Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1517 E. 2025/2584 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın vekaletname ile devredilen taşınmazların satışının muvazaalı olup olmadığı ve vekaletin kötüye kullanılıp kullanılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekil edene karşı sadakat ve özen borcu ile vekalet görevinin kötüye kullanılması durumunda iyi niyetli üçüncü kişilerin kazanımlarının korunması ilkeleri gözetilerek, mirasbırakanın hesabına yatırılan bedellerin akıbetinin araştırılmamış olması ve vekilin taşınmazların rayiç bedellerini miras bırakana ödeyip ödemediğinin açıklığa kavuşturulmaması nedeniyle eksik incelemeyle hüküm kurulduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2339 E., 2024/254 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 11. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/57 E., 2022/243 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; mirasbırakanları ... adına kayıtlı 844 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 3 nolu bağımsız bölümler ve 208 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölüm ile ilgili olarak; muris tarafından davalı torunu ...'a verilen vekaletname ile 1 nolu bağımsız bölümün 27.10.2007 tarihinde davalı ...'na, 3 nolu bağımsız bölümün 26.06.2010 tarihinde 1/2 payının davalı ... ve 1/2 payının ise ...'a, 4 nolu bağımsız bölümün ise 03.09.2009 tarihinde davalılardan ...'a satış yolu ile devredildiğini, satışların gerçek olmadığını, mirasçılardan mal kaçırmak kastıyla yapıldığını, davalıların eylem ve iş birliği içerisinde hareket ettiğini, devirlerin muvazaalı olduğunu, davacılar ile davalılardan kardeşleri olan ... arasında birçok konuda anlaşmazlık yaşandığını, murisin yönlendirmeye açık olduğunu, maddi manevi tüm desteğini ... ve çocuklarına verdiğini, ...'ın oğlu ...'ı kullanarak işlemler yaptırdığını, murisin ölümünden 6 ay önceki süre içerisinde taşınmazlarının elden çıkarıldığını, murisin hesaplarında bedelin çıkmadığını, vekaletin kötüye kullanıldığını, eğer vekil bedeli ödemiş olsaydı murisin hesabında bedelin çıkacağını, taşınmazları satın alan kişilerin iyi niyetli olmadığını, tüm devirlerin aynı vekaletname ve aynı vekil tarafından yapıldığını, devirlerin davalılarda şüphe uyandırması gerektiğini, taşınmazların rayiç bedelinin çok altında bir bedelle devredildiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında (1/4'er) adlarına tesciline, olmadığı takdirde vekaleti kötüye kullanan ... ile onunla eylem birliği içerisinde hareket eden davalı ...'dan dava konusu taşınmazların rayiç değeri üzerinden tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar ... ve... vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların doğru olmadığını, taşınmazların gerçek satış sözleşmesi ile devredildiğini, muvazaa iddiasının doğru olmadığını, satıştan önce müvekkillerinin ve diğer davalıların birbirini tanımadığını, herhangi bir akrabalık ve arkadaşlık ilişkisi olmadığını, müvekkillerinin oturmak için taşınmazı emlak komisyoncusu aracılığı ile aldığını, taşınmazda oturduklarını, 3 nolu taşınmaz için 434.000,00 TL ödeme yapıldığını, 115.000,00 TL'sinin banka aracılığı ile (kredi çekerek) ödendiğini belirterek müvekkilleri yönünden davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... ve ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını, vekaletin kötüye kullanılmadığını, bedellerin bizzat murisin Ziraat Bankasındaki hesaplarına yatırıldığını, vekalet yetkisi verildiğini, bu yetkinin kullanılarak murisin talebi doğrultusunda satış yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların doğru olmadığını, taşınmazın bedeli ödenerek satın alındığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak ve tapuya güvenerek satın aldığını, iyi niyetinin korunması gerektiğini, bedelin 100.000,00 TL'sini murisin banka hesabına yatırdığını, 200.000,00 TL'nin elden nakit olarak ödendiğini, 7.000,00 TL'nin ise satıştan sonra aylık taksitler halinde ödendiğini, murise toplamda 307.000,00 TL ödeme yapıldığını, taşımazın yatırım amaçlı olarak alındığını, bu nedenle 21.04.2021 tarihli kira sözleşmesinin düzenlendiğini ve dosyaya sunulduğunu, iddiaların somut herhangi bir delille desteklenmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların doğru olmadığını, muris tarafından ...'a verilen vekaletnamenin usulüne uygun düzenlendiğini, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, kısa süre içerisinde 3 taşınmazın devrini bilebilecek durumda olmadığını, bu işlemin davalının kötü niyetini göstermeyeceğini, taşınmazı davalı ...'ın satmak istemesi üzerine 275.000,00 TL bedelle satın alındığını, anlaşma sağlanırken hem ...'ın hem ... Yanar'ın yan yana olduğunu, muris ile anlaşmanın sağlandığını, 125.000,00 TL'sinin peşin ve nakit olarak tapuda işlem yapılan gün ödendiğini, 150.000,00 TL'sinin ise 1 hafta sonra murisin hesabına gönderildiğini, taraflar arasında bir protokol düzenlendiğini ve ... Yanar'ın lehine 1 haftalık senet düzenlendiğini, 04.11.2020 tarihinde 150.000,00 TL'nin ... Yanar'ın Ziraat Bankasındaki hesabına gönderildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla

; davalılar ... ve ... hakkında; davalıların satış şemasındaki yegâne rol ve işlevinin murisin verdiği yetkiyi kullanmalarıyla mahdut olduğu ve bu rolün onların bu davayla mahdut olarak dava konusu hakla ilgilerini kestiği, dolayısıyla davada pasif husumet ehliyetlerinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle açılan davanın HMK'nın 114/1/d ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine, diğer davalılar ..., ..., Sedat Yıldız ve ... hakkında; murisin davacılardan hisselerini kaçırmak amacıyla ve onların paylarını almalarını önleyecek şekilde davalılara taşınmaz devrettiği gerekçesiyle açılan davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında davacılar adlarına tesciline, sair talepler konusuz kalmakla esası hakkında karar ittihazına yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve... vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların murisin mirasçıları olduğu, davalılardan ...'ın murisin oğlu, davalı ...'ın ise ...'in oğlu yani murisin torunu olduğu, murisin davalı torunu ...'a vekaletname verdiği, vekaletname kullanılarak yakın tarihlerde taşınmazların davalılara satılarak devredildiği, davacının muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil, bu talebin kabul edilmemesi halinde davalılar ... ve ... yönünden vekaletin kötüye kullanılması nedeniyle tazminat talep ettiği, davalılar ... ve ... ile diğer davalılar arasında işbirliği olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunmadığı, bu davalılar dışındaki davalıların taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldıkları, bankaya yapılan ödeme belgelerinin dosyaya sunulduğu, diğer taşınmazları satın alan davalı kişilerin iyi niyetli üçüncü kişi oldukları, TMK'nın 1023. ve 1024. maddeleri gereğince kazanımlarının korunması gerektiği, muris muvazaası iddiasına ilişkin eylemleri olduğu hususunun kanıtlanmadığı, bu nedenle bu davalılar yönünden muris muvazaasının yasal koşullarının oluşmadığı, kazanımlarının korunması gerektiği, davalılar ... ve ... yönünden davacının dava dilekçesinde ayrıca vekaletin kötüye kullanılması iddiasında da bulunduğu, dosyaya sunulan banka kayıtlarında davalı üçüncü kişilerin yaptığı ödemelerin bir kısmının muris tarafından bankadan çekildiğinin anlaşıldığı, resmi olarak gösterilen bedeller ile davalıların anlaştığı bedeller arasında fark bulunduğu, vekil ...'in varsa eksik ödemeyi murise ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, davacıların eksik ödenen bedel var ise payları oranında hak sahibi olduğu, bu nedenle Mahkemece davalılar ... ve Yunus... yönünden davanın pasif husumetten reddinin usul ve yasaya uygun olmadığı, ancak davacılar vekilinin istinaf başvurusu bulunmadığından bu hususa sadece değinildiği, halen malik olan davalıların ise bedelini ödemek sureti ile taşınmazları satın alan iyi niyetli 3. kişiler olduğu ve muris muvazaasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davacının davasının tüm talepleri yönünden ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesi ile; muvazaa iddiasının ispatlanması ile birlikte yapılan tescilin yolsuz tescil hükmünde olup mutlak butlanla malul olacağından, eldeki davada Yargıtay uygulaması dikkate alınarak taşınmazı muvazaalı şekilde ilk elden devir alan davalı tapu maliklerinin iyi niyetli olup olmadıklarının hiçbir öneminin olmadığını, bir an için iyi niyetli olabilecekleri kabul edilecek olsa dahi bu durumun yolsuz tescili geçerli hale getirmeyeceğini, bu nedenle yolsuz tescile dayalı tapu iptali ve tescil taleplerinin kabulü gerektiğini, muris ... tarafından dava konusu taşınmazların mirasçı müvekkillerinden mal kaçırma amaçlı olarak davalılara devredildiğini, murisin paraya ihtiyacının olmadığını, yapılan satış işlemlerinin davalı torun ... tarafından alınan vekaletname ile murisin ölümüne yakın tarihlerde gerçekleştirildiğini, değerler arasında fahiş fark bulunduğunu, tapu iptali ve tescil taleplerinin kabul edilmemesi halinde satış bedelini vekil edene ödemeyerek vekalet görevini kötüye kullanan ... ile davalı babası ... aleyhine dava konusu taşınmazların rayiç bedellerinin ödenmesini istediklerini, asıl talepleri olan tapu iptali ve tescil taleplerinin kabul edilmesi nedeniyle istinaf yoluna başvurmadıklarını, bu yönden verilen ret kararının kesin olarak değerlendirilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1938 doğumlu mirasbırakan .....'