Logo

1. Hukuk Dairesi2024/2600 E. 2025/2631 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Murisin, taşınmazını davalı damadına devretmesinin muris muvazaası olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, murisin mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini ispatlayamaması, satış bedeli ile taşınmazın gerçek değeri arasındaki farkın tek başına muvazaa için yeterli delil sayılmaması ve davalının taşınmazın bir kısmının zaten maliki olması gibi hususlar değerlendirilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/134 E., 2024/540 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Aksaray 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/291 E., 2023/476 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı; murisin .... ada 3 parsel sayılı taşınmazını ikinci eşinden olma kızı ....’ın eşi olan davalıya mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak devrettiğini, murisin ikinci eşinin ilk eşten çocuklara miras kalmaması için murisi yönlendirdiğini ve baskı kurduğunu, davalının ilk etapta murise para ödemediğini, devirden 13-14 yıl sonra mirasçıların işleme karşı çıkması üzerine davalının oldukça cüz'i bir ödeme yaptığını, kendisine pay verilmediğini, murisin ölümünden kısa süre önce kendisine de pay verilmesini istediğini ancak verilmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiş, davacı vekili 27.09.2023 tarihli dilekçesi ile 585/943 payın devrinin dava konusu yapıldığını bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı; İngiltere’de yaşadığını, davadan tesadüfen haberdar olduğunu, 04.10.2022 tarihinde gidip 07.03.2023’te Türkiye’ye geldiğini, taşınmazın 285 m2'lik kısmının kendisine ait olduğunu, muristen 685 m2'lik yer aldığını, kalan payı satın almak suretiyle taşınmazda tam malik olduğunu, yan parseli de murisin kardeşinin mirasçılarından aldığını ve iki arsayı tevhit ettiğini, taşınmaz değerlendiği için eldeki davanın açıldığını, mal kaçırma kastı olmadığını, taşınmazı alacak ekonomik gücü olduğunu, paylı taşınmazın murisin işine yaramayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarihi ve sayısı belirtilen kararı ile; dinlenen tanık beyanlarının tamamında murisin çocukları ile arasında bir husumeti olmadığı, hepsiyle bir şekilde sosyal ve beşeri ilişkilerinin devam ettiği, mal kaçırma kastının olmadığı, dava konusu taşınmazın önce 100 metrekarelik kısmının davalıya satıldığı ve buna karşılık alınan bedel ile murisin kızı ...'ın eşinin borcunun ödendiği, kalan kısmının sonradan satıldığı, parasının ise satıştan sonra 150.000,00 TL olarak elden nakit alındığı, dolayısıyla mal kaçırma kastıyla yapılmış bir devir olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının murisin ilk eşinden olma çocuğu olduğu, davalının ise murisin ikinci eşinden olma çocuğu ....in eşi olduğu, davalı, satış işleminde dava konusu taşınmazın satış bedelini ödediğini savunmuş ise de ödeme savunmasının yöntemince kanıtlanamadığı, ödeme savunmasını destekleyecek bir delil ibraz edilmediği, dinlenen tanık beyanlarından, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunmadığı, taşınmazın tapudaki satış değeri ile keşfen belirlenen değeri arasında aşırı fark olduğu, dava konusu hissenin dava tarihi itibariyle değerinin 4.387.500,00 TL olduğu dikkate alınarak taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu gerekçesiyle başvurunun kabulüne, hükmün kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin yurt dışında olduğu dönemde tebliğ edilen dava dilekçesi ve sair evraka cevap veremediğini, savunma hakkının kısıtlandığını, davacı tanıklarının bedelin ödendiğini beyan ettiklerini, bedel ödendiğinin kanıtlandığını, murisin mal satmaya ihtiyacı olduğunu, daha önce 100 m2'lik kısmın kızı Habibe’nin eşinin borcu için satıldığını, taşınmazın yan parselinin de müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin taşınmazın kalan kısmını da almak istediğini, bedeller arası farkın tek başına muvazaanın kanıtı olmayacağını, dava tarihindeki değerlerin dikkate alınmasının doğru olmadığını, davanın muris muvazaası iddiası ile açılmasına rağmen müvekkilinin murisin iradesini sakatladığından bahsedildiğini, muvazaadan bahsedilmediğini, müvekkilinin tanıklarını dinletemediğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili ilişkindir.

Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

Dosya içeriğinden; muris ...’in ... ada 3 parsel sayılı taşınmazın 685/943 payının kayden maliki olduğu, taşınmazın 238/943 payının da davalı ... ....’e ait olduğu, murisin 100/943 payını 11.08.2006 tarihinde, 585/943 payını da 12.02.2007 tarihinde davalı damadı .... ...’e temlik ettiği, 3 parsel sayılı taşınmazın davalı ... ...’in maliki olduğu 2 parsel sayılı taşınmaz ile tevhidi sonucunda 5 parsel sayılı taşınmazın oluştuğu, davacı tarafın, 100/943 payın dava konusu edilmediğini bildirdiği, murisin 22.08.2021 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma çocukları ...,... ve .... ile ikinci eşi .... ve müşterek çocukları ...,...,..., ve...’in kaldıkları görülmüştür.

Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır

Öte yandan; TMK’nın 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190/1. maddesi ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.

Somut olayda; davacı tanıklarının murisin çocukları ile arasının iyi olduğu ve çocukları arasında ayrım yapmadığı yönünde beyanda bulundukları, murisin ilk eşinden olan oğlu....’nin davacı tanığı olarak verdiği beyanında murisin çocukları arasında ayrım yapmadığını ve mal kaçırma kastı bulunmadığını bildirdiği, davacının eşi olan davacı tanığı ....’ın da beyanında davalının kendisinden 30 yaş küçük olan murisin kızı ....’ı kaçırıp evlendiği yönünde beyanda bulunduğu, dava konusu taşınmazın 258/943 payının öncesinde davalıya ait olduğu, davacının ve dinlenilen tanıkların da kabulünde olduğu üzere 100/943 payın murisin çocuklarından birinin borcunun ödenmesi için davalıya satış suretiyle devredildiği, dava konusu 585/943 payın da alınması ile davalının taşınmazın tamamının maliki olduğu ve kendisine ait olan yan parsel ile taşınmazları tevhit ettiği, murisin terekesinde başkaca malları olduğu ve salt bedeller arasındaki farkın muvazaanın ispatında yeterli olmadığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacının, TMK’nın 6. ve HMK’nın 190. maddesi hükümleri uyarınca murisin kızından yaşça büyük ve kızını kaçırarak evlenen davalı damadına mal kaçırdığı iddiasını ispat edebildiğini söyleyebilmek mümkün değildir.

Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın kararı veren Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

26.05.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.