"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2009/735 E., 2016/273 K.
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasında görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istekli davada, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili tarafından 17.04.2006 tarihli dilekçe ile; tapu kayıtları, irsen intikal, pay satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak çekişmeli 1356, 1357, 1358, 1361, 1540 parsel sayılı taşınmazlar hakkında tapu iptali ve muris .... oğlu ... mirasçıları adına tescili isteğiyle dava açılmış; açılan davanın taşınmazların hükmen tesciline esas teşkil eden Kadastro Mahkemesinin 1976/50 esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesi talep edilmiş, bilahare 20.4.2006 tarihli ıslah dilekçesi başlıklı dilekçe ile taleplerinin dava dosyasına müdahale talebi olarak değerlendirilmesi istenmiştir. Kadastro Mahkemecesince yapılan yargılama sonunda; 1976/50 Esas sayılı dava dosyasında verilen kararın temyiz edilmeden kesinleşmiş olması nedeniyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine hükmedilmesi üzerine dava dosyası yukarıda yazılı esasa kaydedilmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, aşamalarda sundukları sözlü ve yazılı beyanlarında davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı dayanağı tapu kaydının çekişmeli taşınmazları kapsadığı ancak tapulama sırasında mülkiyetin tespitine ilişkin işlemin 1972 yılında kesinleştiği, kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında hak düşürücü sürenin dolduğu, öte yandan davacıların taşınmazlar üzerindeki zilyetliği terk ettikleri; davacı yahut murisinin zilyetliğinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; iddianın kapsamına göre yolsuz tescilin varlığı nedeniyle hak düşürücü sürenin uygulanamayacağını, kaldı ki davacı tarafından çekişmeli taşınmazların hükmen tesciline esas dava dosyasına süresi içerisinde müdahalede bulunulmasına rağmen verilen görevsizlik kararı üzerine dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiğini, hal böyle iken taşınmazların kadastro tespitleri henüz kesinleşmeden evvel eldeki davanın açıldığını, bu nedenle hak düşürücü sürenin dolduğuna dair kararın isabetsiz olduğunu, yasalarımıza göre tapulu taşınmazın ancak resmi yolla intikal edeceğini, tescil dışı yolla intikalin mümkün olmadığını, davanın tapu kayıtlarına istinaden açıldığını ve dayanak tapu kayıtlarının hukuki kıymetini koruduğunu, tapu sicilinin zilyetliğe karine teşkil ettiğini, hukuki kıymetleri haiz tapu kayıtlarının nazara alınmamasının isabetsiz olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3., 14, 13/B-b, 13/B-c maddeleri
3. Değerlendirme
1.Kadastro sırasında 1356, 1357, 1358, 1361 ve 1540 parsel sayılı 34.050, 40.400, 25.150, 244.500 ve 89.150 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, hisseleri oranında ... mirasçıları ... ve müşterekleri adına tespit edilmiş; .... ve diğerlerinin itirazları sonrası 04.07.1975 tarihli komisyon kararı ile 1358 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline; 1356 parsel sayılı taşınmazın belirlenen hisseleri oranında ... ve müşterekleri adına; 1361, 1357 ve 1540 parsel sayılı taşınmazların yeniden belirlenen hisseleri oranında ... ve müşterekleri adına tescillerine karar verilmiş; ... ve müşterekleri tarafından ayrı ayrı açılan ve birleştirilerek Kahramanmaraş Kadastro Mahkemesi'nin 1976/50 Esas sayılı dava dosyası üzerinden sürdürülen yargılama sonucunda Mahkemenin 05.08.2005 tarihli kararı ile davacılar ve müdahillerin bütün davalarının reddine ve dava konusu 1356, 1357, 1358, 1361 ve 1540 parsel sayılı taşınmazların 04.07.1975 tarihli komisyon kararında olduğu gibi tapuya tescillerine karar verilmiştir.
2. Mahkemece, taşınmazların kadastro tespitlerinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında, dava açılması için belirlenen hak düşürücü sürenin dolduğu; öte yandan, davacı dayanağı tapu kaydının çekişmeli taşınmazları kapsadığı ancak davacıların taşınmazlar üzerindeki zilyetliği terk ettikleri; davacı yahut murisinin zilyetliğinin ispat edilemediği gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
3.Çekişmeli taşınmazlara ait tapulama tutanakları, komisyon kararları ve tapu kütük suretleri incelendiğinde taşınmazların kadastro tutanaklarına karşı müterrizler tarafından itirazda bulunulduğu, 04.07.1975 tarihli komisyon kararı ile yeniden tespit malikleri ve paylarının belirlendiği, bilahare ... ve müşterekleri tarafından ayrı ayrı açılan ve birleştirilen davaların yapılan yargılaması sonucunda Kahramanmaraş Kadastro Mahkemesi'nin 05.08.2005 tarihli, 1976/50 Esas, 2005/250 Karar sayılı kararıyla davacılar ve müdahillerin davalarının reddine ve dava konusu 1356, 1357, 1358, 1361, 1540 parsel sayılı taşınmazların 04.07.1975 tarihli komisyon kararında olduğu gibi tapuya tescillerine karar verildiği, kararın 13.07.2007 tarihinde kesinleştirilerek tapuya gönderildiği, eldeki davanın ise 17.04.2006 tarihinde Kadastro Mahkemesi huzurunda açıldığı, taşınmazların hükmen tesciline ilişkin dava dosyasının eldeki dava için bekletici mesele yapıldığı, bilahare Kadastro Mahkemesi dosyasının kesinleşmesi üzerine eldeki dava yönünden genel mahkemelerin görevli olduğuna ilişkin karar verildiği ve bu kararın derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hal böyle iken, tutanakların hükmen kesinleştiği tarih itibariyle hak düşürücü sürenin dolmadığı, Mahkemece taşınmazların kadastro tutanaklarının tanzim edildiği tarihler esas almak suretiyle hak düşürücü sürenin başlatılmasının isabetsiz olduğu, bu durumda eldeki davanın süresi içerisinde açıldığı kuşkusuzdur.