ın 08.01.2021 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı çocukları ...,..., ve ... ile davalı oğlu....'in kaldıkları, davalılardan ....'in,....'in oğlu olduğu, murisin Bakırköy 3. Noterliğinin 24.10.2020 tarihli ve 5825 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalı torunu ....'i vekil olarak atadığı, davalı ... tarafından murise vekaleten, murisin adına kayıtlı dava konusu 844 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 3 nolu bağımsız bölümün 26.06.2020 tarihli satış işlemi ile davalılar ... ve...'a, aynı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümün 27.10.2020 tarihli satış işlemi ile davalı ...'na devredildiği, yine murisin kayden maliki olduğu 208 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün murise vekaleten davalı ... tarafından 03.09.2020 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...'a temlik edildiği, davacıların yapılan satış işlemlerinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde davalılar ... ve ...'den taşınmazların bedelinin tahsili istemli olarak eldeki temyize konu davayı 29.01.2021 tarihinde açtıkları, davacılardan ...'nin dosya temyiz aşamasında iken 15.02.2025 tarihinde öldüğü, mirasçıları tarafından davacılar vekiline vekalet verilerek davaya devam edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 390. maddesi) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1.). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi TMK'nın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Hemen belirtmek gerekir ki; kayıt maliki davalılar ... ve..., ... ve ... yönünden; adı geçen davalıların diğer davalılarla el ve işbirliği içerisinde hareket ederek mirastan mal kaçırma amacı içinde oldukları hususunun davacı tarafça ispatlanamadığı, kayıt maliki davalılar tarafından yapılan bir kısım ödemelerin murisin banka hesabına gönderildiği, adı geçen davalıların TMK'nın 3. maddesi kapsamında iyi niyetli olarak taşınmazları iktisap ettikleri, davalılardan murisin oğlu olan ...'in ise vekalet ilişkisi içerisinde yer almadığı ve kayıt maliki de olmadığı gözetilerek adları geçen davalılar ve tapu iptali ve tescil talebi yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmediğinden davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Davacıların davalı ... yönünden tazminat istemlerine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

İlk Derece Mahkemesince, davacıların terditli taleplerinden ilki olan tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiş, kararın kayıt maliki davalılar tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, davalılar ... ve ... yönünden terditli bedel istemine ilişkin olarak davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, ancak bu hususun davacılar tarafından istinaf edilmediği gerekçe gösterilmek suretiyle davalıların istinaf başvurularının kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davacıların tüm talepleri yönünden davanın reddine karar verilmiş olup karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hemen Belirtilmelidir ki; İlk Derece Mahkemesince verilen kararda davacıların asıl talepleri kabul edilmiş olduğundan, terditli bedel talebinin reddine ilişkin kararın istinaf konusu yapılmasının davacılardan beklenemeyeceği açıktır.

Öte yandan; dosya içeriğinden ve murisin banka hesap hareketlerinden davalılardan ... tarafından 28.08.2020 tarihinde 100.000,00 TL'nin murisin hesabına yatırıldığı, açıklama kısmında; " tapu ücreti" yazılı olduğu, bu paranın 02.09.2020 tarihinde murisin hesabından çekildiği, yine murisin Ziraat Bankası hesabında yapılan incelemede 26.06.2020 tarihinde 115.000,00 TL bedelin yatırıldığı, açıklama kısmında ; " gönd: ..., konut bedeli ..." yazılı olduğu, bu paranın 29.06.2020 tarihinde hesaptan çekildiği, yine aynı hesap hareketlerinde murisin hesabına 04.11.2020 tarihinde 150.000,00 TL yatırıldığı, açıklama kısmında; " ... para yatırma" şeklinde ibarenin yazılı olduğu, aynı tarihte murisin hesabından 100.000,00 TL'nin çekildiği, yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporlarından davalılar ... ve...'a temlik edilen 3 nolu bağımsız bölümün satış tarihindeki değerinin 379.500,00 TL, davalı ...'ya devredilen 1 nolu bağımsız bölümün satış tarihindeki değerinin 333.000,00 TL, davalı ...'e devredilen 4 nolu bağımsız bölümün devir tarihindeki değerinin 357.000,00 TL olarak belirlendiği, davalıların savunmalarında bir kısım bedellerin murisin hesabına yatırıldığını, bir kısım bedelin ise elden teslim edildiğini belirttikleri, ancak murisin hesabına yatırılıp kısa sürede çekilen bedellerin kimin tarafından çekildiğinin tespit edilmediği, vekilin vekil edene hesap verme yükümlülüğü çerçevesinde taşınmazların rayiç bedelinin tamamını murise ödeyip ödemediğinin araştırılmadığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; yukarıda açıklandığı üzere murisin banka hesabına yatırılıp kısa sürede çekilen bedellerin kimin tarafından çekildiğinin tespit edilmesi, elden ödendiği belirtilen bedellerin araştırılması, davalı vekil ... tarafından taşınmazların rayiç bedellerinin murise ödenip ödemediğinin açıklığa kavuşturulması, yukarıda değinilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönler itibariyle kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

15.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.