"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2023/188 E., 2024/3 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; zor durumda kaldığı sırada davalı ...'tan borç para aldığını ve teminat olarak maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazını davalıya devrettiğini, borcunu ödemek için davalıya başvurduğunda davalının parayı kabul etmediğini ve taşınmazı devretmediğini, daha sonra davalının tefecilik yaptığını ve Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesince cezalandırıldığını öğrendiğini, yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın satılması üzerine HMK’nın 125. maddesi uyarınca ... davaya dahil edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davaya konu taşınmazın bedeli karşılığında ipotekli olarak satın alındığını, sonradan yaptığı ödeme ile ipoteğin kaldırıldığını, davacının taşınmazı tahliye etmeyip icar geliri elde etmeye devam ettiğini, çıkarmak istediğinde ise şikayetçi olduğunu, davacının iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı; iyi niyetli olduğunu, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 10.12.2014 tarihli ve 2014/305 Esas, 2015/480 Karar sayılı kararı ile; taraf muvazaasının ancak yazılı delille ispat edilebileceği ve davacının davada yazılı delil sunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuş, Dairenin 04.02.2019 tarihli ve 2016/3972 Esas, 2019/575 Karar sayılı kararı ile; "... Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesi hükmü uyarınca kural olarak ceza mahkemesi tarafından verilen beraat kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de orada belirlenen veya belirlenecek olguların eldeki dava bakımından bağlayıcı olacağı, bu durumda davalının sanık olarak yargılandığı ve eldeki davaya konu edilen hususların yer aldığı Tekirdağ 3 Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı ceza davasının kesinleşmesinin beklenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; Tekirdağ 3 Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyasının kesinleşmesinin beklenmesi, bu ceza dosyasında verilecek karar ile dosya içeriğinin, toplanan ve toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.’’ gerekçesi ile karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 19.10.2021 tarihli ve 2019/136 Esas, 2021/391 Karar sayılı kararı ile; Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde davalı ...’ın tefecilik suçunu işlediğinin tespit edildiği, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesince onandığı, bu doğrultuda ilgili ilamın yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, tanık beyanlarına göre inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı, dahili davalı ...’nin davalı ...’ın eşi olup iyi niyetli kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, söz konusu kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine bu kez Dairenin 02.06.2022 tarihli ve 2022/932 Esas, 2022/4442 Karar sayılı kararı ile; " ... Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas, 2013/359 Karar sayılı kararı ile, davalı ...’ın üzerine atılı tefecilik suçunu işlediği sabit görüldüğünden 12.480,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 2015/12835 Esas, 2019/9470 Karar sayılı kararı ile onanarak 10.10.2019 tarihinde kesinleştiği, anılan kararda davalı ...’ın 2009 yılının Eylül ayında davacı ...'a faiz karşılığı 50.000,00 TL verdiği (1 yıl sonra 65.000,00 TL ödenmek üzere), ceza dosyasında ve eldeki davada dinlenen tanıkların, davacının dava konusu taşınmazını davalı ...’tan aldığı borç karşılığında 15.09.2009 yılında davalı ...’a temlik ettiğini ifade ettikleri sabit olup, anılan Ceza Mahkemesi kararı ile dava konusu taşınmazın davalıya devrinin tefecilik kapsamında olduğu ve tanık ifadeleri ile inançlı işlem iddiasının kanıtlandığı; diğer taraftan, HMK’nın 125. maddesi uyarınca davaya dahil olan dahili davalı ...’nin, davalı ...’ın eşi olup, durumu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu ve TMK’nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ve dahili davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Davalı ve dahili davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi uyarınca öncelikle kendi edimini yerine getirmesi zorunludur. O halde, eldeki davada uyuşmazlığın davacı ve davalı ... arasında yapılan inanç sözleşmesi gereğince tarafların üzerlerine düşen borçları yerine getirip getirmediği hususuna ilişkin olduğu ne var ki, Mahkemece değinilen yöne ilişkin bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gözetilerek, taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin değerlendirilmesi, davacının davalıya borcu var ise miktarı saptanarak Mahkeme veznesine depo ettirildikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, TBK’nın 97. maddesi göz ardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesi ile karar bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararı ile; dosyadaki bozma ilamı ile de sabit olduğu üzere davacının davalı ... ile aralarındaki inançlı işlemi yazılı delille kanıtladığı, dava konusu taşınmaz yargılama sırasında el değiştirmiş ise de davaya dahil edilen yeni malik ...'in davalı ...'