Logo

1. Hukuk Dairesi2024/218 E. 2025/354 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Miras yoluyla intikal eden taşınmazın davalıya devrinin inançlı işlem olup olmadığı ve davacıların tapu iptali ve tescil taleplerinin kapsamı.

Gerekçe ve Sonuç: Taraflar arasında imzalanan protokolün inanç sözleşmesi niteliğinde olduğu ve davacıların miras paylarının devrinin inançlı işlem olarak yapıldığı gözetilerek; ancak, inanç sözleşmesinin tarafı olmayan diğer mirasçıların payları hakkında hüküm kurulamayacağı değerlendirilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1812 E., 2022/1128 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/57 E., 2021/276 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacılar ve davalının öz kardeş olduklarını, babaları ... ...'dan mirasen intikal eden Alanya, ... köyü 480 parsel sayılı taşınmazda davalı ile davacılar ve dava dışı diğer kardeş ... ... ve müşterek anneleri ... ... elbirliği halinde malik iken, taşınmazın 23.07.2010 tarih ve 16674 yevmiye numaralı resmi senet ile davalı ...'e satış suretiyle devredildiğini, nitekim davalıya yapılan devir işleminin gerçekte bir satış olmayıp inançlı işlem ile yapılan bir devir olduğunu, tarafların kendi arasında ekte sunulan inanç sözleşmesi mahiyetindeki protokolü yaptıklarını, dava konusu taşınmaza ilişkin taraflar arasındaki hukuki durum böyle iken davalının bahsi geçen taşınmazı üçüncü şahıslara satma girişiminde bulunduğunu, davalı inanılan kişinin, kendi aralarında yaptıkları sözleşme gereğince inanç konusu taşınmazı üçüncü kişilere devredemeyecek olup taşınmazın gerçek sahibinin eşit hisseli olarak davacılar ve davalının mülkiyetinde olduğunun protokolde açıkça belirtildiğini ileri sürerek 480 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile eşit hisse ile davacılar ve davalı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davada taraf eksikliğinin olduğunu, müvekkilinin dava konusu edilen inanç sözleşmesi adı altında bir protokol imzaladığını hatırlamadığını, protokoldeki imzayı ve protokol içeriğini kabul etmediklerini, dava dilekçesi içeriği ile protokol arasında bir çelişki olduğunu, zira, bir kimsenin aslında kendi üzerinde olan hisseyi, sonrasında dava ve protokollerle uğraşarak elde etmek için uğraşmayı da göz önüne alarak kendi iradesi ile satış sureti ile devretmeyeceğini, inanç sözleşmesinin unsurlarının oluşmadığını, inanç sözleşmelerinin gerçek sahibi olmakla birlikte o an hak iddia edemeyecek kişileri koruma amacı taşıdığını, somut olayda ise davacıların söz konusu taşınmazda olay tarihi itibariyle hak iddia edemeyecek hiçbir pozisyonunun ve gerekçesinin olmadığını, bu sözleşmenin inanç sözleşmesi olmadığını ve geçersiz bir sözleşme olduğunu,

yazılı ve resmi şekilde yapılması öngörülen bir konunun inanç sözleşmesine konu edilmesi halinde inanç sözleşmesinin de o şekil şartlarına tabi olduğunu, ayrıca inanç sözleşmesinin satış tarihinden 3 yıl sonra yapıldığını ve satış ile inanç sözleşmesinin artık birbiri ile ilintilendirilemeyeceğini, dolayısıyla sonrasında yapıldığı iddia edilen bir sözleşmenin 23.07.2010 tarihinde yapılan işleme etki edeceğinin düşünülemeyeceğini, kaldı ki davanın da yapıldığı iddia edilen protokol tarihinden 5 yıl sonra açıldığını, bir kimsenin hakkını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kurallarına uymakla mükellef olduğunu, taraflar arasında muris ... ... ve ... ...'dan kalan mallarla ilgili pek çok davanın bulunduğunu, hatta davacı ... tarafından ... ...'