Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1599 E. 2024/3047 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Muris muvazaası iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, verilen kararın miktar itibariyle kesin olup olmadığı ve istinaf edilebilirliği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacıların miras payına düşen tutarın istinaf sınırının altında kalması ve hükmün miktar itibariyle kesin olması gözetilerek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine ve ilk derece mahkemesi kararının miktar yönünden kesinliğinin onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/59 E., 2024/257 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul/İstinaf Talebi Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/78 E., 2023/379 K.

Taraflar arasındaki muris muvaazası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali- tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvuru dilekçesinin miktar itibariyle reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından adli yardım talepli temyiz edilmekle; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu′nun 334/1 nci maddesindeki koşulların davalı lehine gerçekleştiği dosya içeriğinden anlaşıldığından, davalının adli yardım talebinin kabulü ile kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların mirasbırakanı ...'un davacıların annesi ... ile 16.09.1991 tarihinde boşandıklarını, bu evlilikten davacıların dünyaya geldiğini, davacıların, mirasbırakanın yasal mirasçıları olduğunu, mirasbırakanın boşanma sonrasında çocuklarını terk ederek İstanbul'a taşındığını, 2001 yılında ... ile evlendiğini, mirasbırakanın, öldüğü tarihe kadar davacılarla ilgilenmediğini, davacıların adeta yetim gibi büyüdüğünü, mirasbırakan ölmeden 4 sene önce İstanbul ili, Bahçelievler ilçesi, Kocasinan mahallesinde bulunan 11066 paftada kayıtlı taşınmazını 2017 yılında davacılardan mal kaçırmak amacıyla Sevim'e devrettiğini, davacıların bu durumu mirasbırakan öldükten sonra öğrendiklerini ileri sürerek ...'a devredilen taşınmazın tapusunun iptali ile davacıların miras payı oranında adlarına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mirasbırakanın ilk eşinden ayrıldıktan sonra cezaevine girdiğini ve cezaevinden çıktıktan sonra müvekkili ile tanıştığını ve evlendiğini, mirasbırakan cezaevinde iken ne ilk eşi ne de ilk eşinden olan davacı çocuklarının babalarına hiç ilgi göstermediklerini, aynı şekilde cezaevinden çıktıktan sonra davacıların mirasbırakan ile görüşmediklerini, ilgilenmediklerini, hatta hakaret içeren söylemlerde bulunduklarını ve mesajlar gönderdiklerini, mirasbırakanın kanser tedavisi görürken vefat ettiğini, bu dönemde dahi davacıların babaları ile ilgilenmediklerini, cenazesine dahi gitmediklerini, mirasbırakan cezaevinden çıktığında hiçbir mal varlığı ve gelirinin olmadığını, müvekkilinin ev ve apartman temizliği yaparak ve zaman zaman tekstil atölyelerinde çalışarak biriktirdiği parayla dava konusu taşınmazı satın aldığını, ancak o dönemde müvekkilinin çalışıyor olması ve bütün işlerle kendisinin ilgilenmesi nedeniyle taşınmazın mirasbırakan adına kaydedildiğini sonrasında mirasbırakanın dava konusu taşınmazın bedelini müvekkilinin ödediğini belirterek 05.04.2017 tarihinde taşınmazı müvekkiline devrettiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini, aksi kanaate sahip olunması halinde dava konusu taşınmazın evlilik birliği içinde alınması nedeniyle yasal mal rejimi dikkate alınarak taşınmazın 1/2 payının, mal rejimi dahilinde kalan 1/2 paydan ise miras payı olan 1/4 payın esas alınarak müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazın mirasbırakanın cezaevinden çıkması sonrasında davalı ile yaptığı evlilik esnasında davalının vermiş olduğu para ile satın alındığı, bu nedenle davalı tarafça taşınmazın kendi adına kaydedilmesi yerine mirasbırakan adına kaydedilmesinde o an için bir sakınca bulunmadığının ifade edildiği, ancak mirasbırakanın o dönemde Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre sürekli çalıştığı bir işinin bulunduğu, mirasbırakanın çalışmalarının davalı tanıkları tarafından da teyit edildiği, özellikle cezaevinden çıkış olgusunun ayrıntılı şekilde araştırılmaya çalışıldığı ancak Başsavcılık ve ilgili cezaevi müdürlükleri ile yapılan tüm yazışmalardan mirasbırakanın cezaevinde kalmış olsa dahi hangi tarihlerde kaldığına dair hiçbir verinin dosyaya yansımadığı, taşınmazın alındığı tarihlerde mirasbırakanın SGK'ya tabi sürekli çalışmasının bulunduğu, her ne kadar cezaevi kaydına rastlanılmasa da sabıka kaydında mirasbırakanın hapis cezası kaydının bulunduğu, söz konusu SGK hizmet dökümü ile sabıka kaydındaki Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkmesince verilen şartlı tahliye tarihleri dikkate alındığında mirasbırakanın sürekli çalışmalarının yeniden başladığı 1999 yılından önce infazının tamamlandığı, 2004 yılı ve sonrasında sürekli olarak işinin bulunduğu ve 2020 yılına kadar söz konusu hizmet dökümü ile çalışmalarını sürdüğünün anlaşıldığı, bu nedenle taşınmazın mirasbırakan adına alındığı ifade edilen tarihte mirasbırakanın cezaevinden yeni çıktığı olgusunun desteklenmediği, mirasbırakanın istikrarlı bir şekilde çalışmaya başladığı döneme isabet ettiği, davalı tarafından alınan dava konusu taşınmazın bedelinin tamamının davalı tarafça verildiği iddiasının, talebin reddini gerektirecek yeterlilikte delillerle desteklenmediği, mirasbırkanın önceki eşinden olan çocuklarla irtibatının bulunmadığı iddiasının değerlendirilmesi ile davacı çocukların bu konuda babaları ile irtibat kurmak istediği ancak babanın davacı çocukları ile irtibatlaşmadığı, onlarla herhangi bir şekilde diyalog kurmadığı, davalı tarafça her ne kadar evlilik birliği içinde alınmış olması nedeniyle söz konusu taşınmazda 1/2 payın korunması gerektiğine ilişkin iddia ileri sürülmüş ise taşınmazın hali hazırda tarla vasıflı olduğu ve aile konutu şerhine yönelik herhangi bir şerhin bulunmadığı, taşınmaz mirasbırakan adına kayıtlıyken davalı olan sonraki eşine devrinin yapıldığı dosyadaki tüm bilgi ve belgelerden anlaşıldığı, davacının söz konusu işlemle önceki eşinden olan çocuklarının miras payını ihlal etmek kastı içinde olduğu, mirasbırakanın eşine minnet duygusuyla taşınmazı vermiş olabileceğine yönelik yapılan değerlendirmede de öncelikle mirasbırakanın minnet duygusundan ziyade önceki eşinden olan çocuklarının miras payını ihlal etmiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.

