Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2546 E. 2024/4174 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hazine'nin, kadastro öncesi kayıtlara dayanarak, özel mülkiyete konu taşınmazın mera vasfında olduğunu iddia ederek tapu kaydının iptali ve mahsus sicile kaydedilmesi istemiyle açtığı dava.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, Hazine'nin mera iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, Hazine dayanağı tahrir kaydı ve tapu kaydının zemine uygulanması, taşınmazın niteliği, kadim mera olup olmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmadığı, dosyadaki bilirkişi raporlarında çelişkiler bulunduğu ve bu çelişkilerin giderilmediği gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/838 E., 2024/181 K.

HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/384 E., 2023/217 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu kaydının iptali ve mahsus sicile kaydedilmesi isteğine ilişkin davadan dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı Hazine vekili; çekişmeli 103 ada 42 parsel sayılı taşınmazın Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 sayılı Arazi Tahrir Defteri'nin 449 sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında bu kaydın araziye uygulanmadığını ve söz konusu kaydın kapsamında kalan çekişmeli taşınmazın şahıs arazisi olarak tespit edildiğini, bilahare yörede mera tahdidinin yapıldığı ve çekişmeli taşınmazın tahdit kapsamında kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mahsus sicile kaydedilmesi istemiyle eldeki davayı açmıştır.

II.CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın kadastro tespit tutanakları ve tedavüllü tapu kayıtları incelendiğinde taşınmazın başlangıçtan beri özel mülkiyete konu olacak biçimde tapuya tescil edildiğinin görüleceğini, taşınmazın bulunduğu yörede kadastro tutanaklarının 10.09.1955 tarihinde kesinleştiğini, kadastro çalışmaları sırasında ve askı sürecinde davacı Hazinenin mera iddiasına ilişkin herhangi bir itirazının olmadığını, dava konusu taşınmazın çok eski yıllardan beri özel mülkiyette olduğunu ve taşınmazda tarım yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararıyla: dava konusu taşınmazın 1955 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tarla vasfıyla tespit edildiği, iddianın kapsamına göre uyuşmazlığın çekişmeli taşınmazın niteliğinin mera mı tarım arazisi mi olduğu noktasında toplandığı; keşifte dinlenilen mahalli bilirkişi beyanları ve bilirkişi raporlarına göre davacı dayanağı tahrir kaydının uygulanabilirliğinin olmadığı, dava konusu taşınmazın halihazırda olduğu gibi geçmişteki kullanımının da da tarım amaçlı olduğu husususun tespit edildiği, her ne kadar geçmiş yıllarda taşınnmazın dönemsel olarak tarım amaçlı kullanılmadığı ve boş bırakıldığı tespit edilmişse de teknik bilirkişilerce zemin ve toprak durumuna göre çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, orman ve ham toprak arazileri ile geçmişte ve halihazırda teknik olarak bir ilişkisinin olmadığı hususunun tespit edildiği, böylelikle taşınmazın mera vasfında olmadığının belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı Hazine vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Nedenleri

Davacı Hazine vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükme dayanak teşkil eden teknik bilirkişi raporunun sonuç kısmında dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduklarına dair kanaat bildirilmiş ise de eski tarihli memleket haritaları ve hava fotoğraflarında dava konusu taşınmazların açık alan olduklarının ve üzerlerinde herhangi bir tarımsal faaliyet bulunmadığının tespit edildiğini, bilirkişilerin hangi bilimsel veriye dayanarak dava konusu taşınmazların tarım arazisi olduğuna kanaat getirdiklerinin anlaşılamadığını, dava konusu taşınmaz ve ilgili diğer parsellerin Akçaabat Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü uhdesinde bulunan 1937 tarih ve 19 numaralı Arazi Tahrir Defteri'nin 449. sırasında köy merası olarak kaydedildiğini, 1955 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında bu mera kaydının araziye uygulanmadığını, meraların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu, Mera Kanunu'nun 4 üncü maddesi uyarınca kadimden beri mera kaydı bulunan taşınmazların tarım arazisi olarak kayıt altına alınmalarının mümkün olmadığını, mera vasıflı bir taşınmazın amacı dışında kullanılabilmesi için tahsis değişikliği yapılması gerektiğini, nitekim dava konusu taşınmazlara ilişkin olarak tahsis amacı değişikliği talebinde bulunulmadığını, dolayısıyla dava konusu taşınmazların bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği gibi tarım arazisi olarak dikkate alınmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazlar ile komşu mera parselleri arasında doğal bir sınır bulunmaması, toprak yapısı itibariyle tarıma uygun olmaması, üzerilerindeki bitki örtüsü, arazinin sınıfı ve taşınmazların az önce açıklanan hukuki durumları birlikte dikkate alındığında çekişmeli taşınmazların mera vasfında olduklarının açık olduğunu, diğer taraftan fen bilirkişi

