"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1460 E., 2024/164 K.
HÜKÜM/KARAR : Ret/ Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çankırı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/26 E., 2023/259 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; Çankırı ili, Korgun ilçesi, ... köyünde bulunan 154 ada 23 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olduğunu, bu taşınmazın bitişiğinde bulunan 21 parsel sayılı taşınmazın ise davalı tarafından Hazineden ihale yoluyla satın alındığını, davalının Hazineden satın aldığı taşınmazın yaklaşık 500,00 metrekarelik kısmının kendisine ait olduğunu, 154 ada 23 parsel sayılı taşınmaz ile bir bütün olarak kullanıldığını, ancak kadastro tespiti sırasında dava konusu bölümün Hazine adına tescil edildiğini ve sonrasında davalıya satıldığını, dava konusu taşınmazın kendisine dedesinden kaldığını ve kadimden bu yana taraflarınca ekilip biçildiğini ve halen kullanılmaya devam edildiğini, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinme koşullarının lehine oluştuğunu ileri sürerek 154 ada 21 parsel sayılı taşınmazın zeminde gösterilecek bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, zira tapu iptali ve tescil davalarında husumetin tapu malikine yöneltilmesi gerektiğini, taşınmazın 20.10.2015 tarihinde diğer davalı ... adına kayıt ve tescil edildiğini, söz konusu taşınmazın 2007 yılında geçen kadastro sırasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunun tespit edildiğini, kadastro esnasında kimsenin mülkiyet iddiasında bulunmadığı ve ham toprak vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, davacı tarafın taşınmazın kadimden beri kendisine ait olduğu yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, taşınmazın 06.10.2015 tarihinde İdarece açık teklif usulüyle ihaleye çıkarıldığını, mevzuata ve hukuka uygun şekilde yapılan ihale ile diğer davalı tarafından satın alındığını, davanın süresinde açılmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... duruşmada; dava konusu taşınmazı ihale yoluyla satın aldığını, hatta davacının, malik olduğunu duyduğunda memnuniyetini ifade ettiğini, taşınmazın dedesinden intikal ettiğini beyan etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Çankırı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.01.2019 tarihli ve 2015/809 Esas, 2019/43 Karar sayılı kararıyla; somut olayda iddianın, Çankırı ili, Korgun ilçesi, ... köyü 154 ada 21 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tespiti yapılan ve fen bilirkişileri tarafından ibraz edilen raporda ''A'' harfiyle kodlanan davalıya ait olan taşınmaz parçasının kadimden beri, davacının ataları ve devamla davacının zilyetliğinde olduğu yönünde olduğu, davacının kadim zilyetlik iddiasının ve ilgili taşınmaz parçasının mülkiyetinde olan 154 ada 23 parsel ile bir bütünlük oluşturduğu yönünde sunduğu savın isabetli olmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğu, davacının zilyetlik süresi ve kesintisizliği hususunda ileri sürdüğü iddia yönünden tanık beyanlarının yeknesaklık içermediği, öte yandan keşfe refakat eden ziraat bilirkişisi tarafından tanzim edilen rapor uyarınca üzerinde mülkiyet iddia edilen taşınmaz parçasının ham toprak vasfında olduğu, tarım yapıldığına dair bir emare olmadığı, aksine davalıya ait 154 ada 21 parsel sayılı taşınmazdan sürülerek sonradan açıldığına kanaat edildiği, söz konusu taşınmazları içerir hava fotoğraflarının incelenmesi suretiyle tanzim edilen teknik bilirkişi raporları incelendiğinde, 2008 tarihli ortofoto görüntüsünde açıkça dava konusu taşınmaz parçasının 154 ada 23 parsel sayılı taşınmazla bütünlük oluşturmadığı, tarımsal faaliyet yapılmayan yerlerden olduğuna kanat edildiği, böylelikle dosya kapsamına alınan ve getirtilip incelenen tapu kayıtları, taşınmazların toprak yapısının incelenmesi yönünden ibraz edilen bilirkişi raporları ve dava konusu taşınmazların hava fotoğraflarının okunduğu teknik bilirkişi raporu ile mahalli bilirkişi anlatımları bir arada değerlendirildiğinde, aranan zilyetlik süresi ve mülk edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.12.2021 tarihli ve 2019/494 Esas, 2021/1187 Karar sayılı kararıyla; yapılan keşifte dinlenilen yerel bilirkişiler ile davacı tanıklarının beyanları arasında taşınmazın kullanım durumu ve intikal şekli hususlarında çelişki bulunduğu, çelişkinin giderilmediği gibi beyanların da yetersiz alındığı, bundan ayrı, teknik bilirkişi raporlarının da kendi içerisinde ve birbirleri ile çelişki arz ettiği, çelişkilerin usulüne uygun olarak giderilmesine çalışılmadığı, dava konusu taşınmazın hakim niteliğinin de belirlenmeksizin hüküm kurulduğu, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamayacağı, bu