"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2030 E., 2024/87 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/453 E., 2023/712 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; kayden maliki olduğu 18440 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölümünün en az 630.000,00 TL'ye satılması ve satış bedelinin kendisine getirilmesi hususunda davalılardan ...'i Konya 12. Noterliğinin 04.12.2017 tarih ve 45073 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiğini, davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle dava konusu taşınmazı önce davalılardan ...'a satış yolu ile devrettiğini, daha sonra davalı ...'ten aldığı vekaletname ile de diğer davalı ...'a temlik ettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket etmek suretiyle kendisini zarara uğrattıklarını, yapılan satış işleminden haberdar edilmediğini, kendisine herhangi bir satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ...; diğer davalı ...'ın yatırım yapmak için belirli bir parasının olduğunu o dönem itibariyle birlikte ticaret yaptıkları dava dışı ...'ya söylediğini, ...'nın da diğer davalı ...'a davacı ... ...'nun bir evinin olduğunu, nakde biraz sıkışık olduğu gerekçesiyle evi biraz uygun alabileceğini belirttiğini, bunun üzerine davacı, davalı ... ve dava dışı ...'nın bir araya gelerek evi gezip gördükten sonra evin satışı için anlaştıklarını, devir için tapuya gittiklerinde vergi borçları nedeniyle taşınmazın devrini gerçekleştiremediklerini, bunun üzerine davacı ve ...'nın davalı ... ile birlikte ...'ın iş yerine geldiklerini ve burada evin satışı için anlaşılan 380.000,00 (üçyüzseksenbin) TL'nin 350.000,00 (üçyüzellibin) TL'sinin davacıya diğer davalı ... tarafından elden verildiğini, geriye kalan 30.000,00 (otuzbin) TL'nin evin devrinin gerçekleştirilebilmesi adına vergi borçları ve tapu devir masrafları için ayrıldığını, taşınmazın vergi borçlarının diğer davalı ... tarafından ödendiğine dair makbuzların sunulacağını, kendisine evin satış bedeli olan meblağ elden ödenen davacının Konya dışında olacağını bu nedenle devri vermek için vekalet vermek istediğini ... aracılığıyla davalı ...'a bildirdiğini ve diğer davalı ...'ın da o dönem itibariyle daimi çalışanı olan ...'in kimlik bilgilerini ...'ya ilettiğini, neticesinde davacının ...'e satış için vekalet verdiğini. bu vekalet ile de ...'in taşınmazı diğer davalı ...'a devrettiğini, dava konusu taşınmazın diğer davalı ...'e devrinin ise yine davalı ... açısından işverenin emri dahilinde olduğunu, diğer davalı ...'ın taşınmazı devraldıktan sonra taşınmaz üzerinde ipotek tesis ederek Akbank'tan kredi kullandığını, davacı tarafın sanki taşınmazın gerçek değeri olduğunu gösterir gibi 840.000,00 (sekizyüzkırkbin) TL olarak çekilen krediyle mahkemede algı oluşturmaya çalıştığını, bir diğer hususun ise diğer davalı ...'ın bir dönem ticaret yaptığı ...'nın dava dışı ... ve soruşturma dosyasındaki şüpheliler tarafından zorla kaçırıldığı ve yağmalandığı hususu olduğunu, bu husus hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/15193 soruşturma numaralı dosyası ile soruşturmanın devam ettiğini, bu soruşturma açısından önem arz eden hususun şüpheli ... ile davacı ... ... arasındaki akrabalık olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davalı ... ile aynı savunmaları ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ...; davacının iddia ettiği hususlardan dava konusu taşınmazın satışı hususunda ...’e vekalet verilmesi hususu doğru olmakla birlikte taşınmazın satışına ilişkin şartlar arasında “en az 630.000,00 TL değerinden az olmamak kaydı”nın asılsız olup buna ilişkin sözlü ya da yazılı herhangi bir talimat verilmediğini, tapuda daha az harç ödemek amacıyla 380.000,00 TL yapılan ödemenin tapuda 138.000,00 TL olarak gösterildiğini, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarına ilişkin unsuların somut olayda oluşmadığını, taşınmazı ipotek borcu terkin edilmeksizin satın almasının, diğer davalı ... ile aralarındaki daha önceden kaynaklanan alacak-verecek ilişkisi sebebiyle kabul edildiğini, yapılan satış işleminin geçerli olduğunu, muvazaalı bir durumun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla
; dava konusu taşınmazın tapu kaydının ve tedavül senetlerinin incelenmesinde taşınmazın 06.12.2017 tarihinde davalı ... tarafından davacı ... adına vekaleten ...'a 138.000,00 TL bedelle satışının yapıldığı, aynı taşınmazın 06.03.2018 tarihinde 173.000,00 TL bedelle yine davalı ... tarafından vekaleten ... adına diğer davalı ...'e devredildiği, taşınmazın ...'a satışının yapıldığı 06.12.2017 tarihinden 5 gün sonra 11.12.2017 tarihinde davalı ... borcuna karşılık 840.000,00 TL tutarlı ipotek konulduğu, davalı ... ile ... arasında yapılmış olan dava konusu taşınmazın satış işleminde satış tutarı olan 380.000,00 TL tutarın 350.000,00 TL'lik kısmının davacıya elden ödendiği iddia edilmiş ise de davalı tarafça bu iddianın ispatlanamadığı, taşınmazın her iki satış işleminin davalı vekil ... aracılığı ile yapılmış olduğu, taşınmaz üzerinde 840.000,00 TL tutarlı ipotek bulunmasına rağmen davalı ... tarafından ipotek borcu ile birlikte devralındığı, taşınmazın devir işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının dava konusu taşınmaza ilişkin özel olarak düzenlettiği vekaletname ile davalı ...'i vekil tayin ettiği, vekaletin 29.12.2017 tarihine kadar geçerli olacak şekilde süreli olarak verildiği, davalı ...'in davalı ...'in yanında çalışan olduğu, davalı ...'in veya ...'in emlakçılık yaptığına ilişkin bir delil bulunmadığı, davaya konu 18440 ada 1 parsel F Blok 1 nolu bağımsız bölümün davacının vekili ... tarafından 06.12.2017 tarihinde davalı ...'e satış suretiyle temlik edildiği, davalı ... tarafından bu sefer taşınmazın 06.03.2018 tarihinde davalı ...'a satış suretiyle temlik edildiği, bu ikinci satış işleminde de davalı ...'in davalı ...'in vekili olarak yer aldığı, davacı tarafın tanık deliline dayanmadığı, taşınmazın temlik tarihindeki değerinin bilirkişilerce 406.684,00 TL olarak belirlendiği, 4721 sayılı TMK’nın 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu, eldeki davada davacının, yapılan satış işleminin iradesine aykırı ve kendisini zararlandırma kastı ile yapıldığını kanıtlamak zorunda olduğu, davacı tanık deliline dayanmamış olup sırf kısa aralıklarla temlik yapılmasının vekalet görevinin kötüye kullanıldığını göstermeyeceği, davacının süreli vekalet vermesine rağmen taşınmazın satılıp satılmadığını 4 ay sonra kontrol ettiği, taşınmazın 630.000,00 TL'ye satışı için vekalet verdiğini beyan etmesine rağmen buna ilişkin bir delil ileri süremediği ve taşınmazın temlik tarihindeki değerinin 406.684,00 TL olduğu, en önemlisi de söz konusu vekaletnamenin satış iradesi ile verildiğinin sabit olduğu, bunlara rağmen Mahkemece vekalet görevinin kötüye kullandığı kabul edilerek tapu iptali ve tescil istemli davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı, ancak vekil tarafından satım bedelinin ödendiği usulünce kanıtlanmadığından vekil aleyhine açılan tazminat davasının kabulünün gerektiği gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulü ile; davacının tapu iptali ve tescil talebinin reddine, davacının tazminat talebinin kabulü ile 406.684,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'ten alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesi ile; dava dilekçesinde ve aşamalarda ileri sürdüğü iddialarını yineleyip dava konusu taşınmazın davalılara devrine ilişkin her iki satış işleminin de davalı vekil ... aracılığı ile asgari tutarın çok altında bir bedel ile yapıldığını, davalılardan ... ve ... tarafından dava konusu taşınmazın satış bedeli olarak kararlaştırıldığı iddia edilen 380.000,00 TL'lik tutarın 350.000,00 TL'sinin davacıya elden ödendiği, kalan kısmın vergi borçlarına ayrıldığı hususunun davalılar tarafından usulüne uygun yazılı bir delil ile ispatlanamadığını, bu hususta Mahkemece yemin teklifi hatırlatıldığı halde buna dayanılmadığını, diğer davalı ...'ın ise taşınmazı üzerindeki 840.000,00 TL'lik ipotek ile birlikte devraldığını, her üç davalının el ve işbirliği içerisinde hareket ederek muvazaalı satışın gerçekleştirildiği hususunun tüm dosya kapsamı ile sabit olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davalı ... temyiz dilekçesi ile; cevap dilekçesinde ve aşamalarda ileri sürdüğü savunmalarını yineleyip davacının TMK'nın çizmiş olduğu objektif iyiniyet ölçüsünde 630.000,00 TL gibi yüksek bir bedelle taşınmazı devretmesi için vekalet verip kendisinin haberi ve izni olmaksızın devrin yapıldığını ve bedelin kendisine ödenmediğini ileri sürmesinin abes olduğunu, satış bedelinin davacıya elden ödendiğini, anlaşma gereği arta kalan 30.000,00 TL'lik kısmın vergi borçları nedeniyle ayrıldığını, buna ilişkin makbuzların Mahkemece araştırılmadığını, diğer davalı ...'a yöneltilen davanın, tarih itibariyle davalının gasp edildiği ve bu konuyla alakalı açılan ceza davasının hemen akabinde olduğunu, davacı olarak her ne kadar ... olarak görünüyor ise de dava konusu taşınmazın aslında ...'a ait olduğunu, bu