Logo

1. Hukuk Dairesi2024/3184 E. 2024/4704 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan ve sonradan Hazine adına tescil edilen taşınmazın, davacılar tarafından zilyetliğe dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açılması üzerine, taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğu hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, davacıların zilyetliğine dayanarak tapu iptali ve tescil istemini kabulüne ilişkin kararında, parsel numarasının güncel halini ve Hazine’nin harçtan muafiyetini gözetmeksizin hüküm kurması usul yönünden hatalı bulunmuş ise de, bu hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/216 E., 2022/130 K.

HÜKÜM : Kabul

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar; Rize ili, Merkez ilçesi, ... Mahallesinde bulunan, kadastro çalışmalarında "dere yatağı" olarak tescil harici bırakılan, bilahare Hazine adına tescil edilen dava konusu 2361 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakanlarından intikal ettiğini ileri sürerek ve eklemeli zilyetlik hukuki nedenine dayalı olarak tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI, BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Mahkemece; iddianın ispat edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen ilk kararın davalı Hazine vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince; çevredeki bir fabrikanın harfiyatından çıkan toprağın bu yere doldurularak çay bahçesi haline getirildiğinin anlaşıldığı, tescil harici bir yerin toprak doldurularak tarıma elverişli hale getirilmesinin imar ve ihya sayılmadığı, bundan ayrı, dava konusu taşınmazın derenin etki alanında kalıp kalmadığının net olarak açıklanmadığı, ayrıca, Karayolları Genel Müdürlüğü'nden söz konusu karayolunun yapımına hangi yıl başlandığı, yol yapımının hangi yıl tamamlandığı ve kamulaştırma yapılıp yapılmadığının soruşturulmadığı, noksan soruşturma ile yetinilerek hüküm kurulduğu gerekçesiyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş, davacılar vekilinin karar düzeltme talebi ise reddedilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazda imar ve ihyanın tamamlanmadığı, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince; Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir. Onama kararına karşı süresi içinde davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 10.09.2020 tarihli ve 2020/214 Esas, 2020/2870 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın öncesinde dere yatağı olmayıp çevresindeki taşınmazlarla bir bütün olarak tarım arazisi niteliğinde kullanıldığı (çevresindeki taşınmazların kadastro sırasında kişiler adına tespit ve tescil edilen taşınmazlar olduğu), 1950’li yılların başlarında yaşanan afet sonucunda güneyinde bulunan Kalkandere’sinden sel bastığı, 3-4 yıl kadar su altında kaldığı için taşınmazın tespit dışı bırakıldığı, suların çekilmesiyle birlikte yeniden tarımsal faaliyete devam edildiği, 1970’li yıllarda güneydeki Kalkandere yolunun yapılmasıyla taşınmazın, yolun da güneyinde kalan Kalkandere Deresinin taşkın sahasından kurtulduğu, yol ile dere arasında 4 metre kot farkının bulunduğu, 1970-1971 yıllarında yapılan çay fabrikası sahasından çıkan toprağın yine civardaki arazi sahiplerinin de yaptığı gibi davacı tarafça taşınmaza döküldüğü, daha sonra çevre taşınmazlarla birlikte çaylık haline getirildiği, 2015 yılında yapılan keşifte çaylığın en az 40 yaşında olduğunun belirtilmesi karşısında bu çaylığın davanın açıldığı 2009 yılından geriye doğru en az 30 yıllık olduğu, 1980 tarihli hava fotoğraflarına göre de 1980 yılı itibariyle tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, tescil harici, taşlık, kayalık niteliğinde bulunan yerin sırf toprak dökülerek/doldurularak tarıma elverişli hale getirilmesinin imar ve ihya sayılmayacağı, taşınmaza toprak dökme işleminin zaten tarım arazisi niteliğinde bulunan taşınmazın toprağının iyileştirilmesi amacına yönelik bulunduğu ve bu durumun imra-ihya ve zilyetlikle kazanılmasına engel teşkil etmeyeceği, bu haliyle çekişmeli taşınmazda davacılar lehine TMK’nın 713 üncü ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesinde öngörülen şartların gerçekleştiğine değinilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle onama ilamının ortadan kaldırılmasına, mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. Mahkemenin 28.04.2022 tarihli ve 2020/216 Esas, 2022/130 Karar sayılı kararıyla; bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın bilirkişi raporlarıyla da sabit olduğu üzere taşlık ve çalılık vaziyette, tarım yapılamaz halde bulunduğunu, dava konusu taşınmazın imar- ihya yoluyla kazanılmasının mümkün olmadığını, dava konusu taşınmazın 1952 yılında yapılan kadastro çalışmalarında dere yatağı olarak işaretlendiğini, şimdiki hali ile dere yatağı doldurularak teşekkül etmiş bir arazi olduğunu ve bu vasıfta olduğu için Medeni Kanun'un ilgili hükümleri gereği ilgili kuruluşlardan alınan görüşler doğrultusunda Hazine adına çay bahçesi vasfı ile tescil edildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılan, bilahare Hazine adına ihdasen tescil edilen taşınmazın tapu iptali-tescili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 713 üncü maddesi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesinin ikinci fıkrası.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; Rize ili, Merkez ilçesi, ... Mahallesinde bulunan ve 1952 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tespit harici bırakılan dava konusu yerin 2010 yılında idari yoldan 2361 parsel numarası ile Hazine adına tescil edildiği, bilahare 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi gereği 125 ada 5 parsel numarasını aldığı anlaşılmaktadır.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Ancak; bilindiği üzere, kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Dava konusu 2361 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kanun'un 22/a maddesi gereği 125 ada 5 parsel numarasını aldığı anlaşılmakla, Mahkemece yeni parsel numarasına hükümde yer verilmemesi doğru değildir. Öte yandan, harç kamu düzeni ile ilgili olup temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır. Dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığı, davacıların 2009 yılında tescil isteği ile dava açtığı, dava konusu yerin yargılama sırasında 2361 parsel numarasıyla idari yoldan Hazine adına tescil edildiği, bu suretle tescil davasının tapu iptal ve tescil davasına dönüştüğü gözetilerek, Mahkemece hükmün 3 numaralı bendinde yer verildiği üzere davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına dair hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken bir sonraki bentte, alınması gereken harcın davacı taraftan tahsiline ilişkin hüküm tesisi isabetsizdir.

Ne var ki; anılan hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7 nci maddesi uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddine,

2. Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine ve re'sen yapılan inceleme sonucu Mahkeme kararının; hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinin ikinci paragrafında yer alan "2361 parsel" ibaresinden sonra gelmek üzere "(yeni 125 ada 5 parsel)" ibaresinin eklenmesi ve hüküm fıkrasının (5) numaralı bendinin hüküm yerinden çıkarılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf bulunduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

09.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.