raporunda 1948, 1955 ve 1956 uçuş yılı hava fotoğrafları ile 2012 yılı ortofoto ve 2021 yılı google earth görüntülerinde dava konusu taşınmazlar üzerinde ekili dikili tarım yapıldığına dair bir bulguya rastlanmadığının belirtildiğini, fen bilirkişi raporunun keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarının gerçeği yansıtmadığını ve hükme dayanak teşkil eden 15.11.2022 tarihli bilirkişi kurulu raporunun subjektif değerlendirmeler ile tanzim edilerek çekişmeli taşınmazların tarım arazisi olduklarının ve üzerlerinde uzun yıllardır tarım yapıldığı tespitinde bulunulduğunu açıkça ortaya koyduğunu, fen bilirkişi raporu da dikkate alınarak teknik bilirkişilerden ek rapor alınması gerekirken bunun yapılmadığını, dosyada mevcut raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi amacıyla bilirkişilerden ek rapor alınmasına ya da mahallinde yeniden keşif yapılmasına karar verilmesi gerektiğini, eksik inceleme sonucu düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve numarası belirtilen temyize konu kararıyla; davacı tarafın tutunduğu arazi tahrir kaydının mülkiyet belgesi olmadığı, davacı İdare tarafından tek taraflı ve tamamen beyana dayalı düzenlenen bir belge niteliği taşıdığı, sınırlarının tespit edilemediği, çekişmeli taşınmazın kadim mera olduğunu ispat yükünün davacı Hazine üzerinde olduğu, toplanan delillere göre taşınmazların mera vasfında olduğunun ispat edilemediği, taşınmaz üzerinde tarımsal faaliyet yapılmamasının taşınmazın mera olduğunu ispat etmediği, çekişmeli taşınmaz hakkında yaklaşık 60-65 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açılmasının Anayasa Mahkemesi kararlarında açıkça belirlenen meşru beklenti kavramına tamamen aykırı olduğu, çekişmeli taşınmazın mera olarak sınırlandırılması sonucu elde edilmek istenen yararla davalı gerçek kişilerin davanın kaybedilmesi nedeniyle katlanacakları külfet arasında orantısızlık da bulunduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine hükmedilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı Hazine vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu kaydının iptali ve mahsus sicile kaydedilmesi isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 16 ncı ve 20 nci maddeleri;

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Kadastro sonucunda, Trabzon ili, Akçaabat ilçesi, ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 186 parsel sayılı taşınmazın K.evvel 328 tarih, 1 sıra; Aralık 1948 tarih, 32 sıra; Haziran 319 tarih, 91 sıra; T.Sani 339 tarih 69 sıra; Mayıs 948 tarih, 84 sıra; K.Sani 927 tarih, 106 sıra numaralı tapu kayıtları, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tarla vasfıyla ... adına tespit edildiği, askı ilanlarının 11.08.1955-09.09.1955 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro (tapulama) tespitinin kesinleşerek taşınmazın tapuya tescil edildiği, taşınmazın sonraki dönemlerde hibe, satış, intikal ve hisse birleştirme işlemlerine tabi tutulduğu, yörede yapılan uygulama (yenileme) kadastrosu çalışmaları sonucunda taşınmazın 103 ada 42 parsel numarasını aldığı, uygulama (yenileme) kadastrosu tespitlerinin 12.05.2012-11.06.2012 tarihleri arasındaki askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kesinleştiği, taşınmazın halen davalı adına tapuda kayıtlı olduğu, eldeki davanın ise 20.09.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

