Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1474 E. 2024/6564 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davaya konu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı ve buna bağlı olarak tapu kaydının iptali ve terkinine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın daha önceki bozma kararında belirtilen hususları tam olarak yerine getirmeyerek ve özellikle taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre konumunu tespit etmede eksik inceleme yaparak hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/506 E., 2023/698 K.

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve terkin davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl ve birleştirilen davada davacı Hazine vekili; .... ilçesi, .... Mahallesinde bulunan davalılara ait dava konusu 293 ada 26 parsel sayılı taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kalan yerlerden olduğunu ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile tescil dışı bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl ve birleştirilen davada davalılar; davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece; hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine dair verilen ilk kararın davacı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Dairece; davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından bahsedilerek yargılama giderleri yönünden mahkeme kararı bozulmuş, davacı Hazine vekilinin karar düzeltme isteği üzerine Dairece bu kez; 5841 sayılı Kanun'un yürürlüğü döneminde verilen kararın doğru olduğu, ancak anılan Yasa'nın Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli ve 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararıyla iptal edildiği, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine dair verilen kararın doğruluğundan söz edilemeyeceğine değinilerek işin esası hakkında değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle önceki bozma kararının ortadan kaldırılmasına, yazılı gerekçe ile kararın bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, parselin tamamının kıyı-kenar çizgisi dışında kaldığı, kıyı vasfında olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karara karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13.06.2014 tarihli ve 2013/21030 Esas, 2014/12435 Karar sayılı kararı ile; yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya elverişli olmadığına, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmediğine değinilerek dava konusu taşınmazın 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesi, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi, 3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesinin de gözetilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, davalılar vekilinin karar düzeltme isteği ise reddedilmiştir.

3. Mahkemenin 11.10.2023 tarihli ve 2015/506 Esas, 2023/698 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, 05.01.1976 onaylı kıyı kenar çizgisinin kıyı mevzuatına uygun şekilde doğal, gerçek ve fiili konumuna uygun geçirildiği, bu kıyı kenar çizgisine göre dava konusu taşınmazın kara tarafında kaldığı, şehir planlamacısı bilirkişisinin 05.01.2023 tarihli raporuna üstünlük tanınması gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usule, yasaya ve Yargıtay bozma kararına aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığının tespit edildiği raporlara dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davalılar lehine iki ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptali ve terkin istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

Anayasa’nın "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4., 5. ve 9. maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 715. ve 999. maddeleri, 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Trabzon ili, .... ilçesi, .... Mahallesinde bulunan dava konusu 293 ada 26 parsel sayılı, 232,00 metrekare yüz ölçümlü taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi gereği yenileme işlemi ile 20.01.2021 tarihinde 1419 ada 17 parsel numarasıyla ve 229,78 metrekare yüz ölçümlü olarak tescil edildiği anlaşılmaktadır.

2. Hemen belirtilmelidir ki, uyuşmazlığın niteliğine göre öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi var ise buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

3. İdarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş olması ve davalının itirazına uğramış olması halinde adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak aynı Kanun'un 5. ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı-kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

4. İdarenin kıyı-kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle Mahkemece kıyı-kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.

5. Öte yandan, Mahkemenin Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşur. Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir.