4.Diğer yandan; bilindiği üzere, tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazlar TMK'nın 762. maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğindedir. Aynı Kanun'un 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşecektir. Ne var ki kadastro öncesinde tapuya kayıtlı taşınmazlar ancak yasanın öngördüğü şekil şartlarına riayet edilerek tedavül edecek olup, hukuki kıymetini yitirmediği taktirde tapu kayıt malikinin taşınmaz üzerinde zilyetliğini kesmesi, onun mülkiyet hakkını zayi etmeyecektir. Davacının davasına dayanak olarak sunduğu kayıtların tapu kaydı hüviyetinde olduğu kuşkusuzdur. Şu halde; kayıt maliki, uhdesinde bulunan taşınmazın zilyedi dahi olmasa mülkiyet belgesi niteliğindeki tapu kayıtlarının muteber oldukları tereddütsüzdür. Öncesi itibariyle tapuya kayıtlı yerlerde zilyetliğe ancak 3402 sayılı Yasa'nın 13/B-b ve 13/B-c maddeleri uyarınca tapunun hukuki kıymetini yitirmesi halinde kıymet verilebilir. Somut olayda; Mahkemece, davacılar ve murislerinin taşınmaz üzerindeki zilyetliklerini ispat edemediklerini ve önceki zilyetliklerini ise terk ettikleri gerekçe gösterilerek dava reddedilmiş ise de davacının tapu kaydına dayandığı sabit olduğuna göre evvela kayıtların çekişmeli taşınmazlara aidiyetleri tereddütsüz olarak belirlenmeli, ardından sonucuna göre kayıtlar hukuki kıymetini yitirmemiş ise muteber oldukları gözetilerek davacının pay temliki iddiası da araştırılıp sonucuna göre karar verilmelidir.
5. Hal böyle olunca; Mahkemece, sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için öncelikle davacıya hangi taşınmaz için hangi tapu kaydına dayandığı açıklattırılmalı, davacının dayandığı tapu kayıtları tüm tedavülleri ile varsa haritaları getirtilmeli, dayanak tapu kayıtlarının başka taşınmazlara revizyon görüp görmediği Tapu Müdürlüğünden sorulmalı, revizyon görmüşlerse revizyon gördükleri taşınmazların kadastro tespit tutanakları, çekişmeli taşınmazlara komşu taşınmazlara ait tutanaklar ve varsa dayanak kayıtları dosya arasına celp edilmeli, özellikle var ise pay temlikine ilişkin tedavüller arasında bağlantı sağlanmalı ve dosya bu şekilde ikmal edilmelidir.
6. Dosya ikmal edildikten sonra mahallinde yerel bilirkişi, taraf tanıkları ve uzman fen bilirkişi huzuruyla yeniden keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında davacı tarafın dayandığı tapu kayıtları okunup varsa revizyon gördükleri parseller de dikkate alınarak hudutları mahalli bilirkişilere zeminde tek tek göstertilmeli, bilirkişilerin gösteremediği hudutların tespiti için taraflara tanık dinletme imkanı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanıkların gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye haritasında işaret ettirilmeli, bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, kayıtların başka yere revizyon görmüş olmasının mutlaka o yere ait oldukları anlamına gelmeyeceği göz önünde bulundurularak kapsamı 3402 sayılı Yasa'nın 20. maddesine göre belirlenmeli, teknik bilirkişiye uygulanan tapu kayıtlarının kapsadığı alanı gösterir, denetime açık ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlettirilmeli, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının kapsamında kalması halinde tapu kayıtlarının hukuki kıymetini kaybedip kaybetmediği hususu tartışılmalı, tapu kayıtlarının hukuki kıymetini kaybetmediğinin ve çekişmeli taşınmazların tapu kayıtları kapsamında kaldığının saptanması halinde tapulu taşınmazlarda sürdürülen zilyetliğin değer taşımayacağı düşünülmeli, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtları kapsamında kalmadığının anlaşılması halinde yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, gerektiğinde komşu parsel tutanak ve dayanaklarından yararlanılmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek öncesi itibariyle tapuda kayıtlı taşınmazın ancak 3402 sayılı Yasa'nın 13/B-b ve 13/B-c maddeleri uyarınca tapunun hukuki kıymetini yitirmesi halinde zilyedi lehine tescil edilebileceği göz önüne alınarak karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup temyiz itirazları yerinde görülmüştür.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle; Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı Kanun'un geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
06.11.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.