2.Mahkemece, davacı Hazinenin mera iddiasını ispat edemediği, çekişmeli taşınmazın özel mülkiyete konu yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı anlaşıldığı gibi, dosya kapsamında yer alan bilirkişi raporlarının muhteviyat ve sonuçları itibariyle çelişkiler barındırdığı halde bu yön üzerinde durulmamıştır. Dosya kapsamında yer alan jeodezi mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazın, üzerinde zilyetlik sürdürülen yerlerden olmadığı ve parsel sınırlarının dahi oluşmadığının belirtildiği; buna müteakip jeoloji mühendisleri ve ziraat mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi heyeti raporu içeriğinde ise taşınmazın geçmişten bu yana tarımsal amaçlı kullanılan özel mülkiyete konu yerlerden olduğuna dair tersi istikamette kanaat belirtildiği görülmesine karşın bu çelişkinin giderilmediği anlaşılmıştır. Öte yandan, davacı Hazinenin mera iddiası yönünden Hazine dayanağı tahrir kaydının ve taşınmaza revizyon gören tapu kaydının taşınmaza aidiyeti hususunda usulüne uygun şekilde uygulama yapılmadığı, yine tahrir kayıt kapsamı dışında kalan taşınmazlar yönünden yöntemince mera araştırması yapılmadığı, taşınmazın nitelikleri, kadim mera olup olmadıkları, tarımsal amaçlı kullanılıp kullanılmadıkları hususunda dava konusu taşınmazın sınırları içerisinde bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden, yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişilerden ayrıntılı ve maddi olaylara dayalı olarak beyan alınmadığı anlaşılmış olup bu denli eksik araştırma ile karar verilmesi isabetli değildir.

3.Dosya kapsamına göre davacı Hazine, çekişmeli taşınmaz ve komşularının bulunduğu alanın 1937 tarih 19 sayılı tahrir defterinin 449. sırasında köy merası olarak kayıtlı olduğunu, bu kaydın yörede yapılan tespit sırasında araziye uygulanmadığını bu nedenle taşınmazların şahıslar adına tespit ve tescil gördüğünü, bilahare aynı sahayı kapsayacak şekilde mera tahdit çalışması yapıldığını ve taşınmazların mera olarak tahdit edildiklerini, taşınmazın mera niteliğinde olduğunu iddia etmiştir. Dosya arasına getirtilen kayıtlara göre çekişmeli taşınmazı da kapsayan ve ... köyü çalışma alanında bulunan sahanın tapu kaydı yahut iktisaba yeterli zilyetlik uyarınca dosya davalıları gerçek kişiler adına tespit ve tescil edildikleri anlaşılmaktadır. Hal böyle iken uyuşmazlığın çözümü için Hazine dayanağı tahrir kaydı ve kadastro tespitine dayanak tapu kaydının zemine uygulanması, tahrir kaydının uygulanması sırasında özellikle en eski tarihli askeri haritalar ve memleket haritalarından istifade edilerek tahrir kaydında yazılı köy hudutlarının yönlerinin ve zemindeki durumlarının tespit edilmesi, ardından davalılara ve bayilerine ait kayıt kapsamında kalan taşınmazlar yönünden tapu kayıtlarının mülkiyet belgesi niteliğinde oldukları ve kadastro sırasında revizyon görmek suretiyle işleme tabi kayıt özelliğini aldıkları gözetilerek bu taşınmazlar yönünden davanın reddi gerektiğinin göz önünde bulundurulması, kayıt kapsamı dışında kalan yahut kadastro sırasında belgesizden tespit edilen taşınmazlar yönünden ise yöntemince mera araştırması yapılması gerektiği kuşkusuzdur.

