Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1436 E. 2024/5454 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı iddiasıyla Hazine tarafından açılan tapu iptali ve terkin davasında, mahkemenin yeterli araştırma yapmadan hüküm kurması nedeniyle uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, kıyı kenar çizgisinin tespitinde gerekli incelemeleri yapmadan, özellikle idari tespitlerle çelişen bilirkişi raporuna dayanarak eksik inceleme ile hüküm kurması ve 28.11.1997 tarihli 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'na uygun bir tespit yapılmaması gözetilerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2014/502 E., 2015/113 K.

HÜKÜM : Kısmen Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali-terkin ve müdahalenin önlenmesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; Balıkesir ili, ... ilçesi, .... köyünde bulunan davalı adına kayıtlı dava konusu 105 parsel sayılı taşınmazın 21,88 metrekarelik kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kalan yerlerden olduğunu ileri sürerek bu kapsamda kalan bölümün tapu kaydının iptaliyle kıyı olarak terkinine, davalının bu kısma ilişkin müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, keşifteki beyanında; fen memurlarının daha evvel kıyı kenar çizgisini belirleyen paftayı zemine uyguladıklarını, belirledikleri sınıra göre bahçe duvarının yıkıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece; hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 25.11.2013 tarihli ve 2012/14550 Esas, 2013/17533 Karar sayılı kararı ile; mahkeme kararının temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 E., 2011/77 K. sayılı kararıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve geçici 10. maddenin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verildiği, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra doğru olduğunun söylenemeyeceği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanmasının zorunlu olduğuna değinilerek işin esasının ve dava konusu taşınmaz bölümünün, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 29.01.2015 tarihli ve 2014/502 Esas, 2015/113 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın 5,86 m2'lik kısmının kıyı kenar çizgisi ile deniz arasındaki kısımda kaldığı gerekçesiyle 5,86 m2'lik kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine, anılan kısma ilişkin müdahalenin önlenmesine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişilerce yeni bir kıyı kenar çizgisi belirlendiğini, idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin yasaya ve içtihatlara uygun olduğunu, kıyı kenar çizgisindeki farklı tespitlerin nedenleri tartışılmadan düzenlenen bilirkişi raporlarının usul ve yasaya uygun olmadığını, eksik incelemeye dayalı hüküm kurulduğunu, müdahalenin önlenmesi talebi kabul edildiğinden bu kısım yönünden yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali-terkin ve müdahalenin önlenmesi istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4., 5. ve 9. maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715. ve 999. maddeleri, 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Balıkesir ili, ... ilçesi, .... Mahallesinde bulunan dava konusu 105 parsel sayılı, 236 metrekare yüzölçümlü, avlulu kargir ev vasıflı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu, TKGM Parsel Sorgulama üzerinden yapılan sorgulama sonucu 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/A maddesi gereği 03.08.2015 tarihli yenileme işlemi ile 298 ada 12 parsel numarası ile ve 264,10 metrekare yüzölçümlü olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır.

2. Hemen belirtilmelidir ki, uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

3. İdarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5. ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

4. İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.

5. Somut olaya gelince; Mahkemece dava konusu taşınmazın 5,86 m2'lik kısmının kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, jeolog bilirkişiler tarafından hazırlanan heyet raporunda dava konusu taşınmazın güney kısmının yüksek duvarla çevrili olduğundan denizel hareketin parsel içerisindeki güncel ilerleyişinin engellendiğine, ancak söz konusu taşınmaz ile batısında bulunan 104 parsel arasından geçmekte olan yolda yapılan incelemede denizel hareketin karasal yönde ilerlemesinin net olarak görüldüğüne, zemin farklılıkları rahatlıkla ayırt edilebildiğinden gözlem çukuru açılmasına gerek görülmediğine değinilmiş, dava konusu taşınmaz civarındaki yapılaşmaya ve denizin kıyıda yığmış olduğu malzeme miktarına bağlı olarak kıyı-kenar çizgisini belirlediklerinden bahsedilerek yeni kıyı-kenar çizgisi tespit edilmiş ise de alınan raporların yeterli ve hükme elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.

6. Hal böyle olunca; 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar, aynı Kanun'un 5. ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutularak 3621 sayılı Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi heyeti oluşturulup dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, taşınmazın farklı noktalarında gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile Bakanlık tarafından onaylanan kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, çevre parseller hakkında kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, varsa kesinleşen kıyı-kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı-kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, gerektiği takdirde bilirkişi kurulundan bu hususları da karşılayacak şekilde rapor alınması, raporda kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının, kıyı-kenar çizgisi içerisinde ise ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak çelişkiler olduğu takdirde bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin nedenlerinin de denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, öte yandan dava konusu taşınmazın yenileme işlemi sonucu yeni ada/parsel numarası aldığı hususu da gözetilmek suretiyle tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-2. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

07.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.