nitelikteki davalarda doğru sonuca ulaşılabilmesi için bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu gözetilerek tespit tarihinden (2007) geriye doğru 15-20-25 yıl öncesine ait üç ayrı evreye ilişkin stereoskopik çift hava fotoğrafları Harita Genel Müdürlüğü'nden, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftalar ile kadastro tespit tarihine yakın tarihte çekilmiş uydu fotoğrafları İl Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilerek mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle; taraf tanıkları, fen bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi ve 3 kişilik ziraat mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu huzuruyla keşif yapılması, keşif sırasında dinlenilecek davada yararı bulunmayan yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından taşınmazın öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, Hazine tarafından taşınmazın diğer davalıya satışına ilişkin davacının bilgisinin bulunup bulunmadığı hususlarının etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması gerektiği, komşu parsel dayanağı kayıt ve belgeler yerel bilirkişi ve tanıklar eliyle uygulanarak çekişmeli taşınmaz yönünün ne ve kimin yeri olarak okunduğunun belirlenmesi, ayrıca taşınmaza ait kadastro tutanağının edinme sebebinde açıklanan olgu ile yapılmış ise önceki keşif beyanı yerel bilirkişi ve tanıklara okunarak somut, detaylı ve varsa çelişkiyi giderir şekilde beyan alınması, 3 kişilik ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan taşınmazın nizaya konu bölümünün tarımsal niteliğini bildiren, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısı, eğimi, bitki deseni ve dava dışı bölümden nasıl ayrıldığını açıklayan, taşınmazın değişik yönlerden çekilmiş ve sınırları işaretlenen fotoğrafları ile desteklenmiş ve önceki bilirkişinin raporunu ve taşınmazın sürülü olan ve olmayan bölümlerini ayrı ayrı irdeleyen ayrıntılı rapor alınması, fen bilirkişisine keşif ve uygulamayı denetlemeye elverişli, taşınmazın sürülü olan ve olmayan bölümlerini gösterir ayrıntılı rapor ve harita hazırlattırılması, jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiye belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle incelemesi yaptırılarak çekişme konusu taşınmaz bölümünün önceki ve şimdiki niteliği, arazinin ekonomik amaca uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı ve kullanımın hangi tarihten itibaren olduğu konusunda rapor düzenlettirilmesi, temin edilebilen gerek en eski gerekse kadastro tespit tarihine yakın tarihli uydu fotoğraflarının değerlendirilmesi, HMK'nın 290/2 nci maddesi uyarınca birlikte keşfe götürülecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin yakın plan ve panoramik fotoğrafları çektirilip Mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, TMK'nın 1023 ve devamı maddesi hükümlerinin gözönünde tutulması gerektiği, davanın mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olması nedeniyle husumetin kayıt malikine yöneltilmesi gerektiği düşünülerek ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, çelişkili beyanlar ve raporlar esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olmasının yerinde bulunmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
C. Kaldırma Kararı Sonrasında İlk Derece Mahkemesince Verilen Karar
Çankırı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.04.2023 tarihli ve 2022/26 Esas, 2023/259 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafın dava konusu 154 ada 21 parsel sayılı taşınmazın 29.08.2022 tarihli raporun ekinde bulunan krokide (A) harfi ile gösterilen 337,69 metrekarelik kısmının kadimden beri davacı yanın, ataları ve devamla davacının zilyetliğinde olduğunu ve ilgili taşınmaz parçasının, mülkiyetinde olan 154 ada 23 parsel ile bir bütünlük oluşturduğunu iddia ettiği, dinlenilen tanık ve mahalli bilirkişiler tarafından dava konusu (A) harfi ile gösterilen alanın önceden davacının babası tarafından, vefat edince de davacı tarafından kullanıldığının beyan edildiği, bilirkişi raporlarında dava konusu alanın 1953 ve 1971 yılındaki hava fotoğraflarına göre davaya konu 154 ada 23 parselle bir bütün olarak kullanıldığı, keşif günü zeminde mevcut olan patika yolun 1990 ve 2008 yılı hava fotoğraflarında da olduğu, 154 ada 23 parselin kuzey sınırının bu patika yolun biraz daha aşağısından geçtiği, patika yolun kuzeyindeki kadastral yol ve güneyindeki 23 parsel ile arasında kullanılmayan bir alanın olduğu, 1990 ve 2008 yılı hava fotoğraflarında A alanı ile 154 ada 23 parselin bir bütünlük oluşturmadığı, hem 1990 ve 2008 hava fotoğrafları hem de keşif günü tespit edilen gözlemler göz önüne alındığında A alanında tarımsal herhangi bir faaliyet (tarla, bahçe vb.) olmadığının tespit edildiği, 1990 ve 2008 yılı hava fotoğraflarından A alanında kullanım olmadığı, belirgin bir sınırın bulunmadığının anlaşıldığı, ziraat mühendisi bilirkişilerin verdiği heyet raporuna göre keşif tarihi itibariyle dava konusu alanın üzerinde yaklaşık 30 yıldır tarım yapılmadığının belirtildiği, bu nedenle kesintisiz 20 yıllık zilyetlik şartının gerçekleşmediği kanaatine varıldığı, ayrıca dava konusu taşınmazın 03.09.2008 tarihinde Hazine adına tescil edilmesinden sonra ihale ile davalı ...'a satıldığı, TMK'nın 1023 üncü maddesine göre ...'