ın eşi olduğu ve taraflar arasında geçen tüm olaylara ve davalara vakıf olduğu ve olması gerektiği, bu hali ile davalı malik ...'in de kazanımının iyi niyetli olduğundan bahsedilemeyeceği, Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi uyarınca taraflar arasındaki borç-alacak ilişkisinin değerlendirilmesinde inançlı işleme konu alacağın bir yıl vadeli 15.000,00 TL faize karşılık 50.000,00 TL olduğunun gerek Ceza Mahkemesi kararı gerek taraf gerekse tanık beyanları ile sabit olduğu, dava konusu taşınmazın davalı ...'a satışına ilişkin gösterilen satış bedeli de 55.600,00 TL olmakla alacak miktarı ile uyumlu olduğu, dosyada mübrez bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazın devir tarihindeki gerçek değerinin resmi senette gösterilen bedelin üç katı olduğunun tespit edildiği, yine dosyada mübrez Tekirdağ 4. Noterliği 07.10.2010 tarih 6712 yevmiyeli ihtarname içeriği de dikkate alındığında dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin davalı ... tarafından 32.600,00 TL ödenmek suretiyle terkin edilmesi hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı, Ziraat Bankasının 27.07.2021 tarihli yazı cevabı ile de ipotek terkin harcının davalı ... tarafından yatırıldığının bildirildiği, bu hali Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gözetilerek ödenmesi gereken toplam bedelin 97.600,00 TL olarak belirlenerek depo ettirildiği, davalı tarafça satım bedeli ve ipotek fek bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince enflasyon fiyatları, döviz, borsa ve diğer değişkenler dikkate alınarak güncellenmesi talep edilmiş ise de ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü karşısında davalı ...'ın tefecilik eylemi kapsamında taşınmazı teminat karşılığında aldığı, bile bile davacının karşılık ediminin yerine getirilmesi teklifine rağmen taşınmazı iade etmediği, bu yöndeki davranışlarının hakkın kötüye kullanılması (TMK 2. md.) sayılacağı ve dürüstlük kuralına aykırı davranıştan kazanım elde edilmesinin hukuk düzenince kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesi ile; taşınmaz devirlerinin Tapu Dairesinde resmi şekil şartına tabi olarak gerçekleştirildiğini, eğer bir taşınmaz iade şartı ile tapuda devrediliyorsa bunun da yazılı şekil şartına tabi olduğunu, inanca dayalı sözleşmelerin yazılı olması gerektiğini, bu hususlarda tanık beyanları ile ispatın mümkün olmadığını, davacının bir müteahhit olduğunu, Tekirdağ Merkez ... Mahallesi 35 ada 5 parselde taşeron olarak 25 daireli bir inşaat yapmaya başladığını, müvekkili davalı ...'ın kendisinden bodrum kat 2 nolu daireyi satın aldığını, ancak inşaatı tamamlayamadığını, bunun üzerine tarafların oturup anlaştıklarını ve 2006 yılında müvekkili davalı ...'ın bu daireyi davaya konu tarlayı satın alırken sonradan takas karşılığı davacıya iade ettiğini, olayın aslının bu şekilde olduğunu, davacının iddialarının asılsız olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 9 parsel sayılı 55.600 metrekare miktarlı tarla vasıflı taşınmazın tamamı davacı ... adına kayıtlı iken 15.09.2009 tarihli satış işlemi ile Ziraat Bankası lehine 1.derecede ipotekli olarak davalı ...'a, onun tarafından 10.04.2019 tarihinde satış yolu ile dava dışı ... isimli şahsa, onun tarafından ise 07.05.2019 tarihli satış işlemi ile davalı ...'ın eşi olan dahili davalı ...'e temlik edildiği, Tekirdağ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/72 Esas, 2023/359 Karar sayılı kararı ile; davalı ...'ın üzerine atılı tefecilik suçunu işlediği sabit görüldüğünden 12.480,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle 10.10.2019 tarihinde kesinleştiği, anılan kararda davalı ...'ın 2009 yılının Eylül ayında davacı ...'a faiz karşılığı 50.000,00 TL verdiği (1 yıl sonra 65.000,00 TL olarak ödenmek üzere), ceza dosyasında ve eldeki davada dinlenen tanıkların, davacının dava konusu taşınmazını davalı ...'tan aldığı borç karşılığında 15.09.2009 tarihinde davalıya temlik ettiğini ifade ettikleri anlaşılmaktadır.
Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 13.361,58 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına,
Dosyanın Hayrabolu Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
29.04.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.