektiğini, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda taşınmazın tarımsal faaliyet bulunmayan hali arazi niteliğindeyken 1990 yıllarının sonlarında sınırlarının belirginleştiği ve imar-ihyasının tamamlandığının belirtildiğini, buna göre 20 yıllık sürenin tamamlanmadığını, taşınmaz üzerindeki ağaç yaşlarının zilyetlik süresi için yeterli olmadığını, kaldı ki bu ağaçların bölgede kendiliğinden yetişen ağaçlardan olduğunu, taşınmazın büyüklüğü dikkate alındığında bu ağaçların iktisaba yeter mahiyette olmadığını belirterek kararını düzeltilmesini talep etmiştir.

H. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro sırasında tespit harici bırakılan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713 üncü maddesinin 1 inci fıkrası ve 6 ncı maddesi; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14, 16 ve 17 nci maddeleri; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddesi.

3. Değerlendirme

Dosyanın incelenmesinden; ... köyünde yapılan kadastro çalışmalarının ... Uşağı köyü kapsamında yapılarak 26.06.1963 tarihinde kesinleştiği, davaya konu taşınmazın paftasında tescil görmemiş boş alan olarak göründüğü ve hangi sebeple tescil harici bırakıldığının belirtilmediği, yargılama sırasında incelenen hava fotoğraflarına göre taşınmazın evveliyatının hali arazi olduğunun tespit edildiği, eldeki davanın 22.11.2012 tarihinde imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak 8.852,75 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz bölümüne ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır.

Karar düzeltme talebine konu bozma ilamında; yerel bilirkişi beyanlarına göre davacının zilyetliğinin 1983-1984 yıllarından beri süregeldiği, ziraat bilirkişi kurul raporunda 1990'lı yılların başında imar-ihyanın tamamlandığının belirtildiği, 1985 ve 1999 yılları arasında hava fotoğrafı bulunmadığı ve bu hususun davacı lehine değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de toplanan tüm delillerin yeniden birlikte değerlendirilmesi sonucunda varılan bu kanaate katılmak mümkün bulunmamaktadır.

Mahkemece mahallinde yapılan 15.04.2014 tarihli ilk keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık, davacının taşınmazı 1980 senesinde sahiplenerek taşlarını temizlediğini ve içerisindeki evi inşa ederek kesintisiz olarak ikamet ettiğini beyan etmiş, bozma ilamı üzerine yapılan 25.06.2021 tarihli nihai keşifte dinlenen farklı yerel bilirkişi ve tanıklar ise davacının 1983-1985 yıllarında gelerek aynı yıl ev inşa ettiğini, taşınmazda ziraat yapmaya çalıştığını ancak suyun yetersiz olması nedeniyle başarısız olduğunu, 5-6 yıl sonra taşınmazda bulunan ahırı inşa ederek besi hayvancılığı yapmaya başladığını ve kalan kısımları da bu amaçla kullandığını, yakın bir zamanda ise kuzey bölümünü bostan ve ziraate ayırdığını beyan etmiştir. 17.08.2021 tarihli harita mühendisi bilirkişi raporunda ve bu rapora uyumlu bir kanaatin bildirildiği orman bilirkişi raporunda taşınmazın 1952 yılındaki hava fotoğrafında hali arazi olduğu, benzer şekilde 1985 tarihli hava fotoğrafında da herhangi bir kullanımın ve tarımsal faaliyetin görülmediği, taşınmazın hali arazi vasfında olduğu, 1999 yılı hava fotoğrafında ise taşınmaz üzerinde 2 adet yapı ve ağaçların bulunduğu bildirilmiştir. O halde, davacının belirtilen tarihlerde taşınmazı sahiplenerek kullanmaya başladığına dair yerel bilirkişi beyanlarının denetlenebilir nitelikte ve bilimsel verilere dayalı bilirkişi raporlarıyla doğrulandığını söylemeye imkan yoktur.

