Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1265 E. 2024/6110 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalıp kalmadığına ve buna bağlı olarak Hazine adına tapu iptali ve terkin işlemlerinin yapılıp yapılmayacağına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: İdarece belirlenen ve idari yargı kararıyla kesinleşen kıyı kenar çizgisinin tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu, mahkemenin ise bu çizgiyi esas almayarak farklı bir tespitte bulunduğu gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/355 E., 2023/140 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali-terkin, kal davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; Muğla ili, ... ilçesi, .... köyünde bulunan dava konusu 144 ada 32 parsel sayılı taşınmazın yaklaşık 48,46 metrekarelik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek anılan kısmın tapu kaydının iptaline, varsa üzerindeki muhdesatların kal'ine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; kayden maliki olduğu çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi ile ilgisinin olmadığını, kıyı kenar çizgisinin iptali yönünde Muğla İdare Mahkemesine açmış olduğu davanın sonucunun beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece ilk kararda; 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Dairece; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, İdare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin iptali konusunda açılıp retle sonuçlanan idari yargı kararı ile idarece çizilen kıyı kenar çizgisi 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince tarafları bağlayacağından, fen memuru veya harita mühendisi sıfatını haiz bilirkişi veya bilirkişiler aracılığıyla yapılacak keşifle kesinleşen kıyı kenar çizgisinin saptanmasının, böylece çekişmeli taşınmazın veya bir bölümünün kıyıda kalıp kalmadığının belirlenmesinin, davada yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davacı veya davalı tarafın hangisinin sorumlu tutulacağı yönünden önem arz ettiğine değinilerek tarafları bağlayıcı nitelikteki idari kıyı kenar çizgisinin mahallinde yapılacak keşifle saptanması, çekişmeli yerin kıyıda kalıp kalmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve ondan sonra yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin hüküm altına alınması gerektiği gerekçesiyle yargılama giderleri yönünden hüküm bozulmuş, davacı Hazine vekilinin karar düzeltme isteği ise reddedilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak verilen ikinci kararda; davanın reddine ilişkin kısmın bozma kapsamı dışında kaldığı gerekçesiyle bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulmuş, bu kararın da davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Dairece bu kez; 5841 sayılı Kanun'un yürürlüğü döneminde hak düşürücü sürenin değerlendirilmesinin doğru olduğu, ancak anılan Kanun'un Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemeyeceğine değinilerek kıyı-kenar çizgisinin yöntemince belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21.01.2021 tarihli ve 2020/3372 Esas, 2021/345 Karar sayılı kararı ile; uzman bilirkişilerin, Kanun'un ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar edilmesinin doğru olmadığına, Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olduğunun söylenemeyeceğine değinilerek 3 kişilik jeolog ya da jeomorfolog, 1 harita mühendisi, 1 inşaat ve 1 ziraat mühendisinden oluşacak bilirkişi kurulu eliyle dava konusu taşınmazda yeniden keşif yapılması, çekişmeli taşınmazın tamamen veya kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 12.09.2023 tarihli ve 2021/355 Esas, 2023/140 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalmadığının alanında uzman bilirkişilerin hükme esas alınabilecek raporundan da anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine karşı dava açılmış ve bu çizgi idari yargının kesinleşen kararı ile saptanmış ise kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinde idari yargıca belirlenen çizginin adli yargıca esas alınmasının zorunlu olduğunu, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin esas alınması gerektiğini, keşfe katılan bilirkişilerin yerleşik içtihatlarda belirtildiği şekilde teşekkül ettirilmediğini, mimar ve şehir plancısının da yer alması gerektiğini, dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılması mümkün olmayan tarım dışı bir arazi olup Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, eksik ve yetersiz raporlara dayanılarak karar verildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ile terkin ve kal istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4., 5. ve 9. maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715. ve 999. maddeleri, 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kadastro çalışmaları sonucu, Muğla ili, .... ilçesi, .... köyünde bulunan dava konusu 144 ada 32 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına tespit ve tescil edildiği, yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi heyet raporunda, idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinden farklı bir kıyı kenar çizgisi belirlenmek suretiyle dava konusu taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi dışında kaldığına yönelik tespite yer verildiği anlaşılmaktadır.

2. Hemen belirtilmelidir ki, uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

3. Somut olaya gelince; Mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu hükme esas alınarak dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi dışında kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de verilen karar dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Şöyle ki, eldeki davada davalı ... tarafından dava konusu taşınmaza ilişkin idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin iptaline ilişkin idari yargıda dava açıldığı, Muğla İdare Mahkemesi'nin 2003/1175 Esas, 2005/1490 Karar sayılı kararı ile; davacının (...) iddialarının ispatlanamadığı, idarece tesis olunan dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından bahsedilerek davanın reddine karar verildiği, verilen kararın onanarak kesinleştiği, bu nedenle 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin tarafları bağlayacağı anlaşılmaktadır.

4. Hal böyle olunca; idari yargı kararı ile idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin davanın taraflarını bağlayan bir içerik kazandığı gözetilmek suretiyle mahallinde teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte tarafları bağlayıcı nitelikteki idari kıyı kenar çizgisinin taşınmaza uygulanması, kıyı kenar çizgisinin idarenin düzenlediği haritaya değer verilerek saptanması, böylece çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının, kıyı-kenar çizgisi içerisinde ise ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

11.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.