Logo

1. Hukuk Dairesi2024/1644 E. 2025/2103 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yolsuz tescil iddiasıyla Hazine adına kayıtlı taşınmazın davacıya tapuda tescilinin istenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının kök mirasbırakanına teban yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak mirasçı sıfatı olmadığı iddia edilen Hazineye karşı ve terekeye iade istemli açtığı davada, Hazine ile davacılar arasında kayıt malikinin mirasçılığı noktasında uyuşmazlık olduğu, hasımlı veraset ilamı alınmasında hukuki yarar bulunduğu ve miras şirketine temsilci atanması gerektiği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1639 E., 2022/1599 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Balıkesir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/331 E., 2020/120 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; dava konusu 6899 ada 3 parsel sayılı taşınmazın geldilerinden olan 860 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 22.09.1965 tarihli kadastro tespitine dayanak 8113 sayılı vergi kaydı nedeniyle ... oğlu ... (...) adına ölü olduğu belirtilmek suretiyle tespit ve tescil edildiği, kadastro tespitinde ... oğlu ...’in anne baba bir kardeşi ... ve kendisinden önce ölen kardeşi Mehmet’in çocukları , ... ve ...’nin mirasçı oldukları belirtilmiş ise de veraset ilamı olmadığından bahisle ölü kişi adına tespitin yapıldığını, Bursa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1425 Esas sayılı veraset ilamı ile ... oğlu ...’in mirasçılarından biri olduğunun tespit edildiğini, Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/645 Esas sayılı davası ile de dava konusu taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini, Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun 2012/11 satış esaslı dosyası ile satış işlemlerinin başladığını, taşınmazın yolsuz tescil nedeniyle Hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek taşınmazın 973/1300 payının tapu kaydının iptali ile Bursa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1425 Esas sayılı veraset ilamı ile ... oğlu ...’in mirasçıları adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı; 10 yıllık dava açma süresinin geçtiğini, kesinleşen Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/49 Esas sayılı dava konusu taşınmaza ilişkin açılan tescil davasında davacının davasını ispat edemediğinden reddine karar verildiği, gerekçeli kararda taşınmaz kaydında yazılı bulunan ... oğlu ... (...) isimli şahsın nüfusa kayıtsız olarak 1958 yılında mirasçı bırakmadan öldüğü, mirasçı bırakmadan ölen şahısların mirasının Devlete intikal edeceği ve bu taşınmazlara ilişkin zamanaşımının işlemeyeceği ve kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap edilemeyeceği hususlarının belirtildiğini, Hazine tarafından açılan Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/322 Esas sayılı davası ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiğini, kesinleşen mahkeme kararları ile taşınmazın Hazineye ait olduğunun sabit olduğunu, taşınmazın niteliği itibariyle kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap edilemeyeceğini, taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini ve taşınmazın satış aşamasında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; 860 ada 3 parsel sayılı taşınmazın dayanak 8113 tahrir numaralı vergi kaydı nedeniyle ... oğlu ...’e ait olduğunun tespit edildiği, ... oğlu ...'in 5 sene evvel ölümü ile veraseti anne baba bir kardeşleri ... ile kendinden evvel ölen Mehmet'in çocukları ..., , ... ve Kıymete kaldığı alakalısının beyanından anlaşılmış ise de namlarına intikali için veraset senedi ibraz edilmediğinden ve ileride veraset senedi ibrazı halinde kaydı namlarına tashih edilmek üzere şimdilik bu yerin ... oğlu ... (ölü) adına tespitinin uygun olacağı ve halen bu yer ... varislerinin tasarruf ve temellükünde bulunduğu mahallen yapılan tahkikat ve haricen yapılan tahkikattan ve bilirkişi beyanlarından anlaşıldığı açıklaması ile tapu kaydının senetsizden tescilinin ... oğlu ... (ölü ) adına yapıldığı, kadastro tespit tutanağında imzası bulunan ve malikin anne baba bir kardeşi olduğunu beyan eden ... ...’