"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1106 E., 2024/11 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Besni 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/65 E., 2022/377 K.
Taraflar arasındaki tapusuz taşınmazın tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Adıyaman ili, Besni ilçesi, ... köyünde bulunan ve yaklaşık 50-55 dönüm büyüklüğündeki taşınmazın 25-30 yıldır davacı tarafından ekilip biçildiğini, öncesinde de davacının babası tarafından kullanıldığını belirterek sınırlarını keşif mahalinde belirtecekleri taşınmaz bölümünün davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine temsilcisi cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu bu nedenle zilyetlikle iktisap edilemeyeceğini, zilyetlikle edinim koşullarının davacı lehine gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın davacının babasından intikal ettiği, vefatı ile davacıya kaldığı, davacının babasının davacı haricinde de mirasçılarının bulunduğu, bu nedenle davacının kendi adına tescil isteyemeyeceği, davanın tüm mirasçılar tarafından açılması gerektiği, davacının geçerli bir hukuki işleme dayalı olarak dava konusu taşınmazın kendisine kaldığına ilişkin bir iddiasının ve tek başına 20 yıllık zilyetliğinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının aynı zamanda köy muhtarı olması nedeniyle davalı Köy Tüzel Kişiliğine temsilci atanması gerektiğini, davanın tapusuz taşınmazın tescili istemine yönelik olmasına rağmen kararda tapu iptali ve tescil istemine yönelik gibi değerlendirme yapıldığını, dava konusu taşınmaz üzerinde davacının tek başına 27-28 yıldır zilyetliği bulunduğunu, yapılan ilanlara rağmen davaya itiraz eden bulunmadığını belirterek kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davanın, tereke malı olduğu anlaşılan taşınmaz bölümünün davacı adına tescili talebiyle açıldığı, davacının böyle bir talepte bulunamayacağı, davanın aktif husumet yokluğundan reddine ilişkin kararında usul ve yasaya aykırılık görülmediği belirtilerek istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesini tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640, 702, 705 ve 713/1 inci maddesi; 3402 Sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Kadastro çalışmaları sırasında Adıyaman ili, Besni ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan çekişmeli taşınmaz tespit harici bırakılmıştır.
Davacı vekili, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmış, dava konusu taşınmazın, öncesinde davacının babasının kullanımında iken 25-30 yıldır davacının kullanımında olduğunu belirterek çekişmeli taşınmaz bölümünün davacı adına tescili isteminde bulunmuştur.
Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 599 uncu maddesi hükmü uyarınca miras, mirasbırakanın ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibarı ile hak sahibi olurlar. Türk Medeni Kanunu'nun 640 ıncı maddesi hükmü gereğince birden çok mirasçının bulunması halinde mirasın intikaliyle paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Böylece, mirasçılar terekeye elbirliği mülkiyeti ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Medeni Kanun’un 701/2 nci maddesi hükmüne göre; elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Bir başka ifadeyle, tereke üzerindeki hak sahipliği ortaklardan tek başına hiçbirine ait olmayıp hak sahibi olan ortaklıktır. Bu yasal düzenlemelere göre, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, terekedeki paylar ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların terekeye giren mallar (menkul-gayrimenkul) üzerinde somut ve bağımsız payları mevcut değildir.
Elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tasarruf işlemlerinin tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir. Bir ya da bir kısım mirasçının, terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açması halinde mirasçıların iştirak halindeki payları üzerinde tasarrufta bulunmak yetkisi bulunmadığından davanın reddi gerekir. Böyle bir dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılmasına (icazet vermesine) veya tereke temsilcisinin bir mirasçının yalnız kendi payı için açtığı davaya icazet verip davayı devam ettirmesine olanak yoktur. Terekeye dahil olan elbirliği mülkiyete tabi taşınmazlarda mirasçılardan biri, kendi adına tescil talebiyle 3. kişiye karşı dava açamaz.
Dosya kapsamına göre; çekişmeli taşınmazın öncesinde davacının babasının zilyetliğinde olduğu belirlenmiş ise de bağış, taksim veya paylaşım gibi geçerli bir hukuki nedene dayalı olarak taşınmazın müstakilen davacıya verildiği kanıtlanamadığı gibi davacının da bu yönde bir iddiası olmamıştır.
Davacı tarafından irsen intikale dayalı olarak terekeye göre üçüncü kişi konumunda bulunan davalılar aleyhine açılan tapusuz taşınmazın kendi adına tescili istemine ilişkin davanın dinlenmesinin hukuken mümkün olmadığı, davada aktif husumet ehliyetinin tamamlanma olanağının da bulunmadığı, davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır.
2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın Besni 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.04.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.