"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/81 E., 2023/480 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar asli müdahiller vekili, Kayyım vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; .... Vakfından olan .... ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastro işlemi ile .... .... oğlu ... .... adına tescil edildiğini, kayıt malikine ulaşılamaması nedeniyle Defterdarın kayyım olarak atandığını, 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesi uyarınca taşınmazın vakfı adına tescili gerektiğini ileri sürerek kayıt maliki adına olan tapu kaydının iptali ile Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
22.03.2017 tarihli dilekçe ile, kayıt malikinin mirasçıları olduğundan bahisle bir kısım mirasçılar tarafından asli müdahale talebinde bulunulmuştur.
II. CEVAP
Davalı; kayıt malikinin mirasçısız ölüp ölmediğinin belirlenmesi, Vakfın niteliğinin araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.04.2014 tarihli ve 2012/244 Esas, 2014/177 Karar sayılı kararıyla; şartları oluştuğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulması üzerine, Dairenin 24.03.2016 tarih 2014/14064 Esas, 2016/3609 Karar sayılı kararı ile; çekişme konusu taşınmazın kayıt maliki adına tesciline esas ve kimliğinin tespitine yarar tüm belgelerin temini, mevcut bilgilerden de yararlanılmak suretiyle Nüfus Müdürlüğünden ve zabıta marifetiyle araştırma yapılarak kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölüp ölmediğinin açıklığa kavuşturulması ve bir sonuca varılması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin 02.12.2019 tarihli 2016/343 Esas, 2019/494 Karar sayılı kararı ile davanın reddine, asli müdahillerin davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 22.10.2020 tarih 2020/1974 Esas, 2020/5324 Karar sayılı kararı ile; Harçlar Kanunu'nun 30. ve 32. maddeleri uyarınca dava değeri belirlenerek harcın tamamlattırılması, taşınmazın ilk tesisten itibaren dayanak tüm belgelerin eksiksiz temin edilmesi, kayıt malikinin mirasçılarının kimliğinin tespitine ilişkin başkaca bilgi ve belge olup olmadığı hususunda idari soruşturma yapılması, yine Nüfus Müdürlüğünden araştırma yapılarak mirasçılarının bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, davaya müdahil olan mirasçıların mirasbırakanı ... ve ...’den olma .... 1864 doğumlu ... ile kayıt malikinin aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile sûbut bulan davanın davanın kabulüne, asli müdahillerin davasının açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı Kayyım vekili temyiz dilekçesinde; eksik araştırma ile karar verildiğini, vakfiyenin ve vakfın niteliğinin incelenmesi gerektiğini, mirasçısı bulunması veya vakıf malı olmadığının tespiti halinde taşınmazın Hazineye kalacağını, bilirkişiden rapor alınması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Davacı İdare vekili; asıl davada ve Asli Müdahillerin davasında lehine vekalet ücreti takdiri gerektiğini belirtmiştir.
Asli müdahiller vekili temyiz dilekçesinde; kayıt maliki ile murisin aynı kişi olup olmadığı konusunda yeterli araştırma yapılmadığını, asıllara usulsüz ve eksik tebligatlar yapıldığını belirterek kararın bozulması talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Dava, 5737 sayılı Kanun'un 17. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde, hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı, özellikle davacı ... İdaresinin bozulan kararlarda lehine vekalet ücreti takdir edilmediği halde bu hususu temyiz konusu etmediği, mirasçı ....,.... ve ...’in usulüne uygun olan ve harçlandırılan 22.03.2017 tarihli asli müdahale dilekçesinde isimleri bulunmadığı ve Mahkemece asli müdahil olarak kabul edilip taraf olarak kaydedilmediklerinden taraf sıfatları bulunmadığı, asli müdahiller...,...,..., ve ...’ın ise davanın açılmamış sayılmasına ilişkin Mahkemenin 02.12.2019 tarihli 2016/343 Esas, 2019/494 Karar sayılı kararını temyiz etmediği, kaldı ki asli müdahil davasının bir kısım mirasçılar tarafından adlarına tescil talepli olarak açıldığı, yolsuz tescil iddiasına ilişkin davanın pay oranında açılmasının da mümkün olamayacağı gözetildiğinde, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Ancak, harç hususu kamu düzenine ilişkin olup usuli kazanılmış haktan söz edilemeyecektir. Hukuk Genel Kurulunun 12.04.2017 tarihli ve 2017/1-1201 Esas, 716 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişi adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle 3561 sayılı Kanun kapsamında yönetim kayyımı olan defterdar burada Hazineyi temsil etmemekte, aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişinin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumaktadır. Taşıdığı kayyımlık sıfatı ile 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında harçtan muaf olmadığı açıktır. 3561 sayılı Kanun'un 2/son maddesinde “Kayyımlıkla ilgili işlemler her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır” hükmüne yer verilmiş ise de burada yargı harçlarından bağışıklığa dair özel bir düzenleme bulunmamaktadır.
Bu durumda, Kayyım harçtan muaf olmadığı halde alınması gereken karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline karar verilmesi doğru değildir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi, kamu düzeni gereğince hükmün (A-2) bendinde yer alan “davacıdan” ibaresinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine “davalıdan” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (HUMK) 438/7. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine,
Dosyanın İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
1086 sayılı HUMK'un 440/III-1.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
07.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.