ın vasisi sıfatı ile müvekkilinin eşi ... ... aleyhine Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/632 Esas sayılı dosyası ile dava ikame edilmiş olup davanın da taraflar arasındaki mallar eşit olarak paylaşıldığı gerekçesiyle reddedilmesinden sonra iş bu davanın da kötüniyetli olarak ikame edildiğini, inançlı işlem olduğu iddia edilen belgenin gerçekliğinin şüpheli olduğunu, belgenin gerçekliği halinde dahi bu belgenin hata veya hile ile elde edildiğinin ortada olduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafça sunulan 28.06.2013 tarihli "Protokoldür" başlıklı belge ile dava konusu taşınmazın davalıya devrinin gerçek bir devir olmadığı, yalnızca tapunun tek elde toplanması ve tasarruf sırasında kolaylık sağlaması için yapıldığı konusunda taraflar arasında anlaşmaya varıldığı, bu belgede davalının adı altındaki imzanın davalıya ait olduğunun Adli Tıp Kurumunun 27.01.2020 tarihli raporu ile tespit edildiği, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında belgenin yazılı olmasından başkaca bir şart aranmadığı, dolayısı ile inanç sözleşmesinin düzenleme tarihinin işlem tarihinden önce veya sonra olmasının sonuca etkili olmayacağı ve hakkın elde edilmesini kısıtlamayacağının belirtildiği gerekçesiyle davacı tarafça sunulan inanç sözleşmesi gereğince davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; 23.06.2013 tarihli taraflarca imzalı adi yazılı protokolün, tapuda davalı adına kayıtlı ancak gerçekte taraflar arasında ortak olan taşınmazın herhangi bir tasarrufi işleminin kolaylıkla sonuçlanması için yapıldığı, taşınmaza ilişkin tasarruf edileceğinde davacıların rızasının da alınacağı, birlikte hareket edilip ortak karar alınacağı, davacıların rızası olmadan taşınmazın davalının iradesiyle veya iradesi dışında elden çıkması halinde rayiç değerinin hangi oranda dağıtılacağının kararlaştırıldığı, taraflar arasında hasılat paylaşımına ilişkin adi ortaklık ilişkisi olduğu iddia edilip kanıtlanmamış olduğundan anılan belge, dava konusu taşınmazda davacıların da mülkiyet hakkı olduğunu göstermekte olup taraflarca imzalı adi yazılı delilin inanç sözleşmesinin belgesi niteliğinde olduğu, 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında belgenin yazılı olmasından başkaca bir şart aranmadığı dolayısı ile inanç sözleşmesinin düzenleme tarihinin işlem tarihinden önce veya sonra olmasının sonuca etkili olmayacağı ve hakkın elde edilmesini kısıtlamayacağının belirtildiği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi sonuç olarak doğru olsa da inançlı işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın taraflarının aynı olması gerektiğinden, davalıya tapuda, müşterek kök muris ...’den intikal eden miras paylarının devredildiği ve davaya dayanak inanç sözleşmesinin düzenlendiği tarihte sağ olan tarafların müşterek murisi anneleri ... ile dava dışı kardeşleri ...’in inanç sözleşmesinin tarafı olmadığı göz önünde bulundurulduğunda sadece davacıların davalıya devrettiği miras paylarının iptali ve tesciline karar verilmesi gerektiği gibi, kabule göre de hükmün infazının elverişliliği yönünden, güncel tapu kaydı esas alınmaksızın ve davalı adına kayıtlı tapu payının tümünün iptali ile ardından dava konusu olmayan davalı payı oranında da tescile karar verilmesinin hatalı olduğu, belirtilen hususların düzeltilmesi dışında, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulü ile Antalya ili, Alanya ilçesi, ... köyü, 304 ada 11 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 4/8 hissenin iptali ile 1/8'er hissenin davacılar adına ayrı ayrı tapuya kayıt ve tesciline, bakiye 4/8 hissenin davalı ... üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne yönelik kararının inanç akdi sayılan protokol ile yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, taşınmaz adına kayıtlı davalı ile davacı diğer kardeşler arasında yapılmış inanç akdi kapsamındaki protokol hükümleri, tarafların gerçek ..., istek ve iradelerini herhangi bir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde açıkça belirtmiş olup bu protokol hükümlerine göre taşınmaza protokolde imzası bulunan beş kız kardeşin eşit hisse malik olduklarının açık olduğu, davaya konu olayın tamamen taşınmaz sahibi davalı ile protokolde imzası bulunan diğer kız kardeşler arasındaki bir bölüşüm olup bu bölüşümde diğer mirasçıların bir hak sahipliği, mirasçılık vs. iddiası olmadığını, buna rağmen İstinaf Dairesince protokolde tapuda kayıtlı taşınmaz sahibi dışında üçüncü kişilerin imzası olmadığından bahisle, sanki miras paylaşımı gibi değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin protokol hükümlerine açıkça aykırı olduğu gibi protokolün tarafların gerçek ..., istek ve iradelerine de aykırı olduğunu, şayet davalıya tapu devri yapıldıktan sonra bu taşınmazda anne ... ... ve kardeş ... ...'a da bir hisse verilmek istenilseydi protokole bunların da imzasının alınacağını ve bunların da hisse oranlarının belirtileceğini, tarafların böyle bir istek ve iradesi olmadığından adına kayıtlı tapu sahibi ile diğer kız kardeşler arasında böyle bir protokol hazırlandığını, anne ... ... ve kardeş ... ...'ın davaya konu taşınmazda bir hak sahipliği vs. talep etmediğini, bu yönden ne talepte bulunduklarını ne de protokolde imzalarının alındığını, bu nedenle davacılar ve davalı arasındaki inanç akdi mahiyetindeki bir protokole dayanan hak iddiasında protokolde imzası olmayanların lehine bir yorum, kanaat ve düşüncenin açıkça protokole aykırı olduğunu ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.06.2008 tarih ve 2008/505 Esas, 2008/383 Karar sayılı mirasçılık belgesinden, tarafların müşterek murisi ... ...’ın 16.05.2008 tarihinde ölümü ile geriye, eşi ... ile müşterek çocukları, davacılar ..., ..., ..., ... ile davalı ... ve dava dışı ...’in kaldığı; Alanya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.12.2018 tarihli ve 2018/1102 Esas, 2018/921 Karar sayılı mirasçılık belgesinden tarafların annesi ...'nin de 09.06.2018 tarihinde ölümü ile geriye çocukları taraflar ile dava dışı ...'in kaldığı, muris ...'nin malik olduğu davaya konu Antalya ili, Alanya ilçesi, ... köyü 480 parsel sayılı taşınmazın 23.07.2010 tarih 16626 yevmiye sayılı işlem ile mirasçılarına intikal ettirildiği, aynı gün 16674 yevmiye sayılı işlem ile de davalı dışındaki mirasçıların miras paylarını davalıya satış suretiyle devretmesi sonucu davalının taşınmazda tam pay malik olduğu; davacı tarafça ibraz olunan taraflar arasında düzenlenen 23.06.2013 tarihli "Protokoldür" başlıklı belgede, dava konusu taşınmaz tapuda davalıya devredilmiş ise de devir karşılığında bedel alınmadığı, gerçek bir satış olmadığı, bu devrin sadece tapunun tek elde toplanması ve herhangi bir tasarruf yapma fırsatı oluştuğunda kolaylık sağlanması için olduğu, tapunun taraflar arasında eşit oranda hisseli olduğu, davalının diğer maliklerin rızası olmadan taşınmazı tasarruf edemeyeceği, hiçbir borçlandırıcı işleme konu edilemeyeceği, tapunun satılması ya da başka bir şekilde tasarruf edilmesinin tüm hissedarların rızası ile olacağı, aksi halde davalının, rayiç değeri eşit olarak ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, davalının protokoldeki imzaya itirazı üzerine İlk Derece Mahkemesince aldırılan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Başkanlığının 27.01.2020 tarihli raporunda, davaya dayanak protokoldeki imzanın kuvvetle muhtemel davalı eli ürünü olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazının reddi ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 534,70 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.02.2025 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.