ın iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olduğu, taşınmaz yolsuz olarak Hazine adına tescil edilmiş olsa bile, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi konumunda olmadığı, çekişmeli taşınmazı kadastro tespitinin kesinleşmesinden sonra satın alan davalının kötüniyetli olduğu hususunun davacı tarafça iddia ve ispat edilemediği anlaşıldığından ...'a karşı açılan davanın reddine, taşınmazın dava tarihi itibariyle kayıt maliki Hazine olmadığından ve tapu iptal tescil talep edilerek açılan davada husumetin tapu kayıt malikine yöneltilmesi yeterli olduğundan Hazineye karşı açılan davanın ise pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
D. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
E. İstinaf Nedenleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bir kısmını Satılmış Yılmazlar’dan 07.05.2001 tarihinde kardeşi Ahmet ile birlikte satın aldıklarını, o tarihten beri ekip biçtiğini, Satılmış Yılmazlar'ın amcasının mirasçısı olduğunu, dava konusu taşınmazın dedelerinden kaldığını, keşifte satın alım senedinin uygulanmadığını, mahalli bilirkişi ve tanıklardan sorulmadığını, keşifte alınan beyanlarda taşınmazın tarla olduğunun belirtildiğini, ziraat bilirkişi raporunun ilmi olmadığını, harita mühendisi raporuna göre 1953 ve 1971 tarihlerinde tarla olduğunun açıklandığını, davalı ...’ın dava konusu taşınmazın kendilerinin zilyetliğinde olduğunu bildiğini, Mahkemece eksik keşif ve araştırma yapıldığını belirterek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
F. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.02.2024 tarihli ve 2023/1460 Esas, 2024/164 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşif, uygulama, yerel bilirkişi, tespit bilirkişi ve tanık beyanları, jeodezi ve fotogrametri mühendisi tarafından hava fotoğraflarına göre yöntemince yapılan inceleme ve 3 kişilik ziraat bilirkişi kurulu raporu birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu 154 ada 21 sayılı parselin içerisinde kalan ve teknik bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 337,69 m2 taşınmaz bölümü üzerinde uzun süredir herhangi bir tarımsal faaliyet yapılmadığı, ekilip biçilmediği, davacı tarafın taşınmaz bölümü üzerinde ekonomik amaca uygun zilyetliğinin bulunmadığı, bu durumda davacı taraf lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı ile iktisap şartlarının gerçekleşmediği gibi davalı ...’ın tapu kaydına güvenerek dava konusu taşınmazı tapudan ihale sonucunda bedelini ödeyerek satın aldığından iyi niyetli bulunduğu ve iktisabının korunması gerektiği, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle; fen bilirkişi raporunda ölçümü yapılan 337,69 metrekare alanın 154 ada 21 parsel sayılı taşınmazın içinde kalacak şekilde tespit ve tescil edildiğini, 21 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tespit ve tescilinin ardından diğer davalı ...'ın bu parseli ihaleden satın aldığını, davalı ...'ın dava konusu taşınmazı satın almadan önce taşınmazın kendisine ait olduğunu bildiğini, iyi niyetli olmadığını, bu hususun tespit bilirkişileri, mahalli bilirkişiler ve tanıkların birbirini teyit eden beyanları ile sübuta erdiğini, teknik tecrübesi olmayan ve toprak yapsını bilmeyen bilirkişilerin raporlarındaki çelişki giderilmeden karar verildiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17 nci üncü maddeleri,
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1, 1023 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucu; Çankırı ili, Korgun ilçesi, ... köyü, Kuruçay çalışma alanında bulunan 154 ada 21 parsel sayılı taşınmaz 5.496,72 m² yüzölçümü ve "ham toprak" vasfı ile Maliye Hazinesi adına tespit ve tescil edilmiştir. Sonrasında ise dava konusu taşınamzın 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında Hazine tarafından ihale ile satışı suretiyle 20.10.2015 tarihinde davalı ... adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacının temyiz itirazının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.06.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.