Öte yandan, 24.08.2021 tarihli ziraat bilirkişi heyeti raporunda taşınmazın bir kısmında değişik yaş ve sayıda meyve ağaçları dikili olduğu, bir kısmında ev ihtiyaçları için sebze dikili olduğu ve geri kalan kısmın avlu olarak kullanıldığı, pulluk taban ve tabakasının oluştuğu, pulluk tabakasının oluşması için de araziye yaklaşık 20–30 yıl önceden süregelen aralıksız toprak işleme işlemlerinin uygulanması gerektiği, taşınmazda 25-30 yaşlarında peyzaj amaçlı servi, çınar ve çam ağaçlarının yanı sıra 25-30 yaşında 7 incir, 2 badem, 1 asma, 20-25 yaşında 2 ayva, 1 dut ağacı ile bunlar dışında en yaşlısı 15 yaşında olan toplam 58 adet çeşitli yaşlarda nar, zeytin, erik, badem, vişne, armut, ceviz, hurma, kayısı ve yenidünya ağaçlarının bulunduğu belirtilmiştir. Ne var ki; davanın 2012 yılında açıldığı, dava tarihinden önceki 20 yıllık dönemde zilyetlikle edinme koşullarının değerlendirilmesi gerektiğinden imar-ihyanın en geç 1992 yılında tamamlanarak ekonomik amaca uygun zilyetliğin bu tarihten itibaren kesintisiz sürdürüldüğünün denetlenmesi gerektiği açıktır. Bilirkişi raporunda tespit edilen ağaç yaş ve sayıları dikkate alındığında, ağaç yaşlarının lehe değerlendirilmesi halinde dahi 1992 yılında taşınmaz üzerinde sayısı belli olmayan peyzaj amaçlı ağaçlarla birlikte 7 incir, 2 badem, 1 asma ağacının bulunduğu, buna karşın davaya konu taşınmazın yüzölçümünün 8.852,64 m2 olduğu, 1985 ve 1999 yılları arasında başka uçuş olmadığı ve bu yıllar arasında davacının taşınmazın tamamındaki ekonomik amaca uygun zilyetliğini ortaya koyan başka bir delil bulunmadığı, aynı raporda taşınmazın imar-ihyasına 1980’li yılların sonlarında başlandığı ve 1990'lı yılların başlarında imar-ihyanın tamamlandığı, imar-ihyanın tamamlanmasından dava tarihine (2012) kadar yaklaşık 21-22 yıl geçtiği yönünde kanaat bildirilmiş ise de bu yöndeki tespitin soyut olduğu, diğer taraftan 17.08.2021 tarihli harita mühendisi bilirkişi raporu ve orman bilirkişi raporlarında 1990 yıllarının başlarında taşınmazın taşlarının temizlendiği, ev ve ahır inşa edilerek fidanların dikildiği, 1990 yıllarının sonlarında ise taşınmazın sınırlarının belirginleştiği ve imar-ihyasının tamamlanarak kullanılmaya başlandığı yönünde kanaat bildirildiği, bu haliyle imar-ihyanın 1992 yılında tamamlandığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği de anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, taşınmaz üzerinde davacı tarafından meydana getirildiği kanıtlanan muhdesatın taşınmazın yüzölçümü dikkate alındığında ekonomik amaca uygun olarak kullanımı kanıtlamaya yetecek yoğunlukta olmadığı, davacının taşınmaz üzerindeki ekonomik amaca uygun zilyetliğinin süresine ilişkin duraksama bulunduğu, temyize konu Mahkeme kararında da belirtildiği gibi dinlenen yerel bilirkişilerin beyanlarının somut verilerle denetlendiğinde gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığı, ekonomik amaca uygun zilyetliğin başlangıç tarihini ispat edecek farklı bir delilin de davacı tarafından sunulmadığı gözetildiğinde Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın isabetli olduğu karar düzeltme talebi üzerine bu kez yapılan inceleme sonucunda anlaşılmıştır.

V. KARAR

Anılan hususlar karar düzeltme isteği üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin karar düzeltme isteğinin 6100 sayılı HMK'nın geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla HUMK'un 440 ıncı maddesi uyarınca kabulüne,

Yukarıda belirtilen gerekçelerle Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 30.10.2023 tarihli ve 2022/389 Esas - 2023/6015 Karar sayılı bozma kararının ortadan kaldırılmasına, Mahkemenin 11.11.2021 tarihli, 2021/187 Esas 2021/592 Karar sayılı kararının açıklanan nedenlerle ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf bulunduğun bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

28.03.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.