B. İstinaf Nedenleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararında, her ne kadar taşınmazın satın alındığı tarihte mirasbırakanın sürekli çalıştığı bir işinin bulunduğuna yer verilmiş ise de mirasbırakanın davalı müvekkili ile evlenmeden kısa bir süre önce cezaevinden çıktığını, mirasbırakanın cezaevinde kaldığı döneme ilişkin kayıtlar dosya da yer almasa da mirasbırakanın 1991-1999 tarihleri arasında herhangi bir SGK bünyesinde çalışmasının olmamasının mirasbırakanın bu dönemlerde cezaevinde kaldığının göstergesi olduğunu, taraflar evlendikten sonra mirasbırakanın müvekkilinin yaşamış olduğu taşınmaza yerleştiğini, dava konusu taşınmazın müvekkilinin birikimleri ile alındığını, mirasbırakanın herhangi bir birikimimin olmadığının açık olduğunu ve bütün tanıkların taşınmazın müvekkili tarafından alındığını beyan ettiğini, kaldı ki mirasbırakana ait alım gücü araştırılmadan karar verildiğini, bu nedenle de kararın hatalı olduğunu, mirabırakanın iradesinin hiçbir şekilde davacıların miras payını ihlal etmek yönünde olmadığını, mirasbırakanın sadece müvekkilinin üzerine kayıtlı olması gereken taşınmazı müvekkiline devrettiğini, Yerel Mahkeme ilamında taşınmazın tarla vasıflı olması sebebiyle ve aile konutu şerhine yönelik herhangi bir şerhin bulunmadığı hususuna yer verilse de davaya konu taşınmazın davalı müvekkilin uzun yıllardır eşi ve çocukları ile birlikte oturduğu bir daire olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, bir an için taşınmazın mirasbırakan tarafından alındığı düşünülse dahi taşınmaz evlilik birliği içinde alınmış olduğundan davaya konu taşınmazın 1/2 payının davalı müvekkiline ait olması gerektiğini, davacıların soyut iddiaları dışında hiçbir delil bulunmadığını ve dinlenilen tanıklarına rağmen davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenle Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince 09.10.2023 tarihinde karar verildiği, hüküm tarihi itibarıyla miktar veya değeri 17.830,00 TL'yi geçmeyen davalara ilişkin verilen kararların kesin olduğu, eldeki davada dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle keşfen belirlenen dava değeri 418.304,00 TL olup, davada kabul kapsamına alınan iptal ve tescile konu davacıların miras payları toplamı olan 210/7232 paya isabet eden tutarın ise 12.146,54 TL olduğunun anlaşıldığı, davanın kabulü yönünde verilen kararın 6100 sayılı HMK'nın 341/2 maddesi gereğince davalı yönünden kesin olduğu, aslı istinaf edilemeyen hükmün fer'ilerinin de istinaf edilemeyeceği 6100 sayılı HMK'nın 323/(1)-ğ maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin esas hükmün fer'isi niteliğinde olduğu gerekçesiyle miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf başvurusunda ileri sürdüğü hususları tekrar etmiş ayrıca, müvekkilinin maddi durumunun kötü olduğunu, herhangi bir işte çalışmadığını, kendisinin ve iki kızının ihtiyaçlarını vefat eden eşinden kalan ölüm aylığı ile güçlüklükle karşılamaya çalıştığını, bu nedenle yargılama giderleri ve harçlardan muaf tutulmasını, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, davaya konu taşınmazın toplam değerinin 418.304,00 TL olduğuna karar verildiğini ve davacıların miras payı değerinin bu rakam üzerinden hesaplandığını, ancak keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporu incelendiğinde dava konusu taşınmazın toplam değerinin değil, davalı müvekkili üzerine kayıtlı 560/7232 oranındaki hisse değeri olduğunu, bu durumda davaya konu taşınmazın davacılar adına tesciline karar verilen kısmın bedelinin 12.146,54 TL değil 156.864,00 TL olduğunu, dolayısıyla bu rakamın istinaf sınırının üzerinde kaldığını, İlk Derece Mahkemesi kararının miktar itibari ile kesin olmadığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706 ncı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 237 nci ve Tapu Kanunu'nun 26 ncı maddeleri.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341/2 inci, 346 ncı ve 352/1 nci maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 2.107,80 TL temyiz başvuru harcı ile 427,60 TL onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

29.04.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.