şahsın ceza davasında verdiği ifadesinin de bu iddialarını doğruladığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; dava konusu 18440 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1 nolu bağımsız bölüm davacı ... adına kayıtlı iken davacının Konya 12. Noterliğinin 04.12.2017 tarih ve 45073 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil olarak tayin ettiği davalı ... tarafından 06.12.2017 tarihli satış işlemi ile davalı ...'e devredildiği, daha sonra davalı ...'in Konya 11. Noterliğinin 07.02.2018 tarihli vekaletnamesi ile vekil olarak atadığı davalı ... tarafından 06.03.2018 tarihinde satış yolu ile diğer davalı ...'e temlik edildiği, davalı ...'ın çekişmeli taşınmazı 11.12.2017 tarihinde Akbank lehine tesis edilen 840.000,00 TL bedelli ipotekle birlikte devraldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onu vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK’da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nın 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'da daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'da benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki; üçüncü kişi vekil ile çıkar ve iş birliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davalı vekil ... ile davalı ... arasındaki dava konusu taşınmazın satışına ilişkin işlemde 380.000,00 TL'ye anlaşıldığı, bu tutarın 350.000,00 TL'sinin davacıya elden ödendiği iddia edilmiş ise de davalılar tarafından bu hususun usulünce ispatlanamadığı, taşınmazın her iki satış işleminin davalı vekil ... aracılığı ile yapıldığı, taşınmaz üzerindeki 840.000,00 TL tutarlı ipotek bulunmasına rağmen davalı ... tarafından ipotek borcu ile birlikte devralındığı, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/27109 sayılı soruşturma dosyası ile davacı ...'nun davalılar ..., ... ve ... hakkında dava konusu taşınmazın devri olayı ile ilgili olarak dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlarından dolayı şikayette bulunduğu, yapılan soruşturma sonucunda olayın hukuki ihtilaf niteliğinde olması nedeniyle şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, söz konusu soruşturma dosyasında davalı ...'in 01.06.2018 tarihli ifadesinde özetle; olay tarihinde şüpheli ...'ın şirketinde sigortalı olarak muhasebeci pozisyonunda çalıştığını, ...'ya kimlik bilgilerini gönderdiğini, onun da ...'ya verdiğini, ... ile hiçbir şekilde karşılaşmadığını, ...'nun noterden satış için vekaletname çıkarttığını, vekaletnameyi kendisine ...'ın verdiğini, ... isimli şahıs ile kendisinin işvereni ... arasında alacak verecek ilişkisi olduğunu, ...'ın ticaret ile uğraştığından paraya ihtiyacı olduğunu, bu nedenle soruşturma konusu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirerek bankadan kredi çektiğini, kendisinde işvereni ...'ın olay tarihinden çok önce verilmiş vekaletnamesinin bulunduğunu, bu vekaletname ile ve ...'ın bilgisi dahilinde taşınmazı bu sefer ...'e devrettiğini, bu devrin sebebinin patronu ...'ın ...'e borçlu olması olduğunu beyan ettiği; Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/486 Esas, 2024/56 Karar sayılı dosyasında katılanın ..., sanıkların ..., ... ve ... isimli şahıslar olduğu, yol kesmek suretiyle silahla birden fazla kişi ile yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından dolayı yapılan yargılama neticesinde sanıkların mahkumiyetlerine hükmedildiği, söz konusu dosyada ... tarafından verilen ifade ile yukarıda izah edilen diğer hususların bir arada değerlendirilmesinde davalılar arasında tanışıklığın bulunduğunun ve her üç davalının el ve iş birliği içerisinde hareket etmek ve vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle davacıyı zararlandırdıklarının açık olduğu anlaşılmakla davalı ...'in temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince ;
Dosya içeriği ve tüm dosya kapsamı itibariyle; davalıların birbirlerini önceden tanıdıkları, el ve işbirliği içerisinde hareket etmek suretiyle davacıyı zararlandırdıkları, taşınmazın bedelinin ödendiği hususunun ispatlanamadığı, bedeller arasında fahiş fark bulunduğu bu şekilde vekilin sadakat ve özen borcu ile hesap verme borcunu yerine getirmeyerek vekalet görevini kötüye kullandığı, diğer davalıların da vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın tapu iptali ve tescil talebi yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine,
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcın istek hâlinde temyiz eden davacıya ve davalı ...'e iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.