ın da benzer beyanlarda bulunduğu, dava konusu taşınmazın 973/1300 payı muris ... oğlu ...'e ait iken, Maliye Hazinesi tarafından açılan dava neticesinde taşınmazın Hazine adına tescil edildiği, davacının veraset ilamı ile mirasçılığını kanıtladığı, tescilin geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın davacının payı oranında kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın kadastro tespiti sırasında maliki ...'in ölü olduğundan mirasçıları (o tarih itibarı ile beyana dayalı mirasçılar olan ... ..., ..., , ... ve ...) adına tespit edilmesi gerektiği fakat tespit sırasında veraset belgesi sunulmadığından, veraset belgesi sunulması halinde mirasçılar adına tashih edilmek üzere ölü olduğu belirtilerek ... oğlu ... adına tespit ve tescil edildiği, Balıkesir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/425 Esas ve 2018/1507 Karar sayılı veraset belgesi ile ... oğlu ...'e ait veraset belgesinin alındığı ve mirasçıların belirlendiği, davacının da mirasçılardan birisi olduğu, Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/322 Esas, 2009/282 Karar sayılı ilamının hükmünün kalmadığı, Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/322 Esas, 2009/282 Karar sayılı ilamı verildiği sırada ... oğlu ...'in mirasçıları bulunup bulunmadığı ve varsa kim olduğunun araştırılmadığı, bu kişinin mirasçılarının Balıkesir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/425 Esas, 2018/1507 Karar sayılı veraset belgesi ile belirlendiği için 2008/322 Esas sayılı davanın eldeki dava için kesin hüküm veya çelişki içermediği, bu tür davalarda ortada birbiri ile çelişkili birden fazla veraset belgesi varsa hasımlı olarak açılacak olan verasetin iptali-yeni veraset belgesi verilmesi davası açılması gerekirse de, Hazinenin mirasçılığına yönelik alınmış herhangi bir veraset belgesi bulunmadığı, tek veraset belgesinin davacı tarafından sunulan Balıkesir 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/425 Esas, 2018/1507 Karar sayılı veraset belgesi olduğu görüldüğünden, verasetin iptali-yeni veraset belgesi alınması cihetine gidilmesine gerek olmadığı, dava dilekçesinde tereke adına tapu iptal-tescil talebinde bulunulduğu, İlk Derece Mahkemesince talepten daha azına olmak üzere sadece davacının miras payına yönelik olarak karar verildiği ve bu yönde bir istinaf başvurusu bulunmadığı için mirasçıların muvafakatinin alınması veya terekeye temsilci atanmasına gerek olmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazın Hazineye intikali için alınan veraset ilamının iptal edilmediğini, çelişkili iki veraset ilamı bulunduğunu, Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/49 Esas sayılı davasında kayıt malikinin miraçsısı bulunmadığını ve taşınmazın Hazineye kalması gerektiğinin belirtildiğini, eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini, bilirkişinin sadece taşınmazın değerine ilişkin inceleme yaptığını, yeniden rapor aldırılması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriğinden; 1964 yılında yapılan kadastro tespiti çalışmalarında dava konusu 860 ada 3 parsel sayılı taşınmazın ceddinden intikalen ve senetsiz olarak 25-30 seneden beri nizasız ve fasılasız zilyetliğinde bulunduğu ve bu zilyetliği ilişik Çay Mahallesi 115 hesap ve 8113 tahrir numaralı vergi kaydı ile teyit olunduğu, mahallen yapılan tahkikatta ilişik vergi kaydı hudutları zemine tatbik edildiğinde zemine uygun bulunduğu ve ... oğlu ...'in 5 sene evvel ölümü ile veraseti ana baba bir kardeşleri ... ile kendinden evvel ölen Mehmet'in çocukları ..., , ... ve ...'e kaldığı hususlarının alakalısının beyanından anlaşıldığı ancak anılanların namlarına intikali için veraset senedi ibraz edilmediği ve ileride veraset senedi ibrazı halinde kaydı namlarına tashih edilmek üzere taşınmazın ... oğlu ... (ölü) adına tespitinin uygun olacağı ve taşınmazın ... varislerinin tasarruf ve temellükünde bulunduğu mahallen yapılan tahkikat ve haricen yapılan tahkikattan ve bilirkişi beyanlarından anlaşıldığı gerekçesiyle ... oğlu ... (ölü ) adına tespit ve tescil edildiği, 860 ada 3 parsel ile 860 ada 7 parsel sayılı taşınmazların imar nedeniyle 6899 ada 3 parsel sayılı taşınmazı oluşturduğu, oluşan yeni parselde ...’in 1946/2600 payı, Hazinenin 654/2600 payı olduğu, Hazinenin bu 654 payı 2000 yılında dava dışı Şirkete temlik ettiği, Balıkesir 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/322 Esas ve 2009/282 Karar sayılı kararı ile taşınmazın ölü ... adına kayıtlı payının Hazine adına tesciline karar verildiği, eldeki davayı Bursa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2017/1425 Esas ve 2018/1507 Karar sayılı ilamı uyarınca ölü ... mirasçılarından olduğunu beyan eden ...’un terekeye iade istemli olarak açtığı, anılan veraset ilamı uyarınca başkaca miraçsıların da bulunduğu görülmüştür.

Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 598. maddesinde başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, Sulh Mahkemesince mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verileceği açıklanmıştır. Mirasçılık belgesi, mirasçıların mirasbırakanla irs ilişkisini ve miras paylarını gösteren bir belgedir. Bu açık hüküm karşısında her bir mirasçının diğerlerinden bağımsız olarak mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle dava açma hakkının bulunduğu, mahkemelerce yetki verilmesi koşuluyla bu tür davaların mirasçı sıfatı bulunmayan kişilerce de açılabileceği kuşkusuzdur. Bu tür davaların kural olarak hasımsız açılması ve çekişmesiz yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması gerekir. Bu olgunun sonucu olarak bu tür davalar sonucunda verilen hükümler kesin hüküm oluşturmadığı gibi, hatalı oldukları öne sürülerek her zaman için iptalleri de istenebilir. Daha önce başkaları tarafından mirasçılık belgesinin alınmış olması, diğer mirasçılar veya mahkemelerce yetki verilen kişilerin bu istemle dava açmalarına engel bir neden de değildir. Mirasçılık belgesi verilmesi davalarında çekişmeli yargıya tabi davaların aksine re'sen araştırma prensibi hakim olduğundan mirasçılar tarafından açılan bu tür davalarda davacı taraf sadece mirasbırakanın var olduğunu ve öldüğünü, kendisinin soybağı, evlilik veya evlat edinme nedeniyle mirasbırakanın mirasçısı olduğunu ve dava dilekçesindeki diğer iddialarını kanıtlamak zorundadır. Davanın mahkemelerce yetki verilen ve mirasçı sıfatı bulunmayan kişilerce açılması durumunda davacı tarafın sadece mirasbırakanın var olduğunu ve öldüğünü kanıtlamakla yükümlü olacağı, her iki halde de nüfus aile kayıtlarının getirtilerek mirasbırakanın davacı taraf dışında başka mirasçısı olup olmadığını tespit etmenin ve miras paylarını belirlemenin hakimin görevi olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, hukuki yarar bulunması koşuluyla bu tür davaların uyuşmazlık çıkaran kişiler hasım gösterilmek suretiyle hasımlı olarak açılması ve çekişmeli yargı yolu ile görülüp sonuçlandırılması da mümkün bulunmaktadır.

Bilindiği üzere; elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.

TMK’nın 701 ilâ 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, TMK'nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.” biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliğiyle karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.

TMK'nın 702/2. maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış, bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının (onaylarının) alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.1982 tarihli 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim, bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.

Somut olayda; davacının kök mirasbırakanına teban yolsuz tescil iddiasına dayalı olarak mirasçı sıfatı olmadığı iddia edilen Hazineye karşı ve terekeye iade istemli açtığı eldeki davada usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan sonuca gidildiği, Hazine ile davacılar arasında kayıt malikinin mirasçılığı noktasında uyuşmalık olduğu, hasımlı veraset ilamı alınmasında hukuki yarar olduğunun göz ardı edildiği ve dava konusu taşınmaza ilişkin daha önce görülen Balıkesir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/49 Esas ve 1972/445 Esas sayılı dava dosyalarının dosya arasına alınmadığı anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca; öncelikle Hazinenin de taraf olduğu hasımlı veraset ilamı alınması için davacı tarafa süre verilmesi, davacının mirasçı olduğunun saptanması halinde miras şirketine TMK’nın 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yön itibariyle kabulü ile; temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Temyiz eden davalı ... harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.