6. Somut olaya gelince; yukarıda da değinildiği üzere bozma kararına uymakla Mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem ve araştırma yapma zorunluluğu bulunmaktadır. Ne var ki Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, yapılan araştırma ve inceleme de hüküm kurmak için yeterli bulunmamaktadır. Mahkemece son bozma kararından sonra yapılan ilk keşif sonucu alınan heyet raporunda dava konusu taşınmazın kıyı alanında kaldığına yer verilmekle birlikte dava konusu taşınmazı kapsayan kıyı kenar çizgisi tespit çalışmalarının idarece tamamlanmadığı, ikinci keşif ile alınan raporlarda ise taşınmazın kıyı-kenar çizgisi dışında olduğu bildirilmiş, sonrasında üçüncü keşif sonucu alınan ortak (ek) raporda dava konusu yerin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığına dair tespite yer verilmiş, ancak taşınmazın güneyinde sondaj çalışması yapılması gerektiğinden bahsedilerek kıyı-kenar çizgisi belirlenmemiş, bilahare dördüncü keşif ile alınan raporlarda da dava konusu yerin kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kaldığından bahsedilmiş ise de kıyı kenar çizgisinin nereden geçtiğinin belirlenebilmesi için sondaj çalışmaları yapılması gerektiğine değinilmiş, son yapılan keşif ile alınan jeoloji mühendisleri, inşaat mühendisi ve ziraat mühendisi bilirkişilerinden oluşan heyet raporlarında ise bu kez dava konusu ve komşu parsellerde yapılacak sondaj çalışmaları ile kıyı kenar çizgisinin tespit edilebileceği bildirilmiş, anılan tespite katılmadığından heyetten ayrı rapor düzenleyen mimar, şehir planlamacısı bilirkişinin 05.01.2023 tarihli raporunda ise idarece belirlenen kıyı kenar çizgisinin doğru olduğu, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kalacağına dair görüş bildirilmiş ve Mahkemece bu rapor esas alınmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak önceki bozma kararında dosya içerisinde bulunan bilirkişi heyet raporlarının çelişkili olduğuna değinilerek yeniden yapılacak keşif ile kıyı-kenar çizgisinin tespit edilmesi, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi gerektiğine işaret edilmiş ise de, yeniden yapılan keşifler neticesinde kıyı-kenar çizgisi tespit edilememiş, düzenlenen raporlar arasındaki çelişkiler giderilmemiştir. Nitekim raporlar arasında çelişki bulunduğuna gerekçeli kararda da değinilmiştir. Öte yandan; komşu parseller hakkında dava açılıp açılmadığı, kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunup bulunmadığına ilişkin bir araştırma da yapılmamıştır.

7. Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı-kenar çizgisinin ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının eksiksiz olarak getirtilmesi, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gözetilmek suretiyle 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar, aynı Kanun'un 5. ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı göz önünde tutularak 3621 sayılı Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi heyeti oluşturulup dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, gözlem çukurları açılarak bu çukurlardan alınan verilerin incelenmesi, açılan gözlem çukurlarının harita üzerinde işaretlenerek gösterilmesi ve topoğrafik memleket haritalarından da yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin tespit edilmesi, keşfen tespit edilen kıyı-kenar çizgisi ile idarece belirlenen kıyı-kenar çizgisinin fen bilirkişisi tarafından kroki üzerinde ayrı ayrı gösterilmesi, her ikisinin çakışmaması halinde çelişkinin nedenlerinin bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, çevre parseller hakkında dava açılıp açılmadığının, kesinleşmiş kıyı-kenar çizgisi bulunup bulunmadığının araştırılması, dava açılmış ise dosyaların mahkemelerinden temin edilmesi, varsa komşu parsellerde kesinleşen kıyı-kenar çizgisinin eldeki davada belirlenen kıyı-kenar çizgisi ile çelişip çelişmediğinin göz önünde bulundurulması, gerektiği takdirde bilirkişi kurulundan bu hususları da karşılayacak şekilde rapor alınması, raporda kıyı-kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi, dava konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının, kıyı-kenar çizgisi içerisinde ise ne kadarlık kısmının kıyı-kenar çizgisi içinde olduğunun duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, önceki bilirkişi raporları da dikkate alınarak raporlar arasındaki çelişkinin nedenlerinin de denetime açık, bilimsel verilere dayalı olarak bilirkişilere açıklattırılması, dava konusu taşınmazın yenileme işlemi sonucu yeni ada/parsel numarası aldığı hususu da gözetilmek suretiyle tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmektedir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı Hazine vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Temyiz eden davacı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

02.12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.