4.Hal böyle olunca; çekişmeli taşınmazın K.evvel 328 tarih, 1 sıra; Aralık 1948 tarih, 32 sıra; Haziran 319 tarih, 91 sıra; T.Sani 339 tarih 69 sıra; Mayıs 948 tarih, 84 sıra; K.Sani 927 tarih, 106 sıra numaralı tapu kayıtları uyarınca tespit edildiği anlaşılmakla doğru sonuca varılabilmesi için öncelikle davacının iddiasına konu olup yörede yapılan tahdit sırasında mera olarak sınırlandırılan sahaya ilişkin haritadan istifade edilerek bu alanı dıştan çevreleyen tüm komşu parsellerin kadastro tespit tutanakları ve dayanağını oluşturan kayıtlar ile taşınmazın bulunduğu yere ait askeri haritalar ile memleket haritaları ve varsa Hazinenin dayanağı tahrir kaydına ait harita ile taşınmazın tespitine esas teşkil eden K.evvel 328 tarih, 1 sıra; Aralık 1948 tarih, 32 sıra; Haziran 319 tarih, 91 sıra; T.Sani 339 tarih 69 sıra; Mayıs 948 tarih, 84 sıra; K.Sani 927 tarih, 106 sıra numaralı tapu kayıtları tesisinden itibaren tüm tedavülleri ile getirtilerek dosya ikmal edildikten sonra taşınmaz başında elverdiğinde yaşlı, yöreyi iyi bilen, taşınmazın bulunduğu köy ile komşu köylerde ikamet eden yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi ile 2 kişilik jeoloji uzmanından teşekkül edecek bilirkişi kurulu ve 3 kişilik harita mühendisi bilirkişinin katılımı ile yeniden keşif yapılmalıdır.

5. Keşifte, davacı Hazinenin dayandığı tahrir kaydı ile taşınmazın tespitine esas teşkil eden tapu kayıtları mevkisi ve tüm hudutları ile uygulanarak zeminde tek tek gösterilmeli, gösterilemeyen hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı tanınmalı, yerel bilirkişilerce gösterilen hudutlar teknik bilirkişi haritasında işaret ettirilmeli, tahrir kaydının haritası varsa, uygulanarak kapsamı haritasına göre belirlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği ve kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, çekişmeli taşınmazın öncesinin ne olduğu, mera vasfında olup olmadığı ya da mera niteliğindeki taşınmazdan kazanılıp kazanılmadığı etraflıca sorularak maddi olaylara dayalı bilgi alınmalı, beyanların doğruluğu komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, davacı Hazinenin dayanağı tahrir kaydında yazılı köy hudutlarına ilişkin kadim sınır yerleri ile "Galinama Deresi" hududu askeri haritalardan ve en eski tarihli memleket haritalarından faydalanılarak kesin olarak tespit edilmeli, teknik bilirkişilerden yapılan keşfi, tespit edilen hudutları ve uygulanan kayıtların kapsamını gösteren ayrıntılı, denetime elverişli krokili rapor alınarak tahrir kaydı ve kadastro tespitine esas tapu kaydının kapsamı belirlenmeli, arazi tahrir kaydının vasfının ve taşınmaza aidiyetinin, taşınmazın niteliği ve hukuki durumu üzerindeki etkisi tartışılmalıdır.

6.Bu suretle kayıtların kapsamı belirlendikten sonra 3 kişilik ziraat mühendisleri ve jeoloji mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan dava konusu taşınmazın öncesinin geleneksel biçimde kullanılan kadim mera olup olmadığı, toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve diğer yönlerden mera nitelikli yerlerden nasıl ayrıldıklarını, taşınmazın meradan açılan, meranın devamı niteliğinde yerlerden olup olmadıklarını, üzerlerinde sürdürülen ekonomik amaca uygun zilyetlik bulunup bulunmadığını ve ekonomik amaca uygun zilyetlik varsa hangi tarihten beri ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğünü açıklayıp tarımsal niteliklerini belirten, taşınmazların değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalıdır.

7.Harita mühendislerinden teşekkül eden bilirkişi kuruluna dosyada mevcut en eski tarihli hava fotoğrafları üzerinde inceleme yaptırılarak çekişmeli taşınmazın ve mera tahsis haritası kapsamında kalan tüm taşınmazların bir bütün halinde hava fotoğraflarında gözüken nitelikleri, mera olup olmadıkları, fiilen tarımsal faaliyette kullanılıp kullanılmadıkları, sınırlarının belirgin olup olmadığı, çevre arazilerden ayıran doğal ya da yapay ayırıcı bir unsur bulunup bulunmadığı hususlarında bilimsel verilere dayalı rapor aldırılmalı, ayrıca mera tahsis haritası ile davacı Hazinenin dayandığı arazi tahrir kaydının kapsadığı alanları gösteren kroki düzenlettirilmelidir.

8. Bu şekilde yapılan tahkikat sonucunda elde edilmiş deliller ile daha evvel